Perşembe Mayıs 9, 2024

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Dersim Tertelesi ne kadar Sara’nın bilinç ve duygu dünyasında etki yaratmışsa 5 Nolu Zindan da her devrimci tutsak gibi Sara’nın mücadele yaşamında bir dönüm noktası oluşmuştur. Sara, bir kez değil, birkaç kez büyük felaketler içinden geçerek öncülüğün iradesi ve sesi olmayı başarmıştır.

Sara, 5 Nolu Zindan hücrelerinde sadece Dersim’in özgür kadınının direngen şarkısını söylemedi. İşkenceci cellatların yüzüne tükürürken tüm zamanların, tüm dillerin ölümsüzlük şarkısını söyledi. Haksızlığa, adaletsizliğe karşı çıkarken ülkesini ve halkını kurtaracak hakikati savunmaktan devrimi istemekten asla geri durmadı. “Hep kavgaydı yaşamım” derken aslında bitmeyen mücadelesinin yalın hikayesini anlatıyordu. İnandığını söylemekten, savunduğunu yapmaktan bir an olsun tereddüt etmedi. Tıpkı Dersim’in sert yelleri gibi esti ve bendine sığmayan suları gibi coştu aktı.

Sakine Cansız’ı Sara yapan, onu öncülüğe taşıyan, zorluk ve haksızlıklar karşısında gösterdiği olağanüstü direnç ve bu dirençten aldığı güçtü. Onu bu denli direngen ve güçlü kılan yaşadığı toprakların acıları ve Dersim halkının yaşadığı soykırımın benliğinde yarattığı unutulmaz izlerdi. Dersim kadınlarının ayak izlerine inançla ve direngenlikle bastığı için “Sara”laştı. Ve hepimizin Sara’sı oldu. Kürt kadın duruşunun unutulmaz simge ismi oldu. Özgürlük arayan her Kürt kadın onun suretine bakarak yaşamı doğru okuyor, geleceğe kararlılıkla yürüme cesareti gösteriyor.

Sara, katlanılması zor işkence altında herkesin sindirilmeye çalışıldığı zindanda olağanüstü cesareti, baş eğmeyen duruşuyla umudu ve inancı büyütmeye çalıştı. O artık her yerde dağları evlat kokan, çiçekleri oğul açan ülkenin özgürlük kavgasını verdi. Çocukları zindanda, anneleri yollarda ölen kadınların cesur sözü, kırılmayan iradesi ve öncüsü oldu. Yanılgılı yaşamı kaybedilmiş ve ihanete uğramış olarak gördüğü için umudu öldürmek isteyenlerin öncelikli hedefi oldu.

Özgürlüğün ve umudun düşmanları kavgasız bir yaşamı koca yalan olarak gören, nerede, hangi zaman diliminde olursa özgür bir yaşamdan başka bir arayışı olmayan Sara’yı ancak fiziki olarak imha edebilirlerse durdurabileceklerini düşündüler.

Düşmanın her zaman en iyi yaptığı şey olan insanlardan önce umudu öldürürken unutup hesaplayamadıkları bir şeyi geride bırakmışlardır. Sara’yı öldürmenin kurtuluş olmadığını unutmuşlardı. Yaşamı, gerçeğin ve özgürlüğün sembolü haline getiren Sara ne kendisine işkence yapan katillerden ne de onu vurmaya gelen düşmandan korktu.

Hayallerinin peşinden koşan Sara, güçlüklerden ve ölümden korkmayan kuşaklara hayallerini sadece müziğin ve şiirin diliyle anlatmadı, yaşamıyla, yaratıcı elleriyle gösterdi, pratiğiyle öğretti. Biz geride kalanlara, özgürlüğünü arayan kadınlara fırtınaya katlanarak ancak gökkuşağının özgür renklerinin tadının çıkarılabileceğini öğretti. Sara’yla öğrenmek, direnmek kadar savaşmaktır.

Bugün Sara’nın hayalleri Kürdistan dağlarında dolaşıyor. Düşmana en etkili darbeleri indirerek yeni yaşamı inşa edecek şekilde kendini eğiten kadın gerillalar tüm coşkularıyla işgalcilere kök söktürüyor. Kürdistan dağları, Sara renkli duruşundan ödün vermeden özgürlük ve adalet arayan herkese umut oluyor.

Özgürlük uğruna toprağa düşen Sara’lar onurumuzdur.

1323

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Sayfalar