Cuma Mayıs 17, 2024

Evet ya da Hayır! Her sonuçta direniyoruz/direneceğiz!

Referandum, tarihinin 16 Nisan olarak netleşmesiyle gündemimizi daha da meşgul eden bir mesele olmaya başladı. Daha önce referandumu açığa çıkaran devlet erkinin ihtiyaçlarını, referanduma hangi siyasi atmosfer içerisinde gittiğimizi ve bu süreçte alacağımız tavrı, bu tavrın güncel süreç açısından anlamını tartışmıştık. Referanduma dair “evet”, “hayır” kampanyalarının başladığı, bizim de startını verdiğimiz faaliyetin kapsamını, çalışmanın örgütsel ve politik hedeflerini, çalışma boyunca kullanacağımız araçlardan sloganlara kadar bir dizi tartışmayı faaliyet boyunca canlı tutmak bizlerin kaçınılmaz bir görevidir.

Referanduma karşı aldığımız hayır tavrının bizler açısından sadece “Başkanlık sistemine” karşı olmaktan ibaret olmadığını ve iktidarın güçlendirilmesi, daha da merkezileşmesi hedefiyle düzenin attığı her adımın karşısında olduğumuzu daha önce vurgulamıştık.

Şimdi örgütsel ve politik hedeflerimiz merkezli bir tartışmaya yoğunlaşmalıyız. Elbette tavrımızı belirlerken bu tartışmadan yola çıkarak hareket ettik. Hayır’ın bizler açısından esas olarak anlamı da bu hedeflerimizde gizlidir! Bu tartışmaları güncel tutmalı ve faaliyetin her aşamasına uygulamalıyız. A/P araçlarımızı, sloganlarımızı belirlerken de bu eksenden kopmamalıyız.

Başkanlık sistemi için şu çokça dillendirilen “illegal olanı, Başkanlık Sistemi ile yasalaştırma” meselesini doğru okumalı ve kitle çalışmasında kullandığımız dil ve sloganları da bunun sonucunda belirlemeliyiz. Başkanlık sistemi ile geleceği söylenen “tek adamlık, diktatörlük, ezilenlere yönelik daha fazla baskı, sömürü, sömürü ve katliamların” mevcut sistemde de en üst boyutta yaşandığını gözden kaçırmamalıyız. “Hayır”ın “Evet”i yenmesi durumunda bu saldırıların ortadan kalkmayacağını, OHAL uygulamaları ve KHK’lerin izlerinin bir çırpıda silinmeyeceğini; işin özü/özetinin, “Hayır” kazandığında durumun “normalleşeceği” yanılgısına kapılmamayı ve kitle çalışmasında da bu gerçeklik ekseninde kendimizi ifade etmeyi sürecin en önemli görevlerinden biri olarak gördüğümüzü anlamalı ve kitlelere de bunu aktarmalıyız.

Yönelimimiz örgütlülüklerimizi korumak ve güçlendirmek!

7 Haziran genel seçimleri ile ezilenler cephesinin açığa çıkardığı enerjinin kazanımları, devletin “barış” ile savaş konsepti arasındaki geçişkenliğe yeterli refleks verilmediği, seçim sonrasında açığa çıkacak bu tabloya yeterli hazırlık yapılmadığı için bir çırpıda tuzla buz edilebildi. 7 Haziran ve sonuçlarına, bizim durumumuza bakarak referandum çalışmasının hedeflerini belirlemek bu açıdan önem taşımaktadır. Tam da bu noktada örgütsel hedefler meselesini doğru tartışmak ve somutlamak bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor.

Hiç tereddütsüz söyleyebiliriz ki; “Evet” ya da “Hayır” yani çıkacak hiçbir sonuç Türkiye’de faşizmin baki olduğu gerçekliğini değiştirecek ya da etkisini azaltacak bir niteliğe ya da içeriğe sahip değildir. Bu yüzden “sömürü ve katliamların son bulması”, “Kürt sorununun çözümü”, “kadın ve LGBTİ”lere dönük şiddetin son bulması” gibi sloganların karşılıksız olduğunu görmeli ve dilimizi, taleplerimizi buna göre belirlemeliyiz. Kitle çalışması yaparken, kitlelere “Hayır” demeleri için sunacağımız gerekçelerin çıkış noktasının burası olmadığı iyi kavranmalı ve kavratılmalı... Çıkış noktamız; AKP-MHP ittifakının, faşist birliğinin yarattığı “evet” cephesine karşı ezilenlerin biraraya gelerek oluşturduğu ve kendine güvenini tazelediği “hayır” cephesinin güçlendirilmesinin önemi olmalı, ön plana çıkaracağımız noktayı tam da burası olarak belirlemeliyiz.

Bu yanıyla örgütlenme meselesinde esas olarak; mevcut düzene ve çeşitli vesilelerle değişkenlik gösteren sindirme ve baskı politikalarına, faşist diktatörlüğün değişen araçlarla ezilenlerin mücadelesine yönelme haline topyekun karşı koyuşun propagandasını yapma göreviyle karşı karşıyayız. Bunu yapabilmenin yolu da örgütsel hedeflerin politikayla bağını doğru kavrayabilmekten geçmektedir. Anda en fazla ihtiyacımız olan, mevcut örgütlülüklerimizi korumak ve güçlendirmektir. Bunun için de referandumda çıkacak herhangi bir sonuca hazırlıklı olmanın belirleyici olduğu açıktır.

Örneğin örgütlülüklerimizi ve örgütsel kazanımlarımızı korumamız gereken önemli alanlardan biri olan toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelemizde; kadın çalışmamızın dört bir yandan erkek egemenliği tarafından çembere alınması çabalarına, yok sayılmasına, küçümsenmesine karşın bu alanımızı güçlendirmeli, patriarkanın saldırganlığı karşısında kadın çalışmasının özgün yapısının korunmasına önem vermeli, siyaset ve politika alanlarından kadınların geri çektirilmeye çalışıldığı bir ortamda emekçi kadınları örgütleme ve politika alanlarında öncelleme yönelimlerimizi korumalıyız. Bu konuda kadınların “hayır” platformlarındaki birleşik mücadele konusundaki çabalarından, emekçi kadınlara dönük çalışmalarından ve A/P yönelimlerinden öğrenilmelidir. Keza benzer bir durum gençlik ve yurtdışındaki çalışmalarda da kendini göstermekte, toplamdaki politik tıkanıklığımıza bu faaliyet alanlarının politik yönelimleri ile darbe vurulmaktadır! Bu pratiklerden öğrenmek ve bunları genişletmek tüm faaliyet alanları/yoldaşlarımızın sorumluluğu ve referandum sürecindeki yönelimimiz olmalıdır.

Hazırlıklarımızı geç olmadan tamamlayalım!

Politikada özne olabilmenin, milyonların hayatını belirleyen siyasette söz sahibi olabilmek gibi bir sorumluluğu olan komünist hareket olarak bizlerin en iyi bildiği, bu sorumluluğun hayata geçirilmesi lafla değil, örgütlenmeyle/örgütlülüklerimizi güçlendirmekle mümkün olabildiğidir! Bir kere girişilen bir işe, göreve yılmadan, sonunu getirme hedefiyle yaklaşmak bir ihtiyaçtır, bu ihtiyaç bugün daha yakıcı bir şekilde kendisini göstermektedir.  Diğer yakıcı bir ihtiyaç da; önümüze çıkan ideolojik, politik her fırsatı örgütlülüklerimizi güçlendirmek, yeni örgütlülükler inşa edebilmek, emekçi halkımızı devrim ve demokrasi mücadelesinin öznesi haline getirebilmek için etkili bir araç olarak kullanma becerisine sahip devrimci kişiliği daha güçlü bir şekilde inşa edebilmektir. Tereddütler, amalar, beklemecilik, kendiliğindenlik, öz gücüne güvenmeme gibi hızımızı kesecek ve bizi hedeflerimizden uzaklaştıracak bir takım özelliklerden arınmamız; bunlardan güçlü bir kopuşa yönelmemiz ve pratiğe, kitle çalışmasına yoğunlaşarak kendimizi yenilememiz kaçınılmaz ve zorunludur! Referandum vesilesi ile örgütleyeceğimiz hayır kampanyasını bu açıdan etkili bir biçimde kullanabilmemizin olanakları mevcuttur. Bu olanaklara “pratik olarak saldıracak” bakış açısını yakalamalıyız.

Demokratik alanlardaki bütün faaliyetlerin baskı ve zor yoluyla boğulmaya çalışıldığı bir süreci uzun bir dönemdir yaşıyoruz. Referandum sürecinde bu baskının boyut atlayacağını şimdiden görmek zor değil. Keza sadece geçtiğimiz hafta 13-14 Şubat tarihlerinde 300’ü aşkın HDP ve HDK bileşeni üyesi kişinin gözaltına alınması durumu bile “Hayır” çalışmalarının henüz kampanyalarının başlangıcında ayaklarının sakatlanmaya çalışıldığının en bariz göstergesidir. Bunun dışında linç ve saldırılar konusunda devletin hazırlık içerisinde olduğu birçok veriyle ortadır. Sedat Peker’in “sokakta bekliyor olacağız” tehdidine ek yapan Başbakan Binali Yıldırım’ın gençlere “hemen enerjinizi harcamayın, daha çok işimiz var” uyarısı, Manisa-Soma’da AKP il başkan yardımcısının “Evet çıkmazsa iç savaşa hazırlıklı olun” söylemi devletin tüm zor aygıtlarını devreye koyma niyetinde olduğunu gösteren “açık deliller”dir. Diğer yandan örtülü ödenekleri, belediyeleri ve devletin tüm kaynaklarını “evet” kampanyası için seferber edilmesi, dolar ve euro’ya geçici bir süreliğine by-pass yapılması bu sürecin egemenler açısından önemini ortaya sermekte, “hayır” cephesinin güçlenmesi ve kazanma ihtimalinin artmasıyla korkulu rüyaları artmaktadır.

Bu süreçten halkımızın lehine, devrim ve demokrasi mücadelemizin lehine edineceğimiz tüm kazanımların egemenler cephesini zayıflatan bir darbe olacağı açıktır. Bu yüzden bu fırsatı değerlendirmeli, sonuç ne çıkarsa çıksın mücadelemizin ve örgütlülüklerimizin güçlenmesi için sorumluluklarımızın artacağını unutmamalı, bunun için hazırlıklarımızı tamamlamalıyız! 

45792

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Partizan'dan

İtirazın Farkındalığıyla Meydan Okumadır Şiir[*]

 

 

“Bilim aklın şiiridir,

şiir de yüreğin bilimidir.”[1]

 

Andrey Tarkovski’nin ifadesiyle, “Şiir benim açımdan bir dünya görüşü, gerçekle olan ilişkimin özel bir biçimidir. Bu açıdan bakıldığında, şiir, insanlara hayatı boyunca eşlik eden bir felsefedir.”

Yaşamı savunmak; insan olmak (ve sonuna dek de İNSAN kalmak) hâlidir.

Bundan kimsenin şüphesi olmasın…

Çünkü “Hakikâte ulaşmanın yolları şunlardır: Felsefe, Sanat, Siyaset ve Aşk,” diye uyarır Alain Badiou!

Siz toplumsal muhalefetin yükselmesini bekleyin / ERGÜN ASLAN

Biz proletaryalar enternasyonalizmimizi vermeyenin varlığını sorgularız varlığını.

Ama gıdık.

Ama yanak.

Ama...

Demek öyle.

Demek böyle.

Demek  her şey...

Marks'ın, devrime engel olmaya başlayana kadar dünya proletaryalarının çeşitliliğini enternasyonalizmde  bir araya getirmeye çalıştığını görmezlikten gelmemize kadarmış

En büyük ihanetler en güzel proletarya şarkıları arkasına gizlenilerek gerçekleştirilmiş ihanetlerdir.

Kıymetlimizzz...

Yüksek yüksek menfaatlerimizzz....

Diktatörlerin Surlarını Döven Dev Dalgalar!

21.yüzyılın ilk çeyreği bitmeden ve son yirmi yılda yerkürede işçi sınıfı ve ezilenlerin isyan ve devrim türküleri defalarca yankılandı. Nasıl ki yirminci yüzyılın başında insanlık Ekim Devrimi’nin top sesleri ile uyandıysa, içinden geçtiğimiz yüzyılın da daha ilk çeyreği dolmadan yaşanan ayaklanmalar, isyanlar, grevler insanlığın özgürlük umudunun canlı ve bir o kadar da gerçek olduğunu gösterdi.

Kavram Kargaşası (Sinan Dersim)

Her türlü şiddette karşıyız, düşman hukuku vb.

Düşünerek konuşmak, konuşarak yapmak siyasette, sosyal ilişkilerde önemlidir. Genelde bunun eksikliği yapma fiili ve amaçtaki net olma, olmamayla orantılı olarak değişkenlik göstermektedir.

Kişide, toplumda, örgütlülükten, örgütsüzlükten, egemenlikçi sistemden, ezilenlerin kurtuluş kavgasında düşünerek konuşma, konuşarak yapma derin ideolojik politik tercih ve kodlara göre olmakta ve bu kodların doğru yerinde oturması, oturmamasıyla orantılı değişkenlik göstermektedir.

Sınıf mücadelesinde rakamların ve nicelik gelişmelerin önemi (Mehmet Emin Gündoğdu)

Sınıf mücadelesi, kapitalist toplumun dünya çapında hakimiyetinden sonra farklı bir rol aldı. Sömürücü toplumlar kendi bağrından çıkan üretim araçlarının nicel birikimleri sonucunda, niteliksel sıçrama yaratıp eski toplumu yıkmıştır. Köleci toplumun bağrında gelişen Feodal üretim araçları  köleciliği yıkmıştır. Feodal toplumun bağrında gelişen kapitalist üretim araçları, feodal toplumu yıkmıştır.

Doğu Rüzgarı, Batı Rüzgarını Yenecek!

Emperyalist kapitalist sistemin krizi dünya çapında etkilerini gösteriyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal saldırısıyla keskinleşen ve derinleşen kriz, beraberinde rakip emperyalist kampların birbirine yönelik hamleleriyle sürüyor. Rusya’nın “nükleer silah kullanma” ve savaş için “kısmi seferlik” ilanının ardından işgal ettiği bölgelerde düzenlediği referandumla bu bölgeleri ilhak etmesi; Rusya üzerinden Almanya’ya doğalgaz taşıyan Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 boru hatlarındaki sabotaj ihtimali güçlü olan patlama ve sızıntılar bu çelişkileri daha da keskinleştirmiş durumdadır.

Nanikkk... Nanikkk...

Reytingler  sıfır.

Reytingler  sıfır.

Ah... dostlar... ah..

Sormayın gitsin... sormayın gitsin...

Yükselmesi beklenen toplumsal muhalefetin (!) reytingleri de artırabileceği düşüncesi biz yazarlara öyle yazılar yazdırıyor...  öyle şeyler yapıyor ki...

Sormayın gitsin.

Bir bakıyorsunuz ki içimizde biri:

Her türlü burjuvalarla işbirliğini savunurken...

Bir diğeri:

İş, dünya proletaryalarının çeşitliliğiyle enternasyonalizmi savunmaya gelince su koyu verebiliyor.

Başka biri de:

Sosyalist Güç Birliği Kimin Tarafında?

Sosyalist Güç Birliği 20 Ağustos günü kuruluşunu deklare etti. Sol Parti, Türkiye Komünist Partisi, Türkiye Komünist Hareketi ve Devrim Hareketi’nin oluşturduğu ve seçim takvimine ayarlı olduğu açık olan Birlik, kamuoyuna duyurduğu deklarasyonda kuruluş amaçlarını beş madde halinde sıraladı.

Kabaca özetlersek Güç Birliği; eleştirilerinin merkezine R.T.Erdoğan  şahsında “Tek Adam Rejimi”ni koyuyor. Bu rejimin dinci gericilik temelinde inşa edildiğini dile getirerek buradan hareketle bir laiklik savunusu yapıyor.

Harekete Geç, Kavganın Öznesi Ol

Zorluk ve fırsatların iç içe geçtiği bir süreçten geçiyoruz. Ortaya çıkan fırsatlardan yararlandığımız oranda bu zorlukları aşabiliriz.

Bugün geniş yığınlarda iktidara karşı tepkinin giderek artması, değişim için yüksek sesle dile getirilen itirazların-soruların çoğalması sınıf savaşımını geliştirme bakımından fırsatlar içermektedir.

Ermeni kaldı mı? (Nubar OZANYAN)

12 Eylül’ü 13 Eylül’e bağlayan gece Azerbaycan işgalci ordusu, arkasına ve yanına aldığı TC ordusuyla birlikte Ermenistan topraklarına saldırı başlattı. Birçok sivil yerleşim yeri bombalandı.

Militana Mektuplar…(2)

Merhaba tekrardan…

Yanı başımızda sürüp giden çekişmeli hayatımızdan biriktirdiğimiz anlardan seslenebiliyoruz ancak. Sesimiz ulaşıyorsa korkmaya ve umutsuzluğa kapılmaya gerek yok, tohum mutlaka filizlenmeye yüz tutar.

Hayatımıza geri dönüp bir bakmaya ne dersin. Korkularımızın mı cesaretimizin mi baskın olduğunun muhasebesini yaptığımızda ne görürüz?

İnsan dediğimiz canlı varlık her ikisini birlikte yaşar diyalektiğin gereği olarak. Korkularımız, bastırılmış öfkelerin dışa vurumuna götürür bizi. Burada cesaret denilen olgu karşımıza çıkar.

Sayfalar