Cumartesi Mayıs 4, 2024

“Hizipçi” ve “Bölücü” Olan Kimdir?

Hizipçi ve bölücü olanlar, revizyonist çizgide ısrar edenlerdir. Bütün eleştirilere rağmen hatalarını düzeltmeyenler, düzeltmemekte ısrar edenlerdir. Hizipçi ve bölücü olanlar, samimiyetle öz eleştiri yapmak yerine, sadece çok sıkıştıkları zaman, revizyonist özü kamufle edenlerdir. Hizipçi olanlar, kendilerine eleştiri yöneten kadrolardan örgütün imkanlarını esirgeyenler, kendi yağcılık ve dalkavukluk yapanlara bütün imkanları sergileyenlerdir. Hizipçi ve bölücü olanlar, örgüt içinde körü körüne itaati, dalkavukluğu, sırt sıvazlamayı teşvik edenlerdir. Hizipçi ve bölücü olanlar, kendilerine gelince her şey iyi, başkalarına gelince her şeyi kötü gösterenlerdir. Hizipçi ve bölücü olanlar, örgüt içi eleştiriyi bastırmaya çalışanlardır. Kendilerine yönelen eleştirileri kadrolardan gizleyenlerdir. Hizipçi ve bölücü olanlar, kendilerini eleştiren kadroları iğrenç bir iftira ve dedikodu kampanyası ile yıpratmaya, diğer kadroların gözünden düşürmeye, tecrit etmeye çalışanlardır. Hizipçi ve bölücü olanlar, eleştiri mekanizmasını işleten kadrolar aleyhine sinsi planlar hazırlayanlardır. Bu gibi kadrolara silahlı komplolar düzenleyenlerdir. Hizipçi ve bölücü olanlar, hem demokrasi hemde merkeziyetçilik ilkesini çiğneyerek kendilerine en aşırı demokrasiyi, Marksist-Leninistlere de en aşırı merkeziyetçiliği uygulamak isteyenlerdir. Burjuva önderlik, bütün bu özellikleriyle hizipçiliğin ve bölücülüğün en tipik örneklerini vermişlerdir.

 

Mesela onlar, Marksist-Leninist arkadaşlardan birinin çalıştığı bir bölgede yakalanmalar olması üzerine “rezalet”, “kepazelik” diye yaygarayı koparırken, kendi çömezlerinin sorumlu olduğu bölgedeki yakalanmalar üzerine, “pek bir şey yoktur, hem, devrim inişli çıkışlıdır” diye çömezlerini kurtarmaya çalışmışlardır.
Mesela onlar, Marksist- Leninistlerin üç bin lira istemesi üzerine, “şehirlerdeki aydınların aidatına bel bağlamayalım” diye yaygara yaparken, “kendi çömezlerine, bir seferde otuzbeş bin lirayı göndermekte hiçbir tereddüt etmemişlerdir.


Mesela onlar, Marksist- Leninist kadroları tasfiye için sinsi planlar hazırlamışlar, örgütsel ayrılık kesinleştikten sonrada, bu hizipçi faaliyetlerini “zaten atılacaklardı” diye ağızlarından kaçırmışlardır.


Mesela onlar, 26 Mart 1972 tarihinde “birliği korumak için”(!) tartışmaya çağırdıkları iki arkadaşa, haince bir silahlı komplo düzenleyecek kadar alçalmışlardır.


Onlar hizipçiliğin ve bölücülüğün sayısız örneklerini vermişlerdir. Bu gün masum pozlara bürünerek kendilerinin sonuna kadar iyi niyetli(!) davrandıklarına, bölünmeye engel olmak (!) için ellerinden geleni yaptıklarına, ama bizlerin hizipçilikte ve bölücülükte (!) ısrar ettiğine kadroları inandırmaya çalışıyorlar. Birlik üzerine dramatik nutuklar atıyorlar. Bizlere küfürler yağdırıyorlar. Bütün bunlar, kendilerinin hizipçiliğin ve bölücülüğün en alçakçasını, ikiyüzlülüğü, sahtekârlığı, ihanetin en alasını yaptıklarını kadroların gözünden saklamak içindir. Bütün bunlar, suçluluğun verdiği telaştandır.


İflah olmaz burjuvaların hâkim olduğu partilerde, Marksist- Leninistlerin kendi aralarında birleşerek bunlara karşı mücadele etmeleri hizipçilik değildir. Tarihi bir görevdir. Proletarya ve emekçi halka karşı vazgeçilmez bir yükümlülüktür. Hizipçi olanlar, iflah olmaz burjuvalardır. Çünkü bunlar, kendi küçük kliklerinin menfaati adına proletaryanın ve emekçi halkın menfaatlerine sırtını çevirmişlerdir. Çünkü bunlar, kendi küçük kliklerinin menfaati adına proletaryanın ve emekçi halkın birliğini baltalamışlardır. Halkın menfaati ile partinin menfaati çeliştiği zaman Marksist-Leninistler, halkın menfaatinden yana çıkarlar. Bu hizipçilik değildir. Partinin menfaati adına, halkın menfaatlerinin karşısında yer almak, işte budur hizipçilik.


Marksist-Leninistler, halkın menfaatleri ile Partinin menfaatinin aynılaşmasını istiyorlardı. Buda ancak, burjuva önderliğin Partiyi soktuğu teslimiyet ve ihanet yolundan onu ayırmakla mümkündü. Burjuva önderliği eleştiri ve ikna yoluyla düzeltmek imkânsız olduğuna göre yapılacak şey, iflah olmazları tecrit etmek, ihanete giden yollarında yalnız başlarına bırakmak, Partiyi ve kadroları devrim yolunda birleştirmektir. Kim ki bu çabayı hizipçilik olarak niteler, o kimse, “birlik” adına, halka ihanet yolunda yürümeyi mübah görüyor demektir. Evet, biz birlik istiyoruz, en yüce amacımızdır bu. Ama nasıl bir birlik? Proletaryaya ve emekçi halka ihanet yolunda bir “birlik” mi? Biz böyle bir “birlik”te  yokuz. Böyle bir “birlik” ne kadar bölünürse, o kadar iyidir. İhanetin elebaşları ne kadar tecrit edilirse, o kadar iyidir. Böyle bir “birlik”i baltaladığımız için revizyonist klik bizi “bölücülük”le itham ediyorsa, biz böyle bir “bölücülük” ü severek kabulleniriz. Proletaryaya ve halka hizmet yolunda bir birlik mi? Biz böyle bir birliği candan arzuluyoruz. Bu biriliği baltalayanların en amansız düşmanlarıyız. Burjuva önderliğe karşı yürüttüğümüz mücadelenin bir sebebi de, onun böyle bir birliği sürekli olarak baltalanmasıdır; revizyonizm yolunda, yeni halka ihanet yolunda bir “birlik” istemesidir.


Örgütsel ayrılığı kesinleştiği son tartışma toplantısında burjuva önderlik, Marksist- Leninistler’den “hizipçilik yaptıkları” için özeleştiri istedi. Marksist- Leninistler, revizyonizme karşı mücadele ettikleri için özeleştiri yapmazlar. Tersine revizyonizme karşı mücadele etmeleri veya yeterince mücadele etmedikleri veya revizyonist hatalara düştükleri zaman özeleştiri yaparlar. Burjuva önderliğin özeleştiri isteği bu sebeple reddedildi. Hizipçilik suçlamaları da reddedildi.


Burjuva önderlik, ileride toplanacak kongre sonuçlarına Marksist- Leninistlerin kayıtsız şartsız itaat etmeye söz vermelerini istedi. Proletarya partilerinde böyle bir şeyin tartışması bile yapılmaz. Fakat bizde revizyonizm partinin başına çöreklenmişti. Bu revizyonist burjuva unsurlar, kongre delegelerine hizipçi bir tutumla tespit etmişlerdi. Delegelerin, hemen hepsi kendileri ve çözmezleriydi. Marksist- Leninistler’den bir veya iki kişi kongreye katılabilecekti. Onlar, bu hizipçi tutumu değiştirmesini istediler. Kongreye kendi teklif edecekleri isimlerin de katılmasını istediler. Bu şartta kongre sonuçlarına kayıtsız şartsız razı olacaklarını belirttiler. Teklifleri reddedildi. Kongreden Marksist- Leninistler’in beklediği fayda şuydu: Devrimci düşünceyi bütün kadrolara ulaştırmak, duruma göre ya iflah olmaz revizyonist önderliği tasfiye edip devrimci bir önderlik kurmak yada saflara kazınılan kadrolarla yeni bir örgütlenmeye gitmek. Çünkü kesin çizgilerle birbirinden ayrılmış iki ayrı ideoloji ve politika aynı teşkilat çatısı altında barış içinde bir arada yaşayamazdı. Ya biri hakim olacaktı, ya diğeri. Sapma içinde olanlar dostça eleştiri ve ikna yoluyla düzeltilmediği taktirde yeni iflah olmaz oportünistler olduklarını davranışlarıyla ispatladıkları takdirde halka hizmetin bir tek yolu kalır: O da örgüt içi iktidarı iflah olmazlardan almak, bunları örgütten temizlemek. Bu, proletarya ile burjuvazi arasında bir iktidar mücadelesidir. Bu hakkı burjuvaziye tanıyıp proletaryaya tanımayanlar, açık veya gizli halk düşmanlarıdırlar. Kongre, Marksist- Leninistler için hiçbir fayda sağlayamayacaktı. Burjuva önderlik revizyonist çizgisini, daha şimdiden sağladığı çoğunluğa dayanarak, kongre kararı haline getirecekti. Marksist- Leninistler kuru gürültücü çoğunluğun oyları karşısında düşüncelerini ifade etmek imkânı bile bulamayacaklardı. Düşüncelerini ifade etmeleri halinde de bunlar dört duvar arasında boğulup kalacaktı. Ayrıca Marksist-Leninistler’e örgüt içinde hayat hakkı kalmamıştı. Her türlü eleştiri imkanlarını ellerinden almak, Bu eleştirilerin kadrolara ulaşmaması için her çareye başvurmak, onlar aleyhine sinsi tertipler planlamak, demokratik- merkeziyetçiliğin hem demokrasi, hemde merkeziyetçilik  ilkelerini çiğnemek, revizyonist önderliğin sanatı haline gelmişti. Parti disiplini denilen şey, artık proletarya düşüncesi üzerinde bir burjuva disiplini idi.


Bu şartlar altında örgüt içinde kalarak mücadeleye devam etmek hem imkansız, hem de faydasızdı. Proletaryaya ve halka hizmetin yolu artık revizyonist klikten örgütsel olarak da ayrılmaktı. Marksist- Leninistler de öyle yaptılar. Burjuva disiplini reddettiler. Ona karşı cepheden mücadele etmeye kararverdiler. Bize “bölücü ve hizipçi” diyen burjuva baylar! Siz önce kendinizin iflah olmaz revizyonistler olmadığınızı ispatlayın. Sizin parti disiplini dediğiniz şeyin, proletaryanın ve emekçi halkın menfaatleriyle çelişmediğini ispatlayın! Bunu ispatlayamadığınız müddetçe bölücülük ve hizipçilik isnatlarınız birer kuru iftira olmaktan ileri gidemeyecek, sizler de adi iftiracılar olarak kalacaksınız.
İşte meydan, buyurun!

 

İBRAHİM KAYPAKKAYA 

40040

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Sayfalar