“Sosyal şovenizme karşı enternasyonalizmin savaşçısı oldu”(Ziya Ulusoy)
ABD emperyalizminin bölgedeki işgalleri ve savaşları, gerici iç savaşları üreterek, bölge gerici devletlerinin milliyetçi ve dinsel savaşlarını destekleyerek, bölgeyi bitmeyecek savaşlara mahkum etti.
Bu, aynı zamanda Arap ve diğer halkların ayaklanmalarını, her türden gerici savaşlar girdabı içinde boğma stratejisiydi.
Kapitalist emperyalizm, krizi sürdükçe, bu gerici savaşları sürdüreceğini ve yeniden paylaşımın felaketini de tırmandıracağını gösteriyor.
Rojava Devrimi, gerici savaşlar yıkımına ve karanlığına karşı halkların umut ışığı oldu.
Rojava Devrimi’nin ışık saçan özelliklerinden biri ulus ve inanç farkı gözetmeksizin halkları özgürlük içinde birleştirebilmesidir. Bu özelliğiyle enternasyonalist dayanışmayı kendisine çekebildi. Gerici boğazlaşmalar girdabından çıkış umudu oldu.
Nubar OZANYAN enternasyonalist savaşçı olarak bu umudun temsilcisidir.
Nubar yoldaş, soykırıma uğratılan Ermeni halkımızdandı. Ermeni halkının soykırıma uğratıldığı topraklarda doğup büyüdü. Ermeni halkının acılarını öğrenerek büyüdü. Soykırımın yaratttığı travmayı yaşadı, şovenizmin Ermeni halkımıza sürdürdüğü düşmanlığın davranışlarına her gün maruz kaldı.
Bu ağır koşullara rağmen, Türk ırkçılığının etkisindeki Türk halkının kurtuluş mücadelesine katılmak çok zor olan birşey, yüce bir duygudur. Nubar çok zor olanı gerçekleştirdi, bu soylu enternasyonalist duyguyu ve onu yaratan komünizmi benimsedi.
Nubar yoldaşın mücadele süreci, 1970’li yılların başında onlara önderlik eden Orhan BAKIR’ın öncülüğüdeki devrimci Ermeni gençlik grubunun kolektif mücadelesiydi. Bu grupta yeralanlar, Orhan Bakır yoldaşın önderliğinde başladıkları devrimci mücadelede Orhan, Hayrabet, Nubar, Manuel’i şehit vererek, bazıları önemli süreçlerde bazıları ise tüm süreçler boyunca devrimci mücadelede yerlerini aldılar. Hrant da bu grupla başladığı devrimci mücadelesini sonraki süreçte antifaşist bir güvercin olarak sürdürürken, devletin ve ırkçıların kontrgerilla cinayetiyle yaşamını yitirdi. Ermeniler için barış güvercini olmak bile katledilmekten kurtulmaya yetmedi.
Ermeni şehit yoldaşları ancak daha dar devrimci çevreler anabildi. Türk halkının geniş kesimi bu duyguya hep uzak kaldı. Kürt halkı ise ancak ulusal özgürlük mücadelesini yükseltebildiği süreçte bilinç ve duygu değişimi yaşayabildi.
Hrant’ın uğurlanışı, bir dönüm noktasıydı. Ermeni barış mücadelecisine sahiplenen vicdani isyandı. Aynı zamanda ırkçı faşizme karşı “Hepimiz Ermeniyiz” şiarıyla yüzbinlerin siyasi meydan okumasıydı. Böyle olduğu için de burjuva ırkçı devlet, Perinçek’ten Erdoğan’a ve Bahçeli’ye, hatta ırkçılığın sonradan görmesi HKP’ye kadar geniş çevreler, yeniden Ermeni düşmanlığını tırmandırdılar. Hrant’ın katline MİT’den Erdoğan’ın valisi Güler’e, Gülenci polis şeflerine uzanan katiller zinciri katılmıştı. Irkçılığa karşı başlayan “tehlikeyi”, bütün ırkçılar birleşerek ortadan kaldırmaya çalıştılar.
Nubar yoldaş bütün bu süreçlerin tümünde, Orhan yoldaşın başlattığı devrimci yürüyüşü hayatının son anlarına değin enternasyonalist duygu ve komünizme inancın savaşçısı olarak yeraldı. Yalnızca son nefesine kadar mücadeleyi sürdürmekle kalmadı. Filistin’den Dersim’e ve Rojava’ya değin devrimci savaşçıydı.
Sürecin değişik kritik dönemeçlerinde devrimcilerin değişik kuşakları öncü kahramanlıklarla dünü bugüne bugünü yarına bağladılar. Kimi zaman işkencelerde, kimi zaman zindan direnişleri ve ölüm oruçlarında, kimi zaman darağaçlarında, kimi zaman da devrimci savaşçı olarak... Nubar, sessiz, gösterisiz ve hesapsız, yoklukları takmayan devrimci savaşçı ve komutan oldu, birleşik devrimin enternasyonalist öncü kahramanları içinde yeraldı.
Nubar yoldaş, Rojava Devrimi’ne ilişkin tartışmalarda da tereddütsüz enternasyonalist görüş ve tavrıyla bütün devrimcilere, bizlere, yürümemiz gereken yolu gösterdi. Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) içinde ve Rojava Devrimi’nde ısrar etti. Rojava Devrimi’ni küçümseten ve Kürt Özgürlük Hareketi’yle ittifaktan uzak duran inceltilmiş sosyal şovenizme karşı birleşik devrimin ve enternasyonalizmin savaşçısı ve komutanı oldu.
Nubar yoldaşı, Rojava Devrimi’nin enternasyonalist kahramanlarını, komünizm mücadelesini ve proleter enternasyonalizmini yükselterek daima yaşatacağız. Bu onlara ilişkin yeminimiz olsun!
Ziya Ulusoy
Son Haberler
Sayfalar
Siyonizm,anti-semitizm ve bir "Mugalata"üzerine
“Kişi ancak kalbiyle görür.Göz hiçbir şeyin özünü göremez.
Yıl 1975 ya da 1976 olmalı; Paris’te bir grup Türkiyeli devrimci öğrenciyiz. Aklımız ve yüreğimiz, bir yanıyla yükselen devrimci hareketin devlet destekli faşist çeteler eliyle kırılmaya çalışıldığı memlekette; bir yanıyla da hem yaşadığımız ülkedeki devrimci mücadelelerin içinde yer almaya, hem de Türkiye’deki devrimci/sosyalist hareketle dayanışma sağlamaya çabalıyoruz. Türkiyeli işçileri Fransız emek hareketi içerisinde örgütlemeye çalışıyoruz, örneğin.
TKP/ML TİKKO: “Kobanê Direnişi, Direnişimizdir”
TKP/ML TİKKO savaşçısı Agit Cem, İbrahim Kaypakkaya'nın ardılları olarak üstlerine düşeni,Kobanê'de yerine getirdiklerini ifade etti. Cem, "Önümüzde duran enternasyonal bir görev olarak hem Türkiyeli devrimcilere hem de diğer uluslardan demokratik çevrelere, Kobanê direnişinde yerlerini alma çağrısında bulunuyoruz. Artık 'Kürt halkının mücadelesini destekliyoruz' demek yetmez. Gün halkların ortak mücadelesi için pratik adım atma günüdür" dedi.
Çözüm Sürecini Yüzdük Kuyruğa Geldik- D. Ali Küçük
Kurbanın derisi yüzüldü, kuyruğuna geldik. Hani “dananın kuyruğu kopacak” diyorlar ya onun gibi bir şey.
İmralı heyeti(Barış-Çözüm-Süreç-müzakere heyeti vb ne derseniz deyin) Bu hafta Kandile gidemedi, ertelediler.
Gerekçelerini de şöyle sıraladılar:
“"Akdoğan ile görüşemedik, ondan"
Darbeye hazır mıyız?
La benim fikrim avrat bir teşti ekmek pişirmeye razı olsa da ailemizin tüm yaşantısı çağdaş kölelikte / patronlarda / kurtulsa diye çalışırken bu Marmaranın sömürgeciliğe entegre olmuş iş kollarında patronların yaşam mücadelesine karşı işçilerin patronlarla kurduğu duygusal bağ beni baya etkiledi ya.
Neyse aman zaten gündemimizde lenizmle, maozmi tarih sahnesinde ortaya çıkaran işçilerin koşullarındaki farklılıklar da değil.
Gündemimiz darbeye hazır mıyız ?
Aslında:
Gündeme göre de uçuk bir konu.
İnsanlığa ve geleceğe açık mektup! H.GÜRER
H. Kılıç’ın Tehdidi ve Seçimin İşaret Fişeği!
“Seçim dönemleri yaklaştıkça, Ankara’da ‘Ali Cengiz oyunları’ da başlar” Bu sözler hükümetin medya temsilcilerinden Abdülkadir Selvi’ye ait. Pek de yanlış bir tespit değil. Türk egemen sınıfları arasındaki “Ali Cengiz oyunları”, pusular, operasyonlar, boğazlaşmalar aslında hiç eksik olmaz. Ama seçim atmosferine girildiğinde bu durum dozu artarak gerçekleşir. Türkiye’de seçimler, Aziz Nesin’in “Zübük” hikâyesine taş çıkaracak “zenginlik”lere sahne olur. Şimdilik 2015 Haziran’ında yapılması planlanan genel seçimlerin de bu iklimden farklı yaşanmaması için tek bir neden yok.
Diktatörün Sarayındaki Paçoz Çariçe-Galip Munzam
Birkaç sene evvel –sanıyorum 2011 yılında– memlekette paçozluk ve onunla alakalı olarak paçozlaşma kavramları tartışılmaya başlandı.
Daha Neyi Bekliyoruz?
Yazıya ülkedeki tüm demokrasi güçlerini, toplumsal dinamikleri, siyasal yapı ve kurumları, dostlarımızı, canlarımızı, Zorunlu Din Dersine karşı başlatılan ve önemli bir hak alma mücadelesi olan “Oturma Eylemleriyle” dayanışmaya davetle başlayayım..
Demokrasi mücadelesinde bazen bir çığlık, bazen sessiz bir duruş, ya da bir oturma eylemi, Plaza De Mayo Anneleri ile Cumartesi Annelerinin Oturma Eylemlerinde olduğu gibi çığ misali büyüyerek tüm ülkeye, hatta başka ülke ve kıtalara da ulaşabiliyor.
Faşizme Taş Atmak İyidir
“DEMİR LEYDİ” DENİLEN BİR “MILK SNATCHER/ SÜT HIRSIZI”… [*]
“Torbada ne varsa,çorbada da o vardır.”[1]
İngiltere’nin ilk ve tek kadın Başbakanı Barones Margaret Thatcher 8 Nisan 2013’de geçirdiği felç sonrası 87 yaşında öldü. 11 Nisan 2013 tarihli ‘The Independent’in haberine göre ölümünün ardından ilk 3 saatte internete girenlerin yüzde 92’si, hayatlarını perişan ettiği kömür madencilerinin çocuklarıydı…
SOSYAL BİLİMLER: BİR ŞEY YAPMALI![*]
“Etik açıdan toplum bilimleri insanlığa hizmet etmeli;ancak sınıflar, etnik gruplar, uluslar vb.arasındaki çelişkilerle dolu bir dünyada,herkesin çıkarlarına hizmet etmek olanaksız gözükmektedir.Ezilenlerle ezenlerin dolayımsız çıkarları arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsak, sorumluluğumuz ilk elde ve öncelikle birincileredir: çünkü özel yetkinliğimiz bu alandadır.”[1]
Şu satırlara göz atar mısınız?