Çarşamba Kasım 6, 2024

Madımak'tan Mercana,Koray'dan Dursun'a-33ler'den 17 'lere

Biri henüz 11 yaşında, Pir Sultan Abdal’ın elinde dünyanın en güçlü direnç, bilinç ve isyan silahına dönüşmüş Bağlamasına, Semaha ve Türkülere sevdalı, 2 Temmuz 1993’te Madımaktaki 33'lerin en küçüğü Koray Kaya…

Diğeri yüzyıllardır özgürlük meşalelerinin yandığı, sefer edilip zafer elde edilemeyen Jar-u Diyar'a, Kaypakkaya’nın destanlaştığı Munzurlara, Zel Dağına, özgürlüğün diyarına giden, 17 Haziran 2005 Mercan Dağlarında kimyasal silahlarla katledilen 17'lerin en küçüğü Dursun Turgut..

Koray’ı tanıma şansım olmadı. Koray, o küçücük yaşında kocaman yüreğiyle Pir Sultan Abdal etkinliklerine katılmış ve Sivas’ta “Ateşte Semaha” durmuştu. Gerici, şeriatçı, insanlık düşmanları tarafından ve tüm dünyanın gözü önünde saatler süren bir ablukadan sonra ateşe verilen Madımak Otelinde yıldızlara doğru yürümüştü…

Ama Dursun’u tanıdım. İyi ki de tanımışım. O oldukça alçak gönüllü, saygılı, öğrenmeye aç, gözüpek, girişken ve asla yorulmayan bir genç sosyalist, gerçek bir Pir Sultan dostuydu. Pir Sultan’ın inancı ve direnciyle dolu yüreğini her geçen gün öğrenerek bilince dönüştürüyordu.

2004 yılındaki Pir Sultan Abdal Kültür Derneği kongresinde Genel Yönetim Kurulu (GYK) listesinde yer alması için önce epeyce ikna etmeye çalışmış ve sonrasında da Genel Yönetim Kuruluna girmesine katkı sağlamıştım. Yıllardır Dursun’un ve Ökkeş’in Mercanlarda 17 Kızıl Karanfil ile birlikte yıldızlaşmasını yazmak istedim. Ancak bir türlü ne Dursun’u, ne de Ökkeş’i, ne de yaşamlarını halklara adamış, inancın, kararlılığın ve özgürlüğün birer meşalesi olan 17 devrimci, sosyalisti yazmaya yüreğim elvermedi. Sözcükler hep yetersiz kaldı kağıt üzerinde. Hiçbir zaman ölümlerine inanasım gelmedi. Onlara ve yoldaşlarına ölümü konduramadım. Bugüne kadar özgürlük, adalet, eşitlik mücadelesinde yaşamını yitiren yüzlerce, binlerce insanın ölüm haberlerini duysam, okusam, bilsem de Ökkeş, Okan, Berna, Taylan, Dursun’u tanımıştım. İnsan tanıdıklarının, sevdiklerinin, değer verdiklerinin ölümlerine inanmak istemiyordu..

Haziranın ortasına doğru yaptığımız PSAKD İstanbul Şubeleri Eşgüdüm Kurulu toplantısında Banaz Pir Sultan Abdal Etkinlikleri, 2 Temmuzda İstanbul’da yapacağımız miting ve Sivas Madımak’taki 2 Temmuz anması ile ilgili bir dizi kararlar almıştık. Ve Dursun Turgut da bu işlerle ilgili bazı görevler üstlenmişti. Ama toplantıdan sonraki günlerde telefonlarıma bir türlü cevap verilmiyor ve yanıt alamıyordum. Sanırım 14 Haziran olmalıydı, telefonumu açtı ve “Abi özür dilerim. Ama özel bir iş için yurtdışına gittim. Birkaç gün içinde döneceğim. 2 Temmuz mitinginden kısa süre önce orada olacağım” deyip, bana “Hoşça kal yoldaş, yakında görüşmek üzere Erdal abi” demişti.

Nedendir bilmem, ama sanki o an bu “hoşça kal” ve “yakında görüşeceğiz” sözlerini, kendisini uzun bir süre ya da bir daha hiç göremeyeceğim gibi hissetmiş, bunu da bir iki arkadaşla paylaşmıştım. O yazın birlikte Dersim’e, Munzur Doğa ve Kültür Festivaline gidecektik. Festivali görmeyi çok istiyordu. O da benim gibi bir Dersim sevdalısıydı. Hatta O’nun sevdası daha ağrı basmış ki, benden önce yola düşmüş bile.. Bu telefon görüşmesinden birkaç gün sonra duyduk ki, Dursun festival tarihi gelmeden Munzur’un doruklarında yoldaşlarıyla halaya tutuşmuştu. Cafer Cangöz, Aydın Hanbayat, Okan Ünsal, Ali Rıza Sabur, Berna Saygılı Ünsal, Alaattin Ataş, Cemal Çakmak, Taylan Yıldız, Kenan Çakıcı, Binali Güler, İbrahim Akdeniz, Gülnaz Yıldız, Ahmet Perktaş, Çağdaş Can, Ersin Kantar ve illa da Ökkeş Karaoğlu…

Sevdaların yaşanmasına, sevmeye, sevilmeye, eşitlik, özgürlük, barış ve aydınlık içerside yaşamamıza izin verilmeyen bir coğrafyanın insanlarıydık. Ve binlerce çocuğumuz, gencimiz gibi Koray’ımız da, Dursun’umuz da sevdalarının peşindeyken aramızdan koparılıp alındılar. 16-17 Haziran gecesi yüzlerce yıldır özgürlük türkülerinin dinmediği Munzurlara, her sabah güneşin biraz daha parlak doğduğu dağlara kapkara bir sis çökmüştü Mercan Dağlarına.. Özgürlük, eşitlik, adalet için bir araya gelen sosyalizme, insanlığa inanan, bu uğurda asla tereddüte düşmeden mücadele eden 17 kızıl karanfil sonsuzluğa yol aldılar..

Madımak Oteli katliamından bu yana 26 koca yıl geçti.

Mercan Dağları katliamından bu yana da 14 yıl..

Ne devletin güvenlik güçlerinin desteğiyle gerici, şeriatçı faşistlerce yakılan Madımak Otelinde yanarak yıldızlaşan, içlerinde 11 yaşındaki Koray’ın da olduğu 33 aydın, yazar, sanatçı, semahçı canı..

Ne savaş uçaklarının bombaları, kimyasal gazlarıyla Mercan vadisinde katledilen özgürlük savaşçısı 17’leri….

Ne de Koçgiri, Dersim, Çorum, Maraş, Sivas, Gazi, Ölüm oruçlarını, Gezi, Suruç ve Roboski’yi unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız!

Aradan yüzlerce yıl geçse de, ardılları bu özgürlük çiçeklerinin özlemlerini gerçekleştirmek, yarım bıraktıklarını tamamlamak, daha güzel bir dünya yaratmak için mücadeleyi yükseltecektir.

Yitirdiklerimizin isimlerini tek tek belleklerimize, yüreklerimize, beyinlerimize yazdık, yazacağız... Asla unutmayacağız.

Güneşin sofrasında halaya, ateşte semaha duranların yolu yolumuzdur! 
Yolu(n)muzdan dönmeyeceğiz.

Erdal YILDIRIM 

14001

’’Yüce Türk ulusu adına' Tecavüz:Leyla Poyraz

Türkiye Cumhuriyeti  Devleti’nin mahkemelerinde kararlar açıklanırken, ”YÜCE TÜRK ULUSU ADINA…’’ başlığını kullanılır, ’’Yüce Türk adaletinin savunucusu’’ yargıçlarca… Onlar bu kararları alırken, ’’yüce Türk ulusu adaletinin’’ onlara verdiği yetkilere dayanarak bazı indirimler yaparlar. İşte bu ’’yüce Türk ulusu adına’’ yapılan bazı indirimler şunlardır:

Kadın programında ’’babam bana tecavüz etti’’ diyen kızını öldürenin, ’’babasını kamuoyunda mahcup etti’’ indirimi.

 Eşini katledenin , ’’kot giyiyordu, piercing takıyordu, çantasında doğum kontrol hapı buldum’’ indirimi.

Burjuvazi insanlığı pazarda tüketmiş

 

Her gün bir kadın öldürülüyor. Sokak ortasında. Gözlerimizin önünde.

Gülüşleri karatılıyor insanlığımızın.

Bir işçi katlediliyor, sömürü atölyelerinde

Bir ulus, egemen ulus tarafından yok sayılıyor. Üzerine bombalar yağdırılıyor.

Dilinden ve ulusal kimliğinden dolayı insanlar öldürülüyor.

Dininden dolayı insanlar boğazlanıyor. Yok ediliyor, soykırım yapılıyor.

Etrafı 8 metre yüksekliğinde duvarların içine hapsediliyor.

Yoksullar, denizin ortalarında boğuluyor. Çalınan aşlarına ulaşabilmek için.

Ülkeler yağmalanıyor.

Hrant, “nefret suçları” ve “zehirli kan” üzerine [1]

“Bizi gömmeye çalıştılar, tohum olduğumuzu bilmeden…”[2]

Biraz şu mahut “zehirli kan” meselesinden bahsedelim mi?

Ahparik Hrant katledileli sekiz yıl oldu… Onu Agos’un önünden Balıklı Ermeni Mezarlığı’na uzanan son yolculuğunda yüzbinlerle uğurlayalı sekiz yıl geçti…

Hangi Sınıftan Yanasınız?

Sinfli Toplumlar Tarihi Sinifli Toplumlar Tarihidir-1

SSCP ve CKP tarihini Amerikan Horror hikayelerinden, Trockist efsanelerden ogrenmeye kalktiginizda, bulacaginiz tek sey Gulyabani masallaridir.

Tarih de ideolojinin bir konusudur; ona nerden, hangi sinifin penceresinden baktiginiza gore elinizde bir tarih algisi olusur...

Sinifli toplumlarda sinifsiz gercek yoktur!

Tarihi incelerken tarihin hep iki boyutu oldugunu gorursunuz. Bu sinifli toplumlar icin tipik bir durumdur. Ve ayni zamanda yasamin dialektigi karsitlarin birligidir.

Ermeni soykırımını tarihçiler belirlesin yalanı :Furkan Çay

Soykırım konusu Türkiye’de tabu haline gelmişken devletlü takımının bu konu hakkındaki açıklamaları, soykırımı inkarını kemikleştirmekten başka bir işe yaramıyor. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan yine soykırımı konusunu tarihçilere bırakmak gerektiğinden bahsetti ve soykırımı konusunda TC devletinin resmi soykırımı tezinden bir adım öteye gidemedi. Sanki yaşamımızı belirleyen bütün gerçeklikleri bugüne kadar hep tarihçilerden öğrenmişiz gibi.
Cumhurbaşkanı’nın arşivleri tarihçilere açmaya hazırız sözleri hiç inandırıcı değildir.

Seçim sonuçları: şantajlara rağmen halk sistemin bekçilerine sırt çevirdi*

 

Siyaset temsilcilerinin yeniden biçimlenmesi nasıl olursa olsun, 25 Ocak seçimlerinde ortaya çıkan olgu şudur: Jean-Claude Juncker'in (AB Komisyonu başkanı çn.) ülkemizde ki temsilcileri, bütün çabalarına rağmen halkımız tarafından seçilmeyerek, köşeye sıkışmasalar bile ağır bir yenilgi yaşamışlardır.

"Türkiye 2015'i en az hasarla atlatmaya çalışıyor" Taner Akçam

Taner Akçam'la Ankara'nın 2015 yaklaşırken izlediği politikaları, Türkiye'de soykırımın tanınmasının nasıl anlaşıldığını ve bu konuda izlenebilecek modelleri konuştuk. Akçam'a göre Türkiye'de adaletsizliğin giderilmesi, suçun kabul edilerek tazminat ödenmesi gibi konulardan kasıtlı ve bilinçli olarak bir kaçma söz konusu.

REPAIR: Ermeni soykırımıyla ilgili çalısmaya sizi ne yöneltti ? Bir adaletsizlik olarak mı gördünüz ?

Egemenlerin halifesi olmaktansa ezilenlerin sahabesi olmak devrimcidir

Özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde İslami direniş hareketlerinin yükselişiyle birlikte, İslam’ın ideolojisi bölgelerde giderek yayılıyor. Bu yükseliş hâkim sınıf sözcülerince terör faaliyeti olarak ilan edilip dar anlamda İslam ideolojisinin karşısında önlem almak arayışının politikasıdır. Bu aynı zamanda orta sınıfa da yansıyan ve onlarda dile “İslam’ın aşırı ucu” ya da “radikalizm” şeklinde tanımlanıyor. Bu tanımlamalar özellikle ılımlı İslam’ın reformist anlayışını Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde egemen dil anlayışının yaygınlığını oluşturuyor.

Kobanê’de Partizanca Direnişin İzinden…

 

Ortadoğu’da, emperyalistler ve onların işbirlikçi, uşağı hükümetler ile onların güdümündeki çeteler tarafından işgal edilen, özgürlük ve geleceği tutsak alınmaya çalışılan Kobanê, 134 günlük kahramanca bir direniş sonucunda özgürlüğüne kavuştu.

Kobanê, Rojava’da Kürt halkının kendi yönetimlerini inşa etmesi, öz örgütlülüklerini kurmasıyla birlikte ortaya çıkarmaya başladığı, filizlenerek büyümeye başlayan kazanımlarına yönelik kuşatma ve saldırıların kilitlendiği noktaydı.

Ah.. Cancağızım Kürtler ah..

Kürtler yüzde on barajı asacaklarmış.

Toplumun ilerici demokrat kesimlerin desteğini de alarak.

Ah.. cancağızım Kürtler ah...

Bari ilerici demokrat kesimlerin desteğini de alarak manipülasyonlarla da insanların zihinlerine kazınmış yenilmez görüken sisteme olan inancı taru duman edeceğinize inanıyorsunuz bu inancınızın doğru olup olmadığını belediye seçimlerini kaybeden Ferhat Tunç' a sorsaydınız.

Ah cancağızım Kürtler ah..

Kürtler yüzde onluk barajı aşamasalar da her şeye hazırlarmış.

Ya... akp' nin 310' nu aşamamasına hazırlar mı ?

Soykırımın 100. Yılında Bir Özür Borcumuz! Fusun Erdoğan

 

Ermeni meselesinde tutarlı bir tavır ortaya koyamamak, Türkiye devrimci hareketinin önemli zaaflarından biri olagelmiştir.

Bu zaaf devrimci ve sosyalistlerin değişik zamanlarda Ermeni halkına yapılan soykırım ya da tarihsel adaletsizlikler, haksızlıklar karşısında da, doğru tutum almasını önlemiştir.

Soykırımın 100. yıldönümü yaklaşırken, geçmişle yüzleşme ve hesaplaşmanın tartışıldığı bu süreçte, Türkiye ilerici, devrimci, sosyalist hareketinin bu zaafıyla yüzleşmesi önemli bir görev olarak varlığını sürdürüyor.

Sayfalar