Cuma Eylül 27, 2024

TKP/ML-TİKKO Gerillaları ile röportaj | “Partimiz ilkeleri üzerinden yükselerek, düşmandan hesap sormaya devam edecektir!” -1-

Nisan 2015’ten bu yana ideolojik, politik düzlemde bir tartışmanın yaşandığı ve gelinen aşamada söz konusu sürecin bir ayrışmaya dönüştüğü TKP/ML içindeki gelişmeler devrimci demokrat kamuoyu tarafından yakından takip ediliyor. Bu gelişmelere dair yaşanan ayrışma ve tartışmanın bir tarafı durumundaki TİKKO gerillaları ile bir doğal muhabir tarafından yapılan röportajı haber değeri taşıdığından ve güncelliğinden dolayı olduğu gibi yayımlıyoruz.

- Merhaba, bize kendinizi tanıtır mısınız? Bölgedeki göreviniz nedir? Özellikle zorlu bir 2016-2017 kışı yaşadınız. 12 yoldaşınızı kaybettiniz. İsterseniz buradan başlayalım...

- Merhaba. Dersim’de bulunan partimiz TKP/ML’ye bağlı TİKKO gerillalarının Siyasi Komiseri’yim. Röportaja başlamadan önce Aliboğazı’nda şehit düşen 12 yoldaşımızı, Rojava’da şehit düşen partimizin değerli üyesi, ordumuzun “savaş generali” Nubar Ozanyan’ı, devrim emektarı Serdar Can yoldaşımızı ve Güzel anamızı saygıyla anmak istiyorum.

12 yoldaşımız ve Nubar yoldaşımız, partimizin savaş kararlılığının somut birer nişanesi olarak toprağa düştüler. Burada öncelikle 12 yoldaşımızın ailelerine yönelik bir şeyler söylemek gerektiğini düşünüyorum. Gerek içinde bulunduğumuz savaş durumu gerek düşmanın saldırıları ve gerekse de partimizin yaşamış olduğu darbeci/tasfiyeci saldırı ve bunun alanlarımıza etkisi 12 yoldaşımızın aileleri ile yeterli bir diyaloga girmemizi engelledi. Bu konuda özeleştiri vermemiz gerekiyor. Koşullar ne olursa olsun şehit ailelerimizi bilgilendirmek devrimci görevimizdir. 12 yoldaşımızdan 3’ü ayrı bir noktada, 6’sı ayrı bir noktada düşmanın uçakla gerçekleştirdiği hava saldırılarıyla, 3 yoldaşımız ise düşman güçlerine yönelik saldırı eylemi gerçekleştirdikten ve düşmana kayıp verdirdikten sonra parti ve ordu sloganları ile şehit düşmüşlerdir.

Her biri halkımızın yetiştirdiği şehitlerimizin bizlere devrettiği mücadele bayrağını yere düşürmeden taşımak boynumuzun borcudur. Onları minnetle anıyor, yaşam ve direniş pratiklerini, mücadele ve savaş gerekçemiz olarak taşımaya devam ediyoruz.

- Partinizde son bir yıldır yaşanan ve kamuoyuna da yansıyan bir kaos söz konusu. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

- Evet, aslında bahsini ettiğiniz sorun yeni bir gelişme değil. En azından partililer açısından. Partimizin 2015 yılında yaşadığı düşman yöneliminden sonra öncelikle parti merkezi önderliğinin kendi içinde yaşadığı ve ardından bu sorunun bilinçli olarak partiye mal edildiği, sonrasında militanlarımıza ve en nihayetinde taraftarlarımıza ve de halkımıza yansıtıldığı bir süreçten bahsediyoruz. Bu anlamıyla yaşananların bir arka planı vardır. Bu birkaç cümleyle özetlenebilecek bir durum değildir.

Ancak anlaşılması açısından kısaca şunları söyleyebilirim: Var olan sorunlar elbette halledilemeyecek nitelikte değildi, çözüm yeri başta parti merkezi önderliği olmak üzere partinin kendisiydi. Ancak bu sorun bilinçli olarak çözülmedi ve sorunun değil partinin çözülmesi hedeflendi. Bu, partimize yönelik gerçekleştirilen darbeci/tasfiyeci saldırıyla yapılmak istendi. Yaşananlar, bu çizgi sahiplerinin, 8. oturum sonrası siyasal ve örgütsel suçlarından kaçma çırpınışları olarak da yorumlanabilir.

Partimizin 8. Oturum’da seçtiği 8. PMK, toplamda sağ oportünist bir hat izledi. İdeolojik-politik-örgütsel ve askeri olarak partimizin stratejisine ve teorisine uygun olmayan özellikle de gerilla savaşı başta olmak üzere bir bütün olarak partimizin savaşa göre şekillenmesi görevini yerine getirmeyen; bu doğrultuda örgütlenmeyen bir pratik sergiledi. Bunun hesabının parti iradesi tarafından ilgili platformda sorulması ve 8. PMK’nın sağ oportünist çizgisinin mahkum edilmesi gerekiyordu. Bunun yapılması gerekiyordu ki, bilimsel bir hesaplaşma yapılabilsin ve partimiz ideolojisine uygun olarak doğru bir politika, doğru bir askeri yönelim içine girebilsin.

Bir bütün olarak PMK’nın, uzun yıllardır kendi içinde biriktirdiği, liberal, oportünist çizgi ve partinin üzerinde ona rağmen konumlanan duruşunun yarattığı sorunlar, yaşanan kimi gelişmelerle birlikte su yüzüne çıkmıştır. PMK’nın partiye önderlik eden değil aksine onun enerjisini geriye çeken bu gerçekliği, tüm üyelerinin ortak emeğinin(!) bir sonucudur. İşlemeyen bir komite, yaşama geçirilmeyen eleştiri-özeleştiri mekanizmasının yarattığı ideolojik hastalıklar, PMK’nın tüm üyelerini etkisi altına almıştır. Sorunları kendi örgütsel işleyişi içinde değil “farklı yol ve yöntemler”le çözmeye çalışan bir PMK gerçekliği ortaya çıkmıştır. 8. Oturum’da seçilen ve parti tüzüğümüze göre aslında görev süresi dolmuş olan 8. PMK, partimizi adeta aralarında kurdukları konsensüs, ittifak ile yönetmiş, bu da başta PMK’da olmak üzere, bir bütün partimizde ciddi anlamda dejenerasyona neden olmuştur.

Bilinmelidir ki bu süre içinde söz konusu gelişmelere yeterince eleştiri getirmeyen, ideolojik-politik mücadele yürütmeyen partililer de bu sorunun bir parçasıdırlar. Bu bağlamda sorunun toplamda partimizin sorunu olduğunu dile getirmeliyiz. Kuşkusuz 8. PMK, yetkisi ve misyonu açısından bu sorumluluğun aslan payına sahiptir. Bu gerek azınlık MK üyeleri gerekse de yaşanan darbeci/tasfiyeciliğe tavır alan diğer üyeler açısından da böyledir. Azınlık MK üyeleri hesap vermemek ve parti merkezi önderliğini ele geçirerek iktidarda kalmak adına partiyi bölme pratiğine tereddütsüz girerken bir kısım MK üyeleri ise, geçmiş sürecin hesabını vermek adına kendini parti iradesine sunmuştur. Söz konusu bu azınlık MK üyeleri, kendi organ üyelerinin kimi mektuplarını darbeci/tasfiyeci çizgiyi yaşama geçirmek için bahane etmişlerdir. Açık ki, bizim için, kim-hangi gerekçe ile yaparsa yapsın parti, komite işleyişi dışına çıkan her davranış, parti hukukunun darbelenmesi anlamına gelir.

Ancak partimizin yaşadığı merkezi operasyondan sonra 8. Konferans’ın kendilerine verdiği yetkiyle hareket eden ve azınlık durumunda olan bu MK üyeleri, partinin sorunlarını çözebilmesi için tek doğru yol olan komünist bir platform toplamak yerine tam tersi bir yönelim ve pratik içine girmiş; partiyi daha fazla kaosa sürükleyecek ve bölecek ve de tüzük dışı önerilerle parti iradesinin karşısına çıkmışlardır.

“Tüzük Partimizi birarada tutan temel harçtır!”

- Bunu biraz açabilir misiniz? Nasıl bir yönelim ve pratik içine girdiler?

- Bu tür sorunlarla çözüm yolunu partimizin tüzüğü göstermektedir. Tüzük böylesi süreçler için vardır. Yani sorunların çözümü için diğer bir ifadeyle somutta yaşadığımız gibi Partinin merkezi önderliğinde yaşanan irade sorunu ve krizi gidermek için mesela.

Kısaca değinirsek; hareketimizi hedef alan düşman yönelimine rağmen parti merkezi önderliği o tarihte hala çoğunluk olarak karar alabilecek sayıya sahipti. Tüzük hükmümüz gereği MK yedek üyelerinin sırasıyla atanması, sorun çözülmediğinde ise parti iradesine gidilerek güçlendirme yapılması gerekiyordu. Akabinde merkezi iradenin bir araya gelerek geride kalan sürece ve bundan sonrasına dair bir değerlendirme yapması ve bir yol haritası çıkarması gerekiyordu. Ne var ki merkezi önderliğin içindeki bu azınlık MK üyeleri bir araya gelerek azınlık bir grup olarak yaptıkları toplantıyla merkezi önderliği gasp etme girişimlerine start vermiş, darbe gerçekleştirmiştir.

8. Oturum’un kendilerine verdiği merkezi yetkiyi iktidar hırsı için kullanan bu azınlık PMK üyeleri, darbeci/tasfiyeci bir yönelim içerisine girerek açık tüzük hükümlerini çiğnemiştir. Sırasıyla MK yedek üyeleri aktifleştirilmemiş, merkezi iradenin bir araya gelmesi ve salt çoğunlukla merkezi iradeyi temsil eden bir toplantı gerçekleştirilmemiştir. Bunun yerine partiyi daha fazla krize sürükleyecek, çelişkileri uzlaşmaz hale getirecek adımlarla partinin karşısına çıkılmış ve tüzüğü hep birlikte çiğneme çağrısı yapılmıştır.

Neydi bu adımlar? Salt çoğunluğu oluşturamayan bu azınlık MK üyeleri, “var olan MK yedek üyeleri ile çalışmayız, çalış(a)mıyoruz” dediler ve parti iradesine sorunu böyle aktararak, partiye tüzük hükümlerini çiğneme çağrısında bulundular. Bununla birlikte azınlık durumunda olan bu PMK üyeleri, kendileri dışındaki PMK üyelerini partiden atmak için soruşturma talebinde bulundular. Var olan somut durum açısından değerlendirildiğinde böyle bir yaklaşım, sorunu çözmek yerine PMK’nın krizini parti krizi haline getirmek ve böylelikle hem kendi iktidarını kurmak hem de parti iradesine hesap vermekten kaçmak anlamına geliyordu.

Oysa yapılması gereken çok açık ve basitti: Parti tüzüğümüz ne diyorsa ona uygun davranmak! Tüzük meselesi bizim açımızdan ilkeseldir. Lenin yoldaşın Menşeviklerle tartışmalarını hatırlayalım: Tüzük partiyi bir arada tutan temel harçtır, çimentodur! Buna uygun davranmamak, bununla oynamak partinin birliğini baltalamaktır. Tüzüğümüz bu konuda çok açıktır, merkezi irade ancak onu oluşturan bileşenlerin salt çoğunluğu sağlandığında karar alabilir, merkezi önderliği temsil edebilir. Bunun dışındaki her tutum, tüzüğün ihlal edilmesidir, darbedir. Nitekim tüm “iktidara” el koyduklarını ilan ettikleri toplantının altına merkezi iradenin imzasının atılamamış olması da bu gerçeğin itirafı niteliğindedir. Bu çok açıktır! Bütün bunlar sorunlarımızı çözmek için değil tam tersine büyütmek için yapılmıştır. Bunun dışında başka hususlar ve örnekler de vardır. Ancak bu örnek yeterlidir sanıyoruz.

- Anladığımız kadarıyla 2 yılı aşkın bir zaman diliminden bahsediyorsunuz ama yine de sorunlar çözülmemiş gibi görünüyor...

- Doğrudur, 2 yılı aşkın bir süredir bu sorunları çözmek için mücadele ediyoruz ancak iradeyi gasp eden darbeci/tasfiyeci azınlık PMK üyeleri sorunu çözmek yerine partimizi politik ve örgütsel sorunlarla uğraştırmakta ısrar ediyorlar. Yetkileri olmadığı halde, tüzüğü savunan parti üyeleri ve hatta kimi ileri militanlar hakkında soruşturma talebinde dahi bulundular. Böylelikle partiyi oyaladılar ve süreci olabildiğince uzattılar. Açıkça bir darbeci/tasfiyeci yönelim içine giren bu MK üyeleri, partimizin belli bir gücünü de arkalarına yedekleyerek, bu pratiklerini eleştiren partilileri tasfiye etmeye yeltendiler.

İşin tuhafı, bahsi geçen bu MK üyeleri, azınlık olarak düzenledikleri tarihi toplantıda, parti platformunun toplanması için yetkilerini aşarak karar da almıştır. Ne var ki kararın tek sorunlu yanı, hadlerini aşmaları değildir. Bu MK üyeleri aldıkları kararın arkasında dahi durmamışlardır. Var olan durumun tuhaflığına ya da en hafif deyimle ifade edelim ciddiyetsizliğine dikkat çekmek istiyoruz burada. Atılmak istenen PMK asil ve yedek üyeleri, parti birliğinin korunması kaygısıyla, sorunun ideolojik-politik zeminde bir hesaplaşma, tartışmayla çözülmesi adına uzun bir süre çaba sarf etmiştir. Söz konusu azınlık MK üyelerine, darbeci tutumdan vazgeçmeleri ve PMK’yı toplama çağrısı yapmıştır.

İşte bu somut örnekler bile sağ oportünist darbeci/tasfiyeci ve irade gaspçısı azınlık MK üyelerinin gerçek yüzlerini ortaya koymaktadır. Deyim yerindeyse bu darbeci/tasfiyeci kişilikler, partinin sorunlarının çözebilmesi için ne iradenin toplanmasına önderlik ettiler ne de iradenin toplanması için atılmak istenen adımlara izin verdiler(!) Yani, ne yaptılar ne yaptırdılar ne de yapılmasının önünü açtılar. Bilakis bunun önüne geçtiler, süreci tıkadılar.  Partinin sorunlarını çözmek yerine partiyi çözmek, darbelemek ve bölmek için çalıştılar.

“Parti birliği için iki yılı aşkın bir süredir mücadele ediyoruz!”

- Anlıyorum, ama partinizin birliği gibi çok önemli bir konu söz konusu olduğu için ısrarla sormak istiyorum. Çözülemez miydi bu sorunlar?

- Aslında karmaşık bir süreç gibi görünse de mesele basittir, diyalektiktir yani. Partinin tüm sorunlarının çözüm yolu, parti iradesinin toplanmasından geçer. Parti tüzüğünün emrettiği de budur. Ancak bu sağ oportünist darbeci/tasfiyeci ve irade gaspçısı, azınlık MK üyeleri, partinin iradesini toplamak ve ona gitmek yerine onu başta örgütsel sorunlar olmak üzere başka sorunlarla oyalamayı tercih ettiler. Böylesi bir yönelim içine girdiler. Haliyle bu durum partinin sorunlarının çözülmesini engelledi. Gelinen aşamada yaşananlardan anlaşıldığı üzere partiyi bölmeyi amaçladılar ve bunu başardılar da. Oysa yapılması gereken yukarıda dediğim gibi parti iradesinin toplanması ve hesaplaşmanın bu platformda yapılmasıydı. Bu partimize kazandırırdı ama hesap vermekten kaçmak için partiyi bölmeyi bile tercih edebildiler. Bu partimize yapılan çok büyük bir kötülüktür.

- Peki, neden böyle bir tutum tercih edildi?

- Çünkü sorunun kaynağını oluşturanlar sorunun çözücüsü olamazlar. Bu çok açıktır. Sağ oportünist darbeci/tasfiyeci çizgiden, MLM bir tutum beklemek zaten doğru değil. Ancak biz yine de parti birliği için iki yılı aşkın bir süredir mücadele ediyoruz. Ne var ki geride kalan süre içinde anlaşıldı ki, azınlık PMK üyeleri iki çizgi mücadelesi temelindeki ideolojik-politik tartışmaları hizip örgütlemek ve darbeye tavır alan MLM kadroları tasfiye etmek için değerlendirdi. Yani, biz “darbeden vazgeçin, partiyi bölmeyin, tüzüğü uygulayın” çağrısı yapar, meseleyi ideolojik temelde tartışırken onlar parti örgütlerini karşı karşıya getirme, dağıtma ve bunların içinde hizip örgütleme faaliyeti ile meşguldü. Bu anlamda kendi adımıza söyleyelim; biz yaşananları daha erken fark edip, tavır alabilirdik.

Evet, Lenin yoldaşın deyimiyle iyi niyetin, cehenneme giden yapıtaşları olduğunu bir kez daha gördük. Aslında bu tür sorunlar, parti tarihimizde ilk kez yaşanmıyor. Ancak farklı olan, bu darbeci/tasfiyeci kişiliklerin devrim için halkın mücadelesi için gösterdikleri pratik çaba ile darbeci/tasfiyeci pratik çaba arasındaki derin uçurumdur. Devrimci mücadelede pratik sahada kılını kıpırdatmayanlar söz konusu darbeci/tasfiyecilik olduğunda bir hayli cüretkâr davranmışlardır. Bu durum partideki MLM güçler açısından önemle değerlendirilmelidir. Bu durum PMK içindeki ideolojik zaafların aldığı boyuta ve yaşanan gerilemeye işaret etmektedir. Kuşkusuz bu sadece PMK için değil bir bütün partimiz için de geçerlidir. Partimizin, önderliğin bu gerçekliğine zamanında yeterli müdahaleyi yap(a)mamış olması ideolojik-politik geriliğinin bir sonucudur. Bu açıdan, partimizin onu bu noktaya getiren zaaflarına karşı ideolojik bir hesaplaşma sürecinden geçmesi elzemdir. Bu başta PMK olmak üzere bir bütün parti güçleri için böyle olmalıdır.

Bizim eksikliklerimiz, ideolojik yetmezliklerimiz de darbeci/tasfiyeci kişiliklere güç vermiştir. Bunu açıkça ifade etmek gerekir. Bu tür sorunların partide ilk defa yaşanmadığından bahsederken somut tarihsel tecrübelerden bahsediyorum. Partinin Koordinasyon Komitesi, Bölgesel Dönem Süreci, 2. MK süreci, DABK çıkışı ve 94 darbeci/tasfiyeciliği hafızalarımızda olan süreçlerdir. Darbeci/tasfiyeci ve irade gaspçısı MK üyeleri “partiyi iradeye götürecek bir önderlik gerekiyor” gerekçesiyle partiyi oyaladılar ve bu süreçte hizip örgütleyerek partiye bölünmeyi dayattılar.

Zaten bir yıldır ortada merkezi bir önderlik de yoktu.

(Devam edecek) 

46544

TKP/ML-TİKKO Gerillaları ile röportaj | “Partimiz ilkeleri üzerinden yükselerek, düşmandan hesap sormaya devam edecektir!” -1-

Ankara’nın grisinden dağların yeşiline dört mevsim…(SEFAGÜL ASLAN)

Medya Savunma Alanları’nda bulunan TİKKO gerillalarından Sefagül Aslan, 23 Ekim 2015’te, Dersim-Şahverdi’de Cengiz İçli (Ünal) ve Hakan Çakır (Yurdal) ile birlikte şehit düşen TİKKO gerillası Özgüç Yalçın (Sefkan); 23 Nisan 2018’de Dersim-Aliboğazı’nda şehit düşen Gül Kaya (Nergiz) ve Hasret Tanrıverdi (Çiğdem) ile 18 Ağustos 2016’da Colemerg-Qilaban’da şehit düşen Şakir Ek (Arhat Ba)’yı anlattı.

Kadın Partileşmeli, Parti kadınlaşmalıdır!

Kadının bir cins olarak bin yıllardan beri uğradığı tarihsel haksızlık, her dönem daha fazla çeşitlenerek daha fazla katmerlenerek süregeliyor. Şiddetin, emek sömürüsünün, kimliksizleştirip, kişiliksizleştirmenin her alanda her türlüsünü yaşamaya devam ediyoruz.

Yenildik…[ismail cem özkan]

Yenildik ve ayağa kalkamadık, kalkmak içinde yan yana gelip konuşma yerine, birbirimizden uzak durduk, çünkü eteklerde biriken taş ağırdı ve sonucu ne olacağı belli değildi... Eteklerinde taş olanlar izleyici oldu, fırsat kollanıldı, yakalayan tam taşı atacakken süreçler ve gündem değişti… Kimse etek giymiyordu ama taş vardı eteğinde, etek giyenler ise cezaevlerinde onurlu mücadele yapmışlar, çok ağır bedeller ödemişlerdi…

Kandil-Yerevan Yürüyüşümüz(1)-Dursun Ali Küçük

*Geziye karar verdik.
Otobüsle Iğdır-Aralık ve Nahçivan sınırlarını kapsayan yerleri geziyorum.
Yarım otobüste 11 değişik kişileriz. Erivan’a ulaştık. Oradan iç turların yapıldığı yarım-otabüsle yolculuğa başladık. Tarih 22 Eylül 2018 gösteriyor.
İlk gün Iğdır hattı boyunca gidiyoruz. Iğdır’ı Yerevan’dan ayıran Aras nehridir. Aras nehri çevresi ilk uygarlığın başladığı yerlerden biridir.Zerdüşt peygamberlerin tek olmadığı, Zerdüştlerden birinin Aras nehri civarlarında yaşadığı söylencesi var.

İşçiler Gelecek..!

İşçiler mutlaka gelecek. Ülkenin ve dünyanın üzerine çökmüş bu kara bulutlar mutlaka ama mutlaka bir gün dağılacak. Karamsarlıklar, yılgınlıklar ve zulüm düzeni ortadan kalkacak. Boyunlar bükülmeyecek, tahta kuruları ve bitlerle birlikte yatmak işçilerin kaderi olmayacak ve “milletin anasına..” diyenler ve onların siyasal temsilcileri yeryüzünden silinerek bir daha asla!

Savaşlarda ölmek yoksulların, bombalarla parçalanmak çocukların kaderi olmayacak.

Dersim’de devletin oyununu bozalım!

 

Düşman yoğun bir saldırganlıkla bölgede önüne gelen her şeyi yok etmeye çalışmaktadır. Burada şunu söylemek yanlış olmayacaktır; Dersim’de yakılan ormanlar ve boşaltılmak istenen köyler ile propagandası yapılan projelerin amacı aynıdır.

Rojava Nasıl Kurtulur...-Dursun Ali Küçük

*Bütün dünya devleri ve bölge güçleri Suriye'de..
Suriye denkleminin çözülmesi zor görünüyor. Daha süreceğe benzer. O zamana kadar Rojava-Kürdistan'ı da belirsizliğini korur.
Suriye fiilen 3 bölünmüş durumdadır. Büyük devletler anlaşmadığı sürece Suriye'de bir çözüme gitmek mümkün görünmüyor..daha çok yol var..

*ABD-Fransa ve batı işin bir tarafını oluşturuyor. Suriye'den vazgeçmeyecekler.

İmar affı-kentsel dönüşüm ve konut sorunu

Bilindiği üzere iskansız ve ruhsatsız yapılmış olan yapılar ile iskanı yada ruhsatı olupta projeye aykırı olarak yapılan yapılar imar planlarına aykırı yapılar olarak görülmektedir. Burada kanun gözünde herhangi sınıfsal bölgesel farklar ve özel durumlar dikkate alınmamıştır. 

Birinci olarak işçi köylü ve memurlar ile ücretli çalışan kesimlerin kaçak olarak yapılan yapıları ile orta sınıfların ve müteahitlerin 'kaçak yapıyı' yapma nedeni arasındaki farkları silikleştirilmiş olup burjuva hukukun 'herkese' eşit mesafe de olma sahtekarlığı altına gizlemiş bir fark vardır. 

12 EYLÜLÜ GÜNLER DE BİTECEK!

Bundan 38 yıl önce kuvvet komutanı faşist generaller 12 Eylül 1980’de tıpkı 27 Mayıs 1960 ile 12 Mart 1971 ve sonraki tüm darbelerde olduğu gibi, halkın gelişen muhalefetini durdurmak, sol-sosyalist, emek cephesinin ‘özgürlük eşitlik, adalet’ mücadelesinin önünü kesmek, toplumsal hareketi engellemek, emperyalistlerle işbirlikçi komprador feodallerin çıkarlarını korumak için bir darbe yaparak yönetimi ele geçirdiler .

Göçmenler…[ismail cem özkan]

Göçmenler geldikleri ülkeye göre nasıl algılandığı aslında hepimiz biliyoruz ama tekrarlamakta yarar var sanırım;

Göçmenler anavatanlarına göre para gönderen ve sağılması gereken birer saf yatırımcı…

Göçmenlerin lobi olarak kullanılan bir nüfus harekatı ve var oldukları ülkede ki demokrasinin izin verdiği gösteri yapma hakkını kullanarak ülkelerini cennet olarak gösteren eylemlere katılmaları… Lobicilik sorunların görmezden gelmek ve sorunların üzerini ülkelerinin lehine örtmeleridir…

Nubar Ozanyan Yerevan‘da özlem ve saygıyla anıldı…

Şahadete ulaştığı, Rojava topraklarındaki askeri törenden sonra, 26 Ağustos 2018 Pazar günü Ermenistan’ın Yerevan kentinde başta eşi ve sevenleri ile silah arkadaşları bir anma etkinliği gerçekleştirdi.

Հայաստանից մինչեւ Պաղեստին,

Տերսիմից մինչեւ Ռոժավայ,

Յեղափոխության պատմության

Հերոս Մարդակեր Նուպար Օզանյան ՛ը անմահ է …. (1)

Yerevan: Martager Nubar Ozanyan’ın ölümsüzlüğünün I.yılında bir çok yerde anma etkinlikleri düzenlenmeye devam ediliyor.

Sayfalar