Salı Mayıs 28, 2024

Ermeni soykırımında emperyalistlerin rolü...

102 yıl önce Osmanlı Devleti tarafından başlatılan Ermeni Soykırımı, “Kurtuluş Savaşı”yla sonuçlanmıştır. Soykırım 1894-'96 tarihinde II. Abdülhamit döneminde başlatılmış, İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından kökten yapılmış ve Kemalistler tarafından sonuçlandırılmıştır. Ancak soykırımda emperyalistlerin de rolü olmuştur. Soykırımın yapıldığı süreç, kapitalizmin uluslararası bir sistem haline geldiği, geri kalmış ülkeleri pazar olarak kendilerine bağımlı kıldığı, sermaye ihraç ettiği ve pazarların paylaşımının tamamlandığı tarihsel bir süreçtir. Osmanlı İmparatorluğu'nu kendilerine bağımlı kılan bu devletler, statükocu ve gerici konumlarını Ermeni sorununda da göstermişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu'nun baskı ve hükmü altındaki Ermenilerin tehcirinde ve soykırımında, emperyalist devletler konumları sonucu Türk devletinin yanında yer almışlar ve soykırımda rol oynamışlardır. 

1878 Berlin Antlaşması

Ermeniler 19. yüzyıldan itibaren hızla uluslaşma sürecine girerler. Önceleri Osmanlı devletinin dini baskısı altında olan Ermeniler, kavuştukları ulus kimliğiyle devletin ulusal baskısına da maruz kalırlar. Ortaçağın feodal-fetihçi devleti ilhakı altına aldığı Ermenilerin ulusal yapıya kavuşmasını kabullenmemiş ve ortaçağ statüsüyle Ermeniler üzerindeki tahakkümlerini, ulusal baskıyla daha katmerli boyutlara tırmandırmıştır.

Ancak Ermeni sorunu hızla uluslararası ivme kazanır. İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya gibi kapitalist devletlerin gündeminde yer almaya başlar. Emperyalist aşamaya giren bu devletler Osmanlı imparatorluğu ile ilişki kurmuşlar ve giderek kendilerine bağımlı kılmışlardır. Bunun sonucu Ermeni sorunu bu devletlerin de gündemlerinde yer alır. Lakin sorunu çözme yerine gerici statükonun devamından yana tavır takınırlar. Osmanlı İmparatorluğu'nun ortaçağ yapısını ve tüm baskılarını destekleyen bu devletler Ermeni sorununda da statükocu, gerici, çıkarcı tavır içerisinde yer alırlar.

Nitekim Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında dönemin koşullarında anlaşmazlıklar oluşur ve 1877-1878 yıllarında Osmanlı-Rus savaşı çıkar. Savaşı kazanan Rusya ile Osmanlı imparatorluğu arasında 19 Şubat 1878 tarihinde Ayastefanos (Yeşilköy) antlaşması imzalanır. Bu anlaşma üzerine Ermenilerin yaşadığı toprakların bir kısmı Rusya sınırlarına dahil edilecek, bir kısmına da özerklik kazandırılacak. Yine bu anlaşmaya göre Balkanlar’da da Sırbistan, Romanya, Karadağ bağımsız devletler kuracak, Bulgaristan'a özerklik verilecek, Bosna-Hersek'te reformlar yapılacak.  Böylece Osmanlı İmparatorluğu sınırları daralacak ve bir bölümü Rusya sınırlarına dahil edilecek. Özerklik ilan edilen bölgelerde de Rusya'nın etkinliği artırılacak,

Ancak bu Ayastefanos Antlaşması İngiltere, Fransa, Almanya gibi devletlerin işine gelmez. Çünkü Osmanlı imparatorluğu bu devletlerin güdümündedir. Bu antlaşma bu devletlerin pazar sahasını daraltacaktır. Bunun üzerine İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya Rusya'yı zorlayarak ve tehdit ederek 13 Temmuz 1878'de Berlin Konferansı'na giderler. Bir ay süren Berlin Konferansı sonucu Ayastefanos feshedilir ve bazı kararlar dışında (Kars ve Ardahan Rusya sınırlarına dahil edilmesi dışında) eski Osmanlı sınırları muhafaza edilir. 

Dolayısıyla tekrar Ermenilerin çoğunluğu ileride soykırım yapacak Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına dahil edilir. Bunu 1. Paylaşım Savaşı'nın İngiltere Başbakanı Lloyd George daha sonraki anılarında pişmanlık emaresiyle şöyle dile getirir: “Ayastefanos Paktı Rus müfrezelerinin ıslah faaliyetleri ifa edilene kadarErmeni vilayetlerini işgal etmeye devam etmesine hükmediyordu. Bizim tehditkar tazyikimiz sonunda ve 'şerefli sulh' getiren büyük zaferimiz olarak ilan ettiğimiz (1878) Berlin Paktı'yla bu hüküm iptal edildi. Ermeniler bizim kurduğumuz zafer atlarında kurban edildiler.(abç) Ruslar çekilmeye zorlandılar. Perişan Ermeniler, 'Ermeni vilayetlerinde iyileştirmeler ve ıslahat yapılacak' vaadiyle bir defa daha eski efendilerinin insafına bırakıldılar. (...) İngiliz hükümetinin faaliyeti 1895-97, 1909 katliamlarına ve asıl korkuncu da 1915 katliamlarına sebep oldu. Türk şer idaresinin kara sahifelerinde eşi emsali olmayan bu mezalimlerle, Ermeni nüfusu bir milyondan fazla azaldı.”(1)

Ayrıca 18 Kasım 1918 tarihinde bir başka İngiliz politikacı Aneurin Williams da Avam Kamarası'nda bu gerçeği şöyle dile getirir: “Bu memleketin Ermenilere bir borcu var. Zira her şey bir yana kırk sene evvel Rusların Ermenistan'ı Türk zulmünden kurtarmalarına mani olduk. Şayet mani olmasaydık, o günden beri bu deheşetengiz eziyetler yaşanmayacaktı.”(2)

Berlin Antlaşması'ndan sonra 1894-96 katliamında 300 bin Ermeni katledilir. Ve tehcire maruz kalırlar. Ermeniler üzerindeki baskı daha katmerli boyutlara tırmanır. Görüldüğü gibi Berlin Antlaşması ileride gerçekleşecek olan soykırımın temellerinin atıldığı bir anlaşmadır. Daha o dönem giderek öne çıkan emperyalist devletlerin bunda nasıl bir rol oynadıklarının da göstergesidir.

1915 Soykırımı ve 1. Paylaşım Savaşı

Soykırımın gerçekleştiği 1915-1916 yılları 1. Paylaşım Savaşı'nın patlak verdiği yıllardır. Ermeni sorununu “halledemeyen” Türk Devleti bu emperyalist savaş ortamında Ermeni soykırımını gerçekleştirir. İttihat ve Terakki Cemiyeti savaş döneminde müttefiki olan Almanya ve Avusturya-Macaristan'ın onayı ve desteğiyle bu soykırımı yapar. Savaşın kendisi pazar savaşıdır. Ulusal kimliğe ulaşan Ermeniler bu pazar savaşında yeni pazarlara ihtiyaç duyan Almanya açısından da engeldir. Nitekim Almanya'nın verdiği muhtırada Ermeniler de açıktan hedef gösterilir. Savaşın arifesinde Almanya adına dünyayı tehdit eden muhtırayı hazırlayan kalemşörlerden Baron Max von Oppenhaim, 29 Ağustos 1915 tarihinde yazdığı raporda Ermenileri açıktan hedef gösterir:

“Ermenilerin riskli çoğunluğa sahip oldukları her yerde, bu çoğunluk etkisiz bir azınlık haline çevrilirse ve onlar özellikle stratejik olarak tehlikeli olan bölgelerden uzaklaştırılırsa mümkün olabilirdi. İstanbul'da bir kez Ermenilerin kitlesel tehcirleri kararlaştırıldıktan sonra, bu amaca yönelik olarak, VI. Ordu bölgesinde önce köylerin, (şehirlerin değil) Ermeni sakinlerinin 25-30 ailelik küçük gruplar halinde ve yeniden kavuşmaları imkansız olacak şekilde ülkenin iç kesimlerine gönderilmeleri gerekiyordu.(abç)”(3)

Böylece başlatılan tehcirle soykırıma gidilir. Soykırımla Almanya kendi emperyalist emelleri için müttefikleri olan Osmanlı İmparatorluğu'nun açıktan yanında yer almıştır. Onlar üzerinden Kafkasya ve Orta Asya'ya açılmayı ve kendilerine bağımlı kılmayı hedeflemişlerdir. Bunun için Türk devletinin Turancılık hayalini açıktan desteklerler.  Bunun için bu gerici emelleri önünde, engel gördükleri Ermenilerin dönüşlerini imkansız kılacak şekilde tehcirini ve soykırımını gerekli görmüşlerdir. Dolayısıyla soykırımda İttihat ve Terakki ile birlikte Alman devleti de rol oynamıştır...

Lozan Anlaşması Ve Ermenilerin İzinin Silinmesi

Kurtuluş Savaşı Kalan Ermenileri, Rumları, Süryanileri hedef almıştır. Nitekim “savaş” “Kurtuluş Savaşı”, “Milli Mücadele” gibi hamasi nutuklarla sonuçlanır. Amaç kalan Ermenilerin ve Rumların tümden yok edilmesi, izlerinin silinmesidir. Yani soykırımın tamamlanmasıdır.  Ve Türk-İslam Sentezi'yle TC Devleti'nin kurulmasıdır.

Aslında TC'nin sınırları 1916'da İngiliz ve Fransız emperyalistleri tarafından gizlice alınan Sykes-Picot Anlaşması ile çizilir. 1923'te Lozan Anlaşması ile resmiyet kazandırılır.

Ermeniler Kurtuluş Savaşı'nda Antep, Maraş, Urfa ile Kars, Ardahan ve Sovyet Ermenistanı'da Gümrü ve çevresinde de öldürülür.   “Tüm bu dönem boyunca, Gümrü, Kars, Iğdır bölgesinde öldürülen Ermeni sayısı bazı kaynaklara göre 198 bindir. 'Eksik veri nedeniyle, Türk-Ermeni savaşının sonucu olarak, Türklerin işgal ettiği bölgelerdeki kurban sayısının 198 bine yakın (ve) Türklerce tahrip veya gasp edilen emlakın değeri 18 milyon altın ruble olarak tahmin ediliyor.' Sovyet Ermenistanı Halk Komiserleri Konseyi başkanı Alexander Miassnigian'ın Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin'e, Haziran 1921 yılında yolladığı bir tele göre, sadece 1921 yılında öldürülen insan sayısı 60 bin dolayında tahmin edilmektedir.”(4)

Lozan Anlaşması ile İngiltere ve Fransa mevcut sınırları çizerler. Lozan anlaşması Ermenilerin izinin tümden silinmesini de içerir. Öyle ki İngiltere ve Fransa'nın onayıyla çıkarılan Emval-i Metruke yasası ile Ermenilerin tüm mallarına, topraklarına, paralarına el konur. İstanbul dışında Anadolu'daki Ermeni okulları, kiliseleri, mezarlıkları, kültürel, sosyal vb. yerler da kapanır ve hızla yıkılarak büyük ölçüde yok edilir. Kalan Ermeniler göçe zorlanır ve kalanlar da asimile edilir.

Öyle ki Anadolu'da Hatay'ın Samandağ ilçesindeki Vakıflı Köyü dışında Ermenilerin toplu kaldığı bir yerleşim yeri yoktur. Anadolu topraklarında -tek tek kişiler dışında- artık Ermeni kalmamıştır. İstanbul'da kalan Ermeni sayısı 50-60 bin civarındadır.

Ermeni soykırımını 102. yılında bir kez daha kınıyoruz, lanetliyoruz!

Soykırımı yapan İTC ve Kemalist iktidarı tarih önünde bir kez daha yargılıyoruz!

Soykırımdan kendilerini muaf gösteren emperyalist güçleri de tarih önünde mahkum ediyoruz!

 

1) Hovsep Hayreni, Yukarı Fırat Ermenileri 1915 ve Dersim, s. 129

2) age, s.129

3) Wolfgang Gust, Alman Belgeleri, s. 413-414

4) Taner Akçam, İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu, s. 518-519 

46977

Hasan Can

Hasan Can sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Hasan Can

"Bize nasıl yaşanacağını ve ölüneceğini gösteren üç yiğit çocuk!"

Ankara: 21 Ekim günü Dersim’in Pulur ilçesi Şahverdi köyünde TC askerleriyle girdikleri çatışmada ölümsüzleşen TKP/ML TİKKO savaşçıları Cengiz İçli, Hakan Çakır ve Özgüç Yalçın için dün Ankara’da anma toplantısı gerçekleştirildi.

Toplantıda Şahverdi’de TC askerleri tarafından işkenceyle katledilen Özgüç Yalçın (Sefkan)’ın babası Sermet Yalçın tarafından yapılan konuşmayı paylaşıyoruz:

“Dostlar,

Dağları mesken tutan ;"Bir çift yürek"Veysel Uyar , Erdogan Tekin ölümsüzdür .

Ne zamanki, yaz mevsimi yeni bir iklime evrilir güz ayları başlar , masallarda , romanlarda derler ya  "Uçsuz bucaksız dağların doruklarında  beyaz-bembeyaz karlar belirirmiş". Munzur dağlarıda her Sonbaharın ortalarında bir genç kadının gelinlik  giymesi gibi, beyaz karlarla süslenir,bizse Munzur dağlarının o heybetli  duruşuna mest olur,gözlerimizi ayıramazdık, gördüğümüz harika doğal manzara karşısında.Munzur dağları  gerillanın gönlünü çaldığını bilircesine gülüçükler gönderirdi bizlere... Ovacığın düz yemyeşil  ovasına kar düşünce bambaşka bir doğa güzelliği ortaya çıkardı.

TC = İŞİD = ERDOĞAN

   Dünya IŞID saldırılarının şokunu yaşıyor...

Suriye'de Neler Oluyor Tahir Elçi Neden Öldürüldü

Suriye’de olan biteni,Rusya’nın Suriye’de ne yaptığını anlamak için başvurmamız gereken kavram  petrol,doğalgaz ve boru hatları.Avrupa kıtasının Rus doğalgazına bağımlılığı biliniyor.Avrupalıların bu bağımlılıktan çıkmak için Katar doğalgazını Suudi Arabistan-Ürdün-Suriye-Türkiye üzerinden taşıma projeleri de biliniyor.Pek bilinmeyense Esad’ın 2009 yılında bu yeni boru hattının Suriye’den geçişini reddetmesi ve bu boru hattından büyük karlar sağlayacak Türkiye ve Katar’ın tekerine çomak sokması.Bu da Suriye’nin istikrarsızlaştırılmasında Türkiye’nin,Suudi Arabistan’ın ve Katar’ın rolünü ve

Yok edilmek istenen umutlarımızdır

Faşist diktatör ve arkasındaki sermaye güçleri, bizleri sindirerek ve umutlarımızı tüketerek iktidarlarını sürdürmeye çalışıyor.

Başta Kürtler olmak üzere halka her yerde saldırıyor. Onun en iyi evlatlarını katlediyor. Katledemediklerini tutukluyor, gözdağı veriyor, susturuyor ve sindiriyor.

Kürt aydınların birer birer katledilmesi, Kürt illerinin abluka altına alınıp tankla topla ateş altında tutulması, demokrat gazetecilerin tutuklanması ve ülke çapında kitleler üzerinde sindirme operasyonlarının her geçen gün ağırlaştırılarak sürdürülmesini yaşıyoruz.

İstanbul Enternasyonalizmsiz Hiç

Önemli olan ne kadar doğruyu söylediğimiz değil ne kadar doğruya yaklaştığımızdır.

Gelin bu sefer dadaistce yazmanın gözüne vuralım.

Sonunda, içimde olupta bir türlü başka şehirde yaşayamadığım şu avrupayi tarzı yaşantıyı, fakirliğin tüm tadını  çıkara çıkara yaşamayı istanbulda bulmuş yaşıyorken  İstanbul proletaryasını da Aziz yoldaşı son yolculuğuna uğurlarken görmek nasip oldu.

Her iştirak çıkarılması gereken bir dersi de içinde barındırır diyerekte...

Tartışırkende söyleyeni düşman olarak değil hırsız olarak görelim.

Yazar bazen hırsızdır da.

Demirtaş’a Suikast Girişimi Tahir Elçi'ye Saldırının İşaretiydi- Çetin Çeko

Bir hafta önce Diyarbakır’da HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın kurşun geçirmez makam aracının arka camına sıkılan bir kuruşundan dolayı inceleme başlatılmıştı. Valilik araçta yapılan inceleme sonucu herhangi bir ateşli silah artığına rastlanmadığını belirtti. HDP ise, Eşgenel Başkanları Demirtaş’a suikast girişiminde bulunulduğu gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunmuş, aracın bağımsız bir laboratuvarda inceletileceğini açıklamıştı.

Bizi bu kurşunlar değil sizin sessizliğiniz öldürürecek

Ey önce insanım diyenler ,faşizme,haksızlığa karşı olduğunu söyleyenler, ey aydınlar,entellektüeller,kendine ilerici, devrimci, demokrat diyenler,ey geçmişte bedel ödeyen , zülmün en acısını yaşayan canlarım , kardeşlerim, arkadaşlarım, dostlarım , yoldaşlarım duyuyormusunuz bu çığlığı ,feryadı ve bizlerden ne istediklerini!!!  Kürt ulusu en demokratik hakkı için her şeyini feda etmekte,(“bir tasmalı köpek gibi kul köle yaşamaktansa,özgürlüğüne aşık, kurt olmayı tercih ederek ,kışa karda girmeyi aç kalıp , gerekirse ölmeyi göze alarak bedel ödeyen,kurt,”)hikayesini çoğumuz biliriz.

Kürtlerin İslam’la Eşekleştirilmesi! - Kadir Amaç

Bu çalışmayı Şengal’ın kurtuluşuna adıyorum. Postmodern pradigma beş bin yıllık insanlık tarihine ait tüm antikiteleri bir buldozer gibi ezip geçiyor. Özellikle son elli yıl içinde postmodern pradigma dijital bir dünya yaratma uğruna, insan gezegeni ve diğer gezegenler üzerinde zihinsel denemeler gerçekleştirerek, ontoloji ve kozmolioji yasaları üzerinde çok ciddi hasarlar meydana getirmiştir.

Mirabal kardeşler üç kelebektiler

ONBİNLERCE KELEBEKTE ÖLÜMSÜZLEŞTİLER…

En güzel şiirler, en güzel şarkılar, en güzel romanlar; sevgi sözcükleri olmadan yazılmaz.

İster savaşa ait olsun bunlar, isterse en karanlık çağlara; içerisinde mutlaka, kadın-erkek cinsleri arasındaki sevgi yerini alır.

Cinsler arasındaki sevgi; doğanın, onun bir parçası olan insanlığın tüketilmesi imkansız yaşam kaynağıdır.

Ve bu yüzden cinsler arasındaki iktidarı, 21.yüzyılda dahi koruma ısrarı; bütün iktidarların omurgasının sağlam kalmasının garantisidir.

Rojavada olmak...

Devrimin haleflerinde olması gereken temel devrimci kriterlerin en başında TUTARLILIK ilkesi gelirken ikinci temel ilkesi ise bütün kalbimizle halka hizmet etme duygusu gelmektedir. Sağlam bir dünya görüşü, halka hizmet etmeyi temel bir görev olarak kabul eder. İşçilere, yoksul köylülere, çalışarak yaşamını sürdüren tüm emekçilere-kadınlara-Kürt halkına-çeşitli milliyetlerden ezilen halklara-farklı inanç ve cinslere karşı devrimci sorumluluk ve derin bir duyarlılık taşıyarak gerçek anlamda devrimci niteliklere sahip olunur.

Sayfalar