Cumartesi Mayıs 4, 2024

Hatun Tuğluk Ezilen Halkların Vicdanına Yer Etmiştir, Unutulmayacaktır! – İmera Fera Yeşilgöz

İnsanlık değerlerinin günbegün yok edilmeye çalışılması yeni değildir. Evvelden beridir, AKP iktidarı , iktidarını kendinden olmayanın yok edilmesi üzerine kurmuştur. İşçi sınıfının ve halkların sürekli ve yeniden sömürülmesi ile güç elde etmiş ve bu gücü gerçekleştirdiği katliamlarla, toplum içerisinde kutuplaşma ve beraberinde ayrıştırma yaratarak elinde tutmayı hedeflemiştir.

Faşizm, beslendiği temelin gereği olarak kendisini zorla devam ettirmek durumundadır. AKP-IŞİD faşizmi bu gerekleri en açık haliyle ortaya koymaktadır. Çünkü açık bir diktatörlük biçimidir de aynı zamanda. Bu gerekleri gerçekleştirecek taraftarları kendisine yaratmak devamlılığının dayanağıdır. Ülke içerisinde çok fazla geriye gitmeden yaşananlara baktığımızda kendilerini bir yanlış düzelticisi olarak görüp müdahale edenlerin hepsi AKP-IŞİD faşizminin bir ürünü olarak varlardır.

Şort giyen kadınlara fiziksel şiddet uygulanması , başfaşist Erdoğan’ın cinsiyetçi söylemleri, esasında kendi tabanına verdiği talimattır. Son olarak yine başfaşist Erdoğan’ın her gün Kürt halkına yönelttiği nefreti tabanında karşılık buldu ve HDP Mv. Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesine faşistler tarafından saldırı gerçekleşti. Gerçekleşen saldırı sonucunda cenaze, Dersim’de gömülmek üzere gömüldüğü yerden çıkarıldı.

Bu durum bile-isteye sistemli bir şekilde gerçekleştirilen bir eylemdir. Gerçekleştirilen bu eylem, AKP-IŞİD faşizmine karşı savaşan ve bu uğurda ölümsüzleşen Türkiyeli devrimcilerin soluksuz bedenlerini aylarca sınırda bekleten zihniyetin ürünüdür. Aziz Güler yoldaşımızın bedeni 59 gün, Eylem Ataş yoldaşımızın bedeni 101 gün sınırda bekletildikten sonra doğup büyüdüğü topraklara uğurlandılar. Muzaffer Kandemir yoldaşımızın bedeninin bekletilmesi 140 günü aşmış ve ardından yoldaşımız Rojava topraklarında defnedilmiştir. Bedrettin Akdeniz, Aziz Güler yoldaşlarımızın mezarlarına tıpkı HDP Mv. Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesine gerçekleştirilen saldırı gibi faşist gruplar tarafından saldırı gerçekleştirilmiştir. Bakur Kürdistan’da gerçekleşen özyönetim direnişlerinde devlet güçlerinin açtığı ateşle katledilen Taybet Ana’nın cenazesini almak isteyenlerin üstlerine devlet güçleri ateş açarak engel olmuş ve cenaze 7 gün boyunca sokakta bekletilmişti. Ekin Wan önce devlet güçleri tarafından işkenceyle katledilmiş, sonrasında cenazesi çıplak bir biçimde sokak ortasına atılmıştı. Hacı Lokman Birlik’te devlet güçleri tarafından katledildi ve bedeni akrep aracının arkasına bir iple bağlanarak metrelerce sürüklenmişti. Bir anne, sokağa çıkma yasağı olduğu için evladını defnedememiş, çocuğunun cenazesini günlerce buzdolabında saklamak durumunda kalmıştı.

Başfaşist Erdoğan bu saldırı -özelinde cenazelere yönelik- biçimini, devrimcileri ideolojik ve iradi olarak teslim alamadığı için kullanmaktadır. Ve sürekli olarak bu saldırı biçimi üzerinden örgütlenerek zeminini dinamik tutmaya çalışmaktadır. Olaylara müdahale etmek, bu saldırıların karşısında durmak insani yönlerini kaybetmeyen herkes için görevdir. Olaylara tepkisiz kalmak insanın kendi ve toplumsal değerlere yabancılaşmasıdır. Bunun sonucu insanlıktan uzaklaşmaktır. Devlet tarafından yaratılmak istenen tam manasıyla budur; birer mahluk yaratmak. Biz buna teslim olmayacağız.

Faşizme karşı direniş talimatı içimizdeki Özgürlük Gücüdür!

Şort giyen kadınlara saldıran, cenazelerimize saldıran faşistler özgürlük gücünü hisseden herkesin hedefi olmalıdır. Faşist güruhun insanlık değerlerine gerçekleştirdiği bu saldırıları kabul etmeyen herkes için gerekli talimat içimizde bulunan ÖZGÜRLÜK GÜCÜDÜR.

Erdoğan iktidarı ile mücadele faşizm ile mücadeledir. Faşizm ile mücadele halkların, işçi sınıfının, gençlerin örgütlülük zemininde cepheleşmesi ile mümkündür. Herkes faşizme karşı direniş cephesinde yer almalıdır. Özgür yaşamdan başka yaşam yolu yoktur. Özgür yaşamın örgütleyicileri olan ÖZGÜRLÜK GÜÇLERİ ezilen halklardır, işçi sınıfıdır, kadınlardır, gençlerdir, Alevilerdir. Mutlak zaferimizin kesinliğine olan inancımızla alanlarımızı savunalım, Özgürlük güçlerini örgütleyelim. AKP-IŞİD faşizmini ezelim!

İmera Fera Yeşilgöz 15.09.2017 

43455

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Sayfalar