Pazar Eylül 22, 2024

Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!

Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”

Dar anlamda “dışımızdan biri”, ama geniş anlamda emekçi halktan biri olması sebebiyle de bizden biri olan ahbabım, bu son derece isabetli ve haklı sorusuyla, aslında acı bir gerçekliğimize parmak basıyordu: Devrimi örgütleyebilmek, yani devrimci siyasal mücadele yürütebilmek için nesnel koşullar böylesine muazzam denilebilecek derece elverişliyken; devrimci sol-sosyalist ve komünist kesimler neden bunu bir türlü “fırsata” çeviremiyor? 

Kendilerini devrimci sol-sosyalist ve komünist addeden tüm yapı ve kesimlerin, ivedilikle ve de devrimci ciddiyetle bu sorunun yanıtını oluşturmalarının, ertelenemez tarihi sorumlulukları gereği olduğunu, bu vesileyle bir kez daha önemle yinelemiş olalım.

Kendi açımdan sorunun belli boyutlarını, (Temmuz’un son haftası içinde, üç bölüm olarak, artarda bloğumda okurla buluşacak olan) “Bugün Açısından Devrimci Siyasal Mücadelenin Toplumsal Dinamikleri Nelerdir?” başlıklı makalemde ele alıp, bazı yanıtlarını oluşturmuştuysam da ancak çok bileşenli böylesi bir sorunu, tüm yönleriyle tek bir kısa makalede işlemek, öyle pek de mümkün olmadığından, tekrar tekrar ele alıp işleme ihtiyacı oluşuyor.

Ziya Ulusoy’un Özgür Yeni Politika gazetesinin 22 Haziran tarihli sayısında yer alan “İşçi Hareketi Nasıl Güçlenebilir?” ve keza Ergin Yıldızoğlu’nun Sendika Org. tarafından paylaşılan aynı tarihli, “Uygarlık Projesinden, Faşist Üretme Çiftliğine.” başlıklı yazıları, bu soruna bir kez daha dikkat çekme gereği oluşturdu.

Ziya Ulusoy sorunu özetle: “Komünist ve devrimci hareket, işçi sınıfı içinde çalışmayı temel alır, işçi sınıfı hareketini faşizmle, kapitalizmle mücadelede devrimcileştirme bilinci ve pratiğiyle hareket eder, kadrolarına deneyim kazandırırsa, bu görevini başarabilir. Kendisini ve işçi hareketini güçlendirebilir.” ve “Yeniden işçi sınıfı hareketiyle komünist ve devrimci öncünün birliğini kuşanmanın zamanı” şeklinde ele alıp sorgulamış.

Teorik olarak bu söylenenlerde elbette ki ciddi herhangi bir yanlışlık yok. Ancak bu kadarını söylemek, sosyal pratiğimizin de gösterdiği gibi; maalesef ki derde de deva olmuyor/olamıyor. Çünkü bu neviden söylemler, istisnasız, kendisini devrimci sol-sosyalist ve komünist addeden tüm “öncü” ve “önder” yapıların adeta “besmelesi” gibi, tekrarlana geliyor olmasına rağmen, bu mevcut olumsuz tablo yaşanıyor. Dolayısıyla da burada sorunun neden ve niçinlerinin daha farklı boyutlarda aranması gerekliliği ortaya çıkar. Özellikle de tüm o sıralanan şeylerin her birisi için; “AMA NASIL? HANGİ ‘SİHİRLİ’ SÖYLEMLERLE? HANGİ YOL, YÖNTEM VE MÜCADELE ARAÇLARIYLA BUNLARIN YAPILABİLMESİ, BİR TEMENNİ OLMAKTAN ÇIKARILIP, GERÇEĞE DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR? Vb. sorularının yanıtlarının oluşturulması gerekiyor. Aksi takdirde dolap beygirinin mekanik kısır döngüsünü kırıp aşmak, pek de mümkün olamayacak gibi. Muhtemelen Ziya Hoca belki de zaten bunu yapmayı tasarlıyordur da bilemiyorum.

Ergin Yıldızoğlu da ilgili makalesinde, sanki de biraz da Ziya Hocaya göndermede bulunurcasına, şunların altını çizmiş:

“… Geçmişte sol partileri, protesto hareketlerini, kadrolarıyla kitlesel enerjileriyle besleyen gençlerin bu kez, hemen tüm Avrupa ülkelerinde faşist hareketlere giderek daha çok yöneldiği görülüyor. (The Independent, Guarddin, Brussel Signal, Unheard)” şeklindeki bu tespiti paylaştıktan sonra, bu yönelimin nedenlerinden birinin de şu olduğuna işaret ediyor: “Sosyalist hareketin daha çok geçmişi çağıran (nostaljik-melankolik) söylem ve duyarlılıkları bir çıkış yolu, gençlere gelecek umudu sunmakta yetersiz kalıyor.” Dedikten sonra, bir kıyaslama yaparak: “Bunlara karşın faşist hareket özellikle (…) ‘ulusal onur- gelenek, dayanışma’, ‘ırksal saflık’, seçkinlere düşmanlık gibi fantastik de olsa, kolay anlaşılabilir cevaplar ve seçenekler öneriyor.”

Burada anlatılmak istenenin ne olduğu son derece açık ve de anlaşılır olduğundan; sonucu özetle şöyle bağlamak mümkün: Kuşkusuz ki sorunun bir nedeni de söylemini, mücadele yol ve araçlarını, örgütsel mekanizmalarını ve kadrolarının zihinsel dünyalarını anın gerçekliğine uyduramamış olma tutumuyla, kendisini, hani denir ya “zamanın ruhuna” uygun olarak yeniden ve daha ileri bir düzeyde üretememiş olmasıdır. Ve aslında bunun kendisi de başlı başına bir başka SORUNDUR!  

 

1622

Halil Gündoğan

Halil Gündoğan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Halil Gündoğan

15 Temmuz Darbe girişimi, Yenikapı mitingi ve burjuvazinin kendi arasındaki uzlaşması

15 Temmuz 2016 tarihinde geçekleştirilen darbe girişiminin üzerinden bir ay gibi geçmeden devletin yeniden yapılandırılması adı altında AKP’nin dizginsiz saldırıları devam etmektedir.

AKP, 2011 yılında siyasal çıkarlarına ters düşmesiyle yollarını ayırdığı Fetullah Gülen’le girdiği hesaplaşmayı bugünlere kadar aralıksız sürdürse de, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaptığı hamle, geride kalan süreyle kıyaslandığında, 5 yılda yapamadıklarını bir ay gibi kısa bir sürede başarmış oldu.

Düzen İçi Sol’culuk;Özgür Yıldız

Her toplumsal yapı kendi karşıtını da içinde taşır. “Sol”da, kapitalist sistemin karşıtı olarak ortaya çıktı ve gerçek kimliğini Komünist Manifesto’nun yayınlanmasıyla buldu. Bu süreçten sonra işçi sınıfı, kendisi için bir sınıf olarak burjuvazisinin karşısına, ütopik olmayan gerçek sosyalizm alternatifiyle çıktı. Elbette, burjuvazi boş durmadı. “Sol” hareketi reforme etme yollarını seçti. Proudhon, Bernstein ve Kautsky kadar sol”u reformizme etmenin teroik zeminlerini hazırladı.

Milliyetçi Enternasyonalizm

Bir kavramın, bugünün üretim ilişkileri içerisinde neyi ifade etmeye çalıştığını bilince çıkarabilmek için O kavramın, ilk ortaya çıktığından bugüne geçirdiği evrimı, hangi sınıfta ortaya çıktığını, hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını, diğer bir deyişle hikayesini incelemek en etkili yöntemlerden biridir, çünki kavramların ifade edildiği dillerde sosyo-ekonomik hareketliliğe bağlı olarak gelişen, gerileyen canlı organizmalardır, bir kavram ilk çıktığı dönemde „olumlu“yu „iyi“ yi, „doğru“ yu işaret ederken sonraki dönemlerde karşıtına dönüşerek „olumsuz“ u, „kötü“ yü, „yanlış“ ı işaret edebilme

BATI BAĞIMLISI TÜRK BURJUVAZİSİ YÖN MÜ DEĞİŞTİRİYOR?

15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra, darbenin arkasından tartışılan konulardan birisi de; “Türkiye eksen mi değiştiriyor?”

AKP-Erdoğan çevresine ve yandaş medyada yazılıp çizilenlere bakıldığında ise, darbenin arkasındaki ABD ve AB istenmiyor. ABD ve AB medyasına bakıldığında ise Erdoğan'ın artık istenmediği gerçeği vardır.

Trabzon / Maçka'da Partizanlar; Tamer Çilingir

’’(…)
Maçka bir noktadır Türkiye haritasında,
Osmanlı’nın vergi defterlerinde geçer adı,
önemsizdir yağı, bol yumurtası, peyniri,
bir de delice balı vardır ilkçağlardan beri,
saray mutfağında bilinir
Maçka`yı, Maçkalıyı bundan öte tarih ne bilir? (…)’’ der İsmet Zeki Eyüboğlu bir şiirinde.

Ya Devrimden yanasın yada faşist diktatörlükten yanasın

Garip olaylar oluyor ülkemizde. Aslında garip olaylar oluyor demekte yanlış. Çünkü,hepimiz alıştık devletin bu tür panorayak oyunlarına... Devlet erk'inde at iziyle ıt izi birbirine karışmış durumda. Darbeciler kim? Darbeyi yapanlar kim? Bunların siyasal temsilcileri ve yönlendiricileri kimler? Henüz bu sorular en azından kamu tarafından netlik kazanmış değil. Açık olan birşey var ki,darbeciler devletin içerisinde ve iktidarın önemli mevkilerinde yer almaktadır.

Emperyalizm yaşlanıyor. Yaşasın Halk Savaşı

Uzun süredir yazamıyorum. Bunun temel sebebi okuma, araştırma ve inceleme yapıyor olmam. Bir yandan günlük ekmek mücadelesi, bir yandan ev içi sorumluluklar, ara molalar, bilgiyi fazlalıklarından arındırma ve süzme. Marx, Engels, Lenin, Mao’nun Türkçe eserleri bitti gece üçlere dörtlere yol alırken. Arada çerez niyetine Orhan Hançerlioğlu’nun düşünce tarihi, ve yüzlerce sayfa, tez… Sabah altı buçukta kalk borusu sonrası, martı çığlıklarına zincirlerimin sesi karışıyor. İş yerine ulaşım için gereken bir saatlik süreyi de boşuna harcamak olmazdı.

TKP/ML : Ne sois pas du côte du conflit des cliques fascistes mais du côte de la Guerre Populaire – (sur la tentative de Coup d’Etat)

Aux turques, aux kurdes et aux travailleurs de différentes nationalités,

M.Oruçoğlu’nda boy veren anarşizan ve revizyonist karakterli kimi görüşler üzerine kısa bir değerlendirme ; Halil Gündoğan

Bilenler bilir Sayın Oruçoğlu Halkın Günlüğü gazetesinde “Antagonizma” ismiyle tanımlamayı tercih ettiği köşesinde çeşitli konular/meselelere dair görüş ve düşünsel eğilimlerini paylaşır okuruyla.

Demokrasi, OHAL'le Değil Demokratik Halk İktidarıyla Gelecek!

Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız,

Faşist Diktatörlük halkla bir kez daha dalga geçmeyi tercih etti. Ve bir kez daha kendi içindeki kapışmayı halka fatura etmekten bir saniye bile tereddüt etmedi.

UYU EY „YİǦİT“ HALK ;Hasan Hayri Aslan

UYU EY YIGIT HALK

UYRUKEN ÖLÜM ACI VERMEZ İNSANA
UYU SEN!...

Atlar ve katırlar kişniyerek tepişiyorlar… Zavallı, yoksul çaresiz halklar ayaklar altında. Onları peygamber belleyen katiller gariban erlerden birinin kellesini kesiyor kameralar önünde. Katiller karanlık yüzlü, kara sakallı pis birer mahluk, öteki kellesiz gariban cesedin başında kurt işareti yapıyor, ağzı kulaklarında. Kurtların, çakalların, yılanların işgali altında memleket!

Sayfalar