Halkın Günlüğünde Malumun İlanı

Darısı şimdi olmasa da gelecekte herkesin başına.
Bir kez daha Dadaistçe yazmak.
Ortak yaşamlardır hayatı değiştirecek olan.
Nasıl yaşıyorsan öyle .......
Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver.
1 ) Bu memlekette yönetenlerin yönetememe hakları olamaz ( mı ) yahu ?
2 ) Cenazemiz vardı. Akrabalar bulundukları her şehirde gelmişti. Dualar okunurken memleketteki dua okuyanların da Almancı mıdır köylümüdür diyerek davranış farklılıklarına kahkahalar uçuşturuyorlardı. Seçimler hakkında da bu AKP gitsin de hangisi iktidar gelirse gelsin diye temenlide bulunuyorlardı. Akrabaların sınıfsallığına bakacak olursak da gören feodal dese kimi işçi, kimi işsiz, kimi öğretmen, kimi akuvat... ama hiç biride toprakla evini geçindirmiyor daha doğrusu toprağı olan dahil toprakla evini geçindiremiyordu.
İşte böyle bir şeydir üretim ilişkilerinde olan değişiklik. Adına da ne desek ...
Komprador demek hayatı dondurmak demekte değil.
Köylü demekle köylü yaşamıyor. Sanayi işçisi demekle de yarın tüm sanayi işçilerinin tüketici toplum olmak zorunda kalınmayacağı da söylenmiyor. Komprador demek sömürgecilerin etkisiyle yaşanılmak zorunda kalan her sosyo ekonomik yapıda sömürgecilikle organik bağı olan sınıftır da demek.
3 ) Beş on kuruş param vardı. AKP, Gülencilerle kapışıp Gülencilerde kutulabilmek için ordunun kucağına oturunca götürüp Gülencilerin bankasına yatırdım. Birbirlerinin bu kadar kirli çamaşırlarını ortaya dökerlerken dedim ki proleter köylü olmanın bir vazifesi. Gülenciler ne kadar ayakta kalırlarsa kapitalizmin teneffüs alma boruları olan partilerlerden, burjuva devrimlerinden medet umanlar da inandırıcılığını o kadar yitirir.
4 ) Artık yeniden işsizim
Teori pratikten çıkar dedik .
Vardım gittim. Hiç bir kolektifliğe iştirak etmeyen yerelin olmadığı pratiğe. Herkesin gözü yeni gezilerde. Hadi yine vaz geçtim Geziye köyler hiç katılmış mı katılmamış mı diye düşünmelerinden. Anladım ki meğersem benim gözlerim onlarda onlarında gözleride sokaklarda ( bendeymiş ). Öyle olduktan sonra dedim ki teoride benim pratikte. Yazdıklarımda pratiği içerisinde esasla tali çelişkisinde besleniyormuş. Bende köylülerden ( yerelden de ) yana tavır almışım.
5 ) Eşim bas bas bağırıyor. AKP 'yi sevmem ama bu sever vallahta billahta AKP 'ye oy verecem.
Sömürgecilik bir ülkede proletaryanında ortaya çıkmasının motoru olmaya görsün.
Helede ki Sömürgeciliğin değişen ihtiyaçları da sürekli sosyo ekonomik yapıyı değiştirmeye görsün.
Acaba kaç tane insan sömürgeciliğin ihtiyaçları nedeniyle sürekli değiştirilen sosyo ekonomik yapılarda üretim ilişkilerini sürdürebilmek için çabalayan, savaşı dahil göze alabilen işverenin, ağanın yok edişlerini seyir etmekte haz almaz.
Haz alırken de:
Hangi devrimcide hangi sınıfın ilerici hangi sınıfın gerici olduğunu yeteri kadar tahlil edebilerek proletarya köylünün AKP ' lerde, 12 Eylüllerde medet ummamasını sağlayabilir.
6 ) Hemi ... Kardeşim ben mi yazdım ben mi dedim esas kapitalizmle bağı en az olan sınıf esastır diye.
Kalemler esas köylüdür diye yazamaz hale gelmişse: Köylünün tüm özellikleri gözlenebilen yereldir ayrı yeten kapitalizmle bağı en az olan proletarya sınıfı içerindeki grup.
Ve ( tüm ) ortak yaşamlardır hayatı değiştirecek olan.
7 ) Yerel Nerede ?
Hiç kolektifleri gezmiyor musun ?
Helal olsun Halkın Günlüğüne.
Devrimci tarihte çok az siyasi hareket çıkmıştır Halkın Günlüğü gibi.
Halkın Günlüğünün tabanına bak ne kadarda doğru bir yapısal değişikliğe gittiklerini sizde göreceksiniz.
Nasıl yaşıyorsa öyle söylüyor.
Sende Nasıl yaşıyorsan öyle ........
Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver.
Ergün Aslan
Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.
Son Haberler
Sayfalar

SİBEL ÖZBUDUN – TEMEL DEMİRER 2014
Hayaller(imiz)le, cüret(imiz)le, umut(larımız)la yolumuzu açacağız 2014’te de sen/siz orada biz burada; Cemal Süreya’nın, “Artık hayallerim suya düşecek diye/ kaygılanmıyorum./ Çünkü, onlar düşe düşe/ yüzmeyi öğrenmişler,” dizelerini terennüm edeceğiz inat ve ısrarla…

İT DALAŞINDA TARAF OLUNMAZ, SINIFIN NET TAVRI KONUR
Sınıfsal mücadele yaşadığımız coğrafyada belirleyici özellik taşıyor. Bölgemiz Türkiye’deki örgütlü sınıf mücadelesinin seyrine göre şekil alacaktır. Ezilenlerin başkaldırışı da göre ilerleme veya gerileme gösterecektir. Bu gerçek Kürdistan için de geçerlilik taşımaktadır.

Sermaye, Siyaseti Çıkarlarıyla Örtüştürür[1]
“AKP-Gülen Savaşı” içinde yolsuzlukların çok az bir kısmının dışa vurumundan sonra, siyaset, bu kirli güçler arasındaki savaşıma odaklandı. Bunun böyle olması doğal. Bu olay, özellikle Haziran (GEZİ) Ayaklanması’ndan sonra hızlanan ve beklenen bir durmdu. Daha önce yazdığım “üç vakte kadar” başlıklı bir yazıda, hükümet açısından “iki vaktin” bittiğini, “üçüncü vaktin” ise içinde olunduğunu yazmıştım. Bu herkes tarafından da bilinen bir gerçekti. Haziran Ayaklanması var olan süreci hızlandırmış ve daha kaçınılmaz bir hale getirmiştir.

Katliamlar Diyarı Şırnak
Röportajda Vali Mustafa Malay 15 Ağustos 1992 tarihli olayda asker ve PKK'lilerin öldürüldüğünü söylüyor. Belleği kendisini yanıltıyor herhalde. Olayda asker ya da PKK'li kimse ölmemişti.
Ben o tarihte Şırnak milletvekiliydim.
15 Ağustos gecesi Şırnak'ı harabeye çeviren silahlı saldırıyı gelen telefonlarla haber aldım. Hükümetin oralarda hiçbir yetkisinin olmadığını biliyordum. Ancak bir ümit yine de İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'i aradım ve duruma müdahale etmesi istedim.
İsmet Sezgin PKK'in saldırdığını ve çatışmaların devam ettiğini söyledi.

Fettullah Gülen hareketi hakkında
“Yeminine bakıp insana inanma,insana bakıp yeminine inan.”[2]
Ahmet Şık, “Dokunan yanar” diye uyarmıştı Fettullah Gülen (FG) hakkında herkesi; karanlık(lar)ın büyük yangınlar ile aydınlanacağı vurgusuyla başlamalıyım diyeceklerime…
Türk(iye) İslâmının dünden bugüne hülasası olarak yorumlanması mümkün olan FG, yeni bir tarihsel blok ve hegemonya hareketi girişimidir.

Yerel Seçimler ve Siyaset

KDP,PKK...Tez,antitez ...sentez?
Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinde KDP bir tezdir.Emperyalizm ve sömürgecilikle mücadelede yarı-modern bir başlangıç.Kurulduğu dönemdeki emperyalizmin ve işbirlikçisi yerel sömürgeciliğin ittifaklı çullanmışlığından kaynaklı parçacı bir tez.Toplumsal gelişmenin düzeyine bağlı olarak aşiretler/aileler ittifakı temelinde politika örgütleyen bir tez.Parçacılığı o kadar belirgindir ki, Doğu Kürdistan’da Süleyman Muini ve Kuzey Kürdistan’da Saitler komplolarındaki rollerini gözardı edebilmemizi, ne Barzani ailesine ne de yüzyıllık direnişlerine duyduğumuz saygı sağlaya

“Postmodern zamanlar"da din (ve islam)
“de omnibus dubitandum est.”[2]
“Din: Teorisi/ Pratiği, Dünü, Bugünü” Sempozyumu’nun Ankara ayağındaki “Dini- Eleştirel Olarak Anlayabilmek” oturumunda öncelikle bir saptamamı sizinle paylaşmama izin verin.
Sempozyumun pratik örgütlenmesi sürecinde, kendini sosyalist/ komünist olarak niteleyen kimi çevrelerin, “dinin tartışılması”na bir hayli soğuk ve mesafeli yaklaştıklarına şahit oldum.

“Cujus regio , ejus religio !” [*] [1]
“Kralların kutsal olduğu, antropolojik ve tarihsel bir malumun ilamıdır; ne ki onlar öyle doğmazlar; ancak hükmettikleri eliyle kutsallaştırılırlar.”[2]
“Din” ile “iktidar” ilişkilerini, konu başlığındaki “iktidar” kavramının farklı yorumları çerçevesinde farklı biçimlerde ele almak mümkün, kuşkusuz: günlük yaşamın kılcal damarlarına nüfuz etmiş gündelik iktidar ilişkilerinin din tarafından tahkim ediliş tarzı; bizatihî dinsel iktidar (ve hiyerarşi) biçimleri ya da siyasal iktidar ile din ilişkileri.

Biz Seni Bekledik Zeki Yoldaş. Dört Gözle, Büyük Umut ve Heyecanla Bekledik/Hasan Aksu
Yetmişli yılların başı ve ortalarında Zeki yoldaşı sıkıyönetim mahkemelerinde dik duruşlarıyla, faşizmi yargılayışlarıyla tanıdık. Partili ideolojik, siyasal, savunusunu faşizmi yargılarken izledik. Faşizmi kendi kalelerinde yargılarlarken ülkemizde Partizan hareketinin tanınmasında, kavranmasında önemli etkileri oldu. Zeki yoldaş ve diğer yoldaşları şahsen tanımazdık belki ama onların çabaları, örnek tavırları bizleri Kaypakkaya çizgisinde buluşturmuştu.