Cumartesi Mayıs 18, 2024

Hepimiz Kürt’üz! (Nubar OZANYAN)

İttihatçı soykırımcı Kemalist zihniyet yine katliam ve yıkım peşinde. Aklını ve elini Kürdistan’ı bombalamak, ormanları yakmak, sel faciası ile başbaşa bırakmak, Kürt emekçilerini ırkçı saldırılarla katletmek için kullanmaktadır. Manavgat, Muğla, Antalya, Adana, Mersin, Kayseri, Adana, Muş alev alev yanarken bir yangın söndürme uçağı bile “bulamayan” AKP-MHP faşist iktidarı, Kürdistan'ın her karış toprağını onlarca uçakla bombalayabilmektedir.  

Açlık ve yokluk yetmezmiş gibi şimdi de yaşam alanları ve yerleşim yerleri yangın yerine çevrilmekte, Kürdistan bombalanarak ölüm, halk için zorunlu bir tercih olarak sunulmaktadır.  

Bir asırdan fazladır TC devletinin ne zihniyeti ne de yaptıkları değişti. İşçi ve kadın cinayetleri hızından bir şey kaybetmezken her gün yeni bir ırkçı saldırıyla Kürtlere, Alevilere, mültecilere karşı düşmanlık örgütlenmekte, ayrımcılık ve nefret dili rezilce ortalığa serilmektedir.

Konya Meram’da Kürt bir aile “burada tek bir Kürt kalmayacak!” zihniyetiyle hunharca katledildi. Yetmedi, evleri ateşe verildi. Orman yangınları üzerinden oluşturulan nefret dilinin Kürt halkına yönelik lince dönüşmesi, suçlananın yine Kürtler olması tesadüf değildir. Bütün bu olup bitenler bir devlet politikasının ürünüdür. Ülkede nerede bir toplu katliam ve gözü dönmüş linç saldırısı varsa bilin ki orada İttihatçı-Kemalist devletin kanlı eli, ırkçı faşist zihniyeti vardır.    

Ayntap (Antep) Mebusu Ali Cenani 4. dönem Kemalist hükümete mebusluk yapmış, Ermeni Soykırımı sürecinde sürgün-sevkiyattan sorumlu tutulmuş cani bir İttihatçıdır. Ermenilere karşı sert önlemler alındığı sorulduğunda “Türklüğün iyiliği ve çıkarı bizim böyle davranmamızı gerekli kılıyor” diye yanıtlamıştır.

O zaman “Günümüzde dost kalamayız. Şu an ben Türk’üm ve siz Ermeni’siniz” diyenler bugün “Ben Türk’üm siz Kürt’sünüz” demektedirler. Dün Ermenileri öldürmek için bir kurşunu dahi çok görenler şimdi Kürt halkına bir bidon benzini layık görmektedirler.  

Meram’da Kürt aile katledildikten sonra evleri de yakılmak istenmiş. Biz bu zihniyeti Ermeni Rum Süryani soykırımından, Sivas yangınından biliyoruz. Bu ırkçı vahşetin kökleri yüz yıl öncesine uzanır. Ermeni Soykırımın görgü tanıkları anlatıyor: “Şamiye yöresinde üç yüz çocuğun mağaranın bir oyuğunun içine atılmış üzerlerine gaz dökülmüş ve canlı olarak yakılmış olduklarını kesin bir şekilde öğrendik!”     

Ülkeyi düne kadar hapishaneden kimsesiz mezarlıklarına çevirenler bugün de yangın yerine çevirip her tarafı ateşe vermektedir. Kürdistan'da katliama doymayan İttihatçı-Kemalist TC devleti, şimdi Berlin duvarlarını aratmayacak şekilde sınırlarda duvar örüp, hendekler kazarak yaşama ve doğaya ait her yeri bombalamaktadır. Geriye kalanları betonlamaktadır.     

Bu topraklarda sadece açlık ve yoksulluk yok. Hak, hukuk ve adalette yok. Zenginle fakirin, açla tokun, Kürt’le Türk’ün olduğu bir ülkede ekmek ve adalet ancak direnerek ve ortak mücadeleyi büyüterek gelir. Ne söz ne vaatler ne de gerçekleşmeyecek olan boş beklentiler açların karnını doyurabilir. Mahkemeler Kürt halkına adalet getirmez. Yangınlar durmaz. Ateş sönmez.  

Yangınlar içinden yükselen Kürt annelerin sesi adaleti ve korkunun olmadığı huzuru getirecektir. Namluya sürülmüş Nemessis’ler bir gün mutlaka gelip adaletin tecelli etmesini sağlayacaktır. Bugün Nemessis Kürt ve Türk devrimcilerin ellerindedir. 

Her zaman olduğu gibi en yükseklerde olmanın yüceliğini yaşayanlar, ırkçı faşist zihniyetten ve onların kiralık katillerinden hesap soracaktır. Yaşama ve özgürlüğe en çok anlam veren, sözüne ciddiyetle yaklaşan en zor koşullarda bile coşku dolu umut olabilenler, korkuyu öldürüp cesareti kuşanarak adaleti getirecektir. Irkçılığı ve linçi yok edecek halkların birleşik mücadelesidir.

Adalet yara alsa bile mutlaka kazanacaktır.

(Nemessis adalet tanrıçasıdır.)

2767

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Sayfalar