Cuma Şubat 28, 2025

Nubar Ozanyan’ı Anıyoruz…

Gericiliğin her türüne karşı devrimci-yurtsever mevzilerde savaşan komünist savaşçılardan biriydi… 1956 yılında Yozgat’ta fakir bir Ermeni ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Genç yaşta annesini kaybetti.

İlköğretiminden sonra İstanbul’da İbrahim Kaypakkaya’nın düşünceleriyle tanıştı ve TKP-ML’de örgütlendi.

12 Eylül 1980 Askeri Faşist Cuntası’ndan sonra Fransa’da yaşamaya başladı. Burada başta Yılmaz Güney’in savunulması olmak üzere saflarında yer aldığı örgütlenmenin pratik tüm faaliyetlerine katıldı ve örgütledi.

Partisinin çağrısı üzerine 1990’da Lübnan’daki Bekaa Vadisi’nde kurulan askeri eğitim kampına katıldı. Filistin, Ermenistan-Karabağ ve Türkiye-Kürdistanı’nda askeri alanlarda yer aldı. Daha sonra yine partisinin Irak Kürdistanı’nda kurduğu kampa katıldı.

Ardında komuta ettiği savaşçılarla birlikte Rojava’ya geçti. Rojava’da DAİŞ saldırılarına karşı verilen görkemli savaşta aktif olarak yer aldı.

Silahlı mücadelede iyice gelişen üst düzeyde becerileri vardı. Bu vasıflarını Rojava’daki savaşta da gösterdi.

Gerici güçler tarafından Rojava’ya sürülen DAİŞ çetelerine karşı ön saflarda savaştı. Bunun sonucu 14 Ağustos 2017’de Serekaniye’de ölümsüzleşti.

O Nubar Ozanyan’dı!

14 Ağustos 2017’de Serakaniye’de şehit düşen Nubar Ozanyan, Rojava topraklarına defnedildi. Onun ölümsüzlüğü sadece saflarında savaştığı Enternasyonal Özgürlük Taburu’na mal olmadı. O, Rojava halkına ve Rojava’da savaşan YPG-YPJ, DSG (Demokratik Suriye Güçleri) MLKP, DKP/BÖG, DKP/Birlik, MLSPB, TKP/Leninist, MKP ve saflarında yer aldığı TKP-ML’ye mal oldu.

Rojava halkı ve savaşan tüm hareketler tarafından en üst mertebede sahiplenildi. DAİŞ ve arkasındaki tüm gerici devletlere karşı savaşıp da ölümsüzleşen diğer siper yoldaşları gibi bir simge olarak Rojava halkınca bağırlarına basıldı.

Öyle ki enternasyonalist bir komutan olan Nubar Yoldaş Kürtlerin, Ermenilerin, Arapların, Süryanilerin, Türkmenlerin vb. milliyetlerden tüm Rojava halkının aktif katılımıyla Derik’te defnedildi.

Siyasi ve askeri vasıfları öne çıkan bir komünistti!

Nubar Ozanyan, Rojava halkına yönelik saldırılara karşı verilen haklı ve meşru savaşta aktif olarak yer aldı. Askeri olarak yetkin yapıya sahip olan Nubar Yoldaş, ön saflarda savaştı. Aynı zamanda bulunduğu karargahta yoldaşlarını ve çeşitli ülkelerden gelen savaşçıları askeri olarak eğitti.

Üstlendiği her görevi yerine getirerek onların askeri vasıflarını geliştirdi ve savaşta yer almalarında aktif rol oynadı.

Enternasyonal Özgürlük Taburu’nun askeri önderliğinde giderek öne çıktı. Yoldaşlarının sonsuz güvenini kazandı. Mütevazı ve alçakgönüllü yapısıyla yoldaşlarının ve enternasyonal savaşçıların gönlünde yer edindi.

Diğer taraftan kararlı, aktif ve disiplinli yapısıyla da savaşın normlarında ısrar ediyor ve verdiği askeri eğitimle yoldaşlarını savaşın bu ilkeleriyle donatıyordu. Çetelerin saldırılarına karşı en önde savaşarak tüm yoldaşlarına ve enternasyonal savaşçılara verdiği güven ve kararlılıkla önderlik etti.

Çetelere karşı verilen savaşta ciddi darbeler vurdu. Onların saldırılarının püskürtülmesinde de aktif yer aldı.

Öyle ki Nubar Ozanyan’ın bu vasıfları savaşçıların ve halkın dilinden düşmez oldu. Ve onların bağrında ve zihninde bir daha çıkmamak üzere yerini aldı.

Nubar Ozanyan denildiği zaman onu tanıyanların anlatımında bu açık bir şekilde görülür…

Nubar Ozanyan’ın askeri eğitimde donattığı yoldaşları ve enternasyonal savaşçılar güvenle cepheye gitmiş ve çetelere karşı savaşta mevzilerde yerlerini almışlardır. Yoldaşlarının ona olan güveni arttıkça daha aktif ve daha ön saflarda savaşmışlardır.

Askeri eğitimle birlikte diğer yoldaşlarıyla beraber siyasi eğitime de önem verdi. Siyasi eğitimin verilen savaştaki rolü ve gerekliliğini hep vurguladı. Yoldaşlarıyla birlikte kolektif siyasi çalışmaların yürütülmesinde ısrar etti.

Savaşa kumanda eden siyasi çizginin önemini vurguladı ve bu anlayışta ısrar etti. Daha açık bir deyimle “Teori olmadan pratik, pratik olmadan teori olmaz” perspektifini hayata geçirdi. Ve ısrar ettiği bu ilkeyi pratikte giderek daha etkin kıldı.

İşte Nubar Ozanyan böylesi bir mücadele içerisinde yer almıştır.

Ölümsüzleştikten sonra onun defnedildiği an konuşan mücadele yoldaşı Arnos Andok onun “gösterişsiz enternasyonal bir komutan olduğuna” vurgu yaptıktan sonra konuşmasını şöyle sürdürmüştü:

“O sadece soykırıma uğramış, kar taneleri gibi parçalanmış bir halkın özgürlüğü ve kurtuluşu için savaşmadı. Ezilen tüm yoksul halklar için de büyük bir fedakarlık ve cesaretle savaştı. Ezilen halkları kendi halkı gibi sevdi. Onların özgürlük talebini devrimci görevi olarak kabul etti. Bu yüzden Filistin’de, Kürdistan’da, Ermenistan’da savaşmakta bir an olsun tereddüt etmedi… Ararat ne kadar yüce ve heybetliyse komutan Nubar Ozanyan da o kadar büyük bir heybet ve yücelikle halkların özgürlük kavgasına katılmıştır.”

Nubar Ozanyan mücadelesiyle, kararlılığıyla ve yarattığı özgüvenle bulunduğu alanda bir simge olmuştur. O, uğruna verdiği mücadelenin eninde sonunda hedefe ulaşacağına inanıyordu. Bu inancına kumanda eden ideolojik-politik hattın bir gün mutlaka zaferi kazanacağından emindi.

Bu tarihsel materyalizmin yasasıydı. Ona gücünü veren bu inançtı.  Nitekim partisine iç saldırıya karşı da dik duruşu ve mücadelesi onun MLM bilimini kavrayışının ürünüydü. Nitekim partisinin yaptığı 1. Kongre “Partili kimliğin özü ve özeti” olarak Nubar Ozanyan’a adanmıştır!

Nubar Ozanyan’ın bıraktığı mevzi yoldaşları tarafından devralınır…

Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinden sonra eksikliği hissedilmiştir. Ama ondan devralınan mücadele kararla ve ısrarla sürdürülmüştür.

Emperyalistler, çeteler, bölge devletlerinin azgın saldırıları karşısında Rojava boyun eğmemiştir. Proletaryanın öncü müfrezesi de bu saldırılar karşısında aktif olarak yer almıştır. Verilen bu mücadelede enternasyonal taburun yanında yeni bir mevzi de oluşturulmuştur.

Nubar Ozanyan’ın anısına oluşturulan tabur karar ve inançla hareket edildiğinde her türlü sorunun, zorluğun ve saldırının üstesinden gelinebileceğinin göstergesidir.

Nubar Ozanyan bu ideolojik donanımla ve enternasyonal ruhla mücadele vermiştir. Ölümsüzleşmiştir ama verdiği mücadele ve yarattığı mevzi, yoldaşları tarafından devralınmıştır. Onun yoldaşlarına bıraktığı mevzi ve mücadelenin hacmi daha da genişlemiş ve daha etkin bir yapı oluşmuştur. Bu vesileyle oluşturulan Şehit Nubar Ozanyan Taburu karar ve inancın bir göstergesidir.

Bu taburun yaratılmasında ve bölgedeki Ermeni halkının sahiplenmesinde Nubar Ozanyan’ın yadsınamaz emeği ve etkisi vardır. Bu mevziyi yoldaşlarına devreden Nubar Ozanyan Rojava’nın Derik topraklarında defnedilirken yoldaşı Arnos Andok’un son sözlerinde belleklere kazıdığı Nubar Ozanyan’dır:

“Hakiki devrimcilik ‘nasıl yapılır’ın vazgeçilmez örnek ismi oldu. Yaprakları yeşerten yağmur gibi yağdı çöle dönmüş yoksul toprakların üzerine. Bilmenin, istemenin yetmediğini harekete geçerek yapmanın devrimciliğini bizlere öğretti. Anlaşılmanın değil anlamanın yolunu seçerek bütün ruhuyla ve tükenmez devrimci coşkusuyla devrime katıldı. Onun olduğu her yerde ölüm değil yaşam, kölelik değil özgürlük var oldu. Her zaman zirvelerde uçmayı başaran komutan Nubar Ozanyan yoldaş onurumuzdur. Onun yaşamı, duruşu ve pratiği öğretimizdir.

Bu vesileyle Nubar Ozanyan’ı bir kez daha anıyoruz! Mücadelesi devrimci mücadelede rehber olsun!

6441

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

Sayfalar