Pazar Mayıs 5, 2024

Dersim’de Birahaneler,Yalanlar ve Gerçekler -Ergin Doğru

Dersim üzerinde oynanan oyunlar ve kumpaslar kadar, Dersimlinin kendi kendine ettiği de az değildir. Bu yaklaşım özellikle son dönemlerde egemenler tarafından yoğunlaştırılan çürütme ve yozlaştırma politikalarının sonucu olan birahaneler için yapılan demokratik eylemlere yaklaşımda kendini gösteriyor.

Dersim’den uzak yaşayan, olayları sadece sanaldan takip eden ya da birilerinin sözleri üzerinden yorumlaya çalışan kimi Dersimlilerin neredeyse birahaneleri savunur duruma düşmesi gerçekten üzücüdür. Elbette bunu yaratmak isteyen ve toplumun algısını dönüştürmeye çalışan Kürt ve devrimci karşıtı kesimlerin bu noktadaki bilinçli çabalarını da es geçmemek geçiyor.

Öncelikler Dersim’de birahaneler ve yozlaşmaya karşı Dersim gençliğinin yürüttüğü kampanya ve demokratik refleksleri doğru ortaya koymak, Dersimliler açısından ahlaki bir tutumdur.Egemenlerin yıllardır birer batakhane şeklinde işlemesine göz yumdukları ve adeta teşvik ettikleri bu batakhaneler özünde birahane değildir. Adı birahane olsa da buralar birer “pavyon” şeklinde çalıştırılıyor. Buralarda çalışan kadınlar üzerinde yaratılan sömürü, trajik öyküleri de beraberinde açığa çıkarıyor. Öyleyse çarpıtılan gerçeklerden bir tanesi olan” bira içilmesine ve kadın çalıştırılmasına karşı çıkılıyor ”sözleri koca bir yalandır. Dersimliler kimsenin ne içtiği ile ilgili değildir. Yine burada kadın çalıştırılmasına karşı çıkılıyor söylemi ise daha büyük bir yalandır. Burada karşı çıkılan konsomatris olarak çalıştırılan ve adeta seks kölesi haline getirilmiş kadınlar üzerinde topluma dayatılan bilinçli politikaya karşı duruştur. Yoksa ne kadının çalışmasına ne de orada iradeleri dışı çalışmak zorunda bırakılmış kadınlara bir düşmanlık yoktur. Bu yalana karşı en büyük ispat ise Dersim’in birçok işyerinde kadın çalışırken ,tepkiler neden sadece iki üç pavyonla sınırlıdır iyi düşünmeli.

Bu konuda gençliğin gösterdiği demokratik tepkiler sonuna kadar haklı ve meşrudur. Topluma dayatılan bu çürütme siyasetine karşı elbette en büyük tepkiyi gençlik verecektir. Her geçen gün Dersim’i bir ağ gibi saran alkol, uyuşturucu ve fuhuşa karşı toplumsal değerleri ve ahlaki duruşu göstermek ve topluma dayatılan çürütme siyasetine karşı korumak Dersim gençliğinin görevidir. Gençliğin üstlendiği bu görevi takdir etmek yerine bunu yeren, karalayan ve çarpıtan anlayış sahiplerinin kimin hizmetinde olduğu açıktır.

Tartışmalardaki üzüntü verici bir diğer nokta ise özgürlük kavramıdır. bazı kesimlerin bilinçli olarak yürüttükleri manipülasyon ve dezenformasyon politikalarının gereği olarak yaşanılanları özgürlüğe karşı bir hamle gibi göstermek en iyi yorumla talihsizliktir. Özgürlük gibi ulvi ve uğruna büyük bedeller ödenmiş kavramın bu kadar sığlaştırılması ve içeriğinin boşaltılarak ters düz edilmesi Dersim’e en büyük hakarettir. İnsanların uğruna ölümleri göze aldığı, işkencelerden geçtiği, esaret yaşadığı

özgürlük kavramını getirip bir şişenin ucuna bağlayan kimi düşünce fukaralarına en azından ayıptır demek gerekiyor.

Bu kadar mı basit, bu kadar mı sıradanlaştıracağız özgürlüğü. İki şişe ile sağlanan özgürlüğün çapı ve kapasitesi ancak ayılana kadardır. Kaldı ki bunu özgürlük olarak bize yutturmak isteyenlerin hiç masum olmadıkları da ortadadır.

Bizler bu coğrafyanın çocukları olarak Dersim’e ve topluma dayatılan bu yok etme siyasetine karşı sonuna kadar direneceğiz. Bu anlamda toplumun kendi değerleri ile buluşarak, var olan zenginliğini geleceğe taşıması için elimizden geleni yapacağız. Bunun içinde gerek sistem gerekse farklı yönden sistemin sözcülüğüne soyunmuş kesimler ile de demokratik ve ideolojik mücadele yürütmeye devam etmek her Dersimlinin önemli ve acil bir görevidir.

93916

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar