Pazar Mayıs 5, 2024

Düşüncesi devrimci olmayanın pratiği devrimci olmaz!

Dünyada ve ülkemizde zulmün yaşanmadığı bir karış toprak parçası yoktur. Ülkemizde burjuva-feodal sistemi, faşist diktatörlüğü alt edip yenilgiye uğratmadan zulüm ortadan kalkmaz. Her bir politikaya, savaş ve kitleleri örgütleme pratiğine devrimci ideoloji yön vermezse zulmün ömrü uzar. Düşünceleri ve pratiği devrimci olan bir kolektif ancak zulme son verebilir.

Düşünceler birkaç eğitim ve birkaç yıllık pratiğin sonucunda hemen devrimcileşmez ve berraklaşmaz. Maddenin, toplumların, savaşın ve örgütün gelişim yasaları gibi düşüncenin de gelişim yasalarına zıtların birliği ve mücadelesi ilkesi yön verir. Sınıf savaşımının zorlu mücadelesi içinde düşünceler adım adım, derece derece devrimcileşmeye başlar. Mücadele pratiği içinde yanılgı-hata-kırılma ve yenilgiler yaşanarak düşünceler devrimcileşmeye başlar. Pratik süreç de benzer gelişim yolu izler. Ne düşüncelerin ne de pratiğin gelişim yasaları tekdüze bir yol, dümdüz bir çizgi izlemez. Mücadele-çatışma-başarısızlık-yenilgiler-düşüp-kalkma içinde düşünce ve pratik gelişir. Devrimcileşir. Bildiklerinde direten, hatalarını görmeyen “kendinin her şeyde en iyi, başkalarının her şeyde kötü olduğunu sananlar” düşüncede devrimcileşemeyecekleri gibi pratikte de devrimcileşemezler. Düşüncenin devrimcileşip berraklaşması dürüst, sağlam bilgilerle gerçekleşir.

Safları düzenli tutmadan, uygun adım yürümeden seçkin birlikler oluşturmadan düşman yenilgiye uğratılamaz. Kolektif derken bu niteliklere sahip olan bir kurumdan bahsediliyor. Zorlu ideolojik-pratik mücadele içinde büyük bedeller ödenerek devrimci değerler yaratılamadan düşünceler netlik ve sağlamlık kazanamaz. Dolayısıyla düşmana karşı örgütlü ve etkili savaşılamaz. Düşmana imha ve yok edici darbeler indirilemez. Halka güven veren kurum yaratılamaz.

Kolektifin politikası, kararları pratiği halkın özgürlük ve kurtuluş davasına, ihtiyacına en yakın olmalıdır. Kolektifin en üst kademesi başta olmak üzere komutan ve savaşçıları duruş ve yürüyüşleriyle, görevleri karşısındaki pratik duruş ve çalışkanlarıyla halka güven vermelidir. Halk, pratikleriyle güven veren kurumun etrafından kenetlenir arkasında saf tutar. 

Güven; kurum politikasının doğruluğu, kararların isabetli oluşu pratiğin görünür,  etkili ve oluşuyla elde edilmeye başlanır. Komutan ve savaşçıların fedakârlığı, adanmışlığı davasına ve görevlerine bağlılığı halka hizmet anlayışının somutluğuyla halkta güven olgusu oluşur.  

Kolektife sadece örgütsel olarak katılan, onun ideolojisi, devrimci değerleri ve ahlakıyla donanmayan, bütünleşmeyen küçük burjuvalar sahip oldukları yanlış düşünce ve hatalı pratikleriyle tasfiyeciliğin temsilcisi durumuna düşerler. Düşünceler, pratikler düzeltilip devrimcileşmediğinde küçük burjuvazi birer yıkım aracına dağıtma ve parçalama makinesine dönüşür. Kolektifin içini bozmaya çalışır, amaç ve hedeflerinden saptırır halka hizmet anlayışını lekeler. Dolayısıyla kurumun devrimci düzeni bozulduğu gibi yürüyüşü de aksak olur.

Her harekete, davranışa itim sağlayan ona yön veren düşüncelerdir. Yani dünya görüşüdür. Düşüncesi devrimci olmayanın pratiği devrimci olamaz. Küçük burjuva düşünüş tarzına sahip olanlar yanlış pratiklere yönelir; yanlışlar ise büyük suçlara ve yenilgilere dönüşür. 

“Kolektif içi ve halk arasındaki sorunlar eleştiri-özeleştiri yöntemiyle çözülür” diyen anlayış ve bunu savunan düşünce devrimcidir. Kurum içi ve halk arasındaki sorunlar “baskıyla, şiddet ve gaspla çözülür” diyen düşünceler tasfiyecidir ve bu düşüncenin yön veren pratik ise düşmana hizmet eder. Kolektif içinde kendini uzun süre gizlemeyi başaran, proleter ideolojiyle bütünleşemeyen bütünüyle devrimcileşemeyen küçük burjuvalar tasfiyeciliğin temsilcisi ve pratik uygulayıcısı durumuna düşerler. Bu düşünce sahipleri iç düzeni bozar, değerleri kirletir. Kendisiyle hem fikir olanlar bu anlayış temelinde yürürken karşısında duran proleter anlayış sahipleri bu yürüyüşün karşısına dikilir.

Düşüncesi devrimci olmayan her pratik, saldırgan, yıkıcı, kışkırtıcı ve bölücü karakter taşır. Bu pratiğini haklı ve meşru çıkarmak ise yalana, sahteliğe başvurmaktan utanmaz. Halkın ve yoldaşların gözlerinin içine bakarak yalan söylemeye, gerçekleri alt üst etmeye çalışır. Kendi savunduklarına inanmadıkları gibi başkalarının da inanmayacaklarına bildikleri halde amaçsız ve sonuçsuz “ikna” çalışmalarıyla devrimcilik yaptıklarını zannederler. Kolektifin parçalarında yoldaşların enerji ve potansiyelini düşmana karşı harekete geçireceğine düne kadar yoldaş dediklerine çevirir. Kitleleri gerçek sorunları etrafında örgütlemeye, düşmana etkili darbeler vurmak için hazırlık ve çalışmalar yapmak yerine “baş düşman” ilan ettikleri yoldaşlarına karşı mücadeleyi esas hale getirir.

Sınıf terbiyesi önemli bir yerde durmaktadır. Düşüncelerini proletaryanın ideolojisiyle-ahlakıyla terbiye edemeyenler her zaman düşman diye dostlara saldırmaya devam ederler. Yalancının kendini haklı çıkarmak için bulmaya çalıştığı gerçek olmayan gerekçeler gibi darbeci tasfiyeciler de kendi pratiklerine gerekçe olacak nedenler ve düşünceler bulmaya çalışırlar, ancak yüzlerine gözlerine bulaştırarak gülünç duruma düşerler. Haksızlığın pratik utancı içinde kimseyi inandıramazlar.

Bir Partizan

42531

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Davutoğlu Duran Kalkan'dan korkmuyor! Teslim Töre

Basına yansıdığı kadarı ile Duran Kalkan savaşı boyutlandıracaklarını, her tarafı savaş alanına çev...ireceklerini, bu savaşla “2016 baharı Kürd'ün baharı olacaktır” diyor. Buna karşın Davutoğlu da “bizi kimse korkutamaz” ve “biz her yerde olacağız” diye yanıt veriyor. Şu savaşın Türkiye'de ne hale geldiğini ya da getirildiğini görüyor musunuz? Çok korkunç trajedi komedi bir durum. Savaşan iki güçten birisi olan PKK adına Duran Kalkan savaşla Kürtlere “baharı” getireceğini, “2016”yı “Kürtlerin baharı” yapacağını söylüyor, Duran Kalkan'ın bu açıklamasına karşın savaşın diğer tarafı olan T.

Türk Sermaye Devletinin Demokratik Kürt Ulusal Direnişine Çarpan Emperyal Hayalleri

Türkiye Emperyalist mi?

3-      Türk sermaye devleti, özellikle son on yıldır yeni arayışlar peşindedir. Daha önce de yeni nüfuz alanları elde etme çabaları olsada, son on yıllık süreçte bu çaba, milli gelirdeki yükselişle koşut gitmektedir.

4-      Kapitalizmin karakteristik özelliği, büyümek ve bunun içinde yeni pazar alanları, yeni nüfuz (egemenlik) alanları elde etmektir. Bu, savaş ve işgalle olduğu gibi, sermaye ihracıyla da olmaktadır. 

Drudiler ve annelerimizin başörtüleri

Bugün Diyarbakır'a gidiyorum, sonra da Şırnak ve ilçelerine gideceğim. Yüksekova'daki göç haberleri doğruysa gidip orayı da görmek istiyorum. Katılmak isteyen olursa Diyarbakır'da buluşup ortak bir program yapabiliriz. 

 İçimde soğuk bir ürpertiyle gidiyorum, çünkü Devlet ve PKK arasındaki savaş bugün daha kaç can alacak, yarın kaç ocak sönecek, bilmiyorum!

Sizin Olsun Perinçekçi Maoizminiz

Kovulmak .

Kaç kişiye aynı şeyi yaptınız .

Kartalyalıların yaşamamı istediği utancı yaşamayacam .

Kaçınılmazsa tanını çıkaracaksın .

Her onurlu insan gibi .

- De...  diyemeyecekseniz.

Beybiyi kötü eden nedenler .

Pratiğimiz teorimiz .

-E... inandığımız kadardır .

Maktul mini etkiliydi ve tek başına dışarı  çıkmıştı .

Herkesin bir partili olduğu memlekette .

Hiç kimsede Geziden tutun Cerattepe kadar hiç bir yerde tuttuğu  partinin flamasıyla sokağa çıkmazken .

Kışın Masalın Atına Biner Giderdik-Fadıl Öztürk

Dünyanın her yıl, üç ay sınavına girdiği, zamanın bir zalim halidir, kış. Taş uyur, gül susar, ağaç damarlarındaki suyla idare etmek için, fazlalıklarından arınmak için döker yaprağını. Toprak elini ayağını çeker hayattan. Saysan sayılacak gündür, üç ay. Sövsen sesin dolanıp seni bulacak kadar mesafededir. Saat saat geçer, gün gün, ay ay geçer, ama canlıların hayatına atılmış pusu gibidir, kış. Yoksulların bir türlü kaçamadığı, kapılarını örtseler bile, bacalarından giren ve onların iliklerine işleyen soğuktur kış. En çok onlar çekerler güneşli günlerin hasretini.

HDK AVRUPA KURULMASINA DAİR YAKLAŞIMIMIZ

ATiK Konseyi Avrupada demokratik – devrimci örgüt ve kurumların birlikte mücadele yürütme konusunda yeni birlik platformu tartışmalarına ilişkin olarak HDK-A ( Halkların Demokratik Kongresi-Avrupa) örgütlenmesi önerisini tartışarak görüşünü açıkladı.

Yapılan açıklamaya göre, ATiK Demokratik Güçbirliği platformlarının ( DGB ) devam ettirilmesini daha uygun olduğuna karar vererek, HDK-A platformu tartışmalarına eleştirel yaklaşımını da açıkladı.
Yapılan değerlendirme ve açıklamanın tam metni şu şekilde:

Ankara saldırısını “YPG Yapmıştır”-Dursun Ali Küçük

*TC nihayet senaryoyu yumurtladı…

Özür ve yüzlesme

Ermeni Soykırımı'nın 100.yılı anma etkinliklerinde,geride bıraktığımız 2015 yılında Türkiye'den beklenilen Özür açıklaması yine gelmedi.Acaba bir yüz yıl daha mı beklenecek ?Bu duruma şaşırmadık.İnsan veya toplumun kendi geçmişi ile yüzleşip özür dilemesi,hiç bir zaman onu değersiz kılmaz,küçük düşürmez,aksine yüceltir.Uluslararası alanda ise saygın konuma getirir.Bunun çeşitli örnekleri mevcuttur.Aksi hallerde ise Katil devlet,veya Barbarlar olarak anılmaktan kendilerini kurtaramazlar.

Faşizmin daha karanlık günlerini yaşamak istemiyorsak, KÜRT ulusunun direnişine destek ver

Yıllardır emperyalist gerici savaşları ve amaçlarını yazdık, dilimizin döndüğünce söyledik. Emperyalistler arası savaş koşulları hızla Ortadoğu'da yayılıyor. Bugün bu gerici emperyalist savaşa karşı tavır almak, bölgemizde ve dünyada gelişen savaş kışkırtıcılığına karşı tavır almak insanlık görevidir. Başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere, bütün emperyalist devletler yaşadıkları ekonomik sermaye krizini, Ortadoğu’da, Baltıklarda ve Ukrayna'da derin emperyalist savaş krizine dönüştürülmüş durumda. Savaşı, yalnızca tankla, topla, nükleer silahla yürütülen bir yol olarak anlamamalıyız.

"Mevzuatı Koyun Bir Kenara, Zihniyeti Devreye Sokun"

Erdoğan'a kim "Reis" ismini yakıştırıp takmışsa tam isabet tutturmuş. Kutlamak gerekir bu isim uzmanını! Adam Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı değil de, tıpkı bir sokak kabadayısı. Ülkeyi gayrı resmi kanunlarla yöneten, kendi koyduğu yasaları dahi hiçe sayan, korsan kanunlara ölesiye sevdalı, "astığım astık, kestiğim kestik! Kimse bana karışamaz!" heytleri çeken; anlı şanlı, aynı zamanda her tarafına insan kanı bulaşmış ‘Reis’ Recep... 

AB’NİN GÖÇMEN POLİTİKASI VE İŞİD’LE “SAVAŞI”

AB burjuvazisi telaş içinde. “Göçmen akışını durdurun!” diye feryat figan bağırıyor. Karar üstüne karar alıyor. “Böyle akın akın gelirlerse AB’miz yıkılır”, “toplumsal yapımız dejenere olur” diye yakınıyorlar. Kavimler göçünü ve Roma’nın yıkılışını hatırlıyorlar.

Ellerine kim geçerse yapışıyorlar. Bu konuda en büyük kurtarıcı olarak faşist Türk devletini görüyorlar. “Ne istersen iste, yeter ki göçmenleri bize gönderme” diye kırmızı halı üstünde ağırlıyorlar. Kürt katliamına yeşil ışık yakmalarının karşılığında, altın varaklı kanlı sultan koltuklarında ağırlanıyorlar. 

Sayfalar