Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)
Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.
İsrail saldırıları sonucu yaklaşık 2 milyon Filistinli evinden, yurdundan koparılıp sürgün ve bilinmezlik yollarına sürüldü. Filistin, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere her gün sayıları hızla artarak değişen ölümlerin “olağan ve rutin” günlerini yaşıyor. Tüm “uygar dünyanın” desteğini arkasına alan İsrail barbarlığı ve saldırıları durmak bilmiyor. Kırıntı halinde bile hak ve özgürlük isteyen halklara işgalin, yıkım ve imhanın en zalim örnekleri yaşatılıyor. Aylardır herkesin gözleri önünde yaşanan kıyım ve kırım ezilen dünya halklarının dışında kimsenin vicdanını sızlatmıyor, öfkesini kabartmıyor.
Yüzyıllardır özgürlük ile kölelik savaşımı sürüyor. Dünyanın patronları, savaş generalleri bırakalım tam özgürlüğü kırıntı halinde bile özgürlüğü ezilen halklara çok görüyor. Orta Doğu’nun ikinci TC’si olan İsrail, 75 yıldır süren işgal, saldırganlık ve sürgünle, Filistin halkından intikam alıyor.
İşgal saldırısının 12. haftasında İsrail Savunma Bakanı Galant’ın savaş sonrası için “Gazze’nin sivil yönetimi Filistinlilere bırakılacak” açıklaması sömürgeciliğin yeni bir versiyonu olarak okunmalıdır. Öncelik olarak İsrail’in güvenliğini esas aldığını iddia eden Netanyahu yönetimi özünde Filistin’e teslimiyeti, yeni bir sömürgecilik statüsünü dayatmaktadır. Hamas dışında herhangi bir Filistinli grubun Filistin yönetiminde yer almasını kabul eden, Gazze’de İsrail’in herhangi bir kısıtlama getirilmeksizin askeri faaliyet özgürlüğünün sağlanması şartının öne sürülmesi sömürgeciliğin, modern işgalin ve köleliğin yeni şartlarıdır. Ölümü gösterip sıtmayı kabul ettirme politikasıdır.
Görünüşte bir “barış anlaşması” adı altında İsrail askeri gücünü Filistin’den çekecektir. Ancak gerçekte daha ağır ve daha sinsi bir işgalciliğin ve utanç dolu bir teslimiyetin dayatılması getiriliyor. Bu teslimiyet ve çökertme siyasetinin akıl hocaları başını ABD’nin çektiği batılı emperyalist devletlerdir.
Filistin’de durum bu iken Kurdistan’da faşist Türk komprador burjuvaların politikası çok mu farklıdır? Kurdistan adeta Türk faşizminin işgal ve savaş bölgesi, Türk ordusunun askeri kışlası durumuna getirilmeye çalışılmaktadır. Yüz yıldır TC’nin bitmeyen Kürt ve özgürlük düşmanlığının en açık ve en saldırgan ikiyüzlü hali Rojava’da yaşanmaktadır. Kürtlerin en temel yaşam haklarına, demokratik statüsüne saldırarak her gün yeni soykırım suçları işlemektedir. Kurdistan’da her gün yeni bir soykırım suçlarını işleyenler sanki kendileri değilmiş gibi İsrail’i suçlamaları ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.
Bir yandan göstermelik olarak İsrail işgaline karşı çıkan AKP-MHP iktidarı diğer yandan en kirli ticari ilişkileri Netanyahu yönetimiyle sürdürüyor. İsrail işgaline sözde karşı çıkarken Kurdistan işgalini, saldırganlığını gizlemeye çalışıyor.
Bugün dünya emperyalist gericiliğinin, TC faşizminin geldiği nokta, bırakalım mazlum ulusların “kendi kaderini tayin hakkını, tam özgürlüğü”nü kabul etmesini, kırıntı halinde bile özgürlükleri çok görmektir. Halklara teslimiyeti dayatmaya çalışanlar fena halde yanılmaktadırlar. Türk faşistleri hayal görmeye devam etsinler. Kürt ulusal özgürlük gerillaları Kurdistan dağlarında yaktıkları çoban ateşlerini harlamaya, büyütmeye devam ediyorlar. Özgürlük ateşinden etrafa saçılan ışık, karanlık olan her bir karış toprağı aydınlatıyor. Hiçbir işgalci güç bu özgürlük ateşini söndüremez.
Kürtler tam hak eşitliğine, tam özgürlüğe sahip olmadan Türkler özgür olmaz. Kürtler özgür olmadan Türkiye demokratik bir hukuk ülkesi olamaz. Demokrasiye ait söylenen her söz bir yalandan ibaret kalır. Kürtler şartsız koşulsuz özgür olmalıdır. Ve bu uğurda Türkiyeli işçiler, gençler, kadınlar, devrimciler, aydınlar herkes sorumluluk üstlenmelidir. Yoksa faşizm ateşi herkesi yakmaya, her tarafı yıkmaya devam edecektir.
Yanmaktan ve kül olmaktan korkmadan, özgürlük ateşini önce Türkler kendisine yakınlaştırmalıdır. Ancak o zaman Kürtlerin özgürlük talebi anlaşılır. Bu uğurda ödedikleri sayısız bedeller, yıllardır yaşadıkları acılar anlaşılır olur.
Son Haberler
Sayfalar
Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar
“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,
zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]
İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.
Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.
KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]
“Belki de asıl ustalık budur;
her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]
Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…
Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…
NEDEN KAYPAKKAYA
“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.
KÜRTLER TARIH YAZIYOR!
KÜRTLER TARİH YAZIYOR!
Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.
Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.
Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.
NEWROZ ATEŞİ!
Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.
İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.
"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY
Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...
Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...
AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]
“Alev, başka şeyleri aydınlattığı
kadar aydınlatmaz kendini.”[1]
Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…
KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK
ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]
"Çocukluk saflığını kaybetmeyen
insana büyük insan denir."[2]
I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...
Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...
“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3
Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN, ELP ve M-19
“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1
“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti