Pazartesi Mart 31, 2025

Sen susuyorsun çünkü...

Seni Cizre, Silopi, Nusaybin, Diyarbakır Sur, Şırnak ve Dargeçit halkıyla empati kurmaya çağırmayacağım. Çünkü sen ölmüşsün. Bu düzen sana makam ve rahat bir hayat vererek ruhunu esir almış, öldürmüş seni. Ölmüş bir ruh gömüldüğü mezarda dışarıdaki seslere sağırdır.

Sevgili okur, bu sözlerim sana değil, siyasetçileredir.

Bu gece içime taş gibi oturan bir utanç ve suçluluk duygusuyla Silopi'li bir tanıdığımı aradım. Söze nasıl başlayacağımı bilemez bir telaşla, 'Durumunuz nasıl?' diye sordum.  Yorgun, yaralı bir sesle, "Vallah perişanız, "dedi. Evinin güvende olup olmadığını merak ettiğimi söyledim. "Evim savaşın tam ortasında, top atışlarından başımızı dışarı çıkaramıyoruz, "dedi. Ne diyeceğimi bilemedim, aramıza giren tedirgin bir sessizlikten sonra bana telefonda silah seslerini dinletti.

Toplar vahşi gümbürtülerle kim bilir hangi binanın alnında patlarken, makineli tüfekler takırdayarak meçhul hedeflere hışım gibi mermi yağdırıyorlardı. Silah sesleriyle sarsılarak telefonun başında donup kaldım. Nefesimi tutmuş, geceyi cehenneme çeviren patlamaları dinliyordum. İçimde uğuldayan bir çırpınmayla Silopi'ye gitmek istediğimi söyledim. "Gelirsen misafirimiz olursun; ama yardım için geleceksen boşuna gelme, " dedi.

Geceyi kalbimde yıldırımlar gibi patlayan o top atışları ve makineli tüfek takırtılarıyla isyanla dolarak geçirdim.

Telefonda dinlediğim sesler ölümün hoyrat sesiydi,  devletin şoför koltuğuna oturan AKP'nin halka karşı ilân ettiği savaşın sesi…  

Ey mikrofon gerillası siyasetçi, AKP savaş ilân ederken, peki sen neden alternatif olarak halkın önüne geçip ÖZGÜRLÜK ÇAĞRISI yapmıyorsun? Neden bu düzenle bir türlü restleşmiyorsun, neden?! Bu savaş ilânını neden bir devrim fırsatına dönüştürmüyorsun? Neden devletin savaş çarkını durduracak projeler oluşturmuyorsun?

Ey kürsü kahramanı siyasetçi, devlet seni iyi tanıyor ve senin neyi yapmayacağını çok iyi biliyor. Şehirleri yakıp yıkma ve katliam yapma cesaretini aslında senden alıyor. Yoksa Tayyip Erdoğan bu savaş ilânının kendi iktidarının sonu olduğunu bilse böyle kanlı bir yola girer miydi?

Ey demagog siyasetçi, neden susuyorsun? Susuyorsun çünkü… Beslendiğin bu düzenin ölümcül yaralar almasını istemiyorsun, çünkü bu düzenle esastan bir çelişkin yok. Kaçak güreşerek bu düzenle boğuşmayı gençlere bırakıyorsun.  Böylece kan dökülerek açılacak meydanlara şatafatlı kürsüler kurup özgürlük nutukları atmayı hesaplıyorsun.

Süslü sözlerle hendekleri savunan gençleri kutluyorsun. Bak, o hendeklerin ardında boy boy gençler ölüyor! Direnişe çağırdığın o gençler başlarına yağdırılan bombalarla paramparça edilerek öldürülürken, peki sen neredesin ey siyasetçi? Madem o gençleri hendeklerde direnmeye çağırıyorsun, neden sen de orada değilsin? O hendeklerde can veren gençlerden biri senin çocuğun olsaydı, acaba yine böyle rahat nutuk atar mıydın? Tayyip Erdoğan şehit edebiyatıyla yoksulun asker çocuğunu savaşa gönderirken, oğlu Bilâl para denizinde saltanat hayatı sürüyor. Direniş çağrısı yapıp kenara çekilen sen ey siyasetçi, bu konuda Tayyip Erdoğan'la farkın ne, onu söyle!

Nedense her direniş çağrın mutlaka ölümle sonuçlanıyor, ama sen ortada yoksun.

Gel bize bir iyilik yap ve halkın bu düzene karşı gelişmiş olan haklı tepkisini düzenin kokuşmuş bataklıklarında çürütmekten vazgeç.  Dizginleri kastığın artık yeter!

Bak, şehirler katlediliyor; insanlar ölüyor, gençler, kadınlar, çocuklar kurşunlanıyor. Bu ölüm filmini sonlandıracak bir projen var mı?

            Yoksa, peki bu sahnede işin ne? alinakmahmut@hotmail.com

65713

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

“Sosyalizm Ve İslâm” Tartışmalarında Önemli Bir Kaynak: Bolşevik Devrimi Ve Din

Köktendinciliğin çeşitli versiyonlarının, bu arada Siyasal İslâm’ın 20. yüzyıl sonlarında yükselişe geçişi, tarihi tek yönlü ve durmaksızın ilerleyen bir devinim olarak algılamaya alışkın zihinlerde, kabul etmeli ki, derin bir kafa karışıklığı ve kavram kargaşasına yol açtı.

Azeri ve Ermeni emekçileri ve yoksulları dosttur!

"Pazar günü çatışmaların başlamasıyla birlikte Ermenistan sıkıyönetim ve seferberlik ilan etti. Azerbaycan'ın Ermeni halkına savaş ilan ettiğini belirterek Ermenistan ve Azerbaycan'ın büyük bir savaşın eşiğinde olduğunu ifade etti"

 

1917 yılında Rusya’da Lenin’in önderliğinde gerçekleştirilen Sosyalist Ekim Devrimi’yle Rusya bir halklar hapishanesinden halkların özgürce yaşadığı, ezilen bağımlı ulusların kölelik zincirlerini paramparça ederek kendi kaderini tayin etme haklarını elde ettikleri bir sisteme kavuştular.

TKP-ML MK SB Üyesiyle Röportaj:Mücadele etmekten başka çıkış yolumuz savaşmaktan başka kurtuluş yolumuz bulunmamaktadır ! (2)

– Kongrenizin en önemli kararlarından biri de KKB’nin oluşumu idi. KKB’ye kadar gelen süreci ve bugün kadın özgürlük mücadelesinde partinizin duruşunu özetler misiniz?

Hangi İhtiyacın Ürünüdür Komünistleri Etnik Kökenleri Üzerinden Tanıma Gayretleri!

Nubar Ozanyan (mahlas), Serdar Can`ı anma vesilesiyle kaleme aldığı yazısında, sonderece çarpıcı ve  karakteristik olan şu ifadeleri kullanıyor:

Siyasette Çocukluk, Gençlik ve Olgunlaşmak (1)

Her olgu ya da nesnenin bir doğuş, gelişme ve büyüyüp olgunlaşarak yok olup sönümlenme süreci vardır.

Bu yasa, doğa ve toplum hayatında olduğu gibi toplumsal hareketlerin de gelişim seyrinde işleyen bir yasadır. Bu yasayı görmezden gelenlerin, üstünden atlayanların, yaşamda var etmek istedikleri amaçlara ulaşma imkânı bulamadıklarına hep beraber onlarca kez tanıklık etmişizdir.

Coğrafyamızdaki sınıf mücadelesi tarihi de diğer coğrafyaların sınıf mücadeleleri tarihleri gibi bu doğal gelişme seyrini izleyerek bugünlere gelmiştir.

Devrimci mücadeleyi birlikte yükseltelim

AKP-MHP iktidarı, topluma yaşattığı ağır sorunların, içerde ve dışarda yaşadığı hezimetin iç politikada tartışılmasını istememektedir.

AB ülkeleri ve ABD’nin sıkıştırmaları sonucu Oruç Reis araştırma gemisi ve ona eşlik eden savaş gemileri Antalya açıklarında demirledi.

NATO’nun bastırmasıyla Doğu Akdeniz’deki sorunların müzakereler yoluyla çözülebilmesi için Türkiye’nin Yunanistan’la müzakere masasına oturacağı duyuruldu…

Aslolan Kitlelerin Devrimci Kalkışmasıdır

Faşist Türk devleti, ekonomik krizi derinleştikçe daha fazla saldırganlaşıyor. Son olarak HDP’e ve ilerici aydınlara karşı yapılan toplu tutuklamalar, saldırganlık sınırının burada bitmediğini ve bitmeyeceğini göstermektedir. Faşist iktidardan saldırganlıkta,  duraklama beklemek ya da burjuva demokrasisinin olası “yumuşaklığını” beklemek, siyasi körlükten öte, burjuva muhalefetin kitleleri oyalama ve faşist devlet yönetimine payanda etme taktiğidir.

Güzel Ana, Serdar Can ve Nubar Ozanyan; Üç mücadele abidesi…

Güzel Ana’nın ölümsüzlüğünün 3. yılını geride bıraktık. Serdar Can’ı, Nubar Ozanyan’ı da uğurlayalı 3 yıl geçti.

Güzel Ana’yı bir tarafım daha dün gibi hatırlar, burada oluşunu,  kapıdan bir tebessümle girişini…

Bir tarafım özlemden, hasretten olsa belki kabullenmez, bir tarafım yıllar geçmiş gibi hissetmekte…

Serdar Can için de geçerli bu duygum. Sanki uzun bir işi var da, halledince geri gelecekmiş gibi. Çok az tanıma fırsatı buldum ben Serdar Can’ı, keşke uzun uzun sohbet etme fırsatım olsaydı.

TKP-ML MK SB Üyesiyle Röportaj:Mücadele etmekten başka çıkış yolumuz savaşmaktan başka kurtuluş yolumuz bulunmamaktadır ! (1)

– Merhabalar, öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– Çevani Başe, TKP-ML Merkez Komite Siyasi Büro üyesiyim. Adım Özgür Aren.

– Geçtiğimiz yıl 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Kongrenize nasıl bir ortamda hazırlık yaptınız hem Parti gündemleriniz açısından hem de ülkenizdeki durum açısından?

Dünyada Artan Savaş Etmenleri Ve Bu Eksende Sürecin Ana Taktiği:

Emperyalist- kapitalist sitemin bir türlü aşamadığı, uzunca bir süreden beridir yaşaya geldiği ekonomik krizler dalgası , tırmanır bir ivmeyle , emperyalist savaş etmenlerini giderek yükseltmektedir.
Öyleki, adeta 3. bir dünya savaşının ön hazırlıkları ve alan tutma gayretleri ile, son bir kaç yıldan beridir  "bölgesel savaşlar" biçiminde , fiili bir savaş durumu yaşanmaktadır.

Kendine Güven, Kolektife Güven; Geleceği Kazan!

“Güven” kavramı, sınıf mücadelesi yürüten politik özneler açısından her dönem tartışılan bir kavram olagelmiştir.

Sınıf mücadelesinin, inişli-çıkışlı, yenilgi ve yengilerle; atılım ve geri çekilmelerle dolu gerçekliği söz konusu kavramın politik özneler açısından yaşamda karşılığını doğrudan etkilemiştir/etkileyecektir. Devrimin kitlelerin eseri olacağına inananlar açısından “güven” kavramı aynı zamanda ideolojik-politik temelde, bilimsel bir zemin üzerinden beslenir ve şekil alır.

Sayfalar