Pazartesi Mayıs 20, 2024

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

Ermeni gençlerinin uyanışı ve devrimcileşerek safını belirlemesi fazla zor olmaz. Çünkü tarih ve yaşamları zulme ve adaletsizliğe tanıklık ederek geçmiştir. Anıları parça parça kan doludur. Levon Ekmekçiyan’ın ASALA örgütüne katılarak safını belirlemesi ve yolunu çizmesi zor olmadı.

Vietnam, Çin, Kamboçya, Filistin, Kurdistan’da esen özgürlük rüzgarları Ortadoğu’da yaşayan Ermeni gençlerini çabuk etkisi altına aldı. İçine saklayıp biriktirdikleri intikam yemini ve hesap sorma bilinci, gençleri güçlü devrimci eylemlere yöneltti. Kısa sürede birçok farklı ülkede gerçekleştirilen intikam ve uyanış eylemleriyle ASALA hem kendisinden hem de daha önemlisi Ermeni soykırımından bahsettirebildi. Nar tanesi gibi dünyanın dört bir yanına yayılmış diaspora Ermenilerinde ciddi bir uyanış, kimliklerine sahip çıkma ve tarihlerine sarılma bilinci gelişti. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünya kamuoyunda bir yandan ASALA diğer yandan Ermeni soykırımı hakkında ciddi gündemler oluştu. ASALA’nın gerçekleştirdiği her devrimci eylem, hem Türk faşizminin soykırımcı yüzünü açığa çıkardı hem de Ermeni soykırım meselesine bir duyarlılık kazandırdı. Silahların eleştirel gücü yıllarca sözün başaramadığını başardı. Uyuyan diaspora Ermenilerinde bir ayağa kalkış ve gerçek kimliklerini sorgulama ve sahip çıkma süreci başladı.

Levon ve yoldaşı Zohrap, en fazla risk ve bedel isteyen ülkede; Türkiye’de, hem de onun başkentinde devrimci intikam eylemi gerçekleştirdi. İki kişilik devrim hücresi, Türk faşizmini rezil etti. 12 Eylül’ün karabasan günlerinde kuşların bile uçmakta tereddüt ettiği, devrimci örgütlerin suskunluğa gömüldüğü, halkın korkuya boğulduğu bir süreçte, Ankara’nın en güvenlikli yerlerinden biri olan havaalanında devrimci bir eylem yapmak kolay değildi.

Herkesin zorbalıkla, işkenceli devlet terörüyle susturulmaya çalışıldığı, iki kişinin bile yanyana gelip yürümediği, yüksek sesle konuşmanın bile kabul edilmediği bir dönemde, Ermeni devrimcilerin intikam eylemi büyük bir yankı yaptı. Hem zamanlama hem yer ve hedef seçimindeki isabet hem eylemin örgütlenmesi ve gerçekleştirilmesindeki ciddiyet, disiplin ve planlama usta bir devrimci aklın pratiği olarak okumak gerekir.

İki korkusuz Ermeni fedai Türkiye’nin başkentinin en korunaklı yerlerinin biri olan havaalanında 12 Eylül faşist generaller çetesinin Başbakanı Bülent Ulusu’ya yönelik eylem yapmaları büyük bir yankı yarattı. Türk faşizminin kalbine ve beynine sıkılan kurşunu, hesap sorucu intikam eylemini kim selamlamaz? Türk faşizminin kabadayılığına atılan yumruk onu neye uğradığını bilmez hale getirdi. Öfke ve saldırganlıkla saldırdılar iki yiğit Ermeni devrimcinin üzerine.

Yoldaşını kaybeden Levon Ekmekçiyan, düşmanla giriştiği çatışmada yaralı ele geçti. Türk faşizminin elinde en ağır işkencelere ve tecrite maruz kaldı. Mamak Zindanı’nda devrimci tutsaklara uygulanan işkencelerin daha fazlasını ona uyguladılar. Ne yaralarının iyileşmesine ne yakınlarıyla görüşmesine ne de devrimci tutsaklarla iletişim kurmasına izin verilmedi. Yaralı bir kuşun kanatlarını kırmak ve parçalamak istediler. Türk faşizmin eline Ermeni bir devrimcinin düşmesini düşünmek, hayal etmek bile ürperticidir.

İşkencelerden işkenceleri yaşattılar Levon Ekmekçiyan’a. Uyduruk bir mahkeme salonunda işkenceci yargıçların elinde kısa sürede katline ferman yazdılar. Boynuna ilmik geçirilirken Antranik Ozanyan’ın “halkını düşün” sözünü hatırladı. Ve son sözü “Anamı uğruna idama gittiğim halkım kadar çok seviyorum” oldu.

1600

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Sayfalar