Pazar Eylül 22, 2024

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)

Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Kürt ve özgürlük düşmanlığını, saldırganlığını Türk parlamentosuna taşımaktan çekinmeyen, soygun düzenlerine kutsal Türklük şalı giydiren faşist devlet 15 Haziran’dan bu yana KDP desteğini arkasına alarak Duhok merkezli saldırılarını yaygınlaştırmaktadır. Bölgeyi insansızlaştırıp, halkların tarihi hafızasını silmeye çalışıyor. Köyleri, dağları bombalamakta, tarım arazilerini yakıp, köyleri zorla boşaltmakta, bölge halkını bir kez daha tehcire, yokluğa, belirsizliğe mahkum etmektedir.

Türk generalleri Asuri-Süryani haklarına yönelik geçmişte tamamlayamadıkları görevlerini şimdi tamamlamak istemektedir. Asuri-Süryani köyleri zorla boşaltılmakta, başta kiliseleri olmak üzere su kuyuları, elektrik şebekeleri bombalanmaktadır. Yüzyıl önce İttihatçı-Kemalistlerin eliyle gerçekleşen katliamları yaşayan Hristiyan halklar birkaç yıl öncesine kadar DAİŞ’in katliamlarını yaşadı. Şimdi ise yine adına “Modern Türkiye Cumhuriyeti” denilen katillerin eliyle bir kez daha dönüşü olmayan felaketleri yaşamaktadır.

İhanet ve işbirliği olmazsa işgalciler rahat bir şekilde kendilerine ait olmayan topraklara giremez. Zorla işgal etse bile bu denli istediği gibi hareket edemez. Açıktır ki her dönem olduğu gibi Başûr ihaneti “Dost-Kürt” görünen Barzani ailesi ve KDP eliyle gerçekleşiyor. KDP ihaneti sonucunda yapılan kötülüklerin, işlenen suçların sayısı fazladır.

Tarih ve an tanıktır ki her ulusun kendi içinden çıkan hainlerin elinde o ulusların fertleri büyük acı çeker. Unutmamak gerekir ki tarih boyunca sadece Kürt ulusu içinden hainler ve işbirlikçiler çıkmamıştır. Ezilen Kürt-Filistin ulusların tarihinde olduğu gibi Ermeni ulusunun tarihinde de sayısız ihanetlerin yaşandığı görülür. Ermeni devrimci Taşnaksutyun örgütü önce partisini sonra Ermeni halkını ve topraklarını dönemin soykırımcı Türk partisi İttihat-Terakki’nin hizmetine sunar. İttihat-Terakki gerçekliğini, politikasını ve soykırımcı amaçlarını doğru değerlendiremeyen, büyük felaket gerçekleşinceye dek soykırımı yöneten Dahiliye Nazırı M.Talat’tan yardım ve destek uman, yanılgılı uzlaşmacı politik çizgi sonucu bir buçuk milyon Ermeni halkı katledilir. Ve tarihi Batı-Ermenistan toprakları Ermenilerden boşaltılarak Misak-ı Milli sınırları içine dahil edilir.

Taşnakların gaflet ve ihanet çizgisi önce kendi halkını, tarih ve kültürünü sonra bu politikanın sahiplerini imha ve yok olmaya götürür. Sosyalist fikirlerinden soyutlanarak radikal milliyetçi çizgide duran Taşnaksutyun Partisi dönemin iktidar partisi olan İttihat-Terakki ile ittifakı iktidara gelmeden öncesine dayanır. Sultan’a karşı ortak mitingler, birlikte salon toplantıları düzenler. Taşnaksutyun, 1908 yılında Adana’da 30 bin Ermeninin katledildiği katliamın İttihat-Terakki eliyle gerçekleştirildiğini bildiği halde onunla ittifak yapıp, ona her türlü desteği sunar. Ermenilerin çoğunluk olarak yaşadıkları bölgelerde İttihatçı yöneticileri parlamentoya taşır. Olası bir savaş durumunda otuz bin Ermeni gönüllünün Osmanlı safında savaşa katılacaklarını ilan ederler. Gerçekleştirdikleri 8. Kongrelerinde en azılı katillerden Bahattin Şakir’in önünde büyük minnettarlık duygularıyla hizmetlerini dile getirirler.

Ermeni soykırım süreci boyunca sadece İstanbul’da 150’nin üzerinde Ermeni haini önde gelen din insanların, politik öncü ve aydınların ev ve kaldıkları yerleri görevli Türk emniyeti yetkililerine bildirirler. Bugün bir kısım işbirlikçi hain Kürt işgalcilerin ellerini tutarak Türklere ait olmayan topraklarda kendi halkının katliamına suç ortaklığı yapmaktadır.

Sözlerin ötesinde hikayeler taşıyan halkların acı ve yaşadıkları o kadar ortak ve benzerdir ki birini dinleyip yaşarken adeta diğeri tekrar yaşanmaktadır.

Ezilen, gadre uğrayan ulus ve halklar, kendi tarihlerini hainlersiz yaşayacakları günleri ancak güçlü bir bilinç ve özgürlük tutkusuyla, sağlam örgütlülükle sağlayabilir. Bu günler emek, bedel ve kararlılıkla gelecektir. Özgür yaşayacakları günlere en fazla yakın olan halk, bugün direnip, savaşarak sözünü yükselten diğer halklara örnek olan Kürtlerdir.

1822

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

BOYKOT tavrı üzerine: Taktik hata, stratejik körlük!

15 yıllık iktidarı ile ülkemizdeki faşizmin özgün bir vearsiyonunun temsiliyetine erişen AKP tarihinin en kaotik seçimlerinden birisine hazırlanıyor. Yaklaşan referandum, AKP’nin son yıllarda aldığı darbeler ile açığa çıkan krizinin giderilmesi ya da kalıcılaşması açısından ciddi bir dönemeç anlamına gelmektedir.

Demirdağ’dan öğrenelim: Savaşı savaşarak öğren, öğret, geliştir!

Hem ülkemiz devrimci hareketinin tarihi hem de uluslararası deneyimler halk gençliğinin devrimin motor gücü olduğu gerçeğini birçok kez göstermiştir. Ülkemizde de sınıf mücadelesinin tarihi dönemeçlerine kısa bir bakış, gençliğin üstlendiği rolün tayin edici olduğunun görülmesine yetecektir. Öyle sanıyoruz ki, 68 gençlik hareketinin çıkışına kadar gitmeye gerek yok bu gerçeği görmek için. Kobanê’yi zafere taşıyan direnişin öncülerine bakmak yeterli olacaktır. Coğrafyamızda halk gençliği, Kobanê’den yükselen isyan çığlığına akın akın sınırları aşarak yanıt olmuştur.

Ötekileştirilenlerin Rojavaya Gidenlerle Dedikodusu

"Bu demektir ki, köylünün ...... yok olmadığı ...... yerini tarım gündelikçilerine bırakmadığı yerlerde, şunlar olabilir: ...... Fransa'da olduğu gibi her işçi  /köylü/  devrimini engeller ve yıkar  ......  /proletarya/ onun  /köylünün/ durumunu doğrudan iyileştirecek ve bunun sonucunda, onu devrim saflarına kazanacak önlemler almalıdır."  Marks

De ... babo ... türkiye devrimci hareketi hiç bu kadar birbirine benzeşmemişti.

TKP/ML Kadın Komitesi

 

Kadın Komitesi: “Kadınların öfkesi, isyanı ve örgütlü iradesi karşısında hiçbir diktatör duramayacak!”

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne dair bir açıklama yayınlayan TKP/ML Kadın Komitesi “Özgürlüğümüzü, geleceğimizi emekçi kadın ellerimizle yaratalım! Buna gücümüz, buna bilincimiz, buna inancımız var! Unutmayalım, öfkemizin, isyanımızın ve örgütlü irademizin karşısında hiçbir diktatör, hiçbir iktidar sahibi duramaz!” dedi.

İki çizgi mücadelesi ve sol içi şiddet üzerine

Sınıf mücadelesi kavramsal olarak sadece karşıt sınıfları hedef alan ve tek başına burjuvaziye ve onun sömürü çarkının ortaklarına yönelen bir pratik alanı değil çok kapsamlı şekilde burjuvazinin uzantısı olan sosyal, siyasal ve kültürel tüm dönüşüm süreçlerini de kapsayan bir olgudur. Bu kapsamdan ötürüdür ki, devrim iddiasına sahip olmak, özü itibari ile devrimciliği bir kimlik olarak sahiplenmeyi ve bu kimliğe uygun şekillenmeyi gerekli kılar.

Kadınların Aleksandra Kollontay'a borcu;Kadının kurtuluşu

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün 107. yılı, bugünün gerçekleşmesinde birinci dereceden payı olan ve 9 Mart 1952 yılında ise aramızdan ayrılan Aleksandra Kollontay’ın ise 65. ölüm yıldönümü vesilesiyle...

Altın Eller ile Kanlı Eller

Anadolu'da yaşayan,ama bugün varlıklarınan söz edilemeyen kadim halklardan Ermeni'ler,Süryani'ler,Yahudi'ler,Rum'lar,Ezidi'ler üretken,yaratıcı,sanatkar topluluklardı.Yüz yıl önceden inşa edilen saraylar,kiliseler,yalılar,köşkler,binalar tüm tarihi dokunun gerçek sahipleri olurken,bu zenginliklere tepeden inme bir şekilde el konmuş,bunları inşa eden Altın elleri adım adım tarih sahnesinden silmiştir.Var olanın üstüne aradan yüz yıl geçmiş olmasına rağmen hiç bir zenginlik-değer inşa edememiş ancak kan akıtmakta maharetli olduğunu göstermiştir.Önce Ermeni'leri,Süryani'leri,Yahudi'leri,Rum'la

İdeolojinin kadrosu olmak

Devrim gerçekleştiren komünist parti tarihleri incelenip araştırıldığında küçük burjuva ideolojisinin yönetim düzeyinde ve kolektifte etkili olmaya çalıştığı, egemen olduğu dönemlerin yaşandığı görülür. Proletarya partisinde silahlı savaşın bir savaş çizgisi olarak egemen olmadığı, burjuva-feodal sistemden ve onun ideolojisinden TAM KOPUŞ sağlanamadığı süreçlerde tasfiyeciliğin kısa süreli de olsa etkili olduğu ve olmaya çalıştığı dönemler yaşanmıştır. Bundan sonra da yaşanma olasılığının mümkün olduğu bilinmelidir.

Yetersiz ve eksikliği itiraf etmekten korkmak!

"Şimdi esas mesele öncünün kendi üzerinde çalışma, kendisini yeniden biçimlendirmede yetersiz hazırlığını, yetersiz becerisini açıkça itiraf etme, görevinden çekinmemesinde yatmaktadır." (Lenin)

Birleşmeyin, Bölünün Ki, Adımlarınızın Sayısı Artsın(!)

Komünistlerin Birliği:

Marx ve Engels. “Bütün ülkelerin işçileri birleşiniz” demişlerdi. Mao, “Bütün ülkelerin işçileri ve Ezilen halkları birleşiniz” diyerek, işçi sınıfının birliğinin yanına bir de ezilen halkların ve ezilen ulusların birliğinin ekleyerek, burjuvaziye karşı sınıf savaşımında daha fazla çoğalmamızı önerdi.

İşçi sınıfı ve ezilen halkların bölünerek çoğalmayacağını, proletaryanın bütün büyük öğretmenleri ve marksizmin klasikleri biliyordu ve önermelerinide bu doğrultuda yaptılar. Kendi eylemleri de bu yönde oldu.

“Süreç kendini yenilenmeyenleri affetmez!”

Dünyada ve Türkiye'de emperyalist-kapitalist sistemin neden olduğu ekonomik politik krizler sıcak savaş şekline bürünmüş; yoksulluk, ölüm, göç, katliamlar dünyanın olağanı haline gelmiş durumdadır. Durum buyken Hindistan, Filipinler gibi birkaç coğrafyadaki Maoist partiler dışında komünizm hayaletinin dolaştığını söyleyebilecek durumda değiliz. Çoğu yerde komünist partiler artık sadece isim olarak mevcuttur. Elbette ki halklar yaşadıkları zulme sessiz kalmıyorlar. Dünyanın dört bir yanında ezilenler ayakta!

Sayfalar