Pazar Mayıs 5, 2024

Hepimiz ATİK 'liyiz,tutuklanmakla bitmeyiz !

Çok önemli tarihi bir süreçten geçiyoruz.

10 ATİK (Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu) aktivistinin bir yıldır tutuklu bulunduğu,Almanya'da yargılanmalarına sayılı günler kaldı.Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) üyelerinin yargılandığı davadan sonra,Almanya'da görülen son 30 yılın en büyük siyasi davası olarak gürülmektedir.

Alman devleti'nin Türk istihbarat örgütü ile anlaşması sonucu Avrupa'nın değişik ülkelerinde gerçekleştirilen operasyonlarda 10 devrimci,haksız yere tutuklandı.

Türkiye'de Kürdistan illerinde en uzun MGK kararları sonucu alınan ''çöktürme planı'' acımasız ve barbarca uygulamaya konuldu.Yüzbinlerce insan soykırım uygulamaları ile karşı karşıya kalmış durumda.

Milyonlarca insanın oyları ile parlamentoya seçilem HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması onaylanmış,7 Haziran darbesiyle,halkın önderleri tutuklanıp cezaevlerine atılmasına ramak kalmıştır.

Kürt,Alevi,Ermeni,Süryani,Ezidi,Türk halklarının örgütlendiği ve kendi temsilcilerini gönderdiği parlamentoda AKP-MHP-CHP ,HDP'ye karşı birleşerek Milliyetçi Cephe koalisyonu kurmuşlardır.

DAİŞ çetelerinin başkenti Rakka ile Ankara arasında stratejik geçiş yolları kesilmiş,Minbiç'in alınmasıyla,çetelerin sonu gelmişken,Erdoğan'ın koltuk değneği DAİŞ'in sonu yaklaşmıştır.

Siyasi bir kurum olan ATİK, tüm bu gelişmelere kayıtsız kalmamış,yasal haklarını kullanarak,kamu düzenine hiç bir zarar vermeden senelerdir yürüttüğü kampanyalardan,aktivitelerden anlaşılacağı üzere ,Türk devletinin dikkatlerini çekmiş,sonunda aktivistleri tutuklanmışlardır.Halen Almanya cezaevlerinde Kürt özgürlük hareketinden ağır cezalara çarptırılmış siyasi tutuklular ile ATİK'li 20'ye yakın devrimci bulunmaktadır.

ATİK ne bir futbol kulübü,ne de bir hayvan severler derneğidir.Tutuklu devrimciler,On'lar,siyasi düşüncelerinden taviz vermemenin,devrimci olmanın ,insan olmanın,vicdanlı ve onurlu bireyler olarak görevlerini yerlerine getirmişler bedelini de ağır şekilde ödemişlerdir.

15 Nisan 1915'de İsviçre,Almanya,Yunanistan,Fransa'da gözaltına alınan On'lar ''terörist'' gibi haksız ve mesnetsiz,kimsenin kabul etmeyeceği suçlamalarla karşı karşıya kalmışlardır. On (10)'lar Almanya'da yürürlükte olan 129. maddenin a ve b şıklarından,suçlanmışlar,haksız yere cezaevlerinde tutuklu olarak bulunmaktadırlar.Oysa ki bu yasa 1871 yılında yürürlüğe girmiş ve

bugün bazı maddeler eklenerek muhafaza olmuş çağ dışıdır.Derhal kaldırılmalıdır. Ceza hukukuna giren bu yasa aynı zamanda Alman işçi sınıfı ve emekçilerine karşı olan da bir yasadır.Hak ve özgürlüklerin kısıtlanması,muhalif kesimlerin susuturulması,siyasi faaliyetlerin yasaklanması,işçi sınıfının mücadelesinin engellenmesi..gibi,kendisini demokrasi ülkesi olarak gören Almanya için ilkel ve çağ dışıdır.

Kürt yurtseverler de bu yasadan en ağır şekilde etkilenen,ağır hapis cezalarına çarptırılan siyasi mahkumlardır.Oysa ki ülkesi işgal olmuş,bir halkın mücadele etmeden başka seçeneği olmazken,sesini duyurması kadar haklı ve meşru bir dava olamaz.

Tutuklandıkları ilk günden bu yana siyasi mahkumlar üzerindeki baskı,tecrit ve izolasyon uygulamaları Almanya'nın insan hakları karnesini sorgular duruma getirmiştir.Kimse ile görüştürülmeyen,havalandırma imkanları kısıtlanan,en doğal gazete-kitap okumaları engellenen devrimciler,Türkiye cezaevlerindeki uygulamalardan geri kalmamaktadır.

Her biri Türkiye'de 12 Eylül Askeri Faşist mahkemelerinde yargılanmış olup,en ağır işkencelerden geçtikten sonra Almanya'ya siyasi iltica talebinde bulunmuşlar,bu talepleri ile siyasi iltica statüsü almışlardır.Müslüm Elma,Diyarbakır cezaevinde,cehenneminde 22 yıl,Mehmet Yeşilçalı ise değişik cezaevlerinde 15 yıl hapis cezası ile ömürlerinin çoğunu hapishanede geçirmişlerdir.Haydar Bern 65 yaşını geçmiş kalp hastası durumundadır.

Ağır cezaevleri koşullarından kaynaklı hastalıklara kapılan tutukluların durumunu gözönünde bulunduran Adli Tıp tahliye karar vermiştir.Tedavi olmak için geldiği Almanya'da siyasi sığınmaları kabul edilen ATİK'liler,sağlık durumları hiçe sayılarak adeta ölüme terkedilmişlerdir.Peki bunların ''günahları'' nedir ?

20 bin sayfalık soruşturma dosyasında,Federal savcı Almanya'nın kamu düzeninin bozacak hiç bir eylem,suç gösterememiştir.İsnat edilen suçlar arasında Türk polisinin,Alman devletine verdiği sahte ve şişirme suç dosyaları oluşturmaktadır.İddia makamı bu dosyaları esas kaynak olarak almıştır.

TKP/ML'nin DAİŞ çetelerine karşı ortadoğu'da müceadelesini suç olarak göstermiştir.TKP/ML örgütü'nün yasadışı ''terör'' örgütü olduğu suçlamaları yer almaktadır.Oysaki bu güne kadar Almanyada festivaller düzenlenmiş hakkında yasaklama kararı yoktur.Aniden böyle bir suçlamanın arkasında Türk-Alman isthbarat birimlerinin ortak hareket etmesinden kaynaklanmaktadır.Kafa,kol insan kesen,kadınları,kızları pazarlarda satan..çetelere karşı verilen insanlık mücadelesinde TKP/ML de yer almış,Türk devleti bundan rahatsız olmuşlardır.

En önemlisi ATİK aktivistlerinin tutuklanmasına sebep olan ve suçlamaların altında imzası bulunan polis şeflerinin bugün FETÖ ve casusluk suçlamasıyla cezaevlerinde tutuklu olmalarıdır.Yine soruşturma talimatını veren 3 savcının bugün firarda olması ayrıca ilginç olan ayrıntılardır.Bu yüzden Almanya'da görülen dava şimdiden hukuksuzdur,görülecek yanı olmadığı açıktır.Dava düşmüştür.

ALMANYA'NIN ROLÜ

Birleşmiş Milletler üyesi bir devleti içerden yıkmak,savaş çıkarmak altı yüz bin insanın ölümüne ,milyonlarca insanın vatanlarını terk ederek göçmen olmalarına sebep olan Erdoğan'ın kendisidir.

DAİŞ çetelerine askeri ve ekonomik olarak yardım eden,ülkeyi yaşanamaz hale getiren Erdoğan'ın bütün bütün suçları artık gizlenemeyecek kadar açık ve nettir.Artık savaş suçlusu olarak yargılanması gündemdedir. 7 Haziran seçim yenilgisini hazmedemeyen,top yekün savaş kararı ile Türkiye halklarına savaş açan Erdoğan'a en büyük destek Almanya'dan gelmiştir.Altın varak koltuklar ile Merkel'i karşılayan Erdoğan'ın şantajlarına boyun eğerek Türkiye'de işlenen hak ihlalleri,kürt illerinde uygulanan barbarlık,insanların bodrum katlarında yakılarak öldürülmesinde üç maymunu oynamıştır.Ölümler,yıkımlar ve tehcir edilen bir halkın uğradığı soykırıma ses çıkarmamıştır.Almanya'nın değişmeyen bu karanlık ve sadece çıkar politikaları geçmişte de yaşanmış ve görülmüştür.

1915 Ermeni soykırımının baş sorumlularından olan Almanya'nın rolü inkar edilemeyecek kadar açıktır.II.Dünya savaşında Yahudi ve Roman holokostu, halklara karşı işlenen suçlar hafızalardan daha silinmedi.Bölgesel çıkarlar için Osmanlı ordusunu inşa eden ve yönlendiren I.Willheım tarafından görevlendirilen Von Der Goltz paşa,büyükelçi Wegenheim,osmanlı ordusunda genel kurmay başkanlığı görevlerinde bulunan Lmon von sanders,tehcir kararlarının altında bizzat imzası olan askerler ile Alman'ların geçmişleri temiz değildir.

Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem özdemir ve arkadaşlarının,Ermeni soykırımının kabul edilmesi yönünde,Alman parlamentosuna verdikleri önergenin kabul edilmesinden sonra söylemleri ile Erdoğan yine dikkatleri üzerine çekti.Aynı zamanda kendi iç dünyası olan sözlerinin dışa vurumu,Hitler ile aynı noktada buluşmaktadır.

''Ne türkü be bunların kanlarını labaratuar testinden geçmesi lazım'' derken,Bekir Bozdağ da ondan geri kalmadı.''bu tür sütü bozuklar,kanı bozuklar türk milletini temsil edemez'' derken,Hitlerde saf Ari Irkı Alman yaratmak için kafatası ölçümlerine uymayan,saf Alman kanına denk gelmeyen halkları fırınlara ,gaz odalarına atarak imha etmişlerdir.Hitler ile bir ve aynı anlayışa nasıl da benzemektedir.Hiç şaşırmadık,başka bir şey de beklemedik.Çünkü başkanlık sistemi tartışmalarında kendisine ''hitler Almanyasını'' başkanlık sistemi için model olarak göstermişti.

AB'nin motor gücü olan Almanya'nın,1915 olaylarını soykırım olarak kabul etmesi,kendi suçlarını belirtmesi diğer ülkeler için örnek teşkil ederken,bugün dünyanın gözü önünde cereyan eden kürt illerinde katliam,tehcir ve barbarlıklar karşısında,siyasi ekonomik çıkarları gereği sessiz kalması ilkesizliktir.İleride bir gün bugünkü olayları soykırım uygulamaları olarak kabul etmeleri ve Türkiyenin yargılanması hiç bir şey ifade etmeyecektir.Çok geç olacaktır.

1915 olaylarını soykırım olarak artık kabul etmeyen az sayıda devlet kalmıştır.Soykırımların bir daha asla yaşanmaması için kabul etmek artık yetersiz kalmaktadır.Yaptırım gücü olması gerekir.

Erdoğan'ın ise bu güne kadar insanlığa karşı işlediği tüm suçların cezası UCM'de sanık sandalyesinde hesap vermesiyle mümkün olacaktır.Yoksa,suriye gibi olmamak elde değil.

43564

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Agop Ekmekciyan

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar