Pazartesi Mayıs 13, 2024

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.
Kurdun yemek için sabırsızlandığı kuzuya kardeşlik masalı anlatması neyse AKP'nin din kardeşliği masalı da odur. Aslında bu masal yeni de değildir, bunun binlerce yıllık bir mazisi vardır. Dünyaya hükmeden egemenler tüm tarih boyunca kendi halklarını bu tür masallarla uyutmuşlardır. Kenan Evren darbe günlerinde bu işi iyi kıvırmıştı. Kürsü konuşmalarını Kuran'dan ayetlerle bezer ve halktan da epey alkış alırdı. Sonraki yıllar bu mirası Tayyip Erdoğan ve ekibi devraldı. Yarın da başkaları sürdürecek. Ne de olsa her şey yıllardır süregelen bu kanlı diktatörlüğün bekası içindir!
İnsanlık tarihini kan ve gözyaşına boğan despotlar hükümranlıklarını sürdürebilmek için sadece dini sembolleri kullanmakla kalmamış, milliyetçilik zehrini de kendi halklarının kanına enjekte etmişlerdir. Böylece din ve milliyetçilik afyonuyla düşünceleri felç edilen halklar, egemenlerle aralarındaki derin uçurumu göremez hale gelmiş ve kendilerini iliklerine kadar sömüren düzenin hem köleleri, hem de bekçileri olmuşlardır.
Ne trajiktir ki, tüm diktatörlükler inim inim inlettikleri halkın verdiği tuhaf destek sayesinde ayakta kalabilmektedirler.
Oysa din ve milliyetçilik masallarıyla akılları başlarından alınan halklar gözlerini açıp günlük hayatta olup bitenlere şöyle bir bakabilseler, egemenlerce göklere çıkarılan din ve milliyetçiliğin aslında onların umurunda olmadığını kolaylıkla görebilirler.
Söz konusu olan ister milliyetçilik, ister din olsun; bir katille kurbanının ya da bir işkenceciyle mağdurun aynı dinden ve aynı milliyetten olmalarının ve aynı bayrak altında yaşamalarının bir anlamı olabilir mi?
Mahiyetindeki işçileri canlarını çıkartırcasına çalıştıran bir patronla asgari ücret karşılığında ömrünü tüketen işçilerin kardeş olmaları mümkün müdür? Bir kardeşlik düşünün ki, kardeşlerden biri tüm ömrünü bir lokma ekmek parası kazanmak için harcamış, öteki ise kardeşinin emeği ve alın teri ile oluşmuş zenginliğin görkemini yaşıyor! Böyle hastalıklı bir kardeşlik ilişkisi kabul edilebilir mi? Yarattığı korku imparatorluğuyla her tarafa dehşet salan, en çok hapishane, adliye "sarayları" ve karakollar yapan, katil polisleri ödüllendiren ve insani bazı hakları için sokağa çıkan insanların üzerine polis ordusunu süren bir yönetim nasıl kardeş olabilir?
Hakkını aramadığın ve kölece sustuğun sürece evet, din kardeşisin, uslu çocuklar gibi başın okşanır. Ama… İnsani haklarını istediğinde düşmansın! İşte AKP' lilerin halkla olan kardeşlikleri böyle tek taraflı çıkarcı bir kardeşlik ilişkisidir.
Kendileri milyar dolarlık servetlere sahipken, din kardeşi diye uyuttukları ve milliyetçilikle zehirledikleri insanlar geçim derdinde yaşamayı bile unutmuşlar! Nerede görülmüş böyle dengesiz, böyle haksız bir kardeşlik?
Yoksullar alanlara çıkıp, "Madem kardeşiz ve dünya hayatı da geçici, öyleyse gelin hepimiz tüm mal varlığımızı halka ait vakıflara bağışlayalım,"deseler, acaba kaç AKP yöneticisi bu çağrıya kulak verir? Eminim başta Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm AKP yöneticileri saklanacak delik ararlar.
Ben kardeşliği dillerinden düşürmeyen bu beylere kamuoyu önünde açık çağrıda bulunuyorum: Kardeşlik öyle lafla olmaz, bırakın masal anlatmayı! O kardeşlik sözlerinde samimiyseniz ve bu dünyanın fani olduğuna inanan dindarlarsanız, gelin hep birlikte tüm malvarlığımızı halka ait vakıflara bağışlayalım. Bu vakıflar da çeşitli işletmeler kurup halk yararına ekonomik faaliyetlerde bulunsun! Var mısınız gerçek kardeşliğin gereğini yerine getirmeye? Size mikrofonlar uzatıldığında yılan görmüş gibi dehşete kapılıp kaçacağınızı biliyorum. Dünya malına öyle esir olmuşsunuz ki, bunu düşünmek bile uykularınızı zindana çevirir.
Bir kez daha tekrarlarsak din, türban, bayrak ve milliyetçilik sizin için halkı uyutan birer araçtırlar. Sınıf uçurumunu, bu sömürü düzenini ve zulmü perdelemek için halka karşı acımasızca kullandığınız silahlardır. Kulağınıza küpe olsun, tarih halkın sizin bu boş masallarınıza gülüp geçeceği günlere de tanıklık edecek. 2 Kasım 2013
alinakmahmut@hotmail.comA
tel: 0546 518 86 86        

97476

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

Sayfalar