Cuma Mayıs 31, 2024

AĞUSTOS ve EYLÜL GÜNEŞİ’ne

Güle güle Amed zindanlarının şen çocuğu

İstanbul’un Eylül’ünde sonbaharın bir pazar sabahında yüreği dünyanın kötülüklerine ve haksızlıklarına dayanamayan bir emek ve devrim işçisini kaybettik. Nubar Ozanyan’ın kadim dostu, yoldaşı,canımızı, Serdarımızı kaybettik. Nasıl bir dünyadır bu ki hep içimizdeki yürek güzelleri,  bilinç öncüleri öncelikle aramızdan kopup gitmektedir. Ağustosta Komutan Nubar yoldaşla acıyan yürek yaramız Eylül’de Can’ımızla daha da büyüdü.Parçalanan beden ve duran yürek bizimdir.

Serdar Can’ı tanır mısın heval? Yaşamı boyunca halkının acı izlerini sürmekten asla vazgeçmeyen Serdar'ımızı tanır mısın heval? Mergede’yi, Endivar’i bilir misin? Soykırımının acıları, izleri burada toplanır.Yüzbinlere varan Ermeni halkının cansız bedenleri çölün ortasında kum tepeciklerinden önce soykırım tepelerine dönüşür. Türkiye Kürdistanı’ndan Rojava’ya uzanan her bir sürgün toprağıörgütsüz silahsız ışıksız halimizin acıları olur. Serekaniye’den Mergede’ye, Endivar’dan, Halep’e. Sürgün ve tehcir yollarında zorla el konulur kadın ve çocuklarımızın en güzelleri. Feodal ağalara-beylere-paşalara sunulur körpe kız çocuklarımız ve kadınlarımız.Arta kalan her kılıç artığı tarihsel hafızanın yaşayan birer tanığı olur. Onlar, mısraların, notalarımızın silinmez adı olur.

Ülkemizde ırkçılığın başka bir biçimidir zorla din değiştirme. İnsan ruhunu tutsak alıp, kirleten zorbalıktır, ırkçılık. Zulmün yokluğun yoksulluğun her türlüsünü yaşayan kılıç ve kırbaçtan canını zorla kurtarabilen yüzbinlerce yoksul Ermeni köylüsü, zanaatkarı-demir bakır taş ustası zorla islamlaştırılarak “yaşama tutunma hakkı”verilir. Hakaretlerin kırbaçları altında çıplak büyüyenlerin, özgürlüğe ve insanlığa tutkulu insanların yaşamlarını anlamaya araştırmaya başlayan Serdar Can yoldaş nenesinin anlattıklarıyla karşılaştığı gerçeklik arasında benzerlikler bulur. Gerçeklikten masallara uzanan yolun anlatıldığı gibi çok kısa olmadığını görür. Başlar tarih denilen halkların boğazlanarak dipsiz kör kuyulara,uçurumlara atıldıkları  yerlere doğru uzanmaya,inmeye. İnsanlığın katledildiği derin dehlizlere dalınca nenesinden dinledikleri hikayeleri hatırlar. Kendisinin de bir Hay(Ermeni) evladı olduğunu anlar. Sıdıka anamızın da aslında kılıç artığı bir Hay gelini olduğunu anladığında öfkesi daha da büyür.

O, Siverek’in, Lice’nin, Hazro’nun, Amed’in ilk gerillasıdır

Gerçeğin dipsiz karanlığına gömülmek istenenin aslında kendi hikayesi olduğunu öğrendiğinde Kaypakkaya yoldaşın tarih ve soykırım okumalarına başvurur. O parlak aydınlatıcı ışık üzerinden sınıf bilinci güçlenir ve  tarih bilincine dayanak olur. 

Nenemin masalları öykü tadında yazılmış hay halkının parçalanmış acı dolu resmidir. O resimde yokluğun cehaletin kırbacını yaşayan her renkten her dilden her topraktan kimliği-inancı değiştirilmiş, ruhları zorbalıkla gaspedilmiş insanlara rastlamak mümkündür.

Serdar Can atalarının yaşadıklarının izini sürerek gerçeğin bilgisine ve Kaypakkaya öğretisine ulaştığında öfke dünyası onu gerçeğin gerillası olmaya iter. Kaypakkaya öğretisi onu Kürdistan dağlarının ilk gerilla savaş deneyimlerinin pratiğine sürer. Serdarımız Canımız artık Kürdistan dağlarının ilk TİKKO gerillalarından biridir. Uzun ince boyuyla omuzuna yüklediği güllü G1 le Siverek’in, Lice’nin, Hazro’nun, Amed’in ilk gerillasıdır. Yanında kahramanca çarpışıp şehit düşen Mazgirtli Haydar Aslan, Amedli İhsan Paçacı yoldaşlar onun duygu dünyasının yaralı renkleri olur. Mermisi tükenince silahını parçalar.Düşmana bir iğne bile teslim etmeme geleneğinin sadık öğrencisi olur.

Edebiyat dünyasında kimsenin uzanıp dokunamayacağı ateşe dokunur

Gerilla yaşamından zindan- sürgün yaşamına geçtiği ana dek öğrendiği ilk devrim öğretisinden asla vazgeçmez. Tutku düzeyinde bağlandığı ilk devrimci aşkını son nefesine dek terk etmez. Zulüm ve işkence dolu Amed zindan yaşamında aklında hep devrim ve parti vardır. Tarihin şen çocuğu olarak dizelere işler zulüm karşısındaki görkemli direnişi ve yaralanan insan duygularını. Artık zindanlar onun tarih,sınıf, edebiyat, sanat derslerini öğrendiği okul olur. Okur, düşünür ve yazar. Edebiyat dünyasında kimsenin uzanıp dokunamayacağı ateşe dokunur. Gerçekliğin bilincine varma kavgası onun başına bela olacak NENEMİN MASALARINI yazdırır.

Zindan yaşamında sevdalandığı gerilla yaşamının düşlerini kurmaya devam eder. Başladığı gerilla kavgasını çok sevdiği komutan  Nubar Ozanyan yoldaşıyla birlikte Filistin kamplarında devam ettirir. Filistin özgürlük sevdası onu Hayastan’a uzatır. Çizili sınırlar vız gelir Serdarla yoldaşı Nubara. Şimdiye dek bir sır gibi saklarlar geçilmez denilen Sovyet hududun hangi noktasından Hayastan’a geçtiklerini.

Nenemin Masalları’nda aradığı Hay yoldaşı Nubar Ozanyan’ı Filistin’de TİKKO askeri eğitim kampında bulur. Bırakmaz yoldaşını, başlarını alıp uzanıp giderler Hayastan topraklarına. Hayastan rüyalarının sevgili ülkesi olur. Başlar ana dili Ermenicede “Baykar-Azadutyun”(mücadele ve özgürlük) demeye. Ararat’ın çocuklarının ülkesinde bir yandan tarih ve soykırım bilincini güçlendirir. Diğer yandan parti ve devrim görevlerinin en zorlusuna hazırlanır. Her zaman hazırlandığı gibi. Ciddiye alır her görevi.

Aradan yıllar geçer. Şiirlerin öykülerin sanatçısı devrimin vefalı ve bilge aydını olmayı asla elden bırakmaz. Düşünmeye okumaya ve yazmaya ara vermez. Arar yoldaşlarını hiç olmadık yerlerde sorar öncelikle en çok sevdiği yoldaşlarını. Ummadığı ve beklemediği bir şehrin bilinmez ve görünmez bir köşesinde bulur 30 yıl önce bıraktığı zindan yoldaşını. Sonra komutanı Nubar’ı görür. Ve anılar dolaşır sokaklarda evin dumanlı dar odalarında. Nihayet aradığı yoldaşlarını bulmuştur. Artık ona ölüm yok.

Tam arayıp izini bulmuşken, sevdiği komutanı Nubar’ın şehit düşüş haberi onu derinden sarsar. Anlatılmaz bir acı saplanır kalbine. Belki de vereceği son nefesinin yenik düştüğü yeri olur zayıflayan kalbi.

Güle güle çocukluğumun yoldaşı

Güle güle amed zindanlarının şen çocuğu

Güle güle Nenemin teyze oğlu.

Rojava’dan bir yoldaşı

41417

Üniversiteyi Öldürmenin Sekiz Yolu (Ya da Üniversite Piyasaya Nasıl Entegre Olur?)[1]

 “Bilimin sürdürülmesi, / bana özel bir yürekliliği / gerektirir gibi gözüküyor.”[2]

 Sevgili dostlar, sıcak bir Haziran’ın ardından, meydanların ardından yeniden burada, birlikteyiz.

Buraya gelirken arkadaşlar bana Melih Gökçek’in “teröristler kamplara çekildiler, sonbaharda daha büyük bir ayaklanma çıkartacaklar,” mealinde bir şeyler söylediğini aktardılar.

İlk defa Melih Gökçek’le aynı fikirdeyim.

Evet, Haziran 2013 sıcak geçti. Ama emin olun önümüzdeki güz ayları daha da sıcak geçecek.

Neo-Liberal AKP, Kautsky'nin 'Ultra Emperyalizmi' , 'Bariscil Kapitalizm' Ve Bir Ruyanin Sonu

Esas savas ,maddi-maddelesmis enerji evreninin zihnimize yansimasinda yuruyor...Dusunce -felsefe enerjisi biri ikiye boluyor...Tek bir soru tum bir evreni boluyor...
Dusmani yakindan izleyin. Onun akli bizden daha geliskin; yuzyillara dayanan sinifli toplumlar yonetme tecrubesine sahip. Akimlari yok edemeyecegini biliyor. Enerji evreninin sabit bir yuk uzerinde hareket eden bir enerji alanlari catismasi oldugunu biliyor...

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda/ Hasan Aksu

Kadın sorunu yalnızca sınıf sorunu olarak ele alınamaz, görülemez. Kadın sorununda asıl çelişki cinsiyet sorunu olarak görülmelidir.

Kadın ve özgürlük

“Tarihsel değişimi belirleyen kadınların özgürleşme oranıdır. İnsanlığın zorbalığa karşı kazandığı zaferin bulunduğu nokta, kadının erkekle, zayıfın güçlü olanla karşılaştırıldığında ortaya çıkan durumdur. Kadının özgürlük derecesi toplumsal özgürlüğün doğal ölçüsüdür.“ Marx-Engels

İnsanlık, özgürlüğünü kadınların köleleştirilmesiyle yitirdi ve kazanmak istiyorsa yitirdiğini yeniden, onu, ancak ve ancak yitirdiği yerde kazanabilir. 

Maocular ve Bir Maoizm Karikatürü Perinçekgiller

  

TV’ye çıkartmışlar benim gibi kel kafalı bir gazeteci, sözde araştırma yapmış ülkedeki Maocular üzerine ve 'Maocular' diye bir kitap yazmış.

Bak simdi cehaletin papyon giymiş haline, entelektüellik adına aydınlığın ırızına geçirilmiş haline!

Güya aydınsın, öyle mi?!

Maocular diye kitap yazmadan önce hiç Maoculuğu araştırdın mı?...TV izleyiciliği dışında Maoizm nedir en ufak bilgin var mı?

Yok, belli!...Neden mi?...Maocular sorusuna cevabı Perincek ve onun artıklarında aradığına göre, Mao hakkında tam bir cehalet içinde olduğun belli!

'Radikal Demokrasi' Post-Modernizme yaslanmis Neo-Liberalizmdir


'Radikal Demokrasi' Post-Modernizme yaslanmis Neo-Liberalizmdir

Toplumun, uretimin ve siyasal yasamin kurallarini Isci-Koylu yiginlarinin degil; tam tersine uretim araclarinin ozel mulkiyetini elinde bulunduran sermayenin ve onun siyasal iktidarinin koydugu Kapitalizm catisi altinda 'bireysel ozgurluk' ya ahmaklar icin bir aspirin ya da burjuvazinin dostu ahlaksiz bir sahtekarliktan baska bir sey degildir.

Tarihin inatçi aynasi

Kürt medyası ile düzen yanlısı medyanın bir utanç duvarına dönüşen bezdirici ambargosu karşısında bir süre yazmamaya karar vermiştim. Ancak İran Molla rejimi, Şerko Maarifi' nin de içinde olduğu onlarca insanı idam edince, birkaç yıl önce yazdığım bir makaleyi ve bir mektubu aşağıda halkın bilgisine sunmayı zorunlu gördüm. 
İşte 2009 ve 2011 yılında yazdığım o ibretlik makale ve mektup:
HÜSEYİN XİZRİ DE İDAM EDİLDİ
KÜRT VE TÜRK SİYASETÇİLERE KINAMA
UTANIN!

MİNNET VE HAYRANLIKLA: YOLLARI YOLUMUZDUR![1]

“Nehirlerin dinlediği seslerdik”[2]

 

Sizlere, siz kardeşlerime Onlardan söz ederken, heyecandan dilim damağım kuruyor. Omuzlarımda devasa bir sorumluluğun ağırlığını duyumsuyorum…

Ne demeli? Nereden başlamalı?

Öncelikle onlarınki, anlatmaktan çok yaşanan, yani kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir aşktı…

“Demokratikleş-me paketi”

“Maymun ne kadar yükseğe çıkarsa,kıçı da o kadar görünür.”[1]

 

Bizim kuşaktan, (genel olarak “78’liler” olarak biliniyoruz) kimileri ve selefimiz 68’lilerin bir kısmı çok hızlı “uyum sağladı”. Biz beceremedik.

Eskinin “solcu”su, bugünün liberali kalemlerin AKP iktidarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eliyle açtığı (kaçıncı?) “Demokratikleşme Paketi” ile ilgili görüşlerden söz ediyorum.

“Cemevi ile Ruhban Okulu da olsaydı daha iyi olurdu,” diyen hoşnut Oral Çalışlar, örneğin[2]

Umudun Şiarı: “Size Verdiğimiz Süre Doldu!”

Emperyalist sermayenin uluslararası bir kaç merkezdeki dönüş hızına bağlı ve orantılı olarak, dünya halklarının direnişlerinin hızı da artıyor.

Yaşadıklarımız reddedilmelidir!

Ecdadımız Kayıkları, Biz Gemicikleri Yürüttük

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta ecdadından bahsetmekten geri durmuyor. Yerel seçimlere yönelik bir yatırım olduğu herkesçe bilinen, konunun uzmanlarınca da birçok eksiği bulunduğu iddia edilen Marmaray tüp geçidi milyonların can güvenliği hiçe sayılarak apar topar açıldı. Başbakan açılıştaki konuşmasında da “ecdadımız gemileri karadan yürüttü, iktidarımız da denizlerin üstünden vagonları yürütüyor” dedi.

Sayfalar