Salı Aralık 31, 2024

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Bilimin, sanatın her rengine dokunabilmek, kaybettikleri ana dillerini öğrenmek arzusudur fırtınalı serüvenin kollarına sürükleyen onları. Yolculuk serüveni karşılarına İbrahim Kaypakkaya yoldaşın görüşlerini çıkarır. Köklerine tutunur gibi tutkuyla sarılırlar önderlerinin görüşlerine. Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanıştıklarında aradıkları hakikatin bu olduğuna coşkuyla inanırlar. Sevdayla, özlemle köklerine sarılırcasına sarılırlar düşüncelerine. Ve son nefeslerini verinceye dek sadık kalırlar önder yoldaşın görüş ve ideallerine.

Her iki Nubar’ın hikayesi Anadolu’nun sayısız noktalarına kar taneleri gibi savrulup dağılmış yetim Ermeni çocuklarının hikayesidir. Bir Ermeni yatılı okulunda kesişen tesadüfi çocuk karşılaşmaları, onları ilerde zorlu bir mücadelenin gözükara yoldaşlarına dönüştürecektir.

Her iki Nubar’ın sayısız ortak yanı ve benzer hikayesi vardır. Aynı okulda, aynı sınıfta başlayan mücadele yolculukları sonrasında her birini coğrafyanın farklı yerlerine götürse de ideal ve inançlarına olan bağlılık ve yoldaşlık hep baki kalır. Her iki Nubar, Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle farklı tarihlerde tanışırlar. Son nefeslerine kadar onun çizdiği devrim ve sosyalizm yolunda mücadele etmekten bir an olsun geri durmazlar. Sadakatle yürüdükleri yolda sayısız engel, zor tehlikelerle karşılaşıp sayısız bedel öderler. Ancak hiçbir güçlük onları durduramaz. Ölüm, teslimiyet diz çöker, güçlükler yalvarır önlerinde.

Sayısız Ermeni devrimciye konaklık yapan Ermeni yetimhaneler ve yatılı okullarda okuyan çocukların kaderlerini birleştiren nedenlerin başında Hay olmaları gelir. Yoksul ve sahipsiz olmaları, okuma-eğitim alma Ermenice öğrenme arzusu gelir. Devrimci olmanın özü için gerekli olanlar da zaten bunlar değil midir? Bu devrimci özü biçime dönüştürecek büyük sıçrama yaratacak olan İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleri oldu.

Onları devrimci görüşlerle ilk tanıştıran ve bilinçlerinde ilk kıvılcımı çakan Armenak Bakır yoldaş olur. O mütevazi, mağrur bakışlı ve bir o kadar cesur ve kararlı, çekim ve etki gücü büyük olan öncü yoldaşın varlığı okuldaki neredeyse tüm çocukları etkiler.

Soykırıma, zulmün her türlü rengine maruz kalmış; dili, kimliği, hayalleri kılıç ve bıçak darbeleriyle parçalanmış çocukların düşün ve hayal dünyalarındaki arayışlarına en net, en anlaşılır yanıt komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın gürüşleri olur. Güçlü tarihsel ve sınıfsal nedenlere ancak Kaypakkaya gibi bir önderin görüşleri yanıt olabilirdi. Çünkü Kaypakkaya ezilenlerin de ezileni olanların yoldaşıdır. Soykırıma ve katliamlara uğrayanların yoldaşıdır. Kimsesizlerin, sahipsizlerin, hamalların yoldaşıdır. Özgürlük ve kurtuluş arayan her milliyetten, dilden, inançtan, cinsten emekçilerin sağlam güvenilir yoldaşıdır.

Ateşi Elleriyle Tutan Armenak

Ateşi çıplak ellerinde tutan Armenak Bakır yoldaş ilk devrimci kıvılcımı çakarak Ermeni gençlerin bilinç ve duygu dünyalarını yangına çevirmeyi başarır. Hrant Dink, Manuel Demir, Hayrabet Honca, Nubar Yalım, Nubar Ozanyan ve sayısız devrimci gencin ilk öğretmeni ilk ustası Armenak Bakır yoldaş oldu. Öncü yoldaş, ismini bir Ermeni fedaiden almıştı.

Öncüleri Armenak gibi güven veren sağlam bir yoldaş olursa elbette Yalım Nubar, Demir Manuel, Honca Hayrabet, Dink Hrant, Ozanyan Nubar gibi feda ruhlu militanlar, komutanlarının ardında sırasıyla saf tutar. Temel mesele, öncünün dürüst-sağlam ve güvenilir olmasındadır. Öncü sağlam olursa Kaypakkaya yoldaşa tutunan mülksüz, parasız, adanmış devrimcilerin isimleri de sayısız olur. Ve bu uğurda kimisi delik ayakkabısıyla, kimisi kurşunla kimisi işkencecilerin barbar işkencesi altında boğazlanarak, kimisi mayınla, parçalanmış kanlı beden ve gömlekleriyle göçüp gider bu dünyadan.

Reşo’ya me

Nubar Yalım, doğduğunda Ezidi bir önder olan Reşo ismi ona verilir. İlk ismini Ezidi bir önderden alan Nubar, 5 Kasım 1982’de soğuk bir sonbahar akşamında Hollanda’nın Ultrecht kentinde kontr gerilla güçleri tarafından haince katledilir. Gazetelerde “Ermeni bir teröristin sonu” manşetleri atılır.

Nubar Yalım’ın kimliğinde ne şehir, ne kasaba ve ne de köy yazılıdır. Varto Ermeni aşireti olarak yazılı kimlik, Nubar yoldaş hakkında anlatılacakların niteliğini vermektedir. Çok insanın aklına “aşiret” denilince ilk başta Kürdistan ve Kürtler gelir. Oysa o, Kürdistan topraklarında bir Ermeni aşiret çocuğu olarak dünyaya gelir. Ve etrafındaki sayısız Kürt aşiret reislerine, beylerine kafa tutarak yaşama ve topraklarına sarılırlar. Dört bir yanı Kürt aşiretleri ve ağaları tarafından çevrili topraklarda her gün tehdit ve baskıya direnerek yaşama tutunan Varto Ermeni aşireti, Cudi’nin sert rüzgarıyla sabahları yüzlerini yıkarlar. Tıpkı Ezidiler gibi yüzlerini güneşe dönerler.

Aşiret, Van Gölü’nden Hakkari’ye kadar uzanan yaylalarda çadırlarda yaşayarak hayvancılıkla uğraşır. Her gittikleri yaylaya kendi yaşam tarzlarını, kültür ve dillerini taşırlar. Kıl çadırlarda yaşayan Varto Ermeni aşireti, doğaya ve tarihlerine tutunmaktan başka çareleri olmadan ayakta kalmaya çalışır.

1915 Soykırımı’nda Arap bir aşiretin yardımıyla Cudi Dağı’na sığınır ve kendileri gibi mazlum olan Ezidilerin korumasıyla soykırımdan kurtulurlar. Yöredeki Kürt ağa ve beylerinin baskı ve tehditleri üzerlerinde eksik olmaz.  Savaşçı bir halk olan Varto aşiretinden kadınlar, erkek elbisesi giyip silah kuşanarak ağaların saldırılarına karşı koyar. Giyim kuşamları Botan’a özgü “Şal u Şapık” olan aşiret, ağırlıklı olarak Kürtçe konuşur. Köylerini, evlerini, yaşamlarını çevrelerindeki diğer müslüman Kürt köylerinden ayıran yegane “nişan” evlerinin girişine astıkları demirden yapılı haçlarıdır.

Koçber olarak yaylaları dolaşan Varto Aşireti, sonunda yerleşik yaşama geçer. Bir yandan hayvancılık diğer yandan küçük çaplı tarımla uğraşan aşiret, Kürt ağa ve beylerin saldırı ve tehditlerinden dolayı gün yüzü görmez. Köyü korumakla görevli silahlı güçlerin başı sürekli belada olur. Devlet belasına, eklenen Kürt beylerinin belası onları zorunlu olarak batıya, İstanbul’a göçe zorlar.

Nubar’ın yaşamı

Nubar’ın kaderi tıpkı Ermeni ve yoksul Kürt köylülerinin kaderi gibidir. Kürtçe konuştukları için devletin, Ermeni oldukları için Kürt beylerinin baskı ve aşağılanmalarından yakalarını kurtaramazlar.

Nubar yoldaş, Ermeni dilini öğrenmek, eğitim almak için zorunlu olarak doğduğu toprakları terk ederek ailesiyle birlikte İstanbul’a göç eder. İlk gençlik yıllarında birçok arkadaşı gibi İbrahim Kaypakkaya’nın görüşleriyle tanışır. Son nefesine kadar komünist önderin çizdiği yolda korkusuzca yürür. 1977 yılının 1 Mayıs mitinginde birçok devrimci gibi yaralanır. Elinden düşürmediği Kaypakkaya yoldaşın kitabını düşman kurşunları altında yaralı haliyle bile yerde bırakmaz.

Avrupa’ ya ilk çıkan Ermeni devrimci gençlerden biri olur Nubar yoldaş. Büyük çalışma azmi, başarma tutkusu onu yaratıcı, üretken ve iyi bir örgütleyici kılar. 1979’da Hollanda’da aylık “Baykar-Mücadele” dergisini çıkarır. Ermeni Gençlik Birliği örgütlenmesinde görev alır. Ermeni ulusal meselesine ilgi duyar. Birçok konuya açıklık getirmek için çalışmalar yürütür. İstanbul’da başladığı Ermeni dili edebiyatıyla ilgili çalışmalarını Hollanda’da sürdürür. Ermenice gazetelere sayısız şiir ve makale yazar.

“Veretarzs Hayrenik”-Vatana Dönüş başlıklı şiir kitabı onun özlem dolu düşünce ve hayallerini yansıtır. Bilinç ve birikimiyle, öncü etkili kişiliğiyle, edebi ve devrimci çalışmalarıyla halkının kültür hazinesine sayısız değer bırakır.

Bütün Ermeni devrimciler gibi bir yandan sınıf mücadelesinin ön saflarında yer alırken tarihine-kültürüne-diline doyumsuz bir özlem ve ilgi duymaktan geri durmaz. Çünkü on binlerce Ermeni genci gibi o da tarihine, kültürüne, diline olan yabancılaşmaya, köklerinin kurutulmasına büyük bir öfke duyup kararlı bir duruş göstererek güçlü bir mücadele yürütmüştür.

Aramızdan, sıramızdan ayrılan, şehit düşen Ermeni devrimcilerin yaşamlarında ortak özellikler ve büyük benzerlikler görülür. Devrime ve sosyalizm bilimine tutkuyla bağlılık, önderlerine ve partilerine olan derin vefa duygusu görülür. Çıkarsız, hesapsız, yalın bir adanmışlık, temposu yüksek bir çalışma, üretkenlik ve yaratıcılık görülür. Gözükara militanlık görülür.

Devrim fırtınasına katlananları ancak gökyüzünün parlak renklerini anlatabilir.  Vazgeçmeyen, tutkuyla davasına sarılan, başarının sırrına kavuşabilir. Bugün sınıf bilinçli proleterlere, devrimin sıra neferlerine gerekli olan, güçlüklerden ve ölümden korkmadan, doruklarda dalgalanacak olan kızıl bayrağımızı yükseltmektir. Bu cüret ve cesarete, bilinç ve kararlılığa sahip olma yolunda Partizan saflarında şehit düşen ölümsüz Ermeni devrimcilere yoldaşça, hesapsız bakmak, onların yolunda yürümek boynumuzun borcu olsun!

Nubar’dan Nubar’a süren direniş bizimdir…

4403

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar