Cumartesi Mayıs 4, 2024

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile düzeni meşrulaştırma seçimi boykot et !

Türk devletinin en üst temsilcisini belirlemek için, 10 ağustos 2014 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi, bir taraftan egemen kliklerin temsilcisi oldukları sermaye gruplarının çıkarlarına kullanmak iken, diğer yandan da düzenin devamlılığını sağlamaya yönelik bir oyundur. Bundandır ki, mevcut düzen partileri devletin bekasını “güçlendirmek” için yalan ve yanlış bilgilerle halkı maniple ederek bu sürece dahil etmek için bizleri bu oyunun bir tarafı yapmayı hedeflemektedirler.

Emperyalistlerin ılımlı İslam modeli ile piyasaya sürülen AKP’nin, Ortadoğu’da ve Türkiye’de mezhep çatışmalarını kışkırtarak bölgeyi ateş çemberine sokan politikalarla “ünlenen” adayı Erdoğan’ın on iki yıllık başbakanlığında halka yönelik işlediği suçların hesabı yapılamamaktadır.  AKP’nin uyguladığı ekonomik politikalarla, işçi ve emekçiler daha da yoksullaşmış, gelir dağılımındaki dengesizlik hat safhaya ulaşmış durumdadır. Alevi ve Kürt sorunu başta olmak üzere Suriye ve Irak’ta izlediği politika; kan, şiddet, katliam ve gözyaşına neden olmuştur.

Rojova’daki Kürt oluşumuna karşı Türk devletinin geleneksel ırkçı kodları ile hareket eden Erdoğan, IŞİD ve El Nusra gibi insanlık düşmanı örgütleri büyütüp besleyerek bölgedeki Kürt ve Alevi katliamına ortak olmaya devam etmektedir. Kürt ulusal sorunu çözümünde de “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesi” adı altında yeni kanun maddeleri çıkararak tüm yetkileri kendi elinde toplayan Erdoğan, bir yandan Kürt hareketini tasfiye etmek için yoğunlaşırken diğer taraftan Cumhurbaşkanlığı seçimi için Kürt halkının oylarına oynamaktadır. Gezi isyanın yaratığı sarsıntıyı halen üzerinde atamamış Erdoğan rüşvet, ihale yolsuzluğu ile birlikte anılır olmuştur. Kendisinin “istikbali için istiklal savaşı” olarak adlandırdığı gibi, işlediği suçlardan kurtulmanın yolu Cumhurbaşkanı olmaktan geçeceğinin hesabını yapmaktadır.

Kendisini halkın partisi olarak adlandıran CHP, Cumhurbaşkanlığı için gösterdiği “çatı” adayı ile faşist karakterini en yalın haliyle somut olarak ortaya koymuştur. Kendi faşist yapısına uygun olarak, MHP ve diğer faşist karaktere sahip partiler ile birlikte hareket eden CHP, hakim sınıflar arasındaki çatışmada kendine biçilen rolünü oynama peşindedir. Türk devletinin kurucu partisi olan CHP değişimler yaşadığını sürekli gündemde tutsa da, Kemalist faşist düzenin bir numaralı temsilciliğine rahmet okutmamaya devam ediyor. Gösterdiği adayla emperyalist patentli ılımlı İslam politikanın bölgeye uyarlanmasında efendilerinin emrine amade olduğunun mesajını gönderen CHP, MHP ve BBP ile ortaklaşması kendi karakterine uygun bir yaklaşımdır.

Avrupa’da Yaşayan Göçmen İşçiler, Emekçiler, Kadınlar ve Gençler;

Avrupa’da üç milyona yakın seçmenin bulunması mevcut AKP hükümetinin iştahını kabartmış, bundan dolayı Avrupa’da Türkiyeli göçmenlerin kaldığı kentlerde ilk defa oy kullanmalarını sağlamak için yasa çıkarılmıştır. Türkiyeli göçmenleri etkilemek isteyen AKP ve CHP birçok kente miting ve toplantılar yaparak göçmenleri bu oyunun bir parçası yapmak istiyorlar. Bilinmelidir ki, mevcut sistemde Cumhurbaşkanı kim seçilirse seçilsin değişen bir şey olmayacaktır. Egemenler Cumhurbaşkanını “demokratik yolarla halkın iradesine sunduk” söylemi ile “halkımızın Cumhurbaşkanlığı makamına güveni tamdır” imajı yaratarak devlete karşı oluşan güvensizliği yeniden güvene dönüştürme peşindedir. Seçilecek yeni Cumhurbaşkanı, biz göçmen emekçilerinin sorunlarını mı çözecek..? işçi ve emekçilerin yaşam koşullarını mı iyileştirecek..? Cezaevlerinde zulüm görenleri özgürlüğe mi kavuşturacak..? Ülkenin emperyalizmle olan bağımlılığına son mu verecek..? Aleviler, Kürtler ve diğer tüm ezilen kesimlere hak ve özgürlükler mi getirecek..? Bunun karşılığı KOCA BİR HAYIR!  Cumhurbaşkanlığı devletin ve sistemin bekasıdır. Ezilen mazlum halkın çıkarlarını temsil etmeyen, onları baskı altında tutan mevcut anayasa ve yasaların uygulanmasının kontrol merkezidir.

Dolayısıyla “kazananın” şimdiden beli olduğu, adayların bizlere sorulmadan belirlendiği bir oyunda rol almamızı bizden istiyorlar. Tüm ezilenler, ulusal, cinsel baskıya ve şiddete maruz kalanlar, inançları yasaklananlar, Ana dilde eğitim hakları elerinde alınanlar;  bizlere sunulan bu pembe oyunun ne as oyuncusu nede figüranı olmayalım, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini SANDIĞA GİTMEYEREK BOYKOT edip bu oyunu boşa çıkaralım.

DÜZEN PARTİLERİNİN OYUNUNA GELME!

HALKA KARŞI SUÇ İŞLEYEN BİR SİSTEME KAN TAŞIMA!

SANDIK BAŞINA GİTMEYEREK BU OYUNA HAYIR DE!

 

 

Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu

Konfederasyona Karkerên ji Tirkîye li Ewropa

Konföderation der Arbeiter aus der Türkei in Europa

Confederation of Workers from Turkey in Europe

La Confédération des Travailleurs de Turquie en Europe

Confederatie van Arbeiders uit Turkÿe in Europa

 
93381

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar