Pazar Eylül 22, 2024

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)

Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Dünyanın ve Ortadoğu’nun eli kanlı diktatörleri, en kıyıcı generalleri Kürdistan topraklarına yönelik işgal saldırılarını ilhaka dönüştürmeye çalışıyor. Dağı, taşı, ormanları, buğday başaklarını yakan, mazlumların ocaklarını söndüren soykırımcı Türk ordusu Başûrê Kurdistan’ı bombalıyor, tehdit ve yıkıcılığını işbirlikçi KDP eliyle daha derinleştirmeye çalışıyor. Pan Türkizm’in hegemonyacı yayılmacı emellerini Başûrê Kurdistan’da egemen kılmak istiyor.

Kürt ve özgürlük düşmanlığından bir an olsun vazgeçmeyen Türk devletinin inkar ve imha saldırıları hızından bir şey kaybetmeden devam ediyor. Halklar, inançlar arasında kin, nefret ve düşmanlığı büyüten Türk devleti; halkların bilinç ve duygularını zehirleyip kirletmekte ve tedavisi çok uzun yıllar alacak yaralar açmaktadır. Ortadoğu’da yaşanılacak, özgürce soluk alınacak bir parça toprak kalmamışken; Suriye’nin Kuzey-Doğu topraklarında “başka bir dünya mümkün” diyenler özgür bir yaşamı emek bilinç ve örgütle örmektedir.

Karanlığın ve zulmün sahipleri her köşe başını tutmuşken, Rojava’da ışığın ve özgürlüğün sahipleri zorlu özgürlük yollarında yürüyerek, devrimi büyütmeye devam ediyor.

Devrim, ezilenlerin ayağa kalkıp ezenlere itiraz edip kaderlerini kendi ellerine alması demektir. Devrim, diktatörlüğe karşı meydan okumadır. Rojava her gün Türk devletinin tehdit ve saldırılarına karşın ezilenlerin özgür toprağı olmaya devam ediyor.

Ezilenlerin ezileni olan kadınlar Rojava Devrimi’nde ve inşasında öncü ve kurucu rol oynadı. Rojava devrimi bir kadın devrimi olduğu kadar aynı zamanda ezilen, gadre uğrayan, ocağı söndürülen mazlum halkların bayramıdır. Enternasyonal devrimcilerin kavga, dayanışma, sahiplenme topraklarıdır. Rojava Devrimi sadece Kuzey Doğu halklarını, inançlarını, dillerini birleştirmedi; aynı zamanda Türkiye halkıyla Rojava halkını birleştirdi. Enternasyonal devrimcileri, Rojava özgürlük savaşçılarını birleştirdi.

Rojava Devrimi büyük bedeller ödedi. Sayısız genç kadın ve erkek devrimci bu uğurda toprağa düştü. Toprağı zengin olan Rojava Devrimi aynı zamanda ortak devrimci bir dil ve bir yaşam yarattı. Arapça, Kürtçe, Ermenice, Süryanice, Asurice, Türkmen dilini konuşan Rojava halkı aynı zamanda devrim süreciyle birlikte enternasyonal devrimcilerin dünya dillerini ve yüreklerini birleştirdi.

Sayısız enternasyonalist devrimci tıpkı Rojava’nın mazlum evlatları gibi en değerli varlıklarını gözünü kırpmadan Rojava’nın özgürlüğüne armağan ederek devrime damla olmaya çalıştı. “Fırtınaları küçük bir damla ile başlatan” enternasyonal devrimci Lorenzo Orsetti’nin (Tekoşer Piling) geride bıraktığı veda mektubunda herkesi devrime damla olmaya çağırdığı sözleri halen kulaklarımızda yankılanmaya devam ediyor.

Lorenzo doğru olduğunu düşündüğü devrime katılarak en alttakileri, en zayıf olanları, mazlumları savundu. Adalet, eşitlik, özgürlük ideallerine sadık kalarak aramızdan ayrıldı. Genç gitti. Tıpkı diğer enternasyonalistler gibi erken gidişine rağmen yaşamını başarılı kabul ederek dudaklarında gülümsemeyi asla eksik etmedi.

Lorenzo sanki ölümsüzleşeceğini önceden hissedip yazdığı mektubunda “Sizin de bizden sonrakiler için hayatınızı verme kararı almanızı umuyorum. Dünya yalnızca bireyselliği ve egoizmi yenerek değiştirilebilir. Bunlar zor zamanlar biliyorum, ama sakın vazgeçmeyin, umudunuzu bir an bile yitirmeyin.

…Dünya dayanılmaz hale gelse de güç bulmaya devam edin. Bunu yoldaşlarınıza aktarın. …Her zaman hatırlayın. Bütün fırtınalar küçük bir damla ile başlar” derken ‘zor zamanlar’dan bahsediyordu.

Rojava Devrimi bu zamanların ürünü olarak bu genç devrimcilerin kanları ve canları üzerinden şekillendi ve günümüze geldi. Her şeyini devrimci savaşa ve özgürlüğe feda eden binlerce devrimci gibi Lorenzo Orsetti’nin de manifesto niteliğinde bıraktığı bu kısa mektubundaki sözlerini bir savaş talimatı olarak algılayacağız ve Rojava Devrimi’ni savunacağız.

Lorenzo’yu ve Rojava şehitlerini onurla anacağız.

1620

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Bazı tartışmalar üzerine / Umut munzur

Değerlendirme ve tespitlerimize başlamadan önce “zorunlu” bir açıklama yapma ihtiyacı duyduk. Mayıs ayında İştiraki dergisinin blog sayfasında yayınlanan “Eskiyen Ne Varsa Atalım” başlıklı araştırma-değerlendirme yazımızdan sonra mail adresimize olumlu yönde eleştiriler ve katkılar geldiği gibi olumsuzlayan eleştirilerde aldık. Bu eleştirilerin her biri bizim açımızdan oldukça değerlidir. Değerlendirmelere dönük yazımız içerisinde de belirttiğimiz üzere eleştirilere açık olduğumuzu, değişeme dair yanlış değerlendirmelerimiz olabileceğini de peşinen kabul ettik.

Avrupa'da Komünist olmak suçsa ben de Komünistim!

Hani, kişi hak ve özgürlükleri, düşünce özgürlüğü esas alınmaktaydı. Hani ,'çoğulculuk, Avrupa demokrasisinde olmazsa olmazdı. Hani' kişinin düşünce özgürlüğü her şeyin üzerinde görülmekteydi. Bu örnekleri Avrupa 'demokrasisi için daha da çoğaltabiliriz. Avrupa emperyalizminin başı olan, Alman emperyalizminin geçmiş siciline baktığımızda geçmişinin ne kadar kanlı ve toplu katliamlarla dolu olduğunu görürüz. Yakın yüzyılımızın en eli kanlı emperyalist devleti Alman devletinden başkası değildir. Amerikan emperyalizmine taş çıkartır kirliliğe sahiptir.

Şehrin yara izleri

Gece 12 saat. Yani 24:00! 2 Temmuza birkaç gün var! Şehrin merkezindeki kilisenin önünde yaklaşık 50 kişiyiz. Ne olacağına, nasıl bir yolculuğa çıkacağımıza ilişkin sadece kaba bir bilgimiz var!

Bir hemşire konuşuyor, yüzünde duman izleri; “bombalanmanın ne olduğunu bilmeyen, tasavvur bile edemez. Yanmanın ne demek olduğunu görmeyen, bunu hayalinde bile canlandıramaz….

Rojava’nın işgaline müsaade etmeyeceğiz!

Ortadoğu’da ve özellikle Suriye’de suların yakın zaman durulmayacağı çok açık! Mezhep, aşiret ve bölgecilik üzerinden gelişen savaşlar, başta Türkiye ve İran olmak üzere bölge devletlerinin ve emperyalistlerin de müdahalesiyle her geçen gün daha fazla kanın dökülmesine yol açmaktadır. Türk devleti; Sünni mezhepçiliği ve Türk ulusçuluğu üzerinden bu kanlı savaşlarda Kürtlerin hiçbir kazanım elde edememesi düzleminde saldırgan bir politika yürütüyor.

Örgüt; ilkeleri, hukuku ve kolektif işleyişiyle vardır (1-2- bölüm)

Bazen aynı şeyleri, onlarca-binlerce kez tartışmak zorundayız. Bizim bunlardan ne bıkmak ne de kaçmak gibi bir lüksümüz var. Devrim bir ihtiyaç ve zorunluluk olduğu sürece, gerçekleştirilmesi için bir örgütlenme de bu örgütlenmeyi sürekli geliştirmek de bir ihtiyaç ve daha ötesi zorunluluk olmaya devam edecek. Örgüt demek, bir amaç için bir araya gelmiş insanlar demek. Ve hepimiz biliriz ki insan demek aynı zamanda sorun demektir. Üstelik çözümü de kendi içinde barındıran bu sorunlar, gelişmenin-ilerlemenin de esas dinamiklerinden birini oluşturur.

ALMAN DEVLETİNİN 15 NİSAN 2015 TARİHİNDE PARTİ FAALİYETÇİLERİMİZE EŞ ZAMANLI OLARAK DÜZENLEDİĞİ OPERASYON POLİTİKTİR, YANITIMIZDA POLİTİK OLACAKTIR!

Alman Adalet Bakanlığının emri ile 15 Nisan 2015 tarihinde eş zamanlı olarak TKP/ML faaliyetçilerine karşı son yılların en büyük ve bir o kadar da hukuksuz operasyonu yapıldı. Almanya’nın çıkardığı tutuklama kararıyla yürütülen operasyonda eş zamanlı olarak İsviçre’de 1, Fransa’da 1, Yunanistan’da 2, Almanya’da 7 kişi olmak üzere toplam 11 devrimci tutuklanmıştır. Almanya’nın iade talebiyle Fransa, İsviçre ve Yunanistan’da tutuklattığı devrimcileri Almanya’ya getirtip 129 a–b ‘Anti-terör’ maddesinden yargılamak istenmektedir.

Alman Devletinin Şizofrenisi!

Emperyalizm Savaş, Sosyalizm Barış Demektir!

Bugün yanı başımızda savaşlar sürerken ve bu savaşların ülke içine hızla yayılma potansiyeli taşırken, evrenseli unutup yerelle yetinmek ve bunun üzerinde siyaset yapmak zorunda kalıyoruz. Kürdistan’ı da içine alacak birbiçimde Ortadoğu’un bütünü, Asya ve Afrika’nın yarıdan fazlası, Latin Amerika’nın üçte biri fili bir savaşla içiçe bir yaşam sürdürüken, bunların nedenlerini ve bu savaşları çıkaran sisteme fazla dokunmadan ya da görmezden gelerek, salt yerel sorunlarla sınırlı kalıyor çözümlemelerimiz.

Açik sözlü olmak iyidir! 7 Haziran sonrasina dair degerlendirme

“Açık sözlü olmak iyidir, en kötü ihtimalle sonradan kaybedeceklerini en başta kaybedersin.”[1]

Kimilerinin “yanıt”ladığı(!)[2] “7 Haziran 2015 Seçimleri’ne Dair -Gerekçeli- Tavrımız”[3] başlıklı yazımızın ardından, şimdi 8 Haziran’a (ve sonrasına) ilişkin bir değerlendirme “farz” oldu.

Erdoğan Kaçak Sarayda Cami Açılışı Yaptı.

Türkiye ve Kürdistan’da  Türk Devleti savaş naraları  atıyor. Kan istiyor, katliam istiyor, zulüm istiyor, istiyor da istiyor... 

Bir su damlasına sığdırılan yaşam...

  

İstanbul Sefaköy’ün bir varoş mahallesinde konfeksiyon isçisi olarak Partimiz TKP/ML ile tanıştığında evli ve bir kız çocuğu babasıydı. Artvin Şavşatlıydı. Kendisini ilk gördüğümde bir korsan eylemindeydik, Sesi gür ve kalındı. 1999’da Partimizin İstanbul semt komitelerine yapılan operasyonda alınmıştı. Vatan emniyetinde Kaypakkaya yoldaşın “ser verip sır vermeyen” geleneğinin takipçisiydi. Konuşmadı. Direndi...

Türkiye Rojava'ya giremez!

  

Günlerdir Türkiye Rojava'ya ha girdi ha girecek haberleri servis ediliyor ve bu AKP medyasının PYD'yi DAİŞ'den daha tehlikeli yapma girişimleriyle de tırmandırılıyordu. Ki dünden bu yana HPG gerillalarının denetiminde Güney Kürdistan sınırları içerisinde bulunan medya savunma alanlarına Türk ordusunun ateşkesi de göz ardı ederek hala devam eden bir saldırısı söz konusu oldu. Yazının başlığında Türkiye Rojava'ya giremez, dedik. Peki öyleyse Türkiye ne yapmak istiyor!

Sayfalar