Cuma Nisan 18, 2025

Ermenilerin uyanışı (Nubar Ozanyan )

Ölüm tarlalarından ve yollarından geçerek sağ kalmayı başaran Ermeniler, bir baştan diğer uca dek Suriye’nin sınır bölgelerine yerleşirler. İlim, gül ve bal diyarı yaptıkları anavatanları Hayastan’a bir gün geri dönme umudu ve hayaliyle yaşama tutunurlar.

Soykırım külleri içinden ayağa kalkan Ermeniler, mahir elleriyle yeniden toprağa, taşa, demire, çeliğe, bilime, sanata, yüreğe dokunurlar. Müzik, ekmek ve şarap kadar kutsal sofralar kurarlar. Yeniden kapılarını açarlar inanana ve inanmayana…

Bölüşürler ekmek ve şaraplarını. Bilge ve hünerli elleriyle yaşama ve geleceğe ait her şeyi yeniden işler ve şekil verirler. Dokundukları her şeye yaşam ve can katarlar. Kurak sahraları vahaya çevirirler.

Hayastan’ın dağ ve zozanlarında emek ve akılla beş bin yılda elde edip biriktirdiklerini, bu kez sahralara götürürler. Yaşama, dostluğa, aşka ve tutkuya dair her şeye anlam ve güzellik katarlar. Dostluk ve iyiliklerini insanların yüreklerine işlerler.

Sese ve söze işlenen çığlık

“Ermeniler demir, yapı ve taş ustasıdır. Sanatkardır. Buralarda mutlaka Ermeniler yaşıyor” dedirtecek kadar emek ve yaratıcılık katarlar her şeye. Emek ve yaratıcılık dolu her söze ve sese silinmezcesine geçmiş çığlıklarını işlerler.

Halep, Kobanê, Grê Spî, Serêkanî, Amudê, Qamışlo, Derîk vb. şehirlerin yapımında, gelişiminde “kılıç artıkları” Ermenilerin emeği, payı ve rolü büyüktür. Hatta diyebiliriz ki, bazı küçük yerleşim yerlerinin ilk konukları ve ustaları Ermeniler olmuştur. Küçük olanı büyütmüş, kuru olanı yeşertmiş, taş olana can katmıştır. Sahraları insanlaştırmışlar.

Soykırım tarihçilerinin verilerine göre en büyük kıyım ve kırım, Suriye çöllerinde gerçekleşir. Keza onların verilerine göre iki yüz bine yakın Ermeni kadın ve çocuk, kılıç zoruyla İslamlaştırılır.

Kadınların büyük bir bölümü eş-hizmetçi-cariye olarak aşiret reislerine, şeyhlere, ailelere verilir. Hiçbir hak ve hukuka sahip olmadan dayanacakları kuru bir dala, sığınacakları bir ocağa bile sahip olmadan bir sığıntı gibi yaşarlar.

Hizmette en küçük bir kusura bile müsaade edilmeyen Ermeni çocukları köle gibi yaşama zorlanırlar. Her şeyi sineye çekerler. Katlanamayacak zorluklara, asla kabul edilemeyecek aşağılama ve ayrımcılığa boyun eğerek, kavurucu kumlara gömülürcesine yaşama sarılırlar.

Ana dillerinin yanında Arapça-Kürtçe öğrenirler. Bir kısmı önceden Kürtlerle iç içe birlikte yaşadıklarından dolayı, Kürtçe’yi bilir ve ana dilleri gibi konuşurlar.

Kuzey Doğu Suriye topraklarında ve Suriye’nin bazı yerleşim yerine dağılan Ermenilerin büyük bir çoğunluğu, Arapça-Kürtçe kısmen de Türkçe konuşur.

Bir kısmı Hristiyan inançlarını koruyup yaşamlarına devam ederken, rakamları tahminlerin oldukça üstünde bilinmeyen sayıda önemli bir nüfus ise, Müslüman ailelerin içinde yaşamak zorunda kaldıklarından dolayı zorunlu olarak Müslümanlaşmıştır. Bunların çok az bir kesimi, Hıristiyan inancına dönerken büyük bir çoğunluğu Müslüman kalmaya devam etmektedir.

Müslümanlaşmış Ermenilerin önemli bir nüfusu yüz yıldan fazladır Arap dilini konuşmakta ve onların egemen kültürünü yaşatmaktadırlar.
Bu nüfusun bir bölümü de Kürtçe konuşuyor ve Kürt kültürünü; onların gelenek, göreneklerini sürdürüyor.

Arapça ve Kürtçe konuşan Ermenilerin azımsanmayacak bir kesimi, ana dilini konuşamamaktadır. Ermeni kökenlerini ve geçmiş kimliklerini bilmenin ötesinde Ermeniliğe ait hiçbir şeye sahip değiller. Düşünce biçimleri, yaşam tarzları, giyim- kuşamları gelenek ve görenekleri bütünüyle Araplaşmıştır.

Bir kısmı tamamen Hamid, Abdullah, İmad, Abdulhalim isimleriyle Kürt ve Arap kimliğini alırken, bir kısmı ise Ohannes Muhammed, Garabed Ahmed şeklinde hem, Arap hem de Ermeni olan karma ismini, beraber taşımaktadır.

Kökleri Ermeni ancak dalları Arap-Kürt olan bir ağaca benzeyen Hayların gerçekliği yüz altı yıl önce yaşanan soykırımın acı ve tanımlaması zor olan toplumsal sonuçlarıdır.

Özgürlük bayramı Rojava

Rojava Devrimi, kadınların farklı inanç ve halkların özgürlük bayramıdır. Devrimle birlikte ortaya çıkan olanaklar, gerçekleşen değişimler, yaratılan ve kazanılan değerler, elde edilen haklar soykırım çocukları Ermeniler için de geçerlidir. Kürtler-Araplar- Süryaniler-Asuriler kendi öz savunma örgütlülüklerini yarattı.

Son üç yıldır Ermeni gençleri de QSD bünyesinde komutan Şehit Nubar Ozanyan anısına öz örgütlülüklerini yarattı.
Dilini-kültürünü-tarihini bilmeyen Müslümanlaşmış Ermeniler şimdi öz toplumsal örgütlenmelerini “Ermeni Toplumsal Meclisi” çatısı altında sürdürüyor.

Hafıza ve insanlık katillerine inat, farklı bölgelerden, farklı yaş gruplarından türbanlı-türbansız, Müslüman-Hristiyan Ermenilerden oluşan meclis üyeleri her sabah ana dillerini öğreniyorlar.

Ermeni soykırım tarihini, kültür ve müziğini, folklor ve tiyatrosunu öğreniyorlar. Uzun zamanlardan sonra bu kez kendi dağlarında ve ovalarında olmasa da omuz omuza yan yana halaylarını çekiyorlar.

İşgalcilerin kirli, pis ellerinden uzak, korku ve kaygıların yaşanmadığı, gözyaşlarının ve göçlerin olmadığı özgür bir dünya yaratma hayaliyle yürüyen Ermeni Toplumsal Meclisi tarihsel olduğu kadar güncel bir adım atmaktadır.

Özgürlükten yana olan, vicdan ve onur taşıyan herkes yüzünü soykırım çocuklarının yürüyüşüne çevirmelidir.

Demokrasiden, eşitçe ve kardeşçe yaşamaktan yana olan herkes Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne desteğini sunmalıdır. Rojava Devrimi’nin kazanımlarını sahiplenmelidir. 

5734

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Hangi Sınıfın Cumhuriyeti Yaşasın?

Feodal aristorkrasiye karşı burjuvazinin iktidara gelmesi ve feodalizmi yıkması tarihsel olarak ilericiydi. O dönemde “ kahrolsun feodalite, yaşasın cumhuriyet” sloganı ileri bir hedefi gösteriyordu. Bu tarihsel dönüşüm Fransız burjuvazisinin 1789 burjuva devrimiyle başarıldı. Bu, toplumlar tarihinin geri döndürülemez diyalektik gelişimiydi. Feodal aristokrasi, ne kadar çaba harcarsa harcasın, gelişen üretici güçlerin önünde daha fazla direnemezdi ve kendinden önceki toplumların başına gelen kendisinin de başına gelmişti: Toplumlar tarihinin çöplüğündeki yerini aldı.

Zorunlu Açıklama!

Kısa bir süre önce; "Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han ve Süleyman Cihan." başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazının giriş bölümünden de anlaşılacağı gibi bu yazı, Anayasa Mahkemesi'nin Sansaryan Han’a ilişkin kararı vesile yapılarak yazılmıştı.

Sosyal medyayı ve malum platformları aktif olarak takip etmediğimden; yazıya ilişkin kimlerin ne türden değerlendirmeler de bulunduğunu bilmiyorum. Bu çok ta önemli değil; elbette her okurun kendine göre değerlendirme, beğeni ve yergileri de olacaktır.

Ali Haydar Dersim’e (Nubar Ozanyan)

Değerli bir komutanı daha kaybettik. Dersim halkının bağrından çıkıp, dağlara sevdalanan, özgürlüğü zirvelerde arayan bir komutanı yitirdik. Büyük bir yürek acısı daha yaşadık.

„Holodomor „ Yalanı Üzerine

Başta Avrupa emperyalist burjuvazisi olmak üzere, bütün gerici devletler, emperyalist Rusya'nın Ukrayna'ya saldırı ve işgalini bahane ederek, tüm SSCB kazanınlarını, anıtlarını yok etmenin yanında, yeni yeni kararlarla, Stalin önderliğindeki SSCB'ni ve sosyalizmi karalamak için her türlü yalana baş vurmaya hız verdiler. Burjuvazinin, sosyalizm ve onu anımsatan herşeye düşmanlığı, kapitalizm ayakta kaldığı sğrece devam edecektir. Bu nedenle, burjuvazinin bütün yalanlarını açığa çıkarmakta devrimci mücadelenin en önemli ayaklarından biridir.

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-2 Kemalizm Sol Değildir!

AKP-MHP faşist ittifakı süresince siyasal İslamcılığın karşısına da alternatif olarak Kemalist ideoloji çıkarılıyor. Kendine “sol” diyenlerin siyasal İslamcılığın alternatifi olarak Kemalizm’i yeğlemeleri kabul edilebilir bir siyasi tutum değildir.

Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han Ve Süleyman Cihan!

Dün, Sansaryan Han’a ilişkin bir haber okudum gazetelerde: “92 yıl sonra Sansaryan Han için tarihi karar.” başlığı altında, özetle, şunlar aktarılmaktaydı: 

 

Ermeni fakir çocukların eğitim masraflarının karşılanması amacıyla vakfedilen ancak 1930 yılında devlet tarafından el konulan ve uzun yıllar İstanbul Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan Sansaryan Han, Anayasa Mahkemesi kararıyla 92 yıl sonra Ermeni vakfına geri verilecek.”[1]

 

Uluslararası İşçi Sınıfı İçin Büyük Bir Kayıp! Jose Maria Sison'u Sonsuzluğa Uğurladık

Filipin Komünist Partisi'nin (FKP)  kurucu önderi, Yeni Halk Ordusu (YHO) ve Filipin Ulusal Demokratik Cephe'nin (FUDC) danışmanı ve  Uluslararsı Halkların Mücadele Birliği'nin (ILPS) kurucularından ve başkanı, Filipin proletaryasının ölümsüz militanı Jose Maria Sison'u (yoldaşlarının Joma'sı) 16 Aralık 2022 tarihinde kaybettik.

Hızır

Hdp'liler katı atık tesisinin yeri değiştirilmesi konusunda öneri gelirse destekleyeceklermiş.

Demek ki gelmese...

De gurban... aha çevreci projeniz... aha boğuniz... aha siz...

Sütlüce'ye akmasın... kendi içimize... köyümüze.... aksın diyorsanız...

De... hadi...

Sütlüce'ye katı atık tesisi kurulmasın.... kendi köyümüze kurulsun... diye önerge getirinde sizi görem.

De.... Hadi kurban...

De.... Hadi...

Gerçekten çok akıllıca.

Gerçekten çok sinsice.

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-1- (Sentez)

"İşçi sınıfının devrimciliğine karşı çıkanlara sol denebilir mi? Ya da bunlar gerçekten sol olabilir mi?"

Sınıflı bir toplumda, bu toplumun alternatifi olarak sınıfsız toplumu öngören ve bunun mücadelesini veren Marksizm-Leninizm-Maoizm’in eleştirilmemesi, özellikle de mülk sahibi sınıfların ideolojik ve siyasal temsilcilerinin eleştirileri ve demagojik saldırılarına maruz kalmaması düşünülemez.

Barbara ve Sara olma zamanı! (Nubar Ozanyan)

Emekçi kadınlar birçok şeyden mahrumdur. Yoksun olduğu esas şeyler, özgürlük ve örgütlülüktür. Faşist devlet şiddeti, feodal baskı, Türk şovenizmi, egemen erkek zihniyeti, işgal ve saldırı, erkek adalet, aile ve din, dışlanma, aşağılanma vb. Saymakla ve yazmakla bitmiyor. 

KKB’li TİKKO Savaşçısı:Kobanê Ruhuyla Rojava’yı Savun!

Faşist TC içindeki klikler, Kobanê zaferinden bu yana dillerden düşmeyen bir yarasında birleşti.

Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duydukları böylesi günlerde sağdan soldan TC faşizmi her zaman birleşmiştir. Bu bazen masa altından olur, bazen kapalı kapılar ardında, bazense öylece aleni. Burjuvazinin kalbini korkudan hoplatan bir işçi direnişi olabilir, emperyalist tekellere geçit vermeyecek bir çevre direnişi olabilir, faşizmi zayıflatacak bir demokrasi talebi olabilir, ataerkiyi ve heteroseksizmi titretecek bir adım olabilir bu gizli ya da açık el sıkışmaların sebebi.

Sayfalar