Cumartesi Nisan 19, 2025

Kiralık Kürtler-Ahmet Kahraman

Başkaldıran mekanı, yükseklerde uçan kartallar onursallığıyla düellocu olan Kürdistan, öbür yanıyla uzun sürmüş işgal toprakları olması nedeniyle, alt beyni köleleşmiş tipler, ihanet yuvalarıyla doludur. Onuru çürümüş, namus damarı çatlamış tiplerle…

Bu düşmüşlüktür. Ülkenin trajedisidir.

Onur için hayatların orta yere serildiği Kürdistan’da dem, devran olur, düşmanla alış-verişte babanın, kardeşin, amca ve dayının hayatı, pazarlık konusudur.  

Tarihsel ihanetleri sıralayacak değilim ama, ta İdrisê Bedlisî, Bedirhan Paşa, Şeyh Übeydullah zamanından beri bu böyledir.

Şeyh Said’in başına geldi. Bacanağı ve damadı, mükafat alma uğruna bütün adamlarıyla bir olup tüfek doğrultarak, onu, sırtlan sürüsü ortasında çaresiz kalmış aslan gibi teslim aldılar. Elleri bağlı, düşmana götürdüler. Seyid Rıza, bir yönüyle peşine düşen öz yeğeninin onurunu yerden kaldırıp kurtarmak için, kendini feda etti.

Başkaldıranlar, 1984’de, Kürdün çiğnenen onurunu yerden kaldırmak için, öne çıktıklarında, kiralık adamlar pazarı kurulunca, korucu adayları sıra sıra dizildiler.

Kısa sürede kardeşlerini, halkının çocuklarını avlamak üzere, cana, kana susamış taburlar kuruldu.

Yaralı Kürdistan tarihine sürülmüş kirdi, bu.

Ortam çetecilik devranıydı. Hukuk, hatta kanun bile yoktu. Kiralananlar, kullanan ellere göre işleve sahipti. Onlardan kimileri cinayetlerde tetikçiydi, kimi uyuşturucuda taşıyıcı, soygun ve talanda hırsız, haraç toplayandı, bazıları.

Zaman içinde, kullanım süreleri dolunca, kirli paçavra, kullanılmış tuvalet kağıdı muamelesiyle çöplüğe atıldılar.

Hatırlayın, Hizbullah çetesinin şefi Batmanlı Hüseyin Velioğlu, kullanım süresi bitmiş bir yaratık, çevreye zararlı vahşi hayvan misali “itlaf” edildi. İtlafı da, ibretlik olarak televizyonlarda naklen yayımlandı.

Çete kuralları dışına taşan JİTEM’ciler, şefleri Binbaşı Ahmet Cem Ersever dahil yok edildiler.

Sedat Bucak, “ben devletim” havalı bir korucubaşıydı. Onu hapishane ile mahkeme koridorları arasında dolaştırarak terbiye ettiler.  

Solhanlı Mahmut Yıldırım (Yeşil), devletin dokunulmaz celladıydı. O şimdi ölü ya da diri ele geçirilmek üzere aranıyor.

Gün geldi, AKP faşizanlığın tek merkezi haline gelince, öteki partilere dağılanlar, leş kokusuna kanatlanmış akbabalar gibi, kiralığa çıkmış Kürtler yeni adres olarak AKP’de yuvalandılar.

12 Eylül darbesinden beri, gelmiş geçmiş bütün iktidarların kullandığı Komiser Abdülkadir Aksu, AKP’nin de başkomseriydi. Cüneyt Zapsu, Erdoğan’ı Avrupa ve Amerika’ya pazarlayan, Hüseyin Çelik sözcüsüydü.

Ancak günü gelince, kullanım süreleri doldu. Tek tek saf dışı edilip, yerlerine daha kalitesiz ve itaatkarlıkta kaşar tiplerle dolduruldu.

Bunlar karnı doysa midesi, midesi dolsa gözü aç tiplerdi. “Doldur boşalt” misali kullanılıp sonra kenara atılmalardan ders alacak akla da sahip değiller. Şimdilik efendilerine hizmette “itaatkar Kürt” rolündeler.

Selahattin Demirtaş, bunlardan birinin AKP tarafından tanka, topa tutulan Amed Suriçi rantını, yüzde on kimisyonla müteahhitlere dağıtmakla meşgul olduğunu açıklıyordu. Oysa, AKP Kürtleri kullanıp sonra kenara fırlatma konusunda, ötekilerden geri değil, onlardan öndeydi.

Demirtaş adını açıklamadı, ama onu tanıyoruz. O, 1925’den beri Kürtleri TC’ye pazarlayan bir aileden geliyor. 1925’de Şeyh Said’i arkadan çevirerek ilk hizmetini verdi. Sonra, ücret mukabilinde muhbir, iz sürücü olarak görev sürdürdü. Faşist partilerde politikacı olarak yerel sahneden, parlamentoya geçti.

1990’larda gizli korucuydu, aile. Tansu Çiller’e yardımcıydı. Yerel ihalelerden yüzde on komisyon toplayandı.

Kısacası onlar, TC tarihinin ilk gününden beri Kürtlerin özgürlüğüne kılıç çekendi. Muhbir, iz sürücü, korucubaşı…

Canları, ruhlarıyla Kürt karşıtı, yeri geldiğinde Arap göçmen, ama oydan oya ise Kürt’tü.

AKP’nin öteki kol başları, parayı bastıran herkesin, Kürtlerin de kapısında badigarttı.

Yerim doldu. Kiralık Kürtler konusuna, uygun başka bir gün devam edeceğiz.

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA 

46145

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar