Çarşamba Nisan 23, 2025

Bu 8 Mart bir başka olacak! – Ayfer Polat

Türkiye’de giderek derinleşen ekonomik krizle birlikte artan yoksullaşmaya paralel ciddi bir hak arama mücadelesi işçi emekçi eylemleri, grevler dalga dalga yayılmakta, elektrik faturalarını ödeyemeyen kitleler, “Geçinemiyoruz” diyerek meydanlara dökülüyor.  2022 daha şimdiden işçi ve emekçilerin hak arama mücadeleleri ve bu mücadeleden doğacak kazanımların damgasını vuracağı bir yıl olacağını söylemek mümkün. Her yerde işçi direnişleri damgasını vururken, özellikle kadın işçilerinin bu eylemlerde en önde yer aldıklarını hem emek sömürüsü eksenli taleplerinin ön plana çıktığı hem de kadın olmalarından kaynaklı işyerlerinde uğradıkları mobbing, cinsel taciz ve şiddete karşı sözlerini söylediklerini seslerini yükselttiklerini görüyoruz. Kadın işçilerin hem emek hem de cinsel sömürüye maruz kalmaları, kadın işçilerin erkeklerle hem ortak hem de ayrı özgün sorunlar yaşadığını ortaya koyuyor. Kadınların hala temel işgücü olarak kabul edilmemesi, yedekte, ek iş olarak, harçlığını çıkarma üzerine çalıştıkları cinsiyetçi bir ön kabulle, işten ilk atılanlar kadınlar olmakta, kadınların işten atılmaları sorun olarak görülmemektedir. Kadınların düşük ücretli ve güvencesiz olarak çalışması, kadın işçilerin maaşlarına, erkek işçilere oranla daha az zam yapılması, aynı işleri yapan kadın ve erkekler işçiler arasında kadın işçilere daha az ücret ödenmesi, işyerlerinde mobbing, cinsel taciz ve şiddete uğramaları vb. kadınların patriyarkal/kapitalist sistemden daha fazla hesap sormasını getiriyor.

Ekonomik krizle birlikte büyüyen işsizliğin en büyük yükünü kadınlar omuzluyor.  Kazanımla sonuçlanan ve hala sürmekte olan işçi eylemlerine göz attığımızda kadınların taleplerinin yansımasının az olduğunu söylemek mümkün. Sendikaların erkek egemen bir yapıda olması, kadın işçilerin sorunlarını eksenlerine alan bir bakış açısının olmaması, kadın işçi ve emekçilerini çalışma yaşamında geçici gören bir anlayış söz konusudur.

Halihazırda kadın işçilerin sendikalaşma oranında ciddi bir zayıflık söz konusuyken, sendikaların kadınları örgütleme üzerine ciddi bir politikalarının olmaması bu zayıflığın başlıca nedenlerinden biridir.

Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’nda kadınlar ev içi emeğinin görünmemesine, çalıştıkları işyerlerinde fabrikalarında karşılaştıkları emek sömürüsüne,tacize, tecavüze ve katliamlara karşı,

İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesi başta olmak üzere AKP-MHP faşist bloğun kadın ve LGBTİ+ların kazanımlarına dönük saldırılarına, Kürt kadın hareketine yönelik baskı, şiddet, tutuklama terörüne karşı bir an olsun sokakları terk etmedi. Her gün direnmek ve mücadeleyi büyütmek için nedenler çoğalıyor. Kadınların her gün daha fazla yoksullaşmasına neden olan AKP-MHP faşist hükümeti, bir süredir de yoksulluk nafakasına göz dikmiş durumdadır. Kadınları aileye ve evliliğe mahkum etme, boşanmasını zorlaştırma gibi amaçlarla engellenmeye çalışılan nafaka hakkına karşı kadınlar yine sokaklara döküldü.

Kaos GL 2021 yılı için yayımladığı raporda LGBTİ+’ların en çok ifade özgürlüğü engellendiğini, raporlanabilen en az 8 nefret cinayeti olduğu, LGBTİ+ aktivistlerine yönelik işkencenin arttığı bilgisine yer ver veriyor. Heteroseksist patriyarkal sistemin kodlarını bozan LGBTİ+ lara yönelik her gün devlet eliyle üretilen nefret söylemleriyle saldırılar gerçekleşmekte, faşist İçişleri Bakanı Süleyman Soylu LGBTİ+ lara yönelik nefret söylemlerini dilinden düşürmüyor, sürekli hedef gösterilen LGBTİ+ hareketi aktivistleri marjinalleştiriliyor, saldırılara açık hale getirilirken, tüm bu saldırılara karşı LGBTİ+ lar hak arama mücadelelerini sürdürmeye devam ediyor.

Deniz Poyraz’ın katledilmesinden sonra binlerce Deniz sokaklara döküldü.

Hapishanelerde siyasi tutsaklara karşı baskı ve yıldırma politikaları hız kesmeden sürerken, Garibe Gezer’in devlet eliyle katledilmesine, Aysel Tuğluk’un sağlık sorunları artmasına karşın hala hapishanede tutulmasına yönelik ciddi bir eylemsellik süreci oldu/olmaya devam ediyor. Gülistan nerede diye sormaya devam ediyorlar.

Aynı zamanda faşist TC devletinin özellikle Rojava’ ya ve Medya Savunma Alanları’na dönük artarak devam eden saldırılarına karşı savaşan sesini sözünü ve eylemini yükselten kadınlar oluyor.

Bugün belki de her zamankinden daha çok devrimci kadın hareketinin işçi ve emekçi kadın kitleler içerisinde örgütlenme olanağı artmıştır. Cins mücadelesi ile sınıf mücadelesinin birleştirileceği, kadınların birleşik mücadelesinin yükseleceği muazzam olanaklar ortaya çıkmıştır. Kadın hareketleri bu süreçte özellikle emek sömürüsüne ve yoksullaşmaya karşı mücadeleyi gündemlerine almıştır. Kadın ve LGBTİ+lara yönelik şiddet emek sömürüsü ve yoksulluk, etrafında en geniş kadın kesimlerini bir araya getirecek gündemlerdir. Kadın ve LGBTİ+ mücadelesinin çok yönlü gelişmesinin koşulları her türden – cinsel,sınıfsal,ulusal- sömürüye karşı mücadeleleri birleştirebilmekten geçmektedir. İşçi ve emekçi kadınların taleplerini yükseltmek, dayanışmadan öteye geçmek, söz ve eylemi birlikte üretmek gerekmektedir. 8 Mart’ın tarihinden aldığımız güçle, zaten her yerde direnişte olan kadınların coşkusunu ve öfkesini 8 Mart alanlarına taşımalı, her yeri 8 Mart alanına dönüştürmeliyiz.

Daha şimdiden bu 8 Mart’ın bir başka olacağını, bu 8 Mart’ı bir başka yapacağımızı söylemek mümkün.

4912

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

Sayfalar