Melkonyan, Nubar’ı anlattı: “İnançlıydı ve kendi idealleriyle, kendi ilkeleriyle öldü”
Proletarya Partisi üyesi ve TİKKO komutanı Nubar Ozanyan’ın Rojava’da ölümsüzleşmesinin ardından yoldaşları, dostları, cephede sırt sırta direnişi büyüttüğü siperdaşları onu anlattı.
Gözlerini açtığı Yozgat’ta yetim kaldıktan sonra yerleştiği Şişli Karagözyan Ermeni yetimhanesinden arkadaşı Nubar Melkonyan, 1964 yılından itibaren yetimhanede aynı sıraları paylaştıklarını aktardı. Aynı sıralardan Armenak Bakırcıyan, Nubar Yalım, Hayrabet Hancer, Manuel Demir, İmam Boztaş ve Hrant Dink’in de geçtiğini aktaran Melkonyan, “Nubar okulumuzun verdiği en son şehit oldu ” dedi.
Yetimhane dönemi: “Ne yaparsa yapsın bunlar!”
Melkonyan, Nubar ile tanıştığı yetimhane günlerini şöyle anlattı:
Çoğunluk okula doğudan geliyordu. Gelenlerin çoğu Türkçe bilmiyordu zaten. Ortaokul ve liseyi Surp Haç Tıbrevank’ta okuduk. Bizim dönemimizde okul müdürümüz Mıgırdiç Margosyan’dı. Ben de öksüz ve yetim büyüdüm, küçük yaşta çalışmaya başladım. Hepimiz aynı durumdaydık. Hırçındık! Okula ilk başladığımız dönemde tanışma faslından sonra okulun yaramazları, iki üç gün içerisinde belli olmuştu.
Kendi sınıf arkadaşlarımızla bahçede top oynamaya giderdik. Martager de alır giderdi topu, biz de onun arkasından giderdik. Büyükler (Hrant Dink, Armenak Bakırcıyan) bizi kovalarlardı. Nubar’la köşe kapmaca oynardık, sınıfımızın en yaramazları bizdik.
Ortaokulda kavgalar çok olurdu. Bizim üst sınıflar, Nubar, Gabro ve ben bir araya geldiğimizde bizimle baş edemiyorlardı. Okulun o dönemki müdürü Mıgırdiç Margosyan bizimle baş edemez hale gelmişti. Margosyan yaramazlıklarımızdan dolayı birkaç kez bizi cezalandırmaya çalıştı. Fakat o da bizimle uğraşmaktan vazgeçti. “Ne yaparsa yapsın bunlar” dedi sonunda. Müzik öğretmenimiz de, “Bunlar nereden geldi!” derdi. Okul yıllarımız böyleydi.
Türkiye’de Ermeni’ysen…
Ben okulu erken bırakmak zorunda kaldım ama Nubar ile görüşmelerimiz devam ediyordu. Kumkapı’da aynı mahallede oturuyorduk.
Halterde başarıları vardı. Antrenmanlarda Naim Süleymanoğlu’ndan daha ağır kaldırıyordu. Peki, nasıl olur, sen daha ileri pozisyondayken nasıl engellendin diye sordum. Şunu dedi bana: “Ondan ağır kaldırdığım ilk antrenmandan sonra antrenörlerim tarafından açıkça uyarıldım ve dışlanmaya başlandım” dedi. Sonra Nubar Avrupa’ya geçti. Tabi o Avrupa’dayken de haberini alıyordum. Filistin’e, Ermenistan’a gittiğinde de haberini aldım. Keza Rojava’ya gittiğinde de.
“Orada işim var, hemen gitmem gerek!”
Nubar için anlatılanlar, tanık olanlar için unutulmaz. Bu dönemde güzel anılarımız oldu. Yetimhane zamanında ranzamız vardı ikimizin. Yapalım bir ranza şu köşeye derdi. Suzan Suzi şarkısını çok severdi. İnternetten açıp dinlerdik. Sasna Şaran oyununu da severdi. Çalar oynardık. Bir de ülkesini çok severdi. “Hayrenik” derdi. Gideceği tarihe göre takvimde her geçen güne bir çizgi atıyordu. “Orada işim var, hemen gitmem gerek” diyor, ona göre kendisini gideceği güne hazırlıyordu. Dokunmadım takvime. Olduğu gibi duruyor. Şehit düştüğü haberini aldıktan sonrada yapraklı takvim de 14 Ağustos’ta kaldı. Elim varmıyor o yaprağı kesmeye.
Nubar’ın elinden her iş gelirdi. Kendine has mimikleriyle o işin kendisinin halledeceğini belirtir sonra da yapılacak iş ne ise hallederdi. Nubar israfı asla sevmezdi. Düşünün, çürümeye yüz tutmuş bir meyve gördü müydü onun hoşaf ya da reçelinin yapılması gerektiği söyler ve kendisi yapardı. Koşulları gereği tanımadığı insanlarla kimliğini gizler, kurduğu ilişkilere özen gösterirdi. Gösterdiği özenle üzerlerinde bir etki yaratırdı. Bu etki hala devam ediyor. Onu hala soruyorlar.
Nubar gerçekten de birlikte yaşanılması gerekilen insan. Derler ya “anlatılmaz yaşanır” öyle işte. Şu örnek biraz tanımlar umarım. Bir gün dilenen bir çocukla karşılaştık. Nubar’ın yanında her zaman para olmadığını onu tanıyanlar çok iyi bilir. O gün cebinde para vardı ve Nubar çıkarttı cebindeki paranın bir kısmını çocuğa verdi. Niye veriyorsun dediğimde de, “baksana! Bu garip bir Kürt çocuğu bu işi yapmak zorunda kalmış” dedi. Böyle de koca bir yüreğe sahipti.
Nubar’ın yeni elbise, ayakkabı vb. şeylere karşı isteksizliği vardı. Sevdiği bir ayakkabısı varsa onunla gidebileceği yere kadar tamir eder ve kullanırdı. Gömleklerini de aynı şekilde kullanırdı.
“Aklı hep Rojava’daydı”
Gece gündüz arasındaki farktan tutalım da hangi gecelerde ay ışığının olacağını hesap eder öyle plan yapardı. Ve aklı hep Rojava’daydı “geç kalmayalım, hemen gidelim” derdi.
Kulakları çok iyi duymuyordu. Roketatar kullandığı için bir kulağı neredeyse işitmez hale gelmişti. İşitme cihazının kulağında olup olmamasını da umursamıyordu. Her haliyle özel bir kişiliğe sahipti. İnançlıydı ve kendi idealleriyle, kendi ilkeleriyle öldü.
Partizan;Salgın Bahanesiyle Sermayeye Kıyak Emekçiye Sömürü; Emeğimiz ve Haklarımız için 1 Mayıs’a
Mart ayıyla birlikte bir yılı geride bırakan pandemi tedbirlerinin gölgesinde giriyoruz Bir Mayıs’a bir kez daha.
Nisan’da yürümek! (Nubar OZANYAN )
Özgür ve onurlu yaşamı yaratma ve yaşatma mücadelesini güçlü benimseyen, bunu yüreğinde hisseden hakikat devrimcileri, nefsine ve kibrine yenilmiş sultanları ve paşaları altedebilirler/altedeceklerdir.
Bakış Can : ‘‘Kaypakkayacılık‘‘ mı, Kaypakkaya’nın İdeolojik, Siyasi Komünist Çizgisi mi?
Son günlerde polemik başlatan ve polemik yapan iki yazı ilgimizi çekti; önemli bulduk, okuduk ve üzerine bir kaç söz söylemeyi gerekli gördük ki, yazılar kesinlikle dikkate değerdir.
Kavgamızın Dursun 'u, Yüreğimizin yoldaşına...(Hülya Onur)
Yürek yüreğe değmiş,
Kavgada yoldaş olmuşsak,
Ne çıkar toprak bağrına bassa da,
Filiz olur büyürsün ancak...
Gülüş olursun anılarda,
Yoldaş olursun kavgalarda,
Örnek olursun yarınlarda...
Demem o ki sen de unutulmazlarımızdansın artık be Dursun...
İyi ki, yüreklerimize, kavgada omuzumuza yoldaşça, dostça, sırdaşça, arkadaşça dokunup da geçtin...
Kötü bir bahar şakası yaptın bize .
Cemrelerin ikincisinde, sulara düştüğü günde, berrak bir 65 yılın 45 mücadele yılını bırakarak ardında...alıp başını gittin.
Bu bahar umut biriktirmek için fazlasıyla nedenimiz var! – Orhan Ünal
“Her fırtına küçük bir damla ile başlar…” DAİŞ çetelerine karşı son öldürücü darbeyi indirdiklerinde enternasyonalist devrimci ve aynı zamanda halk ordusunun bir savaşçısı olan Tekoşer Pilîng yoldaş zaferin adı olarak ölümsüzleşti. Ondan geriye, devrim iddiasının sembolü olan bu mütevazi sözler kaldı.
Ülkemizin yakın tarihi incelendiğinde bu sözlerin, ülkemiz devrimi açısından ne kadar da anlamlı olduğu görülecektir. Gecenin sabaha, karanlığın aydınlığa döndüğü zaman dilimindeyiz. Şafak atarken ufukta beliren alaca kızıllık belirmeye başlamıştır.
Δημήτρης Κουφοντίνας: “Dayanışma, Mücadelede Bizleri Birleştiren Yaşamsal Koşuldur!”
İki ayı geçkin bir süre açlık grevi yapan ve grevini 14 Mart’ta ülkedeki dayanışma eylemlerinin talebinin üzerine çıkması nedeniyle sonlandıran Dimitris Koufontinas, Yunan basınının dışında dünya basınında da yer edindi. Ayrıca geldiğimiz aşamada Yunanistan iç siyaseti üzerinde hükümetin bütün baskı ve sansürüne rağmen güçlü bir etken olarak yer alan açlık grevi eylemi; Yeni Demokrasi hükümetinin bütün terörize etme çabalarını boşa çıkarmanın yanında sokakta güçlü bir dayanışma ağı da kurdu.
17 Kasım ve Koufontinas…
Bizim Mazlum (Keko) (Nubar Ozanyan)
21 Mart’ın bir sabah serinliğinde karagözlü Mazlum Doğan’ın (Keko) devrimci eylemi zindandaki tüm tutsaklarda deprem sarsıntısı yarattı. Onurlu bir devrimci feda pratiğini başkasından istemez. Mazlum üç kibrit çöpüyle isyan ateşini tutuşturdu. Faşizmin kalbine saplanan hançer oldu.
Özgürlüğümüz İçin İsyan ve Direnişi Newroz’la Büyütelim!
Newroz, baharın gelişi, aradan geçen yüzlerce yıllık zamanda, kültürel ve toplumsal olarak Kürdistan’ın tarihine bir direniş bayramı olarak geçmiştir. Kürt halkının üzerinde önce feodal despotluğun sonrasında ise uluslaşma ile birlikte ezen ulusun baskı ve zulüm icraatları hiç eksik olmamıştır.
Bu nedenledir ki Demirci Kawa efsanesinden bu yana, Kürt halkının isyancı Kawa’ları da hiç eksik olmamıştır.
Tarihsel Deneyimin Işığında Birleşik Mücadele
Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin (BPKD) Çin’de gürleyen top sesleri, işçi sınıfı ve gençlik içerisinde yankısını buldu. Fransa’da başlayan Avrupa’ya oradan da dünyaya yayılan eylemlilikler gerçekleşti. Tüm dünyada işçiler, emekçiler, gençlik özgürlük, devrim ve sosyalizm türküleriyle, marşlarıyla sokakları, meydanları doldurdular.
Bu Dava Mahkeme Salonlarında değil, Sokaklarda Kazanılacak!
Bugün günlerden 18 mart 2021
Erken Kalktim bugün saat 9,00 da Stuttgart/ Stammheim Cezaevinde Baslayacak durusmaya mutlaka yetismeliydim,öylede yaptim!
TKP-ML MK SB:Newroz,zulme karşı parolamız olsun!
Newroz, başta yüz yılı aşkın bir süredir emperyalizmin “savaş tahtası” olarak kullandığı, halkları birbirine düşman edip talan-yağma-katliamdan başka bir şey getirmediği Ortadoğu olmak üzere, dünya halklarının zalimlere karşı mücadelesini simgeler. Bu simgesel ve tarihsel günü bu yıl da Ortadoğu’da başta emperyalistler ve TC faşizmi olmak üzere, bölge gericiliğinin özel olarak Kürt halkına genel olarak ise ezilen, sömürülen tüm halklara yönelik faşist saldırganlığının arttığı bir dönemde karşılıyoruz.