Cuma Mayıs 3, 2024

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 



İzmir'e bayılıyordu. Müthiş bir yerdi İzmir. Kordonun büyüsüne kaptırmıştı kendini. Kordon, sığınılacak bir limandı onun için. Sahilde, çimenlere uzanıyor, saatlerce öylece kalakalıyor, gelip geçenleri seyre dalıyordu. En çok da gözünün önünde uzun kuyruklar oluşturan Alman Konsolosluğunu gözlemliyordu. ''Umut Yolcularını'' izlemek keyif verici bir şeydi. Hele Vize alabilmeyi başaran birinin sevinci onu da müthiş heyecanlandırıyordu. 



Yattığı yerden kalktı. Yürümekte zorlanıyordu. Ayakları uyuşmuş bir haldeydi. Az ötesinde, oltasına kocaman iri bir balık takılmış olabilecek biri, heyecanla yardım istiyordu. Koştu hemencecik yardımına. «Aman yavaşça çekin beyefendi» diyordu, sesin sahibi. «Yoksa kopabilir misina» Sesin sahibinin bir genç kız olması heyecanlandırmıştı onu. Kısa bir uğraştan sonra, balık yakalanmıştı, hem de misinaya zarar vermeden. Balık gerçekten iri sayılırdı. Herkesin bakışları balık üzerinde yoğunlaşmıştı. ‘’Teşekkürler’’ dedi genç kız. ‘’Siz olmasaydınız, çekemezdim doğrusu tek başıma. 

‘’Bir şey değil’’ dedi genç adam. ‘’ Hem lafı mı olur. Çorbanızda azıcık tuzumun olması, mutlu kılar beni’’ 



Genç kız yerde yaramaz bir çocuk gibi debelenmekte olan balığı aldı, attı sepetine. Üzerini bir güzel örttü. Genç adamın yanından uzaklaşmadığını fark ettiğinde, 

‘’Siz de bir ucundan tutmak ister misiniz?’’ diye sordu, oltayı uzatırken... İstemsiz aldı genç adam. 

‘’Balık tutmayı çok severim, ama hiç şansım yok ki’’ diye sitem etti genç adam adeta. 

‘’Kendinize haksızlık etmeyiniz’’ diye karşı çıktı genç kız. ‘’Karamsarlığı bırakın artık... Umudunuzu da yitirmeyin... Her karanlığın sonunda bir ışık olduğunu unutmayın sakın.’’ 



Başını yerden usulca kaldırarak sevgiyle baktı genç kıza. ‘’ 

İyimser bir gül olmalı bu’’ diye geçirdi içinden. Ardından, ‘’Uzun süredir işsizim’’ dedi. ‘’Sıkıntı ve çaresizliktendir buralara gelişim.’’ 



‘’Çaresizliği çok iyi bilirim’’ dedi genç kız. ‘’Ben iki yıldır gelirim buralara... Sizi de epeydir görüyorum buralarda... Kendiniz ile kavga etmenize bile tanık oluyorum.’’ Gülümsedi. 

‘’İsminiz nedir kuzum?’’ diye sordu aniden. 

‘’Fırat, ya sizin?’’ 

‘’Melisa benim adım’’ elini uzatırken Fırat'a, 

‘’Ellerim balık kokar, üstelik pulcuklar ellerinize yapışabilir’’ diye takılmayı da ihmal ermemişti bu arada. Birbirleri ile tokalaştılar. 

Dalmıştı Fırat. Yaşadıkları yalan geliyordu kendine. ''Hey Fırat görmüyor musun?'' Melisanın bağırtısıyla sıyrılıp geldi kendine. Boş boş baktı Melisaya. 

‘’Fırat baksana, suya gömülüyor mantar.’’ 



Usulca çekmeye başladı misinayı Fırat. Ağırlaşmıştı misinanın ucu. Yediği yemden kurtulmaya çalışan balık görünürdeydi. Sevinmişti. 

‘’Şansın dönmeye başladı bak’’ diyordu Melisa gülümseyerek... 

‘’ Sizin sayenizde... Siz şans getirdiniz bana.’’ 



Uzun uzun çaldı cebi Melisa’nın. Kulağına götürüp, ’’Alo’’ dedi. Sessizce dinledikten sonra, ‘’Tamam, olur gelirim.’’diye ekledi. Kısa sürmüştü konuşması. Fırat’a seslenerek, ''Gitmeliyim''dedi. 

Giderken son bir kez baktı Fırat'a ve ''Oltam sen de kalsın.’’ dedi tatlı bir gülümseme ile. 



Fırat çaresizce kabullenmişti Melisanın gidişini. Fırat, doğacak olan her günün sabahını sabırsızlıkla bekler olmuştu. Akşamdan sabaha yemesi için bir şeyler hazırlıyor, erkenden kalkıyor, koyuluyordu yola. Kordona varınca, balık tutmak için ilk hazırlığını yapıyordu önce ve ardından «rastgele» deyip atıyordu misinasını suya... Bir yandan da Melisa'yı düşünüyordu; çıkagelir diye. Ama bir türlü çıkıp gelmiyordu Melisa. ‘’Yarına gelir. İşi çıkmıştır belki.’’ deyip teselli ediyordu kendini. 



Birçok yarınlar gelip geçiyor, fakat Melisa gelmiyordu bir türlü. Umudu her geçen günün ardından biraz daha kırılır olmuştu Fırat'ın. Gitgide alışıyordu yokluğuna Melisa’nın. Bir gün nasılsa gelecek umudu onu yaşama bağlıyordu. 

Erkenden Kordona gelip hazırlığını yapmıştı... İğneye yemi takıp, uzaklara fırlattı misinayı. Daha uzaklara atmak istiyordu. Her uzağa atışından sonra çekiyordu misinayı kendine doğru. Uzakları yakınlaştırmak, Melisa’nın gelişini hızlandırmak istiyordu misinayla. Beklemeye koyuldu. Misinayı işaret parmağına hafifçe dolamıştı. Arada sırada yemi yoklayan balıkların vuruşlarını hissetmiyor değildi. Mantarın suya gömüldüğünü fark ettiğinde, usulca çekmeye başladı misinayı kendine doğru. Su berraktı, dibi gözüküyordu. Misina boşaldı birden. Kaçmıştı balık. Üzülmedi balığın kaçışına. Sevinmişti hatta. Zaten canı balık tutmak istemiyordu. Onu her sabah buralara getiren, Melisa'yı görebilme ihtimaliydi. Melisa geldiğinde burada olmak istiyordu. 



Birkaç balığın, yeme hücum ettiğini gördü. Balıklar küçük ısırıklar atıyordu yeme. Birden kendini yemin yerine koymaya başladı. Balık da Melisa idi. Isırıkları, bir buse, bir sevgi, bir aşk oyunu olarak görüyordu... Sevgi arar gibiydi. Her şeyin açlığını çekiyordu. Melisa’nın ufak ısırıklar atarak kendisini bitirmesini istemiyordu... Susamıştı sevgiye... İstiyordu ki Melisa onu bir ısırışta, bir defa da bitirsin... Bunları düşünürken daldı... Balık yemi küçük ısırıklarla tüketip bitirdikten sonra, hızla uzaklaşıp kaçtı oradan... 



Fırat tükendiğini hissetmeye başladı. Kendisini bir başına bırakıp kaçan balığın ardından bakakaldı. 
 

111282

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

Sayfalar