Salı Aralık 3, 2024

Bu 8 Mart bir başka olacak! – Ayfer Polat

Türkiye’de giderek derinleşen ekonomik krizle birlikte artan yoksullaşmaya paralel ciddi bir hak arama mücadelesi işçi emekçi eylemleri, grevler dalga dalga yayılmakta, elektrik faturalarını ödeyemeyen kitleler, “Geçinemiyoruz” diyerek meydanlara dökülüyor.  2022 daha şimdiden işçi ve emekçilerin hak arama mücadeleleri ve bu mücadeleden doğacak kazanımların damgasını vuracağı bir yıl olacağını söylemek mümkün. Her yerde işçi direnişleri damgasını vururken, özellikle kadın işçilerinin bu eylemlerde en önde yer aldıklarını hem emek sömürüsü eksenli taleplerinin ön plana çıktığı hem de kadın olmalarından kaynaklı işyerlerinde uğradıkları mobbing, cinsel taciz ve şiddete karşı sözlerini söylediklerini seslerini yükselttiklerini görüyoruz. Kadın işçilerin hem emek hem de cinsel sömürüye maruz kalmaları, kadın işçilerin erkeklerle hem ortak hem de ayrı özgün sorunlar yaşadığını ortaya koyuyor. Kadınların hala temel işgücü olarak kabul edilmemesi, yedekte, ek iş olarak, harçlığını çıkarma üzerine çalıştıkları cinsiyetçi bir ön kabulle, işten ilk atılanlar kadınlar olmakta, kadınların işten atılmaları sorun olarak görülmemektedir. Kadınların düşük ücretli ve güvencesiz olarak çalışması, kadın işçilerin maaşlarına, erkek işçilere oranla daha az zam yapılması, aynı işleri yapan kadın ve erkekler işçiler arasında kadın işçilere daha az ücret ödenmesi, işyerlerinde mobbing, cinsel taciz ve şiddete uğramaları vb. kadınların patriyarkal/kapitalist sistemden daha fazla hesap sormasını getiriyor.

Ekonomik krizle birlikte büyüyen işsizliğin en büyük yükünü kadınlar omuzluyor.  Kazanımla sonuçlanan ve hala sürmekte olan işçi eylemlerine göz attığımızda kadınların taleplerinin yansımasının az olduğunu söylemek mümkün. Sendikaların erkek egemen bir yapıda olması, kadın işçilerin sorunlarını eksenlerine alan bir bakış açısının olmaması, kadın işçi ve emekçilerini çalışma yaşamında geçici gören bir anlayış söz konusudur.

Halihazırda kadın işçilerin sendikalaşma oranında ciddi bir zayıflık söz konusuyken, sendikaların kadınları örgütleme üzerine ciddi bir politikalarının olmaması bu zayıflığın başlıca nedenlerinden biridir.

Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’nda kadınlar ev içi emeğinin görünmemesine, çalıştıkları işyerlerinde fabrikalarında karşılaştıkları emek sömürüsüne,tacize, tecavüze ve katliamlara karşı,

İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesi başta olmak üzere AKP-MHP faşist bloğun kadın ve LGBTİ+ların kazanımlarına dönük saldırılarına, Kürt kadın hareketine yönelik baskı, şiddet, tutuklama terörüne karşı bir an olsun sokakları terk etmedi. Her gün direnmek ve mücadeleyi büyütmek için nedenler çoğalıyor. Kadınların her gün daha fazla yoksullaşmasına neden olan AKP-MHP faşist hükümeti, bir süredir de yoksulluk nafakasına göz dikmiş durumdadır. Kadınları aileye ve evliliğe mahkum etme, boşanmasını zorlaştırma gibi amaçlarla engellenmeye çalışılan nafaka hakkına karşı kadınlar yine sokaklara döküldü.

Kaos GL 2021 yılı için yayımladığı raporda LGBTİ+’ların en çok ifade özgürlüğü engellendiğini, raporlanabilen en az 8 nefret cinayeti olduğu, LGBTİ+ aktivistlerine yönelik işkencenin arttığı bilgisine yer ver veriyor. Heteroseksist patriyarkal sistemin kodlarını bozan LGBTİ+ lara yönelik her gün devlet eliyle üretilen nefret söylemleriyle saldırılar gerçekleşmekte, faşist İçişleri Bakanı Süleyman Soylu LGBTİ+ lara yönelik nefret söylemlerini dilinden düşürmüyor, sürekli hedef gösterilen LGBTİ+ hareketi aktivistleri marjinalleştiriliyor, saldırılara açık hale getirilirken, tüm bu saldırılara karşı LGBTİ+ lar hak arama mücadelelerini sürdürmeye devam ediyor.

Deniz Poyraz’ın katledilmesinden sonra binlerce Deniz sokaklara döküldü.

Hapishanelerde siyasi tutsaklara karşı baskı ve yıldırma politikaları hız kesmeden sürerken, Garibe Gezer’in devlet eliyle katledilmesine, Aysel Tuğluk’un sağlık sorunları artmasına karşın hala hapishanede tutulmasına yönelik ciddi bir eylemsellik süreci oldu/olmaya devam ediyor. Gülistan nerede diye sormaya devam ediyorlar.

Aynı zamanda faşist TC devletinin özellikle Rojava’ ya ve Medya Savunma Alanları’na dönük artarak devam eden saldırılarına karşı savaşan sesini sözünü ve eylemini yükselten kadınlar oluyor.

Bugün belki de her zamankinden daha çok devrimci kadın hareketinin işçi ve emekçi kadın kitleler içerisinde örgütlenme olanağı artmıştır. Cins mücadelesi ile sınıf mücadelesinin birleştirileceği, kadınların birleşik mücadelesinin yükseleceği muazzam olanaklar ortaya çıkmıştır. Kadın hareketleri bu süreçte özellikle emek sömürüsüne ve yoksullaşmaya karşı mücadeleyi gündemlerine almıştır. Kadın ve LGBTİ+lara yönelik şiddet emek sömürüsü ve yoksulluk, etrafında en geniş kadın kesimlerini bir araya getirecek gündemlerdir. Kadın ve LGBTİ+ mücadelesinin çok yönlü gelişmesinin koşulları her türden – cinsel,sınıfsal,ulusal- sömürüye karşı mücadeleleri birleştirebilmekten geçmektedir. İşçi ve emekçi kadınların taleplerini yükseltmek, dayanışmadan öteye geçmek, söz ve eylemi birlikte üretmek gerekmektedir. 8 Mart’ın tarihinden aldığımız güçle, zaten her yerde direnişte olan kadınların coşkusunu ve öfkesini 8 Mart alanlarına taşımalı, her yeri 8 Mart alanına dönüştürmeliyiz.

Daha şimdiden bu 8 Mart’ın bir başka olacağını, bu 8 Mart’ı bir başka yapacağımızı söylemek mümkün.

4491

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Sayfalar