Perşembe Mayıs 2, 2024

Ankara Kapanından kurtulmak‏/Mahmut Alınak

Ey Kürtler, Aleviler, Araplar, Çerkesler, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler ve ulusal hakları ellerinden alınan diğer halklar…

            Ey ezilen Türk halkı,

            Yoksullar, işsizler, emekçiler,

            Kadınlar, gençler

            Ve zindanlarda çürütülen mahpuslar,

            Kimi Türklük, kimi din, kimi Alevilik, kimi Kürtlük üzerinde siyaset yapan Meclis'teki partilerin sizin sorunlarınıza çare olacaklarına hâlâ inanıyorsanız, acı bir yanılgı içindesiniz demektir.

            Dikkatinizi muhakkak çekmiştir: Bu partiler sorunlarınızın çözümüyle değil gölgeleriyle ilgilenmektedirler. Roboski, cezaevleri, gezi direnişi ve pek çok olayda görüldüğü gibi, sorunlarınız onlar için sadece birer siyaset malzemesidir. Farkında mısınız, özlemlerinizi ve hayallerinizi sömürüyorlar. Hayatınızı sömürüyorlar. Örneğin Meclis'te tek bir parti yoktur ki, çıkıp yoksulluğu ve işsizliği ortadan kaldıracak projem şudur ve bu projeyi şu formüllerle yaşama geçireceğim, desin. Böyle bir parti yok ama yine yoksulluk ve işsizlik üzerine  nutuk çekerler.

            Meclis'teki hangi partinin Kürtler ve Türkler için toplumsal bir yıkım olan Kürt meselesini çözecek bir tavrı ve formülü var? O sözde müzakere ve barış süreci dedikleri masalla zaman tüketmekten başka ne yapıyorlar? Buna rağmen Kürt meselesini dillerinden düşürmezler. Maksatları bu asırlık meseleyi çözmek değil, Kürt halkını siyaset malzemesi olarak elde tutmaktır.

            Aleviler ve ulusal hakları çiğnenen diğer halkların haklarını hayata geçirebilecek bir projeleri ve tavırları var mı? Bunların işi vatan, bayrak, millet-milliyetçilik, din, kitap nutukları ile sizi kandırmaktır. Sizler kandırılmış bir topluluksunuz!

            Meclis'teki partilerin iktidardayken verdikleri veya muhalefetteyken mücadeleyle size kazandırdıkları tek gramlık bir hak var mı?

            Bir an kendi kendinizle baş başa kalın ve düşünün! Köle olmaktan başka hangi hakkınız var? Kurumları ve yasaları ile egemenlerin olan devleti siz mi yönetiyorsunuz? Valileri, kaymakamları, genelkurmayı, emniyeti, karakolları, cezaevlerini ve hastaneleri siz mi yönetiyor ve denetliyorsunuz? Sizin bu kurumlarda zerrece söz hakkınız var mı? Kırıntılarından bile yararlanamadığınız ekonomiyi siz mi yönetiyorsunuz? Milyar dolarlar kimin cebine akıyor? Fabrikalar, madenler, topraklar, barajlar, sahiller ve öteki ülke zenginlikleri sizin mi? Kaçınız villalarda yaşıyorsunuz? Sözde sizin olan bu partilerde adayları siz mi belirliyorsunuz? Üyesi olduğunuz veya oy verdiğiniz partilerde söz hakkınız var mı? Bilmiyorsunuz ki, onlar size sürü gözüyle bakıyor ve adayları seçecek akla sahip olmadığınızı söylüyorlar. Siz ise genel merkezlerinizin belirlediği o adaylara gidip kuzu kuzu oy verirsiniz.

            Kendi kendinizi kandırmayın; sizin hiçbir hakkınız yok. Devleti yönetenler istemedikçe sokakta ıslık çalma hakkınız bile yok. En insanı haklarınız için bile polis panzerlerinin saldırısına uğramakta, kurşunlanmakta ve ağır bedeller ödemektesiniz.

            Siz özgür değilsiniz, özgür olduklarını sanan bir köleler topluluğusunuz? Bin yıldır kandırılıyorsunuz. Kandırıldığınız içindir ki yalanlarla gönlünüzü fetheden siyasetçileri avuçlarınızın içi patlarcasına alkışlıyor, miting alanlarını balık istifi dolduruyor, onları omuzlarınızda taşıyorsunuz. Sizi cendereye alan bu soygun ve talan düzeni siz ona hizmet ettiğiniz ve izin verdiğiniz için kanınızı emiyor, çocuklarınızın geleceğini yağmalıyor.  

            Ya uyanır bu hırsızlar düzenini ve düzen partilerini reddedersiniz, ya da kendilerini özgür sanan bir köleler topluluğu olarak kalmaya devam edersiniz.  

            Şunu hiç aklınızdan çıkarmayın:

            Geçmiş yüz yıllık tarihin de gösterdiği gibi bu devlet mekanizması, bu hükümetler ve bu meclis partileriyle sizin hiçbir sorununuz çözümlenmeyecek. Bunlarla yapılacak müzakerelerin sonu hayal kırıklığıdır. Bunlar ümitlerinizi sömürmek ve zamanınızı çalmaktan başka bir şey yapmazlar.  Sizi hiç gerçekleşmeyecek hayallerle oyalıyorlar, siz de onlara kanıyorsunuz.

            Unutmayın! Ankara siyaseti vurgunculara, talancılara, hırsızlara hizmet eden ve onları koruyan bir siyasettir. Geçen yüzyılda pek çok hükümet kuruldu. Bin bir vaatte bulundular, hepsi yalan çıktı. Görüldü ki bunların birbirlerinden hiçbir farkı yok. AKP de onların devamı ve benzeridir. Mide bulandıran yalanları ve dalavereleriyle tornadan çıkmış gibi birbirlerine benziyorlar. AKP gibi ötekilerde yolsuzluğun batağındaydılar. Halkın verdiği yetkiyi kendileri için kullanıyorlar.

            Kanmayın onların kürsülerdeki palavralarına; vatan, millet, kardeşlik nutukları sizi kandırmak içindir. Onların dertleri siz değilsiniz, kendileri ve yandaşlarıdır. Ben de bir zamanlar o Ankara siyasetinin bir parçasıydım. Orada halk için yararlı bazı şeyler olacakmış sanıyordum. Bunun mümkün olmadığını, yanıldığımı anlayınca Ankara siyasetiyle yolumu ayırdım.

            Ey ezilenler,

            Özgürleşmek ve insani haklarınıza kavuşmak istiyorsanız yapacağınız ilk şey, Ankara kapanından ve bu kapana hizmet eden meclis partilerinden kurtulmaktır.  Sizler kısıldığınız Ankara cenderesinde kaldıkça, bin yıl daha kandırılacaksınız, bin yıl daha esaret altında kalacaksınız. Siyasetçiler sizi amansızca kandırmaya devam edecekler, siz ise onları alkışlayacaksınız. Çocuklarınıza bırakacağınız miras ise esir bir hayat olacaktır.

            Sizin özgürlüğünüze giden yol, bu talancı düzene karşı birleşmekten ve örgütlenmekten geçer. İktidar olmalısınız. Sokağınızı, mahallenizi, köyünüzü, kentinizi, ülkenizi siz yönetmelisiniz. Ülkenin zenginlikleri ve özgürlükler hırsızların, hortumcuların değil bu toprakların gerçek sahipleri olan sizlerin olmalıdır.

            Ya özgür olursunuz, ya da köle kalmaya devam edersiniz. Karar sizin! alinakmahmut@hotmail.com

88992

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar