Çarşamba Kasım 27, 2024

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız. Düşman saldırılarının yoğunlaştığı bir süreçte sağdan soldan darbelenmeye çalışılan proletarya partisinin kumanda merkezinde görev alma cesaretiyle tanırız bilge duruşlu önderi!

En zor süreçlerde ve anda proletarya partisine, halka, devrime öncülük yapış tarzından, ateşi ellerine alarak kıvılcımı yangına çeviren cüretinden, sürekliliği sağlanmış gerilla savaş pratiğine önderlik tarzından tanırız. Kitleler içinde partiyi örgütleme ısrarından, başarmaya kilitlenmiş çabasından ve yorulmak bilmez çalışmalarından tanırız önder yoldaşı.

Devrimci hafızamıza yazılan, en zor koşullarda dahi unutulmadan hatırlanan, bizlere cesaret ve umut veren, devrimci gerçekçilikten kopmadan iyimserlik taşıyan “Durum iyidir, çünkü gerçekler devrimcidir” cümlesinden tanırız, önder yoldaşımızı.

Önder yoldaş, hayallerle değil gerçeklerle uğraştı. Kısır çekişmelerle değil gerçek sorunlarla uğraştı ve yoğunlaştı. Bize ışık tutan teorimizden, stratejimizden güç aldı. Yaşadığımız toprakların gerçekliğine uyarlanan halk savaşının geliştirilmesi üzerinde durdu. Çözümsüzlüğe değil çözüme odaklandı. Dağılmanın değil birleşmenin üzerinde durdu. Karamsarlığın değil umudun yolunda yürüdü.

Kadroların nasıl olması neler yapması nasıl bir donanıma sahip olması gerektiğine ilişkin “Devrimin atak, bilgili, fedakar kadroları olalım” tespitinden, güncelliğini ve zorunluluğunu koruyan devrimci değerlendirmelerinden tanırız can yoldaşımızı.

23 Kasım 1997 tarihinde büyük bir kahramanlık ve direniş örneği gösterek şehit düşen Tokat-Ese yaylası şehitlerimiz onurumuzdur. Devrimci irade ve savaş kararlığımız olduklarını, yolumuzu aydınlatan kutup yıldızları olduklarını deklare ederiz. Önder yoldaşımızı ve kendisiyle birlikte direnerek, savaşıp ölümsüzlüğe ulaşan dört kahraman Partizanımız onur abidelerimizdir. İsimleri asılı kalır devrim akademilerimizin salonlarında, silahlarımızın kabzalarında.

Onların mücadele pratiklerinden bahsederken, onları anıp ideallerine bağlılık sözümüzü yinelerken, bütün bunların sorumluluk taşımayan söylenmiş birer söz ne de şehit düştükleri tarihle sınırlı kalan sözler olarak da kabul etmeyiz! Onları anmak demek tarihsel sorumluluklarımıza ve güncel görevlerimize dört elle sıkı sıkıya sarılmak olduğunu biliriz. Onların görüşlerini ve ideallerini doğru anlayıp en ileri devrimci pratik içinde sonuç alıcı tarzda uygulamak gerektiğini unutmayız. Her bir sözlerinin bizler için ne anlam taşıdığını doğru anlamaya çalışırız. Onları uygulanması gereken savaş talimatları olarak kavrarız. Ve bir kez daha yine bir kez daha anlamalıyız ki, proletarya partisinin idealleri gerçekçi, amaçları gökyüzü kadar temizdir. Bundandır ki, gözünü bile kırpmadan en değerli yoldaşlarını, en gelişkin ve en yetkin öncü kadrolarını halk savaşına, demokratik halk devrimine feda etmiştir. Proletarya partisinin yoldaşları ve savaşçıları ise insanlığın en temiz sayfalarına yazılmıştır.

Tarihin, proletaryanın, ezilen sömürülen halkların omuzlarımıza yüklemiş olduğu devrimci sorumlulukla başarı ve zaferi kucaklamak için devrimci görevlerimize kilitleneceğiz. Bunun en önemli ve en anlamlı yerinde devrim ve parti şehitlerimizden öğrenmek, onlara doğru bakarak neler yapıp neler yapmamız gerektiğini anlayarak, nerede durup nasıl bakmamız, hangi hedefe doğru nasıl yürümemiz gerektiğini görüp iyi kavrayacağız. Onların geride bırakıp tamamlayamadıkları devrimci görevleri layıkıyla yerine getirmek için çalışacağız. Hayallerini savaşın ileri mevzilerinde yaşatmak için elimizden gelen her şeyi en iyi şekilde yapacağız.

Bunun için “Teorimize ve stratejimize, yaşadığımız topraklara ve dünya gerçeğine vakıf, diyalektik materyalist yöntemi içselleştirmiş” kadrolar olmalıyız.

Bunun için “Politik olarak üretken, planlı, disiplinli, hedefli bir çalışma tarzını uygulamalıyız”, “Her an öğrenci her an öğretmen olmayı öğrenmeliyiz. Kitlelerle canlı siyasi bağlar kurmalıyız. Savaşçı fedakar, gözüpek, insiyatifli, ufku geniş olmalıyız. Eleştiri özeleştiride bilimsel hesapsız çıkarsız dürüst olmalıyız. Yaşamın hiçbir anında hiç ir kişisel çıkarı rahatı kolayı gözetmemeliyiz. Partiye devrime halka yoldaşlara kendimizi adamalıyız.” Bunları derken önder yoldaşımız haklıydı. Gerçekçi, dürüst ve samimiydi. Dediklerini yaptı. Şimdi bizler yaptıklarını korkusuzca savunmalı ve geride bıraktığı devrimci görevlerini yerine getirmek için sınıf savaşımına devam etmeliyiz.

Önder yoldaşımız proletaryanın öncü partisi olmadan, sürekliliği sağlanmış gerilla savaş pratiği ve geniş kitleler içinde örgütlenmiş parti komiteleri yaratılmadan başarı ve zaferin mümkün olamayacağını biliyordu. Bunun için sürekliliği sağlanmış önderlik yaratılması için yoğunlaştı, gerçekleşmesi için ciddi kafa yordu. Demokratik halk devriminin somut, anlaşılır, açık, elle tutulur yürünür bir devrim yolu haline getirmek için her türlü çabayı ortaya koyup ciddi planlı ve yoğun çalıştı. Büyük bedeller ödeme pahasına devrimci pratiğe önderlik etmeye çalıştı. Dediklerinde haklı, yaptıklarında samimiydi. Doğru ve haklı bir noktada durdu. Partinin ve önderliğin örgütlenmesine büyük önem verdi ve mükemmel bir kafa ve aklın birliği içinde muazzam bir yaratıcı çaba ortaya koydu. Partiyi gerilla savaşı içinde şekillendirmek ve örgütlemek için büyük düşünüp çalıştı.

Devrimin bize yüklediği görevler

Dünyayı değiştirmek için yorumladı. Her yorumlamanın mutlak değiştirme amacına uygun olması gerektiğini aynı zamanda her değiştirme çabasının da mutlaka devrimci bir açıklamaya hizmet etmesi gerektiğini ifade etti. “Ne yapmalı” sorusu aynı zamanda bir yorumlama faaliyetidir. Ancak her yorumlamanın da mutlak bir değiştirme amacına hizmet etmesi gerekir. MLM, değiştirme amaçlı bir açıklama ve yorumlama bilimidir.

Proletarya partisini ele alırken tarihinden, uluslararası komünist hareketin içinden geçtiği durumdan, ülkedeki sınıf savaşımının gerçekliğinden bağımsız ve kopuk ele alınamayacağı gerekir. Olumlu ve olumsuz yönleriyle birlikte ele almak gerektiğinin doğru olduğunu ifade etti.

Gerçeğin en doğrusu olan MLM bilimi, haklılığını ve bilimselliğini dayandığı devrimci ideolojisinden alır. Proletarya partisi, MLM’nin yaşadığımız topraklardaki yegane temsilcisi olan İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci düşüncelerini rehber almıştır. Kuruluş sürecinden günümüze dek demokratik halk devrimi amacından, halk savaşı stratejisinden, komünizm hedefinden vazgeçmeden yürüyüşünü sürdürmüştür.

Soykırımcı faşist TC devletinin her türlü zulüm ve yok etme saldırıları karşısında sayısız şehitleri pahasına direnerek savaşmıştır. En zor koşullarda bile parti içi demokrasiden, özgürlük ideallerinden ve kurtuluş amacından vazgeçmemiştir.

Proletarya partisinin olumluluklarının yanısıra eksikliklerine ve yetmezliklerine değinen önder yoldaş, gerçeğin gözünün içine bakmaktan korkmadı. Gerilla savaşını yoğunlaştırıp sürekli kılmada, sağlıklı bir örgütlenme modeli ve çalışma tarzını yaratmada, sınıf savaşımında sürekli ve sağlıklı bir ilerlemede, doğru bir rotaya oturtmada ciddi eksikliklerin olduğundan bahseder. Süreci tersine çevirmeyi ciddi bir görev kabul eder ve büyük bir sorumluluk üstlenir.

Proletarya partisini bütünlüklü bir bakış açısıyla ele alıp değerlendirir. Onun içinde bulunduğu durumu objektif bir şekilde tahlil ederken aynı zamandan bütün benliğiyle sınıf savaşımının sorunlarını çözmeye yönelir. Proletarya partisine doğru bir önderlik ve savaş anlayışı kazandırmaya çalışır. Israr ve çabasından en ufak bir ödün vermeden kırsal alanda gerilla savaşının sürekli kılınmasına yoğunlaşır. Partisini bütünlük olarak sınıf savaşımının ileri mevzisinde konumlandırıp, sınıf savaşımının sorunlarına çözüm bulma önderlik çabasına yoğunlaşarak devrimci görevlerine dört elle sarılır. Ve en ileri mevzide, savaş ikliminde partisini, demokratik halk devrimini, halkı örgütlemeye çalışır. Partisinin olumluluklarını büyütürken olumsuzluklarına karşı mücadele eder. İdeolojik hastalıkların başında gelen subjektivizme, dogmatizme, darbeciliğe, bürokrat-burjuva önderlik tarzına ve anlayışına karşı bilinçli iradi ve hedefli mücadele yürütür. Kitlelerden kopuk, sınıf savaşımının sorunlarından uzak, halka yabancılaşmış, tek derdi yönetmek olan burjuva bürokrat kariyerist anlayışlara karşı mücadeleyi elden bırakmaz. Örgütsel görevlerin yerine getirilmesi için mutlak süretle ideolojik sorunlara çözüm bulmak gerektiğinin bilinç ve sorumluluğuyla hareket eder.

Sınıf savaşımının her pratiğinde kendini sınar, sorgular, düzeltir, yeniler. Yeniden sınıf savaşımının sorunlarına doğru müdahale etme, kitleleri örgütleme ve hareket geçirme, partisine ve halka önderlik etme çabasına yoğunlaşır. İlerleme ve gelişmenin en temel bileşenin ideolojik siyasal gelişim olduğu bilinciyle hareket eder. Başarılarını büyütmeye eksik ve yetmezliklerine karşı mücadeleyi esas alır. Özeleştiride cesur, yaratıcılık ve üretkenlikte devrimci bir tutum sergiler.

Genç yaşamına büyük devrim davasını sığdıran “Her şey parti, her şey sürekliliği sağlanmış gerilla savaşı, parti önderliğini savaş alanında inşanın” öncüsü, örgütleyicisi, komünist önder Mehmet Demirdağ ve dört partizan yoldaşımız Dilek Konuk, Ümit Çağlayan San, Ümit Dinler, Duran Salman ölümsüzdür! Şehitlerimiz başka baharda fide vermek için tohum olup toprağa düştü!

4169

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar