Pazar Mayıs 5, 2024

Hangi Sınıftan Yanasınız?

Sinfli Toplumlar Tarihi Sinifli Toplumlar Tarihidir-1

SSCP ve CKP tarihini Amerikan Horror hikayelerinden, Trockist efsanelerden ogrenmeye kalktiginizda, bulacaginiz tek sey Gulyabani masallaridir.

Tarih de ideolojinin bir konusudur; ona nerden, hangi sinifin penceresinden baktiginiza gore elinizde bir tarih algisi olusur...

Sinifli toplumlarda sinifsiz gercek yoktur!

Tarihi incelerken tarihin hep iki boyutu oldugunu gorursunuz. Bu sinifli toplumlar icin tipik bir durumdur. Ve ayni zamanda yasamin dialektigi karsitlarin birligidir.

Catismasiz birlikler olmadigi gibi; catismasiz bir tarihte yoktur...Tarihi inceler ve ondan sonuc cikartirken mesele sudur; tarihin neresinden tutacagiz?...

Cunku tarihin neresinden tutarsaniz, oradan bir tarih algisi olusturursunuz.

Ben tarihi incelerken, tarihin kendi sinifimin tarafindan tutuyorum. Burda mesele adil olma meselesi degildir; cunku adalet de sinifli bir kavramdir. Proleteryanin adaletinin olmadigi yerde, burjuvazinin adaleti olacaktir. Ve burjuvazinin adalaetinin isciler-koyluler icin ne anlama geldigi tarihteki sayisiz orneklerle sarihtir.

Dunya ve sinif savaslari, her sinifin kendi tarih algisini yaratir. Burda bir ucuncu yol yoktur. Kantarin ne tarafina basarsaniz, tarih o sekilde elinizde kalir...O zaman mesele sudur; bizim tarihimiz kime hizmet edecektir;
Burjuvaziye mi? Proleteryaya mi?...

Liberalizm, fasizmin liberal zirh giymis hali olarak surekli bir liberal tarih algisi yaratir; sanki kendisi kapitalizme ait degilmis, kapitalzimden farkli bir secenekmis gibi..Liberalzizmin tarih algisinda sadece fasizm vardir; ama asla kapitalizm yoktur...Burdan olusturmaya calistigi tarih algisi ile Liberalzim Proleteryaya yuklenir...Oysaki Franco, Hitler, Mussoloini kapitalizmin kriz elbisesi giymis halidir sadece; Liberalizm ise onun gorece 'baris' donemlerindeki kostumu..Kaldi ki Liberalizm kapitalist metropolde Liberalizm elbisesi ile gezerken dahi; somurgelerinde Fasizm zirhi ile gezer.

Bu manupasyonu bozun. Butun siniflar icin adil bir tarih yoktur. Cunku sinifli toplumlar adil toplumlar degil; adi ustune sinifli toplumlardir...Adil bir toplum mu yaratmak istiyorsunuz?....Komunizmi kurun; siniflar varsa, adaletde,tarihte sinifli bir adalet; sinifli bir tarihtir sadece.

Iki sinifli toplumlarda..her zaman iki sinifin ayri ayri tarihi vardir...Kolelerin tarihi ve kole sahiplerinin tarihi aynidir...ama gercegin iki farkli yanidir..
Hic kole sahiplerinin saraylarindaki yasam, gundem, felsefe ile..kole hapishanelerindeki yasam, felsefe, gundem ayni olabilir mi?...

Ilber Ortayli gibileri saray tarihcisidir..Saraydan,kole sahiplerinin gozunden bakarlar tarihe..Bize kole sahiplerinin gozunden bir tarih anlatirlar...Meshur bir soz vardir..''aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar, tarih hep avcilari anlatacaktir'' ..iste olay tam da budur.

Koleler, Proleterya; Burjuvazinin gozunden tarihe bakmayi bir tarafa birakin, kendi tarihinizi yazin!

 

Proleterya Iktidarini sucluyorlar, neden yikilmasina izin verilmedi Stalin doneminde diye(!)

Komunistleri liberal bir sistem kurmamakla itham etmek kadar ahmakca birsey yoktur. Marks'tan Mao'ya Komunist Manifesto Liberalizmi mezara gondermek, sinif mucadeleesini esas almak, ve ancak bu yolla devletsiz, sinifsiz , komunist topluma varma yolunu acikca ilan etmistir. Sinif mucadelesi teeorisi olan M-L-M'yi ,neden liberalizmi, tum siniflar icin demokrasiyi(!), soyut ozgurlugu degil de, sinif mucadelesini esas aldigi icin elestirmek kadar akla ziyan bir sacmalik olamaz...

Tarihe karalamalar ile degil, somut tarihsel, sosyal gerceklerle bakanlar, ancak tarihi dogru sekilde anliyabilir.....

Stalin sonrasi ne oldu peki?...

Zinoyev, Trocki,Buharin'le baslatilmak istenn, ancak Stalin tarafindan puskurtulen kapitalizme geri donus hamleleri, Stalin'in olumu sonrasi Kuruscev-Brejnev'le basliyan Liberilizasyon, Gorbacov, Yeltsin, Putin, aliyev, Turkmenbasi tarafindan surdurulup, Sosyalizm tamamen tasfiye edildi.

Unutmayin 1990 SSCP referandumunda halkin % 78'nin SSCP dagitilmasin oyu verdigi, ancak halka ragmen, bizzat KP sefleri tarafindan, ustten tasfiye edilen bir sistemden soz ediyoruz.

Stalin hakli degil miymis bu yeni burokrat burjuva sinifa saldirirken? Gorbacovlar Buharin'in, Zinoyev'in, Trocki'nin son versiyonlaridir sadece...Su akti yatagini buldu!...

Asagida donemine taniklik eden bir makale yayinliyorum...Anliyana, anlamak isteyene, siniftan yana olanlara...

'' 
 

"SBKP'nin Komsomol MK Yayın Organı 'Genç Muhafız' adına Söyleşiyi yapan Litov'un sorusu:

İyi de şimdi ne yapmalı, sosyalizmin düşmanları ideolojimize hissedilir darbeler indiriyorlar, insanların partiye olan güvenini yıkıyorlar, halkın gitmiş olduğu yolu karalıyorlar. Ben bilgi topluluğun propagandisti olarak sık sık gençlere hitap etmek durumunda kalıyorum. Kişi kültü ve temizliklere ilişkin epeyce soru soruluyor. Eğer yayınlanabilen anılardan bile bu konuya ilişkin ilginç olan her şey çıkarılıyorsa, ne yanıt vermeli, boşluğu neyle doldurmalı? O zamanki olayların aktif katılımcısı ve tanığı olan siz kendi fikrinizi, kendi versiyonunuzu, en nihayetinde kendi hipotezinizi neden söylemiyorsunuz? Öte yandan bu konuda kesinlikle yetkin olmayan, kin dolu insanları kendi görüşlerini nihai gerçek gibi sunarak ve kimilerini de ikna ederek konuşuyorlar! Yoksa sizin gibi bir Stalinist halk komiserinin, bir komünistin, onlara itiraz edecek bir şeyi yok mu ve bizim tarihimzden utanmamız mı gerekiyor.

Stalin döneminde Tarım Komiserliği, Kurşçev döneminde de Köy İşleri Komiserliği yapmış olan Benediktov'un yanıtı:

Israrınız beni ikna etti. Gerçekten tarihimizden utanacak bir durum yok. Bu, bütün dramatik sayfalarıyla kahramanca bir tarihtir, büyük bir halkın tarihidir. Ne yapalım, ben de kişisel görüşümü söyleyeceğim, ama tekrar eiyorum, gerekli belge ve olgularla teyit edilmiş değil.

Evet, ben o yılların aktif katılımcısıyım, birçok kez Stalin ile buluştum, 30'lu ve 40'lı yılların önde gelen parti ve devlet görevlilerini çok iyi tanıyordum, Politbüro toplantılarında birçok kez bulundum. Ancak yine de zamanımın çoğunda tarım sorunlarıyla uğraştım, başka sorunlarda tabii daha zayıftım. Elbette bugünkü çığırtkanlardan çok daha iyiyim, ama yine de yeterince profesyonel değilim. Bu nedenle bunu hesaba katmanız gerek.

30'lu ve kısmen 40'lı yılların temizliklerinin esas sebebi nesnel etkenlerdir. Her şeyden önce elbette sovyet iktidarının açık ve özellikle gizli düşmanlarının kudurmuşcasına direnişi gelir. Açık düşmanların sayısı, gizli düşmanlardan çok daha az idi, tüm zorluk da buradaydı.

Ekim devrimi sonunda zenginliklerini, ayrıcalıklarını, başkalarının emeğiyle yaşama fırsatlarını yitirenlerin hepsi yurt dışına kaçmadı. Bun insanların birçoğu devrim sonrası ilk yılların karmaşası ve bulanıklığından yararlanarak devlet ve parti aparatına hatta NKVD'ye bile girmeyi başardılar. Ayrıca her yerde eğitimli, kalifiye uzmanların sıkıntısı çekiliyordu. Özellikle maddi olandaki bir dizi ayrıcalıklarını yitirmiş ve başka alternatifi olmadığından deyim yerindeyse 'bağrına taş basarak' Sovyet aparatına çalışmaya gelmiş olan devrim öncesi entelijensiyanın önemli bir bölümü potansiyel bir 'beşinci kol' idi. Eski NEP'manlar ve Sovyet iktidarından nefret eden Kulak'lar, orta halli köylülerin bir kısmı ve her devrimde ve büyük toplumsal dönüşümlerde kaçınılmaz olan bazı aşırılıklarından ve anarşiden zarar görmüş bazı işçiler de buna dahil edildi. Bir kısmı yurt dışındaki mülteci çevrelerle düzenli bağları olan, yeraltına çekilmiş burjuva, küçük-burjuva ve hatta monarşist eğilimli siyasal gruplar ve grupçukları faaliyeti de daha az olmakla birlikte hissedilir bir tehlike arz ediyordu. Bütün bunlar Stalin'in ya da NKVD'nin uydurması değil, olabilecek en saydam gerçek idi.

Açıkça anti-sovyet amaçları olan Sanayi Partisi denen davadaki soruşturmalar sonucunda, bilinçli ve kasıtlı olarak sabotajcılık yapan yaklaşık iki bin kişinin ortaya çıkarıldığını söylemek yeterlidir. 30'lu yılların ortalarında ben şahsen kimya ve deri sanayisinde de bilinçli yıkıcılık olaylarına tanık oldum. Ayrıca bünyesinde çalıştığım hem RSFSC Sovhozlar Halk Komiserliğinde, hem de SSCB Tarım Halk Komiserliğinde devrim öncesi entelektüellerden bazıları bizim ayağımızı çelmelemek için fırsat kaçırmıyordu. Bu yıkıcı eylemlerle Troçkist-Zinovyevist ve sonra buna ek olarak Buharinist muhalefetin faaliyeti birleşti. Liderleri doğrusu daha 20'lerin sonunda arka plana itilmişler ve pişmanlık konuşmaları yapmak zorunda kalmışlardı. Ancak epeyce Troçki ve Buharin yandaşı Parti ve Devlet aparatında, orduda, devlet güvenlik organlarında kalmıştı, bunlar buralarda 'ideolojik' nedenlerle Sovyet iktidarına zarar vermeye deva mettiler, hem de ikiyüzlüce Ekim'in ideallerine dayanarak. Bu arada Kızıl Ordu'nun komuta kademesinde epeyce eski Çarlık subayı vardı. Tuhaçevski Yakir, Ubroviç ve ötekiler dahil olmak üzere bunların birçoğu Troçki'nin büyük örgütsel ve propaganda çalışması sonucunda Bolşeviklerin saflarına geçtiler. Bildiğiniz gibi Lenin, Troçki'nin devrimin kendini savunma gücünün arttırılmasındaki katkısına yüksek değer verirdi. Elbette bu insanların çoğunluğu kendi toplumsal kökenlerine ait belli önyargılarını korumakla birlikte Sovyet iktidarına sadık idiler. Ancak içlerinde kin tutanlar da vardı ve bu da belli bir tehlike kaynağı idi, çünkü Troçki müthiş bir örgütçü ve konspiratif yetenekleriyle yurt dışında iken de ülke içindeki hoşnut olmayanlarla düzenli bir bağ kurmuştu. 30'lu yıllarda SSCB topraklarına gönderilen kapitalist istihbarat örgütlerinin çok sayıda doğrudan ajanlarından söz etmiyorum bile.

Sovyet iktidarının düşmanları, ki bunların toplamı herhalde birkaç milyon idi, elbette halkın içinde bariz bir azınlığı oluşturuyordu. Ancak işgal ettikleri makanların önemini, daha yüksek entelektüel eğitim, bilgi düzeylerini dikkate alınca, bunları sosyalizme potansiyel tehdit olarak hesaba katmamak suç işlemek olurdu, ciddi bir siyasetçi için affedilemez bir düşüncesizlik olurdu. Düşmanlığını gizlemeyen kapitalist kuşatma ve yaklaşan faşizmle ölümüne kapışma koşullarında, ülkenin önderliği, ülkeyi içerenden gelmesi olası darbelerden korumak, potansiyel 'beşinci kolu' silahsızlandırmak ve parti, devlet, ordu yönetim saflarında maksimum birliği sağlamak için büyük ölçekte önlemler almak zorundaydı tabi ki. "

(Litov, Stalin ve Hruşçov Hakkında İvan Benediktov İle Söyleşi, s. 33-34-35-36, Yazılama Yayınevi)...............https://plus.google.com/112365406570080242447/posts

 

86976

İbrahim Dinç

Site yazarlarımızdan olup teorik ve politik yazılar yazmaktadır.

İbrahim Dinç

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar