Huzursuzum
‘Birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma; ilk önce senin ellerin kirlenecek.” Tolstoy
Bu açıdan baktığımızda birine güzel bir şey attığımızda da ilkin bize bulaşacaktır. Ancak bugünlerde hiçte güzellikten bahsedecek durumda değiliz. Herkesin elinde bıçak, silah, kayyum, darbe, kan, kıyım.
Her şeyden uzak durmanın yolunu hatta yollarını arıyorum. Ama imkansız. Birazcık kalbi duygusu hissi olan kimse o denli duyarsız olamaz. Kulaklarıma pamuk tıkasam, gözlerime mil çeksem çaresiz. Bu hayatı yaşıyorsan duyguların hislerin varsa kör-sağır olsan da fark etmez. Toprak duyurur, rüzgar fısıldar, hava kokuyu getirir vurur suratına. İnsanlık değerlerinin asgari düzeyde olması bunları duyumsamaya yeterlidir. Her yerden, herkesten, her şeyden uzak durmanın tek bir yolu var, ölmek ya da ölü olmak.
Bir feryat bölüyor hayatı ölmemişsen şayet az çok canlı isen iliklerinde hissedeceğin bir çığlık: “ölmek istemiyorum!” Bir kadın sesi bu yüzyılların zulmünü gerdanında taşımış ve şahdamarından bıçaklanan bir kadın binlerce yıllık sesidir. Ses ürpertiyi büyütüyor, çevredeki gözler yerinden fırlıyor, bıçağın kırmızıya bulandığı an, bir çocuk avazı bütün tanrıları dize çökertecek kuvvetle vuruyor suretimize; “lütfen annem ölmesin!”
Kadın gözlerimizin önünde bıçaklanıyor ve ölüyor.
Peki ölü değiliz de neyiz, şaşırdık mı, çıldırdık mı, devletin, yasaların, mevki ve makamların içine tüküreyim dedik mi? Erkin erkeğin cinsiyetçiliğin çarkına tüküreyim dedik mi? Demedik.
Ve aradan geçen her gün kadınlar katlediliyor, çocuklar tecavüze uğruyor. Zira devlet erkek devleti, İslam dini erkek dini. Her şeyin üstündedir o, kadın erkeğe emanet edilmiş isterse öldürür, isterse satar. Bu erkek tanrıya kadınlar ne kadar karşı? Hiç! Bağıracaksınız biliyorum ama bu ayrımı koyarak söyleyeyim. Kürt kadınları bu mücadelede ciddi derecede başarılı. Ancak Müslüman Türk kadınları erkeklerin iktidarını yaşatması için, Kürt, Ermeni, Alevi, Êzîdî düşmanlığı üzerinden sürdürdükleri kirliliğe düşüyorlar. Bunu sürdüren AKP devletidir. Yargı ona göre dizayn edilmiş, bakanlar, yasalar, diyanet ona göre. Nazım’ın şu dizesi buraya düştü “demeğe de dilim varmıyor ama, kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”
Annesi öldürülen çocuğa özel psikolog tayin edilmiş. Bu da şuna benziyor; önce ormanı yakıyorlar sonra fidan dikiyorlar. O kadim ağaçlar yanmışsa hayatın anlamını o genç fidanlara kim anlatacak?
Sanatçısı kovulmuş, gazeteleri kapatılmış, aydını yazarı çizeri içeri atılmış sürgün edilmiş geride istedikleri gibi yönlendirecekleri bir güruh kalmış. Sapık sefil, dinci ırkçı bir güruh.
Yaşamanın anlamı farkında olmak, şaşırmak, hayret etmek, ürpermek, korkmak, karşı çıkmak, kavga etmektir. Alıntıları fazla bir yazı oldu, fakat ulu çınarların hayat dersleri önemli. Ne demişti Sokrates, “Sorgulanmamış hayat yaşamaya değer değildir!” İşte bu aforizma bizi duvara çarpmalıdır. Bütün hayatımızla yüzleşmeli ve bu güdük huzurdan çıkmalı bu hantal tutumdan kurtulmalıyız. Son aforizma, ne demişti Cemal Süreya; “Dostoyevski okuduğumdan beri huzursuzum.”
Hasan Sağlam
Hasan Saglam
Hasan Saglam sitemizin köşe yazarıdır. Kültürel ve politik konularda yazılar yazmaktadır
Son Haberler
Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu
Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.
Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)
Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.
Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi
Giriş:
Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.
Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan
Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.
Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!
– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?
– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.
– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?
Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!
Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.
2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.
Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)
Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.
Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!
Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.
Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.
Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur
Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.
“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”
Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.
Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…
Bölgede tırmandırılan savaş
AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?
Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.