Cuma Mayıs 10, 2024

Gitmediğin yere başkasını gönderme!

Sınıf savaşımında militanlık ve devrimci önderliğe ilişkin temel bilgilerin elde edilmesi güne ve ana uyarlanarak güncellenip, uygulanması örgüt bilimi açısından tayin edici düzeyde önemlidir. Temel bilgiler ne kadar önemliyse bugün yaşanan ve devam eden sorunlara, sürecin ve anın ihtiyacına yanıt olacak şekilde yenilenip güncellenerek uygulanması bir o kadar önemlidir.

Yapısal ve güncel sorunlara bakıldığında önderlik ve örgüt meselesinde anlayış ve uygulama düzeyinde vazgeçilmez temel bilgilerin eksik ve yetersizliği görülebileceği gibi aynı zamanda her gün bir yenisinin eklenerek, birikip artarak çoğalan ciddi güvensizliklerin yaşandığı günümüzde günün ve anın ihtiyaçlarına nasıl yanıt olunacağı konusunda da ciddi yetersizlikler görülmektedir. Önderlik düzeyinde ciddi düzeyde yaşanan olumsuzluklara neden olan eski düşüncelerle önderlik sorunları çözülemez. Keza eski durulan yerde kalınarak da güvensizlikler ortadan kalkmaz. En güncel halk deyimiyle ifade edecek olursak “gitmediğin yere başkasını göndermeyeceksin”, “yapmadığın şeyleri başkasından istemeyeceksin”, “başarısız olduğunda görevini bir başka yoldaşına bırakacaksın”, “hata yaptığında, yetersizlik yaşadığında zaafa düştüğünde en başta ayağa kalkıp özeleştiri vereceksin”. Önderlik gibi kilit soruna verilecek anahtar cevaplar bunlardır. Önderliği militanlıkla bütünleştiren anlayış ve çizgiyi güne ve ana uyarlayacak tarzda yenileyerek egemen kılmak esas görev olmalıdır.

Örgüt ve önderlik sorunları nasıl ki iç içe ele alınıp örgütlenmesi gerekirken aynı şekilde militanlık ve devrimci önderlikte birlikte ele alınıp örgütlendiğinde örgüt yenilmeyen bir güce ve sönmeyen bir enerjiye dönüşür. Özellikle önderliğin militanlıktan kopartılarak ayrı ele alınıp örgütlenmeye başlandığında reformizmin-statükoculuğun-bürokratizmin kapısı sonuna kadar açılarak tasfiyeciliğin çizgisi egemen hale getirilir. Savaş örgütü lafta savaşan örgüt konumuna düşer. Çürüme, yozlaşma ve bozulma başını alır gider.

Başta Kaypakkaya yoldaş olmak üzere Süleyman Cihan ve Mehmet Demirdağ yoldaşların örgüt anlayışına ve önderlik çizgisine bakıldığında teori ve pratiğin, eylemle/söylemin, iddia ve uygulamanın, birlikte ele alındığını uygulanıp yürütüldüğünü görürüz. Kaypakkaya yoldaş başta olmak üzere önder yoldaşlarımız “Gitmediği yere yoldaşlarını göndermemiştir”, “Kendisinin yapmadığı şeyleri yoldaşlarının yapmasını istememiştir”. “En zor görevleri en zor anlarda en başta ve en önde yapanlar olmuşlardır.”

İdeolojiyi kişiliğinde yaşayan ve kimliğinde yaşatan, militan önderliği bir örgütlenme ve yürüyüş çizgisi haline getiren önder yoldaşlarımız, halk ve yoldaş sevgisini de kendi manevi dünyalarında en ileri düzeyde yaşamayı ve yaşatmayı başarmışlardır. İdeolojiyi-önderliği yüzeyde değil de derinlikte yaşayan ve yaşatanlar, yoldaşları ve savaşçıları “zor” durumdayken onları yalnız bırakmayarak yanlarında olmayı başaranlardır. “Komutanımız bizi yalnız bırakmaz” düşüncesini bir eylem ve pratik çizgisi haline getirendir. Boş zamanlarını değil, kendini yaşamaktan geriye kalan zamanlarını hiç değil ömrünü bir bütün olarak devrime adayanlar, yoldaşlarının ve savaşçıların yanında olur. Yoldaşlarının parmakları kanarsa acısını yüreğinde duyar.

Devrimci önderlik anlayış ve pratik çizgisine devrimi gerçekleştiren önderleri proletarya partisinin önderliğinde görev yapmış yoldaşlarımızın yaşamlarını ve pratiklerini örnek olarak gösterebileceğimiz gibi savaşan devrimci örgütlerin önderliklerini de örnek olarak göstermeliyiz.

Mücadele eden ve savaşanlar örgüt sorununa devrimci çözüm bulacağı gibi önderlik sorununa da çözüm yolunu bulur ve yaratır. Savaşmadığı halde savaşıyormuş gibi yapanlar, pratikte değil de lafta savaşanlar asla önderlik ve örgüt olma sorunlarına gerçekçi yanıt ve kalıcı çözüm bulamazlar. Nasıl ki savaşan örgütlerle savaşmayan örgütler arasında örgütsel-önderliksel çizgide ciddi farklılık ve uçurumlara varan uzaklık varsa aynı zamanda savaşan örgütlerle savaşmadığı halde savaş söyleminden vazgeçmeyen yapılar ve önderlikler arasında da aynı boyutta anlayış ve pratik düzeyde ciddi farklılıklar uçurumlara varan uzaklık vardır. Savaş çabasını ve pratiğini ortaya koyanlar süreç içinde kendilerine yakışır militan önderlikler yaratabilir ancak başlarına bürokrat-burjuva “yöneticiler-idareciler” çöreklenmiş, savaş örgütü olduğunu iddia eden bir yapılanma asla militan devrimci önderlik yaratamaz.

Bugün proletarya partisi saflarında en ciddi tehlike ve en yıkıcı tehdit savaşmadığı savaş irade ve kararlılığı ortaya koyamadığı halde “halk savaşı” sloganını en yüksek perdeden dile getiren ve yazım dili olarak kullanan anlayış ve kişiliklerdir. Bu burjuva çizgiyi savunup uygulayan “doğru” olarak yutturmaya çalışan anlayış ne kadar tehlike ise bunu doğru ve doğal kabul edip benimseyen ve benimsetmeye çalışanlar da bir o kadar tehlikeli ve yıkıcıdır.

Bir gün bir saat bile olsun devrimin nöbetini ve silahını tutmayan, savaşmadıkları halde yoldaşlarından savaşmalarını isteyen, gitmedikleri savaş alanlarına başkalarının gitmelerini isteyen gönülsüz ve iddiasız olanlara ise ses çıkarmayan statükolarının parçaları ve nesneleri haline getirenler iflah olmaz burjuva yöneticilerdir.

Bu tarz anlayış sahipleri örgüt ve önderlik sorununu çözmeyeceği ve çözemeyeceği gibi biriken yapısal sorunlar içinde örgütü dağınıklığa-çözümsüzlüğe-yıkıma mahkum eder. Statükoculuğa, bürokratizme itiraz edip seslerini yükseltenleri ise aymazlık içinde hizip olarak suçlar. Her konuda rol çalanlar, suçlanması gerekenler, suçlayan rolünü oynamaya çalışır.

Kendisinin gitmediği yere bir savaşçısını da yollamayan, her yere savaşçılarından önce giden “Hiçbir yerdeyken, her yerde olan”, her anını düşmandan hesap sormak için geçiren, bir an olsun devrim fikrini savaşı aklından çıkarmayan, zafere tam kilitlenmiş gerçek önderlere ihtiyaç vardır. Bunun yaratılması için yol ve yöntemlerin geliştirilmesine devrimci eleştiri ve özeleştiriyi ekmek ve su gibi yaşamsal kılmaya ihtiyaç vardır. 

39208

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

TKP-ML MK: 50 Yıllık Mücadelemiz, Geleceği Kazanma İrademizdir!

YAŞASIN PARTİMİZİN 50. KURULUŞ YILI!

Partimiz 50 yaşında! 24 Nisan 1972’de İbrahim Kaypakkaya önderliğinde sınırlı sayıda kadro ve militan tarafından kurulan partimiz, bugün 50. yaşını kutluyor. Bir insan için uzun ancak sınıflar mücadelesi ve toplumlar tarihi açısından kısa bir süre olan bu zaman diliminde Partimiz, önemli başarı ve zaferler kazandı. Yenilgiler aldı ve gerilemeler de yaşadı. Ancak hiçbir zaman devrim iddiasından ve Halk Savaşı ısrarından, silahlı mücadelenin gerekliliği-zorunluluğu bilincinden kopmadı.

Leninist Emperyalizm Tanımının Bulanıklaştırılması

Rusya’nın 24 Şubat (2022)’da Ukrayna’ya saldırısıyla birlikte, emperyalizm üzerine tartışmalarda sıklaştı.  Ve kendini solcu olarak adlandıran bir kısım siyasi hareket ve bazı yazarlar, Rusya’nın emperyalist olmadığını, ama emperyalist amaç güden işgalci bir güç olarak değerlendirdi. Bazıları ise, “anti-emperyalist cephede” değerlendirmeye devam ediyorlar.

İlham ve güç kaynağımız…(Sentez)

Proletarya partisinin kuruluşunun ve mücadeleye atılışının ellinci yılındayız. Bu süre içinde mücadelesini kesintisiz sürdüren proletarya partisi, bundan sonra da mücadelesini sürdürecektir. Onu var eden koşullar devam ettikçe varlığını devam ettirecektir. Sınıf bilinçli proletaryanın öncü müfrezesinin ülkemizdeki varlık nedenleri, günümüzde sistemin çöküntü içine girdiği koşullarda çok daha kendisini dayatır duruma gelmiştir.  Elbette ki o, üstlendiği tarihsel rolü yerine getirecektir. Çünkü mücadelesine yol gösteren sağlam temellere dayalı ideolojik-politik bir pusulası vardır.

Beyaz dağ’dan arta kalan çığlık dizelerinin şairi EMİR ALİ YAGANI kaybettik… Hasan Hayri Aslan

Son yıllarda Dersim’in çok değerli kültür insanlarını kaybettik. Sılo Qız, Emre Saltık, Hasan Saltık, Mehmet Çetin, Remzi Aydın…  birer yıldız gibi kayıp gittiler. Remzi Aydın için “Gri İklimden Maviye yolculuk” yazı çalışmamı yaparken 9 Şubat günü EmirAli’nin ölüm haberi ile sarsıldık. Epey zamandır yolları taşımak zor geliyor bana; ziyaret edemedim, kısa mesajlaşmalarla yetindik. 13 Kasım 2018’de söyleşi için o gelmişti bulunduğum kente. O sıra aldığım kitaplardan “Beyaz Dağda Bir Gün”ü şöyle imzalamış: “İhtiyar, ne böyle yaşanmışlıklar, ne de bu kitap olaydı!

TKP-ML MK:Yol Göstericimiz, İlham ve Güç Kaynağımızdır Partimiz!

24 Nisan 1972, İbrahim Kaypakkaya önderliğindeki bir avuç komünist tarafından, karanlığa tutulan meşalenin kurumsallaşma adımı olarak tarihe geçti. Dönemin, savaş ve direniş geleneği, Mahir ve Denizlerle birlikte örülüyordu. Anti-emperyalist kavgada yakalanan ivme, devrimci militan bir mücadele yaratmıştı. İbrahim yoldaş, savaş cephesine proletaryayı temsilen katıldı.

Zafer ve yenilgilerle dolu bir tarih! (1)

Dünyada 1965-1970 yılları arasında emperyalist-kapitalist sistemin kaynaklık ettiği ana çelişkiler giderek şiddetleniyordu. Bu başlıca çelişkiler; emperyalizm ile ezilen halklar ve uluslar arasındaki çelişki, emperyalist-kapitalist ülkelerde proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişki ve yine çeşitli emperyalist ülkeler arasındaki çelişkilerdi.

Lorenzo Orsetti… (Nubar OZANYAN)

Yolculuk boyunca başını arabanın arka koltuğuna yaslayarak uyurdu. Yaptığımız yolculuklarda Lorenzo’yu uyanık görmek neredeyse mümkün değildi. Araç içinde uyuyarak saatlerce yolculuk yapabilirdi. Ama “yeni bir özgürlük hamlesi olacak” cümlesini duyduğunda ne gözünde uyku belirtisi ne de yorgunluktan eser kalmazdı. Barış halinden savaş haline, uyku halinden silahlı tekmil haline nasıl hızlıca geçildiğinin örneğiydi Lorenzo.

Burjuvazi Parayı, İşçiler Ekmeği Düşünüyor

Burjuva sınıfı, daha fazla kar elde etmek için daha fazla alanı kontrol altına almak ve bunun için de daha fazla silahlanmak istiyor. Ağızlarında “barış” yok ve hiç bir zamanda “barış”  kelimesini tam anlamıyla kullanmadılar. “Barış” dedikleri anda da yine kafalarında savaş vardı.

Azami kar için birbirlerine karşı savaş açarken, savaşa sürdükleri askerler yine işçilerdi. Savaşta ölenler, bombalarla param parça edilenler, evleri yıkılanlar, göç yollarına  düşenler, burjuvaların egemenlik savaşında hiç bir çıkarı olmayan, ama, onlar vasıtasıyla sürdürülen bir savaş....

Sağlam proleter karakter örneği …Ali Asker YER

Pazar günü Stuttgart Arena Kültürhaus’da evgili yoldaşımız Ali Asker YER’in anma toplantısındaydık. Salon ve çevresi sevenleri ve yoldaşlarıyla doluydu. Bu sevgi seli hiç kimseyi şaşırtmadı, çünkü o gerçekten çok sevilen gerçek bir proleter devrimciydi. Onun yaşamından kareler içeren sinevizyon gösterimi sırasında salonu derin bir sessizlik ve hüzün kapladı, çok sayıda insanın gözleri ıslak ıslaktı. Hiç birimiz onun bu zamansız gidişine katlanamamıştık.

50. Yılın Deneyimi Newroz Ateşinin Görkemiyle1 MAYIS ALANLARINA!

Başta Kürt halkı olmak üzere Mezopotamya halklarının isyan ve direniş günü olan bir Newroz’u daha geride bıraktık. 8 Mart’ta kadınların dalgalandırdığı isyan bayrağı, 21 Mart Newrozlarında başta Kürt halkı olmak üzere Türkiyeli işçi ve emekçilerin kitlesel ve coşkulu eylem ve mitinglerine sahne oldu. 2020 Newroz’u salgın bahane edilerek yasaklanmış, 2021 Newroz’u salgının etkisi altında kalmıştı.

2022 Newroz’u ise gerek Kürt ulusunun artan özgürlük talebi ve gerekse de yaşanan ekonomik krizin derinleşen etkisiyle görkemli bir katılıma neden oldu.

Bizim keko, Mazlum (Nubar OZANYAN)

5 Nolu Zindan’da günler geçmek bilmiyor, işkencenin dozajı akıl almaz sınırlara dayanıyordu. Ağır işkence altında dayanamayıp itirafçılaşan ve ihbarcılaşanların sayısı artıyordu. Süreç, yıkıma ve ihanete doğru gidiyordu. Her yan umutsuzluk ve karamsarlık doluydu. Öldüresiye işkenceleri göze alarak bir merhaba, bir ses ve bir gülüş yollamak, o günün koşullarında direnişin ilk adımı oluyordu.

Mahkemelerin işkenceci, işkencecilerin ise yargıç olduğu bir dönemi yaşarken Mazlum Doğan arkadaş bir şeyler yapmanın yol göstericisi oldu.

Sayfalar