Cuma Nisan 11, 2025

Մենքկ՛հաղթենք! Biz Kazanacağız!(1)

’70’li yıllarda Filistin halkının mücadelesi “zafere kadar devrim”di. Birkaç sene önce Kürt halkının Kobane Direnişi’nde yükselttiği şiar“Kobane düşmedi,düşmeyecek”ti.

Ve bugün Ermeni halkı Karabağ’da (Արցախ,Artshak) varlık ile yokluk arasında yani yeni bir soykırım saldırısı ile karşı karşıya kalırken“biz kazanacağız”şiarını yükseltiyor. Tamamen haklı ve meşru temelde yürütülen ezilen halkların bu mücadelesi tüm dünyada sevgi, sempati, dayanışma ruhu ile desteklenirken, geçmişten günümüze yağma, talan ve işgalden başka hiçbir özelliği bulunmayan faşist-hegemonyacı TC rejimi ise dünya halklarının tepkisi ile teşhir ve tecrit olmuş, lanetlenir duruma gelmiştir.

Filistin-Kürt ve Ermeni halklarına karşı girişilen ve yüzyıllardır devam eden Siyonist ve soykırımcı politikalar bugün de olduğu gibi devam etmektedir. Anadolu ve Ortadoğu coğrafyasında soykırımlarla yüz yüze kalmış bu halklara reva görülen haksızlıklar, emperyalist haydutların bölgesel çıkarlarından ayrı düşünülemez. Bütün savaşların kaynağı enerji kaynaklarını ele geçirme ve tek başına sahip olma savaşıdır.

Biz kazanacağız sloganının, Karabağ’da başlayıp Ortadoğu’da, Avrupa’da ve Amerika’da milyonlarca insan tarafından kabullenilerek sahiplenilmesi, Ermeni halkının davasında haklı olmasından ileri gelmektedir.7

’den 70’e,ulusal seferberlik ilan edilerek,bir karış toprak parçasının mücadelesi yürütülürken, durumun aynı zamanda ne kadar vahim olduğunun da işaretidir. Kitleler bunun farkına varmışlardır.

Dün Batı-Ermenistan’da 1.5 milyon Ermeni soykırım ile yok edilirken, bugün var olan Ermenistan, Sovyet Devrimi’ne katılarak yok olmaktan kurtulmuştur. 1991 yılında SSCB’den koparak kendi bağımsızlığını ilan eden Ermenistan’a karşı bugün de yeni İttihatçılar, Ermeni düşmanlığı ve tahammülsüzlüğünü besleyerek yeni bir soykırım gerçekleştirme amacındadırlar. “Yeni”nin İttihatçıları AKP-MHP faşist rejimi, elinden gelse Ermenileri haritadan silmeyi hedeflemektedir. 21.yüzyılda Ermeniler yeniden soykırım tehdidiyle karşı karşıya kalmışlardır.

Azerbaycan ile Dağlık Karabağ arasında (Ermenistan)1996 yılında ilan edilen ateşkesten sonra,2016’da 4 günlük süren savaşın dışında önce Temmuz’da sonra 28 Eylül 2020’de başlayan çatışmalarla büyüyerek devam etmektedir. 14 günlük savaştan sonra Moskova’da tarafların Dışişleri Bakanları aracılığıyla imzaladıkları ateşkese rağmen savaş bütün hızıyla devam ediyor. 18 Ekim’de açıklanan yeni ateşkese rağmen çatışmalar halen sürmektedir.

Bu savaşta Dağlık KarabağErmeni halkının kim veya kimlere karşı savaştığının açıklanması ihtiyaç haline gelmiştir. Savaş, Ermenistan-Azerbaycan arasında mı oluyor? Ermenistan-Türkiye arasında mı oluyor? Yoksa Ermenistan, Azerbaycan ve TC devletine karşımı savaşıyor?

Ermeni halkı iki devlete karşı, soykırımının tamamlanmasını engellemek için varlık ile yokluk savaşı veriyor. Bunlar yetmiyormuş gibi Suriye ve Libya’dan getirilen paralı, selefi cihatçı örgütlere karşı savunma mücadelesi veriyor.

Öyle ki, 27 Eylül sabahı Karabağ’a karşı başlatılan saldırıların 28 Eylül 1920 yani yüz yıl sonra, aynı tarihe denk getirilmesinin bir anlamı olmalıdır. Çeşitli defalar Ermenistan’a kılıç zoru ile seferler düzenleyen ve bir türlü Ermenistan’ı ele geçiremeyen İttihatçıların hevesleri kursaklarında kalmıştır.

Kuzey’den Kızıl Ordu’nun gelmesiyle Ermenistan kurtarılmış, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne katılmış ve İttihatçıların ardından da Kemalistlerin “Ermenistan burada metfundur (gömülüdür)” rüyaları gerçek olmamıştır.

Kafkaslar’da savaşın sorumlusu Türkiye’dir!

Suriye, Libya, Doğu Akdeniz,  Yunanistan’dan sonra ülke içerisinde politika üretmekte yaşanan tıkanıklık, her geçen gün düşen oy oranı, işsizlik, ekonominin dibe vurması vb. sorunların üstesinden gelemeyen AKP-MHP-VP faşist rejimi, çareyi önce Ayasofya Kilisesi’nin ibadete açılmasında ve ardından Karadeniz’de “gaz bulmakta” bulmuş, böylelikle dayandığı kitle temelinin milliyetçi-muhafazakar gericiliğini kendine dayanak yapmak istemiştir.

TC rejimi bu gericiliği canlı tutabilmek amacıyla “kılıç seferleri”ni iktidarlarını sürdürebilmenin aracı olarak görmüşlerdir. Ayasofya minberinde kılıç ile yapılan gövde gösterisinden sonra Kafkaslar’da yeni bir savaşın işareti ile Ermeni halkına yönelik saldırının ve soykırımı tamamlamanın işareti verilmiştir.

Fetihçi ve işgalci rejim “Turan seferi”ni yeniden başlatabilmek, savaşın Kafkaslar’a yayılması,Türk cumhuriyetleri ile yeni bağların kurulması, Turancı ve fetihçi zihniyetin amaçları arasında olmuştur.

Bunun için karşılarında Kafkaslar’a açılan en büyük kapı olan Ermenistan engelinin aşılması gerekmektedir. Fetihçi ve işgalci rejim için Ermenistan,en büyük problem olarak görülmektedir.

Bu duvarın yıkılması yüzyıldır Osmanlı-Türk rüyası olmuştur. Bu duvarın herhangi bir şekilde yıkılması için bütün yollar denenmiştir. Son olarak Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Ermenilerine yönelik saldırısı bu yönlü ele alınmalıdır.

Mesele, Azerbaycan’ın “kaybettiği toprakları geri alması” değildir. Mesele AKP-MHP faşist rejiminin işgalci-ilhakçı saldırısıdır. Ermenilerin yeniden soykırıma tabi tutulmasıdır. Bugün yeniden soykırım tehlikesi ile karşı karşıya kalan 3 milyon Ermeni halkı, tek yürek halinde Türk ve Azeri gerici faşist rejimleri ile varlık-yokluk savaşı ile karşı karşıyadır.

Kafkaslar coğrafyasına yüzyıllardır hakim olan Rusya’nın elindeki pazarların ABD-AB emperyalizmi tarafından ele geçirilmesi mücadelesi bugünkü savaşın Kafkaslar’da çıkmasının ana sebebi olmuştur. Rusya’nın zayıf düşürülmesi, güvenlik duvarlarının yıkılması ve teslim alınması çabası kendini Karabağ Savaşı’nda da göstermektedir.

Karabağ Savaşı, ABD-Rusya arasında süregelen, pazar kavgası savaşlarından bağımsız değildir. İsrail’in güvenliği için, hedef tahtasında duran İran’ın kuşatılması için Türk-Amerikan ve İsrail çıkarları hesaplanarak savaş başlatma kararı verilmiştir. Türkiye’nin efendilerinin onayını almadan böyle bir savaşa girmesi mümkün değildir. İzin alınmıştır.

Savaş,emperyalist dalaşlardanbağımsız değildir!

Halklar bugün kendi öz yaşantıları ile kapitalizmi  gördüler. Anladılar.  Rusya’da, Belarus’ta, Azerbaycan’da, Ermenistan’da, Kırgızistan’da vb. bugün yaşanan ve iktidarları sarsan kitle gösterilerinin arka planında esas olarak bu hoşnutsuzluk ve tepki vardır.

Bu gösterilere önderlik edenlerin niteliğinden ve sınıfsal yapısından bağımsız olarak bu böyledir.

Hoşnutsuzluk ve düzene tepki olduğu için halklar sokaklara çıkmaktadır. Doğru bir önderlik yoksunluğu bu tepkileri tekrar hakim sınıfların başka kliklerinin arkasında yedeklenmesine neden olmaktadır.

Bütün cumhuriyetlerde istisnasız bütün seçimlerde muhakkak hile yapılarak seçimlerin kazanıldığı bugün ortaya çıkmıştır. Ermenistan’da da hileli seçimler yaşanmış sosyal çalkantılara sahne olmuştur. Sonuçta “Kadife Devrimi’’ ile iktidarlar alaşağı edilmiştir.

Gümrü’den (Leninagan) Yerevan’a başlayan uzun yürüyüşten sonra SerjSarkisyan iktidarını alaşağı eden NicolPaşinyan iktidara gelmiştir.

Belarus’ta, Azerbaycan’da, Kırgızistan’da,  Ukrayna’da, Gürcistan’da çatışmaların, gösterilerin bir başka sebebi iktidarı ele geçirmek isteyen ABD-AB emperyalizmi yanlıları ile Rus emperyalizmi yanlısı güçler arasındaki iktidar savaşıdır.

Ermenistan’da da iktidar çatışmaları muhakkak vardır ve her zaman var olacaktır. İktidarı kimin kazanacağı sorunu daha bitmemiştir. ABD’nin Bağdat’ta Ortadoğu’nun en büyük konsolosluk binasından sonra,Kafkaslar’da en büyük konsolosluk binasının ve binlerce çalışanının Ermenistan’da olması tesadüf değildir.

ABD emperyalizmi Ermenistan’da iktidarı değiştirmek için bütün Ermeni kurumlarına nüfuz etmekte, bu amaç için yoğun bir faaliyet içerisinde bulunmaktadır.

Ermenistan gibi ufak bir ülkede, istihbarat faaliyetleri içerisinde bulunan ABD emperyalizminin faaliyetleri Rus emperyalizminin gözünden kaçmamıştır.

N.Paşinyan hükümetinin Rus yanlısı Sarkisyan ile Koçaryan’ların tutuklanması, ABD-AB yanlısı güçlerin faaliyetlerine göz yumması elbette Rusları rahatsız etmiştir. Ama iktidara gelen N.Paşinyan ilk ziyaretini Putin’in onayını almak için Moskova’ya yapmıştır.

 (Devam edecek)

4650

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar