Salı Mart 4, 2025

Dedef ve Dersim’in fethi (Ava Neşe KALP)

29 Aralık 2021 ile 2 Ocak 2022 tarihleri arasında İstanbul Yenikapı’daki 5 günlük "Tunceli Tanıtım Günleri" adlı organizasyon sonrası yaşanan eleştirilerle ilgili bir iki söz söylemenin vaktidir sanırım.

Tunceli, Sey Rıza ve İttihatçı Gül Ağa’nın yer aldığı afiş üzerinden genel anlamda Dersim ve kimlik tartışmalarında gerilime yol açan olayın perde arkasında İBB/CHP (devletin sol kolu), önünde ise belediye başkanı ile Dedef arasında paslaşılan bir ortaklık var. Bu olay, genelde tüm Türkiye’de, özelde de Dersim’de devrimcilik, yani sol/sosyalist cilalı devlet politikalarının yarattığı tahribatı gösteren güzel bir örnek.

Komünizm, İngilizce’de commune yani toplum/halk anlamına gelen kavramsal kökene dayanır. Community de bu kökenden gelen topluluk/toplum, komünizm ise tüm toplumun ortaklığına işaret eder.

Türkiye’de komünizme vebalı muamelesi yapılırken, HDP adayı seçilmesin diye elbirliğiyle parlatılıp seç[tir]ilen komünist belediye başkanımız, bu nadide olayın baş rollerinden birini oynuyor.

Bir 'komünist' belediye başkanı düşünün ki kendi meclis üyelerini atlatıp, CHP’li İBB’nin etkinliğine katılım sağlıyor. Daha da enteresan olan, Kürtlerin, yani HDP’lilerin oylarıyla seçilebilmiş bir İBB’ye HDP’li meclis üyeleri atlatılarak gidiliyor….

Ama hakkını yemeyelim, kendi meclis üyeleri yerine Dedef denilen ve güya tüm Dersim yöre derneklerinin federasyonu ve üstelik de "siyaset üstü" olduklarını -ne demekse artık- iddia eden bir kurumun birkaç yöneticisiyle, yani bayağı bir komünal karar mekanizmasıyla bir etkinliğe katılım sağlanıyor.

Eleştiriler karşısında ise kendilerinin sadece davetli olduklarını, yani etkisiz eleman olduklarını da sonradan bir güzel itiraf edecektir. Her yerde Fatih olunmuyor haliyle…

Dedef ise herkese haber verme olanaklarının olmadığını belirtiyor. Zaman darlığı! Zalimsin dünya… 21 yy’da, her türlü iletişimin birkaç dakika bile değil, saniyede yapılabildiği bir çağda söylüyorlar bu yalanı. Erdoğan kıskanacak sizi beyler… Açıklamada, oraya buraya bol bol devrimci sözcükleri serpiştirerek sıyrılmaya çalışılmışsa da kendilerinin de faili oldukları ve Dersim’de solculuk olarak pazarlanan gizli Kemalizm’e yedeklenme hallerini gizleyememişler haliyle.

Yöredeki muhalif potansiyeli dönüştürmek için önemli bir kısmı birer Kemalist kuruma çevrilen Dersim yöre derneklerinde, özellikle Kürt düşmanlığının sol ambalajı altında nasıl fermante edildiği, enternasyonalist olma palavrası altında Kürt kimliğine karşı oluşturulan asimilasyon havzalarına nasıl dönüştürüldüklerini bu olay oldukça net olarak göstermektedir.

Dolayısıyla -hepsi olmasa da- genelde Türkiye’de özelde de Dersim’de ön kapısına sol ve sosyalist olarak girilen bu kurumların arka kapısından 'sol' ambalajına itina ile sarılmış Kürt karşıtı Kemalizm’le çıkılan CHP vardır. Oradan hızını alamayıp ilerleyenler de Vatan Partisi gibi Kürt avına çıkan avcı kulübelerinde kendilerini bulmaktadırlar.

Sey Rıza’nın isminin afişte en sonda olması, alfabetik sıralama ile yapılmış "mini mini" bir teknik sorun olarak savunan Dedef, belli ki rolünü bayağı benimsemiş.

Tabi burada Dedef derken mucizevi şekillerde seçilen yöneticileri kast ettiğimi belirteyim. Kadınların büyük oranda ve malum nedenlerle terk ettikleri bu kurumlar, sadece Kemalist değil aynı zamanda erkek kıraathanesine de dönüşmüş durumdalar. Erkek kahvehanesinde de sosyalizm üremez haliyle…

Kendisini Dersim yöre derneklerinin federasyonu olduğunu iddia eden Dedef, kendi sitesinde "Ana dilimiz Kirmancki" diyerek orada Kirmanckiden daha fazla oranda insan tarafından konuşulan Kurmanci’den bahsetmemesi elbette şaşırtmıyor, mevcut angajmanını göz önüne alınca. Keza Dersim soykırımı için "Kızılbaş Tertelesi" olarak devletin bütün yazılı kaynaklarında yer alan Kürt kavramını kesip atacak kadar pervasızca bu kimlik silme işinde de hevesli…

Tek başına bu iki örnek bile bu kurumlardaki Kürt karşıtı devlet politikalarının nasıl örgütlendiğini göstermesi açısından yeterlidir: Kürtler yokmuş gibi davranmak... 90 yıllık resmi devlet inkarını şimdi çakma solcular/sosyalistler devam ettiriyor. Üstelik de Kürt diye soykırıma uğratılmış bir yerde.

Kürt halkı ile dayanışmaya giderken vahşice öldürülen Kaypakaya’nın devrimci kemiklerini sızlatan "Kaypakkaya usta mı değil mi" tartışmalarıyla Dersim’de sol tarikatçılığı sosyalizm olarak pazarlayan eller, gençleri kendi toplumuna, kimliğine yabancılaştırarak ve bir adım sonrasında CHP, TKP, VP vb. kapılarından içeri sokacaklarını biliyorlar.

Ezilenin yanında olması gereken sol -böyle olmayan küçük de olsa bir kesimini dışarıda tutarsak-, koca bir devletin gırtlağına çöktüğü Kürt halkını görmek şöyle dursun, köşe başında çelme takmak için bizzat pusuya yatacak kadar omurgasını yitirmiş.

İşte "küçük bir teknik sorun" denilen ince hesaplı İttihatçı mantığı, İttihatçı Gül Ağa’yı Dersim’in değerleri sınıfında baş köşeye alırken, Dersim’in direnme sembolü olan Sey Rıza’yı -tamamen silmeye henüz cesaret edemediklerinden- şimdilik en sona atma cesaretini gösteriyorlar. Bir afiş üzerinde bile söz söyleme iradesi olmayanlardan ya da öyle olduğu yalanının arkasına saklananlardan aldıkları cesaret ve onayla tabi ki…. HDP’lileri atlatmanın nedeni de bu. Buna izin vermeyeceklerini biliyorlar… Kral gibi çıplaksınız beyler…

7372

MERYEM (MARİAM) BAKIRCIYAN

Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde ölümsüzleşen efsanevi devrimci Armenak Bakırcıyan ( Orhan Bakır)'ın annesi, hepimizin sevgili büyüğü MERYEM ANA'yı 29.7.2014 tarihinde İsveç / Stockholm'de 89 yaşındayken kaybettik

 

MÜLK VE SERVETLER HALKINDIR

 Gazetelerin yazdığına göre sadece bir gökdelenin fiyatı birkaç milyar doları buluyor. Peki sizce halktan herhangi bir insan, yani bir işçi, bir memur, bir esnaf, bir çiftçi veya sizden biri çalışarak böyle bir gökdelene sahip olabilir mi? Olabilecekse kaç milyon yıl çalışması gerekiyor?

TKP/ML’ye bağlı TİKKO gerillalarından eylem

Yerel kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre TKP/ML’ye bağlı TİKKO gerillaları, 30 Temmuz Çarşamba günü öğlen saatlerinde Dersim merkeze bağlı Geyiksuyu yolunda yol kesme eylemi gerçekleştirdi.

Komünistler mi Haklı Anarşistler mi ?

Sosyalizmi konuşacaksan  Anarşistlerle  konuşacan.

Partide esas  yoğunlaşmalı derken kendi öncülüklerinin tasdik edilmesini  anlayan insanlara  inanan köylülerle sosyalizmi konuşmayacan.

İnandıklarınıza  esasımız köylüdür deyince artık anlamamız gerekenin  kapitalizmle bağları en az olan sınıflardır diye hale niye söyleyemediklerini soramadığınızdan da faz geçiyorum   sosyalizmde ortaya çıkan  bürokrasizmi, lider sultasını..  sorarsanız,

Size verecekleri tek cevap:

"Siz geldiniz ya, sizi bekliyordum. Artık uzun bir yolculuğa çıkabilirim.’’ MERYEM BAKIRCIYAN

     Irksal, dinsel kültürel ayrımcılığı ömrünce bilfiil yaşadı. Faşist diktatörlüğün baskılarına seksen dokuz yıl yaşayarak tanık oldu. Diyarbakır’da eşinin ve kendinin gördüğü baskılar yetmezmiş gibi çocukları da akla gelmez baskılara maruz kalır. Irksal olduğu kadar dinsel baskıların haddi hesabı yoktur. Gördükleri baskılar öylesi bir hal alır ki artık dayanılmaz hal alır. Dinsel baskı artık çocuk yaşamlara kadar yansır.

Seçim Tiyatrosu ve esir figüranlar

Bir ağanın eli sopalı kâhyasını marabalarına seçtirmesi ile bu düzenin  cumhurbaşkanını halka seçtirmesi arasında esasta bir fark yoktur. Marabaların seçtiği kâhya nasıl ki marabaların değil de ağanın temsilcisi ise, bu düzende halka seçtirilen  cumhurbaşkanı da halkı değil devleti ve düzeni temsil eder. Kâhya görevi gereği ağaya, cumhurbaşkanı da doğal olarak kurulu düzene hizmet eder. Çünkü bu düzen öyle kurgulanmış ve anayasası, kanunları, yargısı, parlamentosu, silahlı kuvvetleri, emniyet ve istihbarat teşkilatı ve her derece bürokrasisiyle temelden çatıya kadar öyle inşa edilmiştir.

KÜRDİSTAN VE ORTADOĞU’DA NELER OLUYOR?

  Bölgemize ilişkin o kadar çok değerlendirme ve tahlil yapılıyor ki,  her gün yeni senaryo ve komplo teorileriyle uyanmaktayız. Başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere bütün emperyalistler kendi çıkarları doğrultusunda planlar yapmakta, dost ve düşmanlarını izledikleri siyasete göre belirlemektedirler. Zaman zaman taşeron örgütler oluşturarak taktikler ve politikalar üretmektedirler. Dinler arası savaşları kışkırtmakta böl- parçala -yönet politikasını çok muazzam işletmekte, uygulamakta ülkeleri, bölgeleri ve dünyayı yeniden düzenlemekte kendine uygun işbirlikçi faşist devletler vb.

Hangi “erkekliğe sığar”, “kadın dövmek”!

Seks işçilerine şiddet uygulayan Halk Cephesi'ne Yeni Demokrat kadın’dan (anlarsa!) bir soru:

Sıklıkla kullanılan bir deyim vardır: “Kadın dövmek, erkekliğe sığmaz!”

Erkek; eğer ki “kendisini aldatmamış”, “eline erkek eli değmemiş”, “kendisine karşı gelmemiş”, “ağzı var dili yok” bir kadına “durduk yere” şiddet uygulamışsa isyan edilir:

“Hangi erkekliğe sığar kadın dövmek?” (Hoş, kadın ne kadar bu toplumsal mağduriyet vasıflarına uysa da, kadına uygulanan erkek şiddetinin hep “haklı bir nedeni” var görülür.)

Cumhurbaşkanlığı seçimleri, yönelimimiz ve Demirtaş’ın adaylığı

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine günler kala, mitingler, konuşmalar ve adayların vizyon-perspektif açıklamaları ile birlikte, adayların niteliğine, hedeflerine ve çalışmalarının mahiyetine dair tartışmalar gündemin büyük bölümünü kaplamış haldedir.

Seçimlerde taleplerimizle boykotu büyüt

Yeni bir seçim sürecine daha girildi. Seçim süreçleri, dönemsel özellikleri itibariyle taktik olarak önemlidir. Kimi zaman, sınıf mücadelesinin ortaya çıkardığı tablo, güç dengeleri, seçim süreçlerinin bir taktik olarak ele alınıp değerlendirilmesine elverişli olur. Böylesi dönemlerde, seçimlere dâhil olunarak politik yaklaşımız ortaya konulur. Bazen ise, seçimlere dâhil olmak sınıf mücadelesinin andaki gelişimine hizmet etmeyen bir süreç olarak ortaya çıkar. Böylesi durumlarda, boykot, politik bir tavır alış olarak gündeme gelir.

Tek ayaklı boykotçuluk ve utangaç verici tavırsızlık!

Cumhurbaşkanlığı seçimleri devrimci, demokratik ve halk saflarındaki siyasal kesimlerin aldığı tavra ve onu içeriklendirmesine bağlı olarak esasında bir turnosol işlevi de görmüştür. Birçok siyasal hareket süreçteki tavrını belli etmiştir. Bu tavırlar kabaca üç kategoriye ayrılabilir.

Sayfalar