Pazartesi Mayıs 6, 2024

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni. Tanıyamazsınız tabi ki.

12 Eylül’ün en karanlık döneminde 1981’in 10 Ekim’inde faşizmin orduları beni köyümden, evimden aldılar. Ağabeymi de benimle birlikte aldılar. Köyümüz dağlık, ormanlık bir vadinin yamacında kurulu, dünya harikası doğal güzelliğe sahipti. Ben henüz 17’sine yeni girmiştim. Devrimci fikirlerle çocukluğumda tanıştım.     Özelimde Kaypakkaya İbrahim’e, onun kurduğu Partiye gönlümü, sevdamı kaptırmıştım. TKP/ML’ye, onun Partizanlarına katılmayı en büyük hayalim bilirdim. TİKKO’cu kirveler evimize geldiğinde bütün hayranlığımla onlara bakakalırdım, peşlerinden bakarak uzandıkları dağlarımıza sevda besler, hayaller kurar gerilla olurdum dağlarda, beni alıp götürürdü kirvelerim, yoldaşlarımın yanlarına, sonra ise gerçeğe dönerdim. Ama yüreğimin yarısı onlarda kalmıştı hep.

12 Eylül karanlığını Dersim bir 38’de yaşamıştı, bir de şimdi yaşıyor. O nedenle karanlık bir dönemde beni nasıl, hangi vahşi işkenceyle öldürdüklerini siz, evet siz, nereden bileceksiniz ki! Karanlık bir dönemdi, yapılan bütün katliam, işkence, zulüm ve kaybetmeler karanlıkta kalıyordu. Karanlığa gömülüyor, unutturuluyordu, sesini duyurmak isteyenlerin ise sesleri boğuluyor, ezilmek isteniyordu. Bir tek dağlar faşizme karşı ses veriyor, yapılan katliam, vahşet ve zulme meydan okuyordu. Yolu dağlardan geçenler, faşizme karşı demokrasinin, özgürlüğün, sosyalizmin ve komünizmin sesini yütkseltiyor, onurluca direniyorlardı. Bu direniş zindanlara ulaşıyor, moral ve devrimci zindan direnişiyle bütünleşiyordu.

Erdal Eren’i hepiniz bilirsiniz, Erdal’da idama giderken daha 17’sinde idi. Erdal’ın sesini duyurdunuz, gösterdiği onurlu direnişi sahiplendiniz ama benim gibi gözleri ateşle dağlanan, ağaça bağlanarak diri diri kardeşinin, annesinin, babasının gözleri önünde yakılan, onursuzluk göstermediğim, yoldaşlarımın yerini söylemediğim için azılı faşist Kulaksız Yüzbaşı tarafından yanıp kül olan vücudum kurşunlara hedef oldu. Tabi ki, duymadınız, ağrılarımı, çığlıklarımı, Munzur dağları duydu. Ali Boğaz duydu, Yılan dağı duydu, Zel dağı duydu. İsyanım Amed zindanlarında yankılandı, Metris’de alevlendi, Mamak’ta direniş türküsüne dönüştü. Dağın direnişini size küllerimi uçurarak getirdim, duyasınız diye. Ama yaşadıklarımı hissetmediniz, sitem ediyorum. Çünkü bu vahşet gizli ve kapalı kalmamalıydı, diyorum.

Katlederken ağabeyimin yalvararak bana “Kirvelerin yerini söyle, kurtul”,  anamın, babamın ben yakılırken bin kere öldüklerini, benim yerime kendilerinin yakılması için Kulaksız Yüzbaşı’ya nasıl yalvardıklarını kelimelerle sizlere anlatamam, mümkün de değil.

Sizce beni niçin, neden yaktılar? Faşizmin beni yakması, gözlerimi ateşte dağlaması tesadüf değildi. Ellibinin üzerinde ordusuyla, tankıyla, topuyla, uçak ve helikopteriyle ölüm saçarak, terör estirerek Partimi TKP/ML’yi imha ve yok etmek istiyorlardı. Aldıkları istihbaratın direkt bana gelmesi, beni hedef alması bilgi ve bilinçli seçimdi. Ben ateşlerde yakılırken, kirvelerime, yoldaşlarıma acılarımı bal eyleyerek attığım çığlıklarla selam gönderdim. Kara gözlerimle güneşin ışıklarını emerek, acılarımı faşizmin karşısında zafere taşıyordum. Öpücükler, gülücükler, sevgiler ve gelecek güzel günleri müjdeliyordum yoldaşlarıma, halkıma.

Kulağıma Partizanların sesi geliyordu, seni faşist kan emici katillerin elinden kurtaracağız, diren Behzat yoldaş, topluca yok edilsek de seni bu zulümden kurtaracağız diyerek bana, ben yakılırken gözleri dolu dolu bakıyorlardı. Veysel’in, Rustem’in, Erdoğan Tekin’in, Şefik ve diğerlerinin beni faşizmin elinden kurtarmak için karar beklediklerini görüyordum, seslerini, kin ve öfkelerini görüyordum. Ateşler bedenimi kül ederken ben, tekrar tekrar çığlıklarımla yoldaşlarıma ses veriyordum. Sakın ama sakın ortaya çıkmayın, kendinizi koruyun, beni Partinin genel çıkarları için feda edin, intikamımı da mutlaka ama mutlaka alın yoldaşlar diyordum. Partim TKP/ML, Kor Osman’ın sorumluluğunda toplanan yönetici yoldaşlarım önce birbirine yakın olan üç gerilla grubuyla saldırı kararı alıyorlar. Bütün güçlerini saldırıya hazır duruma getiriyorlar, hatta hareket halinde olan gerillalar saldırı işareti beklerken, Kor Osman operasyonun amacının Partiyi imha olduğunu, binlerce faşist kolluk gücün pusuda bekletildiğini hesaba katarak yeniden durum değerlendirmesi yapar ve büyük bir eziklikle, acı ve üzüntüyle yapılacak saldırıdan vazgeçildeiğini açıklar. Bazen genelin, Partinin çıkarları için bireyin kendini feda etmesi gerektiğini gözleri dolu dolu yoldaşlarına açıklar. Birçok yoldaşı şok olur, itiraz eder, karara uymayacaklarını açıklasalarda saldırmama kararının gerekçeleri anlatılır, gerilla grupları ikna edilirler, duygusal karar alma yerine bilinçli karar almayı tercih ederler, gözyaşları içinde Behzat’ı, yani beni sonsuzluğa zafer şarkılarıyla yolculayarak direnişim karşısında, gösterdiğim fedakârlık karşısında zaferime selam duruyorlardı ve ben onları sevinç gözyaşlarımla ayrı düştüğümüz için selamlıyordum. Yaşama, ülkeme, halkıma, yoldaşlarıma ve Partime veda ederek öpücükler yolluyordum. Elveda elveda geride kalanlarım diyor, arkama bakmadan sonsuzluğa kucak açıyordum…

Hasan Aksu

 

110770

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Sayfalar