Perşembe Mayıs 9, 2024

Dünya mizah günü 7 Ocak’tır! İsmail Cem Özkan

7 Ocak 2015 tarihi kanlı bir gün olarak mizah tarihine geçti. Mizah dergisi olan Charlie Hebdo dergisine yönelik saldırıda çalışanları, mizah yazarları ve karikatürcüleri hayatını kaybetti. Yapılan saldırı dergiye yapılmış gibi gözükse de aslında mizaha karşı yapılmış saldırıdır.

Mizah elbette ilk defa saldırı altında değildir, sürekli mizah ve mizah yapanlar hakkında saldırılar düzenlenmektedir. Mizahın keskin dili, erk sahipleri ellerinde ki baskı araçları ile törpülenmekte ya da yok etmek için her türlü araç kullanılmaktadır.  Osmanlı zamanında padişah ve onun gölgesinden güç alanlar; mizah üretenlerin ve orta oyunu ile düzeni hicvedenlerin derileri yüzülmüş, şehir içinde eşek/ deve üzerinde yüzülmüş derileri ile halka sergiletilirlerdi. Bu sayede halka dilinize mukayyet olun, yoksa sonunuz bu adamlar gibi olur denirdi. Osmanlıda oyun bitmezdi ama mizahçıda bitmedi. Her dönem, her tiran yönetimi altında bile mizahçılar eserler üretmiş, halk ile kucaklaşmıştır. Osmanlı zindanları her dönem bir mizahçıya ev sahipliği yapmıştır. İşkence aletleri buna şahitlik eder. Osmanlıda arşivleri ve tarih yazıcılığını elinde bulunduranlar bu büyük mizahçıları yok saymış, hatta tarih defterlerinden silmek için her türlü oyunu oynamıştır. Sözlü olarak günümüze kadar gelen mizahi eserler, onları yaratanların simlerini fısıldar…

Mizaha hoşgörüsü olmayan toplumlarda baskı, zulüm, tiran yönetim yaşamın günlük olayı olarak karşımıza çıkar.

Osmanlı'dan miras olarak doğan Türkiye de aynı uygulamanın daha çağdaş hali ile karşılaşırız. Mizah yazarları, şairleri de aynı sonucun başka boyutu ile karşılaşırlar. Sürgün, işkence, işsiz bıraktırılarak açlık ile eğitime tabi tutulmuşlardır. Dergileri kapatılmış, yazdıkları sayfalar boş olarak çıkmıştır.

Sürgün, işkence, mahpus damları mizahçılara yabancı değildir, onları kucaklar.

Mizah her dönemin dogmalarına dokunur ve o dogmalardan nemalananların şimşeklerini üzerine çeker. Sadece şimşek mi, elbette taşeronları aracılığı ile dolaylı saldırı altında kalırlar. Evleri kurşunlanır, ateşe verilir, elbette devlet mahkemelerine kadıların huzuruna çıkarılmak istenmiyorsa. İşverenine gözdağı verilir, açlık ile eğit derler, törpüle derler.

Mizahçı dokunulmaz değildir ama dokunulmazlara dokunur.

Mizahçı korkar, bazı mizahçılar artistlerin donlarından mizah üretmeye çalışır, işi rast gider ev alır, kendisini güvende hisseder. Dokunmaz dokunulacak konulara ve der ki toplumun hassasiyeti vardır, o hassasiyete mizahçı olarak dikkat etmek gerek. Bu otosansürün başka bir ifadesidir.

Korkuya boyun eğmiş birinden mizahçı olmaz, olursa işte popüler işlere imza atar ama yaşarken rahat, öldükten sonrada kimse onların eserini dahi anımsamaz.

Irkçı, faşist dönemde faşizmin gücünden etkilenen ve onların ırkçı söylemlerini ülkemizde uygulamış bir çok mizahçı olarak kabul edilen karikatürcü tarihimiz içinde varlığını korumaktadır. Hatta o kişilerin heykelleri bile şehir meydanlarında bulunmaktadır.

Mizah dikenli tellerin arasında keyif ile uçan ve dikenler ile dalga geçebilecek yürekliliğe sahip olmayı getirir.

Mizahı dalga geçme aracı olarak algılayan ve onu küçültmeye ve küçümsemeye çalışanlarda olacaktır. Elbette mizahın içinde dalga geçme keyif verecek boyutta vardır ama sadece dalga geçmez, onun esas işlevi dalga geçerken dokunulmaz olarak görülen, dogmaları yıkmasıdır. Kısaca mizah riskli bir iştir.

Mizahçılar ile şarlatanları karıştıranlar çok olur. Şarlatanlar erk sahibinin yanında erk sahibini güldürmek için emek sarf eden kişidir, sarayın soytarısıdır. Soytarı içeriği boş, balon cümleler ile anlık espriler ve anında unutulacak iğnelemeler ile erk sahibini ve çevresini güldürürken, mizahçı eserinde yapmış olduğu nükteler anında hissedilmese de daha sonra acı verecek boyutta bir etki yaratır. Eğer bu etki yoksa orada mizah işlevini tam yapabilmiş değildir.

Mizahçılar elbette her konuya dokunmak ve savaşmak zorunda değildir. Her mizahçı bulunduğu koşullar içinde tercihini yapmak ve o tercih içinde olaylara ve olgulara yaklaşmak özgürlüğüne sahiptir.

Mizahçı erk sahibinin yanında, lehinde ürün vermez, verdiği an mizahın işlevine, tanımına, duruşuna hançer sokmak ile birebir anlamdadır. Mizahçı her koşulda muhalif olmak ve ezilenlerden yana tavır almak ile yükümlüdür. Mizah, ezenin haksız kazancını, kara paranın kaynağını ve kullandığı dini, dili, ırkı ve işlevini sorgulamak halka “kral çıplak” diyebilme özgüveni içinde haykırmasını bilmektir.

Mizah ezene methiye düzmez, eleştirir, yerer, nükteler ile alay eder. Çünkü bilir ki, ezenden kaynaklanır bu dünyanın düzensizliği, adaletsizliği...

Mizahçı bilir ki bu düzenin devamı, insanı yok eder, özgürlüğü ortadan kaldırır, özgünlüğün yerini fabrikasyon bilgiler alır. Mizah var olan tüm düzene, sistemli işleyişe, karşıdır, eleştirendir.

Mizah olan yerde bir adaletsiz işleyiş vardır.

Fransa’da gerçekleştiren saldırı mizahadır.

Ve mizah susmayacak!

Mizaha karşı yapılan bu saldırılar gerçeklerin üzerini örtmeyecek!

Dogmaları açığa çıkarılıp, insanoğlunun yaratmış olduğu zavallı biat kültürü mizahın dilinden nasibini alacaktır.

Mizah tabuları yıkacak, yerine yeni tabu oluşturmayacaktır. Oluşan tabuya da karşı mizah dilini kullanacak ve yıkacaktır.

Mizah yıkıcıdır, o yüzden hiçbir saldırı, hiçbir güç mizahı yıkamaz!

Mizahı hiçbir tiran yok edemedi, bugün ki taşeronlar ve erk sahipleri de yok edemeyecek!

7 Ocak dünya mizah ve mizahçılar günüdür. Bu katliam her sene bugün mizah gününde anılacak ve o katillerin çirkin suratları her sene tekrar tekrar deşifre edilecektir.

İsmail Cem Özkan

69230

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Sayfalar