HDP Merkez Yönetimine Açık Mektup

Yüksekova halkının aşağıdaki feryadı olmasa ve diken üstünde tuttuğunuz milyonlarca insanın gözü ve kulağı size kilitlenmese bu açık mektubu yazmazdım. Bana hiddetleneceğinizi biliyorum. Yanlışlıklara sessiz kalmak ruhunu satmak ve böcekleşmektir. Bu sınıf insanlardan biri olmak istemediğim için, halkın etrafında ördüğünüz sessizlik duvarına seslenmek istedim.
Fırat Haber Ajansı - ANF geçenlerde Yüksekova halkının çığlığını,"Bizi yalnız bırakmayın," ara başlığı ile duyurdu. Haber şöyle sürüyordu:"Yüksekova'da polis saldırısına uğrayan halk kendilerini yalnız bırakan DBP-HDP'li yöneticilere, 'Halk bu zulme, teröre maruz kalırken, siz ne yapıyorsunuz? Her seferinde çağrı yapıyoruz ama hepsi cevapsız kalıyor. Milletvekillerinden heyet talep ettik ama ona da karşılık bulamadık. Bizi bunlarla baş başa bıraktınız…'diye tepki gösterdi."
Yüksekova halkının şikâyet ettiği bu yalnızlık yeni bir durum değil ki.
O günlerin tanığıyım
Hatırladıkça hep kor gibi yanar yüreğim. İhsan Fetahiyan, Fesih Yasemini, Ferzad Kemanger, Hüseyin Xizri, Şerko Maarifi ve daha pek çok Kürt genci İran faşist molla devletince idam edilirken de yürek paralayan bir yalnızlık içindeydiler. O zaman -size yapılan pek çok çağrıya rağmen- görmedi gözleriniz onları, duymadı kulaklarınız onların darağaçlarındaki yiğit seslerini.
Sadece bu gençler mi yalnızdı? Kim yalnız değildi ki!
Şırnak, Cizre, Digor, Bazid, Lice, Diyarbakır, Nusaybin, Yüksekova, Şemdinli ve daha pek çok yerde devlet güçlerince binler halinde katledilen insanlar da yalnızdı.
Devlet tetikçilerince faili meçhul bir şekilde öldürülen 17 bin insan da savunmasız ve yalnızdı.
Binlerce köy yakıldığında, göç yollarına düşen milyonlarca insan da yalnızdı.
Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert ve daha yüzlerce çocuk da, devletin vergi adı altında bizden gasp ettiği paralarla alınan bombalar ve kurşunlarla katledildiklerinde yalnızdılar.
Tayyip Erdoğan ve Necdet Özel'in emrindeki savaş uçaklarıyla bombalanan Roboskililer de yalnızdılar.
Hak arayan işçiler, esnaflar ve gençler de devlet güçlerinin düşmanlık dolu saldırılarına uğrarken yalnızdırlar.
Soma maden faciasında görüldüğü gibi maden işçileri ile mevsimlik Kürt işçiler de verdikleri yaşam mücadelesinde yalnızdırlar.
Papaz Gapon
"Kobani için direnin!" diyerek sokağa döktüğünüz insanlar da devlet güçlerinin saldırılarına uğradıklarında yalnızdılar. Ölenler öldü, kalanlardan iki bin beş kişi gözaltına alındı, beş yüz kişi de tutuklandı. Bu insanlar da zindana atılırken umurunuzda olmadı, yalnızdılar.
Direniş için halkı sokağa çağırıyorsunuz, sonra da kenara çekilip devletin sergilediği kanlı vahşeti aldırışsızca seyrediyorsunuz. Bazılarınızın bu tavrı, 1905'de Rusya'da işçileri Çar'a dilekçeye vermeye götürüp, "Kanlı Pazar"da katliama uğratan Papaz Gapon'u hatırlatıyor insana.
Onlarca yüzlerce değil, daha binlerce örnek verilebilir.
Bütün bunlar olurken peki siz ne yaptınız?
1- Televizyonlara ve kürsülere çıkıp AKP ile güya kılıç kılıca bir kavga içindeymişsiniz gibi sahte bir görüntü yarattınız; ama AKP'yi zorlayacak tek bir proje bile ortaya koymadınız. Halkın acılarını ve gözyaşını sömürerek makam ve şöhret ticareti yaptınız. Halkı Ankara'nın kirli seçim ve sandık oyunlarında basamak olarak kullandınız. Yüksekova belediyesi başta olmak üzere halkın bin bir emekle kazandırdığı HDP belediyelerinin, düzen partileri CHP, AKP VE MHP belediyelerinden farkını soranlara ne cevap vereceğiniz merak konusudur!
2- AKP nasıl ki eşi benzeri olamayan bir yalan makinesi gibi çalışıp halkı kandırıyorsa, siz de bir teki bile pratiğe geçmeyen altı boş sivri sözlerle duygularını sömürdüğünüz halkın önünde barikatlar kurup, AKP' nin ve düzenin işini kolaylaştırdınız. Dünya siyaset tarihinden de biliyoruz ki, iktidardakiler"zararsız muhaliflerin" kendileri hakkında söyledikleri en ağır, en keskin sözleri teşvik edip özendirirler. Hatta onlarla göstermelik söz düellosuna bile girerler. Böylece dilleri sivri ama ruhları düzenle uyumlu olan bu siyasetçiler aracılığı ile halkı frenler ve düzene karşı köpüren hoşnutsuzluğu dizginlemiş olurlar. Düzen medyası de parlatıp durur bu siyasetçileri.
Şike yaptınız
3- Mikrofonlarda kopardığınız onca gürültüden sonra vardığınız yer, Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan'ı, diğer iki düzen partisi CHP ve MHP ile birlikte mecliste ayağa kalkarak hararetli alkışlarla karşılamak oldu. O alkışlarınız ki aslında adım başı yapılan kalekollara, ardı arkası kesilmeyen askeri sevkiyatlara, Roboskililerin başına yağdırılan bombalara, Gezi protestocularına sıkılan kurşunlara ve AKP'nin katliamcı IŞİD'e yaptığı yardımlaraydı.
4- Cumhurbaşkanlığı seçiminde diğer öteki düzen partileri gibi şike yaptınız: Seçime girerek Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adaylığını meşrulaştırdınız. Böylece çivisi çıkmış bu işgalci oligarşik düzene bir badireyi selametle aşmada yardımcı oldunuz.
Bir kampanya bile başlatamadınız
5- Dikkatlerden kaçtığını sanmayın: Legal siyaset yaptığınız 25 yıl boyunca (arşivlerdeki pek çok öneriye rağmen) başlattığınız ve sonuç aldığınız tek bir kampanya bile örgütlemediniz. Şimdi de, "Yüzde 10 barajını devirip gümbür gümbür geleceğiz," diyorsunuz. Sekiz yıldır grup olarak meclistesiniz ve her gün televizyonlardasınız. Bugüne kadar ne yaptınız ki, barajı "gümbür gümbür" aştıktan sonra ne yapacaksınız?! Parçası olduğunuz Ankara siyaseti halkın siyaseti değildir; sizin ve düzenin siyasetidir.
6- Sorunlarını nutuklarınıza çerez yaptığınız halkı kasıtlı olarak eğitimsiz, örgütsüz ve dağınık tutmaktasınız. Yoksa onları başka türlü denetim altında tutamaz ve enerjisini düzen içi kanallara akıtarak buharlaştıramazdınız.
7- İdari, siyasi ve ekonomik hayatı durduracak ve düzeni işlemez hale getirecek çalışmalardan bilinçli ve özenli olarak uzak duruyorsunuz. Bu korkunç tutumunuzla AKP'yi beslemiş oluyorsunuz. Düzenin kanlı çarkı sizin bu ibret verici desteğinizle dönmektedir.
Sanmayın ki halk hep arkanızdan gelecek
Geçen hafta Diyarbakır ve Yüksekova' lı birkaç gençle sohbet ettim: Bir dokundum, bin ah işittim…
Size kamuoyu önünde çağrıda bulunuyorum: Çok değil altı ay için halktan el çekin ve işin ehli olan öncü kadroları halkla birlikte, AKP ve bu çürümüş düzenle baş başa bırakın. Kurduğu "Çözüm Süreci" kapanında sizinle yıllardır oyun oynayan AKP'nin ne hale geleceğini ve şimdi hayal bile edilmeyen ne büyük gelişmelerin olacağını o zaman görün!

Mahmut Alınak
Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.
alinakmahmut@hotmail.com
Son Haberler
Sayfalar

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar
“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,
zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]
İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.
Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]
“Belki de asıl ustalık budur;
her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]
Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…
Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA
“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!
KÜRTLER TARİH YAZIYOR!
Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.
Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.
Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

NEWROZ ATEŞİ!
Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.
İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY
Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...
Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]
“Alev, başka şeyleri aydınlattığı
kadar aydınlatmaz kendini.”[1]
Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…

KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK
ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]
"Çocukluk saflığını kaybetmeyen
insana büyük insan denir."[2]
I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...
Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3
Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN, ELP ve M-19

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1
“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti