Çarşamba Kasım 27, 2024

Ekim Devrimi’nin Yüzüncü Yılında Öğretileri ve Kazanımları-4

Sosyalizm Hala Günceldir!

Her toplumsal sistem, kendinden önceki toplumun kalıntılarını içinden temizlerken, bir sonraki toplumun tohumlarını da kaçınılmaz olarak yeşertir. İnsanlığın sınıflara bölünmesinden bu yana tarih, sınıflararası mücadelenin kesintisiz sürdüğünü ve toplumları bu mücadelenin ileriye taşıdığını göstermiş ve öğretmiştir. Toplumsal tarihin ilerlemesinin sınıflararası mücadeleyle olduğu gerçeği, teorik ve pratik olarak yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir. Bunun tersini söylemek, insanlığın bundan önceki yaşanmışlığını inkar olduğu gibi günümüzde de sınıf mücadelesinin sürdüğünü inkar etmekten öte, yanlı bir tutum almanın göstergesi olabilir ancak.

Sosyalizmin güncelliği; toplumun sınıflara bölünmüş olması gerçeği içinde yatar. Sınıflara bölünmüş olan toplum, sınıflararası mücadelenin kıskacından, onun ateşinden ve eskinin yıkılıp yeninin yaratılması sürecinden kurtulamaz.

Sosyalizmin güncelliği; en basit söylemle, toplumun burjuvazi ve proletarya olarak bölünmüş olmasında vardır. Toplumun, bir kısımının üretim araçlarından yoksun oluşu ve toplumun çok azınlık bir kesiminin (burjuvazi) ise bu üretim araçlarına el koyarak, geri kalan kesimlerinin iş gücünü sömürmesi realitesi, toplumsal çelişmelerin temelini oluşturur ve bu çelişki çözülmeden, toplum içi çatışmaların son bulmasının olasılığı yoktur.

Sınıflı toplumun ana çelişmesi; sömüren sömürülendir. Ezen ve ezilendir. Sosyalizm, bu çelişmeleri ortadan kaldıracağı için, gelmesi ve yeni bir toplumsal düzen olarak insanlığın tarihi olması elzemdir. Burjuva sınıfın tüm engelleyici çabalarına karşılık, insanlık bunu getirmeye müktedirdir. Çünkü, insanın doğası, sınıflı toplumlara uygun değildir. Sınıflılık, insanın doğasına çok sonraları sokulmuştur.

300 bin yıllık insanlık tarihinin sadece son on binyılı sınıfılı toplum tarihidir. İnsanlık 290 bin yılını ilkel komünist toplum olarak yaşamıştır. Yani, sömürü ve sınıfların olmadığı, ezen, ezilenin olmadığı doğal insanlığı içinde yaşamını geliştirmiştir. Bu anlamda, komünizm bir ütopya değil gerçektir. Yaşanmış ve yeniden yaşanacaktır. Sömürüsüz, sınıfsız ve sınırsız toplumsal yapı insana yabancı değil, onun binlerce yıllık doğallığıdır. Sınıflı toplum yapısı insan doğasına bir paslı hançer gibi sokulmuştur ve insanın doğallığına yabancıdır. İnsan, bu hançeri kendi bünyesinden çıkarmadan, kendi eliyle yarattığı kaos ortamından asla kurtulamayacaktır.

Kapitalist sistemde emek-sermaye çelişmesi olarak ortaya çıkan sömüren-sömürülen olgusu, sermayenin emek üzerindeki egemenliğine son vermeden çözülme olasılığı yoktur. Tarihin gerilerinde kalan toplumların bağrında taşıdığı sınıf çelişmeleri (sömüren-sömürülen, ezen-ezilen), nasıl çözülüp günümüze kadar geldiyse, bundan sonrada aynı şekilde, eski olanın yıkılıp yeni olanın eskinin yerini alması toplumsal diyalektiği devam edecektir.

Kapitalizmi ebedileştirerek toplumsal “tarihin sonu”nu yazanlar, keskin sınıf çelişmelerini yok sayarak, proletaryaya “elveda”, burjuvaziye ise sonsuz bir yaşam vadedenler, elbette, belli bir sınıfın, burjuva sınıfın çıkarlarına hizmet etmek amacıyla bu politik-ideolojik argümanları sıralamaktan vazgeçmeyeceklerdir.

Bütün toplumsal devrimler; toplum içinde var olan çelişmelerin bütün sınıfları politik arenaya çekecek düzeyde keskinleştiğinde gerçekleşmiştir. Ve devrimler yalın ve temel sınıf çelişkileri temelinde başarıya ulaşmıştır.

Kapitalist üretim ilişkileri üretici güçlerin önünde engel olmaktadır. Bu her saniye, her saat ve her gün, çelişmelerin bir ucunda olan proleterya ile çelşmelerin başını tutan burjuvazi arasındaki sınıf çatışmasını içeten içe büyütmektedir.

Üretim araçlarındaki muazzam gelişme, üretimin devasa toplumsallaşması, ama mülkiyetin ise üretimin toplumsallaşmasının tersine, devasa olarak çok az kişinin (tekelin) elinde toplanması (zorla gaspedilmesi) ve bunun karşısında ise toplumun büyük bir bölümünün mülksüzleştirilerek ücretli köle haline getirilmesi; sınıf çatışmasını günden güne körükler ve bir o kadarda toplumsal çürümeyi de beraberinde getirir.

Çalışan sınıfların (işçi sınıfı ve emekçiler), yaratılan büyük bir zenginliğin karşısında yoksullaştırılması, üretim (yaşam) araçlarından yoksunlaştırılması, işçilerin yarattığı bu değerlere bir avuç burjuvazinin zorla (devlet eliyle) el koyması, kurulu toplumsal düzenin de temelini dinamitleyen ve yeni bir toplumsal süreci zorlayan ve koşullayan nesnel gerçeklerdir.

İşte, sosyalizmin güncel olmasının temel nedenleri bu çelişmelerin ve bu toplumsal yalın gerçekliklerin var olmasındandır.

Sosyalist devrimlerin yıkılması, ne tarihin, burjuva lehine, sonunu getirdi ne de işçi sınıfının siyasal iktidarı olan sosyalizmi bir daha gelmemek üzere tarihin arkalarında bıraktı. Sosyalizmin güncel olmadığını söylemek, savlamak, bir burjuva demagojisi ve küçük burjuva oportünizmidir. Sınıf gerçeklerini, çatışmaları gözardı etmek, toplumsal sorunlara diyalektik materyalist pencereden yaklaşmamaktır.

Sosyalist ülkelerin geriye dönüşü, burjuvaziyle proletarya arasındaki sınıf mücadelesinde, burjuva lehine bir avantaj kazandırdı. Ancak, toplumsal devrimlerin ebeleri olan keskin ve uzlaşmaz sınıf çelişmeleri ve zor ortadan kalkmadığı için, sosyalizm yeniden kaçınılmaz bir şekilde gelip yerleşecektir, kapitalizmi saf dışı bırakarak...

Kapitalizmin dünyayı ne hale getirdiğini, ne oranda bir yoksulluk yarattığını, bolluk içinde ne kadar insanın açlık içinde olduğunu, göçleri, savaşları ve insani değerlerin çürütülmesi, doğanın geriye dönüşümü olmayan yola sokulduğu vb. gerçekleri burada tekararlamak fazlalık olacaktır.

Bu sıralanan sınıfsal ve sosyal gerçekler, kapitalizmin çürümüşlüğünün yalın göstergeleridir. Bu çürümüşlükten yeni bir devrim, yeni bir toplumsal yapı, yeni bir insan tipi çıkacaktır. Daha şimdiden kapitalist toplum içinde var olan, yeşeren toplumsal devrimci dinamikler, eskiyi yıkıp yeniyi kuracaktır.

Sosyalist ülkelerin geriye dönüşlerinin ve kapitalist restorasyonların bir çok nedenleri var. Ancak, bu kapitalist sisteme kalıcılık, burjuvazinin kanlı saltanatını sürdürmeye ise hak vermiyor, kalıcılık kazandırmıyor. Tersine, işçi sınıfı devrimcilerinin soruna, daha bilimsel yaklaşmayı, sınıf çatışmaları diyalektiğini iyi kavramaları ve sınıfa güvenmeleri gerçeğini yeniden dikkate sunuyor.

Kapitalist toplum sürüyor, ancak bir toplumsal kaos içinde. Ve insanlık, böylesi bir kaoslu toplumsal yapıyı daha fazla üzerinde taşıyamaz. Kapitalist toplumu yıkacak olan işçi sınıfı, kendi gücünü mücadeleler içinde kavrayacak, görecek ve tarihsel devrimci eylemini gerçekleştirecektir. Bunların daha bugünden olmadığını söylemek yanıltıcıdır. Burjuvazinin ekonomik, siyasal, askeri, kültürel, ideolojik kuşatmışlığına karşın, dünya işçi sınıfı ve ezilen halkları, bulundukları her alanda ayağa kalkmaya, direnişleri örgütlemeye ve burjuva düzenlerini derinden sarsmaya çalışıyor.

Toplumsal tarihin diyalektiği hiç bir zaman düz bir rotada ilerlemedi. Kapitalist toplumun tarihi de düz bir rotada ilerlemiyor. Sınıf çatışmaları, ilerleme, gerileme, duraklama ve yeniden atağa kalkma diyalektik gelişimi içinde, ama ilerleyerek devam ediyor. Ancak, bütün sınıfsal olgular, emek-sermaye arasındaki uzlaşmaz çelişme ve çatışmalar, yeni bir toplumsal sürecin kaçınılmaz bir şekilde kapıya dayandığının verilerini önümüze koymaktadır. İşte bu sosyalizmdir!

Her gün iş için direnişler, grevler, baskı ve sömürüye karşı eylemler, faşizme karşı demokratik hak ve özgürlükler ve ezilen ulusların ulusal demokratik hakları için mücadeleleri, kadınların tüm baskılara ve ayrımcılığa karşı mücadelesi, gençliğin boyun eğmeyen dinamikliği ve işçi sınıfının hak gasplarına karşı eylimlikleri, Türkiye’nin Gezi’leri, Mısır’ın Tahrir’leri, Yunanistan’ın Sintagma Meydanı eylemlikleri, Fransa’nın Bastille meydanındaki işçi sınıfı ve emekçilerin bitmeyen gösterileri, Endonezya işçi sınıfının disiplinli ve kararlı adımları, Güney Kore işçilerinin inmeyen sıkılı yumrukları, Brezilya işçi ve emekçilerin sokak çatışmaları ve dünyanın bütün ülkelerindeki (boyutu ne olursa olsun) sınıf direnişleri sürdüğü ve yeniden ve yeniden üretildiği sürece, sosyalizm güncel olmaya devam edecektir. Burjuvazinin bütün korkusu da bu bitmeyen eylemliklerdir.

Sosyalizmin, kapitalizmin alternatifi olarak toplumsal düzen olması kaçınılmazdır. Sosyalizm ve komünizm hala günceldir! İnsanlık, kendi doğallığı olan komünist topluma geri dönecektir. 

46516

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

İbrahim Kaypakkaya -Erdoğan Yalgın

Baba Ali Kaypakkaya doğan çocuğuna muhemeldir ki, Haranlı İbrahim Peygamberin adını verdi. Dünyaya gelen (1949) bebek, İbrahim Kaypakkaya’ydı. 

Gezi heyulası burjuvazinin korkusu olmaya devam ediyor

Bugün GEZİ’nin (2013 Haziran Ayaklanması) 3. Yıldönümü. Gezi, Türkiye ve Kuzey Kürdistan işçi sınıfı ve emekçilerin tarihinde,  hep yükseklerde tutularak taşınacak bir isyan bayrağı olacaktır. 

Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri tarihe bir not düşmüşlerdir: Politik özgürlüklerin baskı altına alınması, yok edilmesine karşı sessiz kalınmayacaktır. Kutuplaştırılmaya, islamlaştırılmaya, demokratik hak ve özgürlüklerin yok edilmesi karşısında sessiz kalınmayacaktır. Gezi’nin tarihe düştüğü not budur.

Tarihsel bir şahsiyet TKP/ML'nin Kurucusu kurucu Önderi İBRAHİM KAYPAKKAYA-Halil Ahmet

Kimilerince genç Komünist diye bilindi. Yaşı 24’dü, ortaya koymuş olduğu eser ise bir dâhinin ortaya çıkarmış olduğu esere benzerdi. Amacımız, Komünist öndere dahi sıfatı yükleyip, olmayacak, başarılmayacak şeyleri başarmış olmasını göstermek değil. Bizler Komünist öndere dahi misyonu biçmiyoruz. Zira dahi demek, burjuvazinin bir takım insanları yüceltmesi, her yüzyılda bir gelen insanlar kategorisi çıkartmak, mucit icat vb şeyleri bulanları toplumlar tarihi sınıf savaşımında iyi şeyler gerçekleştirmiş olanlara da içteki ve dıştaki burjuvazi tarafından payeler biçilmesidir sadece.

Kiminle Çuvala Girdiğini Bilmek- Fikret Başkaya

 HDP’li milletvekillerini Meclis dışına atma operasyonunun terörle mücadeleyle uzaktan-yakından bir ilgisi yok. Tam tersine savaşı şiddetlendirmek ve faşist tırmanışı kurumsallaştırmak için öyle bir yola giriliyor. Asıl amaç tek adam diktatörlüğünü tesis etmek!

Rakka Operasyonu Emperyalizmle Kurulan Köprüdür!- Marco Karakaya

Suriye’de 2011’den bu yana yaşanan toplumsal gelişme ve karmaşa hali derinleşerek devam ediyor. Artık Ortadoğu sisteminin nasıl şekilleneceğine dair bir mücadele ve savaş süreci yaşanıyor diyebiliriz. Uzun süre muhalif denen ve geniş bir emperyalist blokun ve bölge gerici devletlerinin desteğiyle ayakta duran kesim gerek askeri gerekse de siyasi anlamda Esat rejimi karşısında ciddi bir başarı üretemedi. Rusya ve İran’ın Esat rejimine sunduğu destek Suriye’de ki “savaşın” tam bir “vekalet savaşı” niteliğine bürünmesine neden oldu.

Rakka’ya Sefer Tutarlı Devrimci Çizgiye Yönelik Seferdir!

Ortadoğu’da emperyalist güçler kendi sermaye egemenliklerini kurmak için her alanda savaşıyor. Ortadoğu halkları emperyalist kan emici  haydutların kırımından,vahşetinden, zulmünden inim inim inliyor. Yüzbinlerce mazlum kadın, çocuk genç-yaşlı katledidi.milyonlarcası yerinden, yurtlarından zorla koparıldılar. İşkence, zulüm gördüler. Binlerce kadın aşağılık haydutlarca seks kölesi olarak pazarlandı.

“Zübük devrimci” dedikoducular üzerine

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bir devrimci durüst olmalı, yalan söylememeli. Düşündüklerini,eleştirilerini,yargılarını açık ve net söylemelidir. Kişilerin arkasında konuşmamalı, eleştirisi veya söyleyeceği birşeyler varsa  muhatabı olan kişilerin yüzüne söylemelidir. Geyik muhabbetlerini yaparken gizli , imalı ,deyim yerindeyse; “sinsice, hin’ce ” iğneleyici laflarla kişiler eleştirilmektedir. Ömrüm boyunca ne bir devrimciye şiddet uyguladım nede uygulayanlara müsade ettim. Her zaman ve her koşulda  karşılarında oldum, teşir ettim.

TKP/ML TİKKKO savaşçısı Sefagül Aslan,18 Mayıs’ı anmak direnişi tüm Kürdistan’a ve Türkiye’ye yaymaktır’

TİKKO savaşçısı Sefagül Aslan: “Benim Kaypakkaya yoldaşın yolundan gidişimin nedeni Kürdistan topraklarının derininde, halkın yüreğinde oluşundadır”

TKP/ML TİKKKO savaşçısı Sefagül Aslan, “18 Mayıs ölümün, yaşamın, direnişin, kararlılığın, cüretin, ısrarın, ölümlerden yeniden doğuşun simgesi olmuştur” dedi.
Aslan, İbrahim Kaypakkaya’yı, Haki Karer’i, Dörtler (Necmi Ferhat, Eşref ve Mahmut) gibi devrimci öncülerin ölümsüzleşmelerinin yıldönümünde andığını ifade etti.

Dünyayı kurbağa gözüyle değil, Kaypakkaya gözüyle görmeliyiz

Madem başaramadık? Neden olmamız gereken yerde değiliz? Yaşadığımız deneyimler diyor ki,  hiçbir şey bizimle başlamadı, bizimle de bitmedi. Böyle düşünmek hem bencillik hem de metafizik bir bakış acısıdır. İnsanoğlu tabiatı gereği bencil-egoisttir. Edinilen erkin özelliği doğru kavranmazsa; Erk’i insanları egemenliğine alma yolu benimsenir ki, bu da birçok yanlışa, sekterliğe yol açar.
  

TKP/ML - TİKKO ROJAVA KOMUTANLIĞI

18 Mayıs karanlığı parçalama günüdür

18 mayıs, karanlıkları parçalama özgürlük ateşini her tarafa yayma günüdür. Özgürlük idealini ve kurtuluş düşünü can bedeli bir mücadeleyle sonsuza dek yaşatma günüdür. Karanlığın en koyu anında özgürlüğe ve kurtuluşa sahip çıkmanın adı, direnişi büyütmenin günüdür.

 
18 Mayıs şehitleri özgürlük düşüyle yürümenin gerçek yoludur. Onların aydınlık yolunda kararlılıkla savaşılırsa sömürü merkezleri parçalanır ve zulmün kaleleri yıkılır. Onların ideallerine sahip çıkıldıkça emperyalizm-feodalizm ve her türden gericilik alt edilir.

TKP/ML-MK: “Şehitlerimizi, iradelerinden öğrenerek anacağız”

“Ülkemiz devrim mücadelesinin devrimci önderlerinden Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Yusuf Aslan'ı, Amed zindanında direniş meşalesi olan Dörtleri, komünist önder İbrahim Kaypakkaya'yı katledilişinin 43. yılında andığımız Mayıs günlerinde ölümsüzlüğe uğurladık yoldaşlarımızı. Bir kez daha Mayıs ayı muştuladı zaferi, bir kez daha haykırdı direnişi, baş eğmezliği, teslim olmamayı…

Türk-Kürt ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız!

Sayfalar