Çarşamba Mart 5, 2025

Dedef ve Dersim’in fethi (Ava Neşe KALP)

29 Aralık 2021 ile 2 Ocak 2022 tarihleri arasında İstanbul Yenikapı’daki 5 günlük "Tunceli Tanıtım Günleri" adlı organizasyon sonrası yaşanan eleştirilerle ilgili bir iki söz söylemenin vaktidir sanırım.

Tunceli, Sey Rıza ve İttihatçı Gül Ağa’nın yer aldığı afiş üzerinden genel anlamda Dersim ve kimlik tartışmalarında gerilime yol açan olayın perde arkasında İBB/CHP (devletin sol kolu), önünde ise belediye başkanı ile Dedef arasında paslaşılan bir ortaklık var. Bu olay, genelde tüm Türkiye’de, özelde de Dersim’de devrimcilik, yani sol/sosyalist cilalı devlet politikalarının yarattığı tahribatı gösteren güzel bir örnek.

Komünizm, İngilizce’de commune yani toplum/halk anlamına gelen kavramsal kökene dayanır. Community de bu kökenden gelen topluluk/toplum, komünizm ise tüm toplumun ortaklığına işaret eder.

Türkiye’de komünizme vebalı muamelesi yapılırken, HDP adayı seçilmesin diye elbirliğiyle parlatılıp seç[tir]ilen komünist belediye başkanımız, bu nadide olayın baş rollerinden birini oynuyor.

Bir 'komünist' belediye başkanı düşünün ki kendi meclis üyelerini atlatıp, CHP’li İBB’nin etkinliğine katılım sağlıyor. Daha da enteresan olan, Kürtlerin, yani HDP’lilerin oylarıyla seçilebilmiş bir İBB’ye HDP’li meclis üyeleri atlatılarak gidiliyor….

Ama hakkını yemeyelim, kendi meclis üyeleri yerine Dedef denilen ve güya tüm Dersim yöre derneklerinin federasyonu ve üstelik de "siyaset üstü" olduklarını -ne demekse artık- iddia eden bir kurumun birkaç yöneticisiyle, yani bayağı bir komünal karar mekanizmasıyla bir etkinliğe katılım sağlanıyor.

Eleştiriler karşısında ise kendilerinin sadece davetli olduklarını, yani etkisiz eleman olduklarını da sonradan bir güzel itiraf edecektir. Her yerde Fatih olunmuyor haliyle…

Dedef ise herkese haber verme olanaklarının olmadığını belirtiyor. Zaman darlığı! Zalimsin dünya… 21 yy’da, her türlü iletişimin birkaç dakika bile değil, saniyede yapılabildiği bir çağda söylüyorlar bu yalanı. Erdoğan kıskanacak sizi beyler… Açıklamada, oraya buraya bol bol devrimci sözcükleri serpiştirerek sıyrılmaya çalışılmışsa da kendilerinin de faili oldukları ve Dersim’de solculuk olarak pazarlanan gizli Kemalizm’e yedeklenme hallerini gizleyememişler haliyle.

Yöredeki muhalif potansiyeli dönüştürmek için önemli bir kısmı birer Kemalist kuruma çevrilen Dersim yöre derneklerinde, özellikle Kürt düşmanlığının sol ambalajı altında nasıl fermante edildiği, enternasyonalist olma palavrası altında Kürt kimliğine karşı oluşturulan asimilasyon havzalarına nasıl dönüştürüldüklerini bu olay oldukça net olarak göstermektedir.

Dolayısıyla -hepsi olmasa da- genelde Türkiye’de özelde de Dersim’de ön kapısına sol ve sosyalist olarak girilen bu kurumların arka kapısından 'sol' ambalajına itina ile sarılmış Kürt karşıtı Kemalizm’le çıkılan CHP vardır. Oradan hızını alamayıp ilerleyenler de Vatan Partisi gibi Kürt avına çıkan avcı kulübelerinde kendilerini bulmaktadırlar.

Sey Rıza’nın isminin afişte en sonda olması, alfabetik sıralama ile yapılmış "mini mini" bir teknik sorun olarak savunan Dedef, belli ki rolünü bayağı benimsemiş.

Tabi burada Dedef derken mucizevi şekillerde seçilen yöneticileri kast ettiğimi belirteyim. Kadınların büyük oranda ve malum nedenlerle terk ettikleri bu kurumlar, sadece Kemalist değil aynı zamanda erkek kıraathanesine de dönüşmüş durumdalar. Erkek kahvehanesinde de sosyalizm üremez haliyle…

Kendisini Dersim yöre derneklerinin federasyonu olduğunu iddia eden Dedef, kendi sitesinde "Ana dilimiz Kirmancki" diyerek orada Kirmanckiden daha fazla oranda insan tarafından konuşulan Kurmanci’den bahsetmemesi elbette şaşırtmıyor, mevcut angajmanını göz önüne alınca. Keza Dersim soykırımı için "Kızılbaş Tertelesi" olarak devletin bütün yazılı kaynaklarında yer alan Kürt kavramını kesip atacak kadar pervasızca bu kimlik silme işinde de hevesli…

Tek başına bu iki örnek bile bu kurumlardaki Kürt karşıtı devlet politikalarının nasıl örgütlendiğini göstermesi açısından yeterlidir: Kürtler yokmuş gibi davranmak... 90 yıllık resmi devlet inkarını şimdi çakma solcular/sosyalistler devam ettiriyor. Üstelik de Kürt diye soykırıma uğratılmış bir yerde.

Kürt halkı ile dayanışmaya giderken vahşice öldürülen Kaypakaya’nın devrimci kemiklerini sızlatan "Kaypakkaya usta mı değil mi" tartışmalarıyla Dersim’de sol tarikatçılığı sosyalizm olarak pazarlayan eller, gençleri kendi toplumuna, kimliğine yabancılaştırarak ve bir adım sonrasında CHP, TKP, VP vb. kapılarından içeri sokacaklarını biliyorlar.

Ezilenin yanında olması gereken sol -böyle olmayan küçük de olsa bir kesimini dışarıda tutarsak-, koca bir devletin gırtlağına çöktüğü Kürt halkını görmek şöyle dursun, köşe başında çelme takmak için bizzat pusuya yatacak kadar omurgasını yitirmiş.

İşte "küçük bir teknik sorun" denilen ince hesaplı İttihatçı mantığı, İttihatçı Gül Ağa’yı Dersim’in değerleri sınıfında baş köşeye alırken, Dersim’in direnme sembolü olan Sey Rıza’yı -tamamen silmeye henüz cesaret edemediklerinden- şimdilik en sona atma cesaretini gösteriyorlar. Bir afiş üzerinde bile söz söyleme iradesi olmayanlardan ya da öyle olduğu yalanının arkasına saklananlardan aldıkları cesaret ve onayla tabi ki…. HDP’lileri atlatmanın nedeni de bu. Buna izin vermeyeceklerini biliyorlar… Kral gibi çıplaksınız beyler…

7378

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

1915 Süryani toplumunun gelecek umudunu yok etti Feyyaz Kerimo

Günümüzde Süryaniler kimliklerini nasıl tanımlıyorlar? Bu tanımlayışta geçtiğimiz yıllarda değişiklikler oldu mu ?

Genel olarak ulusal kimlik kavramı, Rönesans ile birlikte özellikle dil ve tarih etrafında ortaya çıkmıştır. Bazı özellikler etrafında bir ortak paydayı ifade etmektedir. Ulusal kimlik bana göre her şeyden önce, bir aidiyet sorunudur.                                                                                        

Hiç değilse bu taş basamakların:Ganime Gülmez

“Binlerce Pazartesi geçti ömrümden\…nasıl yaşanıyor bu vesayetli dünyada\ hangi çılgınlar nasıl dayanıyor buna\…\ Sonu olsun diyorum\ neyin sonu ama\ hiç değilse bu taş basamakların”..şiiri takılıyor aklıma sokaklarda Turgut Uyar’ın.

Pazartesi günü yine 1 Eylül. 1939 yılında Almanya’nın, Polonya’yı işgal edişinin yıl dönümü. Ve tabi; “Dünya Barış Günü”! Ha bir de; Almanya Federal Parlamento’sunun, dün, “İslam Terörü’ne karşı savaşmak için” Irak’a göndereceği binlerce sayıyla basına ifade edilen silahları gönderme kararını alacağı gün! Kaçıncı Pazartesi!

Emperyalizm ve Gericilik

Tarihin komünistleri haklı çıkarması, sorunların onların düşünceleri doğrultusunda çözülmesini de peşinden getirmiyor. Ya da insanlar, daha özel bir vurguyla; tarihin temel özneleri olan halklar ve işçi sınıfı komünistlerin dediklerini benimsemedikleri için, kendi kaderlerini de kendileri ellerine alamıyorlar. Emperyalist burjuvazinin ve işbirlikçilerinin kendilerine biçtikleri kahredici bir yaşam sınırları içinde birbirlerini boğazlıyarak varlıklarını sürdürmeye çılışıyorlar. Boğazlanması gerekenleri değil, kucaklaşması gerekenler birbirlerinin gırtlaklarına sarılmış.

Kent(imiz) ve çevre(miz): Yaşam(ımız) ile insan(lik) kazanacak

"Dinya dikare pêdivîya her
 kesî bi têra xwe bi cih bîne,
lê nikare bi qasî
azwerîya her kesî."[2]

Komünizm, Kapitalizmin Ürünü İnsana Değil, Kapitalizme Bakmaktır



''Fuhuş, kadınlardan da çok, asıl erkekler için ahlak bozucudur. Fuhuş, kadınlar içinde yalnızca kendini buna kaptıran mutsuzları alçaltır ve bunların sayısı, genellikle sanıldığından çok daha küçüktür. Buna karşılık, fuhuş, bütün erkek dünyasının niteliğini düşürmekte, alçaltmaktadır.''
Engels/Ailenin ozel mulkiyetin Devletin Kokeni/sol yayinlari/syf 88-89

Resimler-Ressamlar-ve

“Kapalıyken,resim yapar gözlerim.”[1]

Plastik sanatların bir dalıdır…

Cisimler dünyasının, düşünceler dünyasındaki iz düşümüdür.

Taş devrinde ortaya çıkan ve yeni teknikler kazanarak ilerlemesini sürdüren sanat akımıdır; düşünce ve duyguların imgelerle anlatılmasıdır.

Tutku, dil, aşk, boya, koku, heyecan ve daha birçok sözcüğe bürünebilen biçimlerin, renklerim, dokuların, ritmin ve müziğin armonisidir.

Simonides’in, “Resim sessiz şiirdir, şiir ise konuşan resim,” diye tarif ettiği renkler, biçimler dünyasıdır.

Partizan: Halk Cephesi’ni Özeleştiri Vermeye Davet Ediyoruz!

"Devrimci, Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza;

Halk Cephesi’ni Özeleştiri Vermeye Davet Ediyoruz!

29 Temmuz günü, İstanbul Nurtepe’de başlayan, işçi ve emekçilerin yoğun olarak yaşadığı, devrimci çalışmaların adresi durumundaki diğer emekçi mahallelere yayılan şiddet sarmalı halk içerisindeki sorunların çözümünde benimsenen siyaset ve politika yapma tarzına, örgütsel reflekslere ilişkin daha güçlü bir sorgulayışı, tartışmayı ve tavır almayı zorunlu hale getirmiştir.

Çözülmemek için çözme mücadelesinde yeni evre

Cumhurbaşkanlığı (CB) seçimlerinin hemen öncesinde devlet Kürt meselesinde bugüne kadar en somut ve ciddi adım olan çerçeve yasasını çıkararak PKK ile yapılan görüşmeleri yasal dayanağa kavuşturdu. CB seçimlerinin hemen ardından ise Kürt meselesi bağlamındaki “çözüm süreci” yeniden gündemin ilk sırasına oturmuş durumda. 2012 sonunda Abdullah Öcalan ile BDP heyetinden Ahmet Türk ve A. Akat Ata’nın yaptığı görüşme ile startı verilen ve 2013 Newroz’un da Öcalan’ın açık çağrısıyla süreç fiilen başlatıldı. Belirlenen bir yol haritası olduğu ifade edildi.

“Wernicke Korsakofflular"!! Kim onlar :Ganime Gülmez

“Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslar 4. Yaz Kampı’nda Bir Araya Geliyor” başlıklı haberi okuyunca, içimde yine küçücük kır çiçekleri filizlendi.

Bir küçük çocuğun yaz sıcağında dondurma almak isterken, iradesine hükmedemeyip ; “ben de istiyorum” diye çırpınması gibi, ayaklarımı yerlere vurup, “ben de istiyorum” diyerek dalga geçtim kendimle. Kıskançlığımdan, haberi açıp açıp bakmama rağmen okumayı başaramadım. Buluşacak olanları dehşet  kıskandım!

TKP/ML YDK: Ortadoğu'nun ezilen halkları yalnız degildir

ORTADOĞU’NUN EZİLEN HALKLARI YALNIZ DEĞİLDİR.

Ortadoğu kan gölüne dönmüş bulunuyor.

Emperyalistler ve uşaklarının Ortadoğu’daki saldırılarında binlerce insan hayatını kaybetti. Suriye ve Irak’ın ardından, Filistin, Kobane ve Rojava’yıda içine alan saldırlar karşısında dünya sessizliğini korumaya devam ediyor.

Sınıfa Dışardan Aydın Bilinci Değil, Sınıf Bilinci Taşıyın !

 

Sayfalar