Perşembe Şubat 27, 2025

Terörden ne anlıyoruz?

Terör amacı olmayan, hedefi belirsiz kör kurşun misali sivil toplumlara yapılan toplu katliam saldırılarıdır. Çoğunlukla sermaye gurupları tarafından finanse edilirler. Örgütlenmesini, eğitilmesini, silah ve mühimmat teminini sermaye devletleri yaparlar. Yeri ve zamanı geldiğinde bu devletler tarafından harekete geçirilip toplu katliamlara imza atarlar. Bu tür eylemler karşı devrimci eylemlerdir. Emperyalist lojistik desteğe sahiptirler. Faşist karakterli örgütlerin asıl amacı ezilen halkları korkutmak, korku toplumu yaratarak kendilerine koşulsuz biat etmelerini, modern köle olmalarını istemektedir.

Bugüne kadar sosyalistlerden, devrimcilerden böylesine amaçsız ve hedefsiz eylemler yapıldığı görülmemiş veya çok nadir görülmüştür. Bazı devrimci örgütlerin yaptıkları yanlış karşı devrimci eylemlere şiddetle karşı çıkılmış, teşhir edilmiş, kınanmıştır. Devrimci örgütlerde de bu türden hedefi ve amacı olmayan karşı devrimci eylemler zaman -zaman gerçekleştirilmiş, toplum tarafından kabul görmediği gibi ret edilmiştir.

Şunu açık ve net söylemeliyim ki, intihar eylemleri, savaş kurallarını hiçe sayan hedefi belirsiz, yer zaman hesaba katmaksızın yapılan bütün eylem biçimleri yanlıştır, kabul edilemezdir. Devrimcilerle, komünistlerle karşı devrimci faşistleri ve devletleri birbirinden ayıran en temel olmazsa olmaz kalın çizgi budur. Devrimciler, komünistler halkın çıkarlarını savunur, halka yapılan zulme karşı halkı korur, ona zarar gelmemesi için ölümüne direnir. Ayrıca şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; özellikle de komünistler halkın çıkarlarını, canını, malını korumada, en ufak zarar vermemede daha da hassas ve temkinlidir. Yaptıkları hangi tür eylem biçimi olursa olsun, eylemin amacı ve hedefi açıktır, nettir. Halk için, ezilenler için, sivil toplum için en ufak bir risk taşımayı dahi dikkate alarak ince elenir sık dokunur. Bu değerlendirmeler sonucu eylemin getirisi- götürüsü hesaba katılarak karar verirler. Eğer ki halkın çıkarına, malına, canına en ufak bir zarar gelecekse bu eylem benimsenmez, yapılmaz. Halk için yola çıkanların halka zarar vermeleri kabul edilemez, benimsenemez, asla hoş görülemez.

 Tamda bu noktadan hareketle her nerede olursa olsun, kim veya kimler tarafından yapılırsa yapılsın bu tür eylemler karşı devrimci eylemlerdir. Denir ki ,'kurşun adres tanımaz' ,bu yanlış bir tanımlamadır. Eğer ki, hedef doğru belirlenir, eylemin amacı doğru tespit edilirse, halk ve sivil toplumdan uzak, direkt hedefe yönelirse eylem doğrudan amacına ulaşmıştır. Topluma ve halka en az etki yapma riskleri de hesaplanmış olacaktır. Doğru eylemin amacı, hedefi olur, direkt savaş kurallarına uygun hareket eder, savaş suçu işlemekten, sivil topluma zarar vermekten özellikle kaçınılır.

Bu kuralları çiğneyenler, uymayanlar emperyalist devletler, faşizmle yönetilen Türkiye gibi ülkeler ve onların örgütleyip organize ettiği Kontrgerilla, IŞID; EL NUSRA; FETİH ORDUSU vb. faşist piyon örgütlerdir. Amaçları toplumları kaos ortamına çekmek, korku toplumu yaratmak, emperyalist küresel sermayenin çıkarlarını garanti altına almaktır.

Sonuç olarak; Brüksel’deki patlayan bombayla, Ankara’da, İstanbul’da patlayan bombalar arasında özde bir fark yoktur. Kimler tarafından, niçin ve hangi sebeple yapılırsa yapılsın, yapılsın eylemler karşı devrimci eylemlerdir. Halkımıza, devrime, devrimcilere, sosyalist ve komünistlere zarar veren eylemlerdir. Bizi karşı devrimcilerden, faşistlerden ve onların sermaye devletlerinden ayıran en büyük erdem şudur: Her şart ve koşulda  -sonuçta ölüm de- olsa asla halka zarar vermemek, halkın çıkarlarını, yaşam hakkını her şeyin üstünde tutmaktır. Hasan Aksu 22-3 -2016

46305

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Son Haberler

Sayfalar

Terörden ne anlıyoruz?

Ya Özgürlük Mücadelesinden Yanasınız ya da Değilsiniz

Türk egemen sınıfları, Cumhuriyetin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken ikinci yüz yılı için de nutuk atmaya başladılar. Halkımızın deyimiyle perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Nitekim ilk yüzyılı işçilere, emekçilere, devrimcilere, komünistlere, ezilen ulus ve azınlık milliyetlere, kadınlara, LGBTİ+lara, inanç gruplarına zulmetmekle geçen bir yüzyıldır. Bu baskıcı, asimilasyoncu, ırkçı, cinsiyetçi, tekçi ve emperyalizm uşağı sömürü-soygun düzeni, Kemalist cumhuriyetin ikinci yüzyılı da birinci yüz yılını izleyecektir.

Katliamlar Cumhuriyeti

13 Kasım'da, İstanbul'un en kalabalık caddesinde yapılan bombalı saldırı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir kere daha katliamlar cumhuriyeti olduğunun acı bir kanıtı oldu.

Çamur at…[ismail cem özkan]

Kasım ayını soğuk bir gününde kalabalığın henüz tam yoğunlaşmadığı bir saatte İstiklal Caddesi'nde bir katliam yaşandı. Banka konan bir bomba patladı ya da patlatıldı ve 6 masum, hiçbir şeyden haberi olmayan insan öldürüldü…

Ateş düştüğü yeri yakar ve acısını kelebek kanadı gibi evrene yayar, fakat küresel evrenimizde o kadar çok acı yaşanıyor ki, eskisi gibi haber dahi olmuyor… Yaşanan olay ajans bülteninde geçen birkaç satıra dönüştü… Acılar, düşen ateş ve yok olan hayaller…

BORAN için – İmera Fera Yeşilgöz

Herkes olması gerektiği yerde mücadele görevini, parti görevini yerine getirmekteyken, yani her şey olması gerektiği gibiyken gelen her not kalp atışlarımızı hızlandırır. Her şeyden evvel “bir şey mi oldu?” kaygısı hissedilir.

Bir TİKKO savaşçısı:“Devrimci mücadeleye katılma tercihimin bir geçmişi var!”

Avrupa metropolünden gelen bir devrimci olarak, kapitalizmin “vahşetinin kalbinde” yaşarız. Hepimizin hayatı, değerlendirme mantığına göre yapılandırılıyor. İster klasik sömürü ilişkileri ve işgücünün yabancılaştırılması olsun, ister ayrıştırma ve izolasyona dönük eğilimler ya da sosyal yaşamda kendi kendimize olan yabancılaşma olsun; sürekli akan bir damlanın taşı oyduğu gibi insan, kapitalist merkezlerde sürekli kapitalist ideolojinin ekonomik, sosyal ve teknolojik saldırılarına maruz kalıyor.

Kaypakkaya’nın Yoldaşı Olmak! (OKUR POSTASI)

Bazen bulunduğumuz yerlerin, taşıdıkları değeri istemesek de göz ardı edebiliyoruz. Benim Partizan’la tanışmam yılları alıyor ama aktif olmam 3 seneyi buluyor. Birçok insandan şunu duyardım İbo’nun kültüründen gelenler sağlam olur. O kültürü almışsan uzakta da olsa onu yaşatmaya çalışırsın. O bağlılık hiç bitmez.

CHP'NİN İHANETLERİ /Mehmet Emin Gündoğdu

 


   Bu yazının amacı kısa bir CHP değerlendirmesi yaparak, bu partinin izlediği politik hattı ortaya çıkarmak ve okuyucuya bir fikir vermek. Çünkü bu parti tarihi boyunca hep mevcut düzenin koruyucusu olmuştur. Düzen ne zaman tıkansa CHP yardıma koşar. En son marifeti unutulmuş bir konuyu yani türbanı gündeme getirerek Erdoğan hükümetine koz vermiştir.

Mersin Eylemi: Savaşın Dayanılmaz Ağırlığı – Emir Arda

26 Eylül günü, Mersin Mezitli’de ki Tece polisevine yapılan eylemin üzerinden ortalama bir hafta geçti. Eylem, yapıldığı günden itibaren, ak koyun ile kara koyunu ayrıştıran bir işleve sahip oldu açıkçası. İki kadın devrimcinin fedai eylemi, siyasal alanın tam ortasına, onu ikiye bölen bir çizgi çekti… Bu yazı eylemin hemen ertesinde kaleme alınabilirdi. Ancak hem HPG’nin açıklamasını beklemek daha doğruydu, hem devletin vereceği refleksi ve eylemin sonuçlarını görmeliydik. O yüzden bu yazının yazılması ve yayınlanması bugüne değin bekletildi… Bu kadar bekleme yeterli.

İtirazın Farkındalığıyla Meydan Okumadır Şiir[*]

 

 

“Bilim aklın şiiridir,

şiir de yüreğin bilimidir.”[1]

 

Andrey Tarkovski’nin ifadesiyle, “Şiir benim açımdan bir dünya görüşü, gerçekle olan ilişkimin özel bir biçimidir. Bu açıdan bakıldığında, şiir, insanlara hayatı boyunca eşlik eden bir felsefedir.”

Yaşamı savunmak; insan olmak (ve sonuna dek de İNSAN kalmak) hâlidir.

Bundan kimsenin şüphesi olmasın…

Çünkü “Hakikâte ulaşmanın yolları şunlardır: Felsefe, Sanat, Siyaset ve Aşk,” diye uyarır Alain Badiou!

Siz toplumsal muhalefetin yükselmesini bekleyin / ERGÜN ASLAN

Biz proletaryalar enternasyonalizmimizi vermeyenin varlığını sorgularız varlığını.

Ama gıdık.

Ama yanak.

Ama...

Demek öyle.

Demek böyle.

Demek  her şey...

Marks'ın, devrime engel olmaya başlayana kadar dünya proletaryalarının çeşitliliğini enternasyonalizmde  bir araya getirmeye çalıştığını görmezlikten gelmemize kadarmış

En büyük ihanetler en güzel proletarya şarkıları arkasına gizlenilerek gerçekleştirilmiş ihanetlerdir.

Kıymetlimizzz...

Yüksek yüksek menfaatlerimizzz....

Diktatörlerin Surlarını Döven Dev Dalgalar!

21.yüzyılın ilk çeyreği bitmeden ve son yirmi yılda yerkürede işçi sınıfı ve ezilenlerin isyan ve devrim türküleri defalarca yankılandı. Nasıl ki yirminci yüzyılın başında insanlık Ekim Devrimi’nin top sesleri ile uyandıysa, içinden geçtiğimiz yüzyılın da daha ilk çeyreği dolmadan yaşanan ayaklanmalar, isyanlar, grevler insanlığın özgürlük umudunun canlı ve bir o kadar da gerçek olduğunu gösterdi.

Sayfalar