Salı Nisan 8, 2025

Kendi sahamızda amansız olmak...

Politikanın tüm çalışmaların can damarı olduğu ilkesi Marksizm-Leninizm-Maoizm’in temel ilkelerinden biridir. Proletarya partilerinin başarı ya da başarısızlıklarının incelenmesi, gerçekte politikaların incelenmesine dayanır.

Eğer doğru bir politik çizgiden yoksunsa her proletarya partisi, güçlü örgütlenmelere, emek ve çabaya rağmen önemli gerilemeler, kayıplar yaşar. Doğru bir politikanın varlığı ise güçsüzlükten güçlenmeye, örgütsüzlükten örgütlenmeye, eylemsizlikten eylemliliğe, durgunluktan ilerlemeye gidiş için olmazsa olmazdır.

Örgütlenme alanında yaşadığımız sorunların temelinde politik yetersizliğimizi aramak bu anlamda doğrudur ve bunun aksi yönde hareket etmek çözüm gücünden uzak durmak anlamına gelir. Elbette, bu belirleme oldukça geneldir, ancak temel çıkışımız bu genellemenin üzerinden olmalıdır.

Tıkanma ve sorunlar hakkında değerlendirme yapılırken genel olarak gözden kaçırılan nokta politik çalışmanın yetersizliğidir. Ancak politik çalışmadan anladığımız da belirlenen makale, kitap vb. incelemek, okumak, tartışmak vb. değildir sadece. Örneğin hatalardan arınma süreci de aynı zamanda bir inceleme, öğrenme ve ilerleme sürecidir. Hem birey-bireyler hem de kolektif açısından böyledir bu.

İnceleme tarzımızın düzeltilmesi, çelişkilerin çözülmesindeki yöntemimizin düzeltilmesini de içerir. Öyleyse yapmamız gereken şey hatalarımızın, eksikliklerimizin dayandığı zaafları ortaya koymak olmalıdır. Hataların ya da eksiklilerin belirlenmesi ne olduğumuz ve hedeflerimizle ilişkilidir. Eğer devrimciysek ve devrim için örgütlenmişsek, hareket tarzımızı, düşünce biçimimizi nasıl bir devrimci ya da nasıl bir örgüt olduğumuzla bağlantılı olarak ele almamız gerekir.

Unutmamalıyız ki, her müdahale iki sınıfsal duruştan birine hizmet eder. Hangi sınıfsal duruşa hizmet ettiğini anlamak için, müdahalenin ya da pratiğin teorik düzeydeki niteliğini, politik karakterini belirlemek gerekir.

Politikanın belirleyiciliği bu gerçekliğin üzerinde şekillenmektedir. Sınıf mücadelesinin bir alanı olarak görmemiz gereken her yer, her tartışma, her olay ve olgu politik bir kavganın da sahnesidir. Yaşanmakta olan her şeyin nihayetinde iki sınıfın mücadelesinin bir ürünü olduğunu bilmeliyiz. Bu yüzden politik çalışma diğer çalışmalar içinde öne çıkar ve diğerlerini yönlendirir.

Politik çalışmaları öne çıkarmak demek aynı zamanda sınıf mücadelesini her alanda geliştirmek demektir. Bizim açımızdan burjuvaziyi her bulunduğu alanda mağlup etmek demektir. Hata yapma hakkından, bireyci yaklaşımlardan, örgütlü olma bilincine gerçekleşen saldırılardan kurtulmanın yolu, karşı saldırıyı bilinçli ve örgütlü bir şekilde yerine getirmektir.

Nihayetinde, davranışlarımız iki sınıftan birine hizmet eder: burjuvazi ya da proletaryaya. Burjuvazinin kendisi olmaktan (mezara girmemekten) vazgeçmeyen inatçı tutumu proletaryaya onu yok etme (mezarına gömme) görevini tarihsel olarak yüklemiştir. Bizim için örgütsel çalışmalarda, kendimizdeki sınıf savaşımında temel alacağımız ilke budur. Acımadan, insancıl kaygılara düşmeden, tam da bir sınıf savaşımının merkezinde bulunduğumuzu bilerek yok etmesini bilmeliyiz.

Örgütsel yetersizliklerin yol açtığı olumsuzlukların aslında burjuvazinin kendi sahamızda güçlenmesi demek olduğunu biliyoruz/bilmeliyiz. Örgütlülüğümüz önemli sorumluluklar altında aynı zamanda kendi içinde de bir sınıf savaşımı sürdürmektedir. İşte yetmezliklerin, inisiyatifsizliğin, hataların beslediği burjuvaziye karşı bu nedenle, tam da içimizde, kendi sahamızda olduğu için amansız olmalıyız. Unutmamalıyız, en büyük devrimlerden biri insanın kendini devirmesidir.

5282

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

Sayfalar