Çav Bella'yi Laz dilinin kurtuluşu için söyledi
Müziğe 1994 yılında başlayan ve 2006 yılında ilk solo albümü olan Zifona (Fırtına) ile Laz müziğinin zenginliğini, otantik yapısını güçlü sesi ile yorumlayan Erdal Bayrakoğlu, şimdi de 'Sesumi Duyacaksun' albümü ile kendi dilinde müzik yapma ve Laz müziğini yaşatma uğraşını sürdürüyor.
Ardeşen'den İstanbul'a
1977'de Rize Ardeşen'de doğan Bayrakoğlu, 3 aylıkken babasının memuriyeti ve sağlık sorunları nedeniyle İstanbul'a taşındıklarını, ilkokulu dördüncü sınıfa kadar İstanbul'da okuduğunu, beşinci sınıfı ise Almanya'da bitirdiğini söylüyor. Bayrakoğlu, sonrasında tekrar İstanbul'a dönüp ortaokul ve liseyi İstanbul'da tamamlar. İşte müziğe ilk başladığı yıllar da bu lise yıllarıdır. 1994 yılında öğretmenler gününde kurulan bir halk müziği korosunda solistlik yapar. Ardından, kendisinin kurduğu "Türkülerle Diriliş" adlı grupla protest müzik yapmaya başlar. Birçok albümde de vokal yapar. 2002 yılında ise, Grup Munzur'un Bahara Çağrı albümünde sözü ve müziği kendisine ait olan Lazca bir şarkı söyler. Bu müzik yolculuğu, 2006 yılında ilk solo albümü olan Zifona ile sürer. Son olarak da 'Sesumi Duyacaksun' isimli albümünü dinleyicilerine sunar.
Karadeniz coşkusunun müziğine akışı…
Zengin bir bitki örtüsü, coşkulu dalgaları ile Karadeniz bölgesi, aynı zamanda zengin bir halklar mozaiğidir. Laz, Çerkez, Gürcü, Abhaz ve diğer Kafkas halkları ile... Erdal Bayrakoğlu bu zenginliği müziğine taşıyarak durduğu yönünü belirlemiş. Buna dair, "Laz diliyle ilgili yaptığım en önemli şey Lazca söz yazıp bestelemek ve bunu insanlara aktarmaya çalışmak'' diyor. Lazca dışında ilk albümünde Megrelce, bu albümünde de Rumca ve Gürcüce şarkılar söyler.
Bayrakoğlu, dillerin ve şarkıların kardeşliğin verdiği önemi, "Bir sonraki albümümde daha değişik dillerden de söyleyebilirim. Çünkü Anadolu'da var olan bütün dilleri en az kendi dilim kadar önemsiyor ve yaşamalarını istiyorum" sözleriyle ifade ediyor.
Müzik yolculuğunda yönünü aynı zamanda dilinin ve içinde yaşadığı doğasının korunması çabasıyla oluşturduğunu belirten Bayrakoğlu, şunları söylüyor: "Laz müziğinin benim için en büyük anlamı kendi dilimde ve kültürümde olmasıdır. Kaybolmaya yüz tutmuş bir dilde şarkı söylemek ve gelecek nesillere aktarılmasında katkımın olduğunu bilmek benim için gurur verici. Laz müziği yaparken beni etkileyen toplumsal nedenlerin en başında da yine o dilin kaybolmaya başlamış olması yatıyor. Bir diğer olgu da o harika doğanın katlediliyor olması. Müzik insanlara sesini duyurmanın en kolay ve en çabuk aracı. Ben de bu aracı kullanarak dilin ve doğanın sesini insanlara duyurmaya çalışıyorum."
Laz müziği ve Kazım Koyuncu
Sanatçı Erdal Bayrakoğlu, Laz müziğinin son 10 yıldır çok büyük bir gelişme gösterdiğini söylüyor ve ekliyor: "Artık geniş kitlelerce hatta diğer halklar tarafından da benimsenmesi, Laz müziği yapanların kendilerini ve müziklerini daha da geliştirmesini mecbur kıldı"
Laz müzisyenlerin artık dışa açılmaktan korkmadıklarını ve daha değişik sound'lar aradıklarını, bu durumun da Laz müziğinin gelişmesine ve duyulmasına büyük katkısı olduğunu belirten Bayrakoğlu, Laz müziğinin kökleri ve Kazım Koyuncu'nun Laz müziğindeki yerini ise, şu sözleriyle anlatıyor: "Kazım Koyuncu'dan önce tabii ki Laz müziği yapan insanlar vardı. Mesela Xelimişi Hasani, Ahmet Güngör, Yaşar Turna gibi. Bu insanlar Laz müziğinin popüler olmadan önceki gerçek emekçileridir. Kazım Koyuncu ile beraber Laz müziği bir basamak atlamış ve Laz müziği yapılarak da geniş kitlelere ulaşılabileceği kanıtlanmıştır. Tabi bu Kazım Koyuncu'nun başarısıdır. Kazım Koyuncu'dan sonra artık Laz gençleri müzik yapmaya cesaretlenmiştir. Eski ustalardan benim en etkilendiğim isim Xelimişi Hasani... Dönemin en büyük Laz ozanlarındandır. Hayatı zorluklarla geçmesine rağmen sanattan hiç kopmamış ve günümüze ışık tutmak için zorlu mücadeleler vermiştir. Onun bu azmi ve mücadelesi benim Laz müziği yaparken en büyük ilham kaynağımdır."
Besteler, enstrümanlar...
Erdal Bayrakoğlu, bugüne kadar iki albüm yaptığını, ilk albümünün iki şarkısının Xelimişi Hasani bestesi, iki şarkısının Maçkalı Hasan Tunç bestesi, bir şarkısının Fuat Saka bestesi, geri kalanların da geleneksel Karadeniz şarkıları olduğunu belirtiyor. Sanatçı ikinci albümünün ise 12 şarkıdan oluştuğunu, ve bu şarkılardan dördünün sözlerinin İbrahim Karaca'ya, üçünün sözlerinin ise kendisine ait olduğunu söylüyor. Ayrıca dört şarkısının müziğinin kendisine ait olduğunu, geri kalanlarınsa geleneksel Karadeniz şarkılarından oluştuğunu, belirtiyor. Albümde geleneksel Laz ve Karadeniz enstrümanlarını kullandığını ancak tulum ve kemençe dışında batıda kullanılan enstrümanları da kullandığını belirtiyor. Davul, perküsyon, bas gitar, elektronik gitar, keman, viola, çello, piyano, brass vs...
Lazca'nın kaybolması ve Lazca Çav Bella
Sesumi Duyacaksun albümünde şimdiye kadar Karadeniz ve Laz müziğinde denenmemiş bir sound olduğunu belirten Bayrakoğlu, ilk defa 'funkrock' ve 'funkpop' sound'larında bir müzik denediğini söylüyor. Albüm için, "İçinde Karadeniz'in aşklarını da, sorunlarını da, horonlarını da bulabileceğiniz bir albüm" diyor. Bayrakoğlu, albümde Çav Bella'yı Lazca seslendirmesini ve Grup Yorum ve Efkan Şeşen'le müzikal buluşmasını şu sözlerle aktarıyor: "Lazca Çav Bella da, Laz dilinin yok olma tehlikesinden kaynaklı insanlara Lazca diye bir dilin var olduğunu duyurabilmek kaygısıyla söylenmiş bir şarkıdır. Çav Bella neredeyse bütün dünya halklarının dillerinde söylenmişti ve Lazca'sının da ilgi çekebileceğini düşünerek söylemeye karar verdim. Bu sesi büyütmek gerekiyordu ve yıllardır duruşlarıyla, sesleriyle bu halka mal olmuş insanları da bu işin içine katmak istedim. Efkan Şeşen ve Grup Yorum'a böyle bir talepte bulundum ve sağ olsunlar beni kırmayıp bu işin ucundan onlar da tuttular ve bu düeti gerçekleştirmiş olduk.''
Biz de, kaybolmaya yüz tutmuş Lazca'da şarkı söyleyerek dilin gelecek nesillere aktarılması uğraşında bulunan, Laz müziğinin otantik yapısını bozmadan toplumun destanlarını, aşklarını, ağıtlarını ve horonlarını güçlü sesiyle yorumlayan Erdal Bayrakoğlu'na "rastgele" diyoruz.
ERDOĞAN YENER