Perşembe Mayıs 9, 2024

„Holodomor „ Yalanı Üzerine

Başta Avrupa emperyalist burjuvazisi olmak üzere, bütün gerici devletler, emperyalist Rusya'nın Ukrayna'ya saldırı ve işgalini bahane ederek, tüm SSCB kazanınlarını, anıtlarını yok etmenin yanında, yeni yeni kararlarla, Stalin önderliğindeki SSCB'ni ve sosyalizmi karalamak için her türlü yalana baş vurmaya hız verdiler. Burjuvazinin, sosyalizm ve onu anımsatan herşeye düşmanlığı, kapitalizm ayakta kaldığı sğrece devam edecektir. Bu nedenle, burjuvazinin bütün yalanlarını açığa çıkarmakta devrimci mücadelenin en önemli ayaklarından biridir.

30 Kasım 2022'de Alman Federal Meclisi, SPD, Yeşiller, FDP ve CDU/CSU tarafından ortaklaşa sunulan "Ukrayna'da Holodomor: hatırlama - anma - uyarı"  (yani, soykırım) önergesini kabul etti.[1] Avrupa Parlamentosu, 2009'dan beride, 23 Agustos'u, “ Avrupa'da Stalinizm ve Nazizm Kurbanlarını Anma Günü” olarak anıyor. 23 Agustos'u almalarının nedeni iser, 1939'da SSCB-Almanya arasındaki “Karşılıklı Saldırmazlık Paktı”nın imzalandığı gün olmasıdır.[2] Burada “Nazizmi” araya sıkıştırmalarının nedeni, “ayıp” olamasın diyedir. Yoksa, hiç biri Nazizmi kınamadıkları gibi, BM'de Nazizmi,  başta ABD, Almanya ve diğer Batılı emperyalistler olmak üzere bir çok ülke, Nazizmi kınama önergesine oy vermemişlerdir.[3] ABD, Ukrayna  ve Batılı emperyalistlerin karşı oyuna rağmen BM'de çoğunluk ülke kınama önergesine oy verdiği için önerge BM kararı olarak kesinleşmiştir.

Bazı ülkeler[4]  daha da ileri giderek, 2. Dünya savaşında Nazizme karşı direnenlerini anısına dikilen anıtları bir bir söküyorlar. Özellikle de “Rusya-Ukrayna Savaşı” bahanesi adı altında. Bu aslında SSCB'e karşı olmaktan öte her ülke burjuvazisinin sosyalizme karşı olmasından, sosyalizmi anımsatacak her şeye karşı öfke duymalarından kaynaklanıyor. Örneğin, Letonya burjuvazisinin böyle bir karar alması, 2. Emperyalist dünya savaşı sırasında Nazi işgaline karşı Letonya işçi sınıfı ve emekçilerin anısına karşı yapılan bir ihanettir. Kapitalizmin bütünüyle egemenliği ve AB kapılarının açılmasıyla, 2 milyonluk ülkenin yüzde onunun  (200 bin)AB ülkelerine göç ettmiş olması, kapitalizmin yıkımı olarak görülmüyor.

SSCB ve Stalin üzerine ABD ve AB burjuvazisinin yalanları biliniyor ve bunlar daha 2. dünya savaşının hemen bitiminde Stalin şahsında antikomünist saldırılara ve SSCB aleyhinde yoğun kara propagandalara başlamışlardı. Çünkü, 2. Emperyalist Dünya savaşı'nda Alman emperyalizminin SSCB tarafından yenilgiye uğratılarak çökertilmesi, bütün dünya işçi sınıfı ve halkları arasında geniş bir sempati kazanmıştı.  Stalin şahsında SSCB'ne ve sosyalizme karşı büyük bir sempati vardı. ABD önderliğindeki Uluslararası burjuvazi bu sempatiyi bir şekilde yıkmak için harekete geçti. ABD emperyalist burjuvazisi, başta ABD ve Avrupa olmak üzere dünyanın her köşesinde kendilerine hizmet edecek, dolara endeksli kalem oynatan Entelektüel yazarlar ordusu oluşturdu. Antikomünizm şaha kaldırıldı. Stalin, SSCB ve sosyalizm üzerine binbir türlü yalan ve iftiralar yayınlatıldı. Hannah Arentd[5] gibi burjuva liberal entelektüeller  yahudi kökenli olmalarına rağmen Nazizmi “masum” çıkarmanın teorilerini üretecek denli “bilimsel” olabildiler. ABD emperyalizminin Hiroşima ve Nagazaki yüzbinlerce (anında 250 bin kişi) insanın canice katlediliğinden ise hiç söz etmediler ve hatta “yapılması gereken bir şey”miş gibi “normal” bir olay olarak göstermeye özel gayret gösterdiler. Emperyalist ABD burjuvazisi, Hiroşima ve Nagazaki'ye attıkları atom bombası nedeniyle Japon ve dünya halklarından hala özür dilememiştir.

Ve ABD'nin bu canice katliamı yıldönümü, normal bir anma olarak geçiştirilir ve asla ABD teşhir edilmez. ABD emperyalizmi değil, ölenler, katledilenler suçluymuş gibi anma etkinlikleri düzenlenir. Japon emperyalist burjuvazisi, ABD'yi bu katliamda “suçsuz” göstermek için özel bir çaba harcar. Oysa, Japon emperyalizmi teslim olmak üzereyken ABD emperyalizmi atom bombasını iki şehire  attı. Amaç çok açıktı: SSCB'nin Japonya'yı teslim almasını  önlemek ve aynı zamanda SSCB'ne ve ezilen dünya halklarına atom bombasının “yıkıcı-yokedici” gözdağını vermek ve 2. emperyalist dünya savaşının emperyalist galibi olarak kendini kabul ettirmek içindi.

Liberal entellektüeller ve burjuvazi asla bunları konuşmaz ve asla gündeme dahi getirmezler. Hiroşima ve  Nagazaki'ye atılan atom bombasını, adeta, bir “doğa olayı” gibi göstermeye özel bir önem verirler. Doğrusunu yazarlarsa, gerçekleri kitlelere net olarak göstermeye çalışırlarsa, kutsadıkları kapitalist sistemin yara alacağını düşünürler.

Konumuza dönersek;

Ukrayna'daki Holodomor'la ilgili burjuva yazarlar tarafından çok kitaplar yazıldı ve yazılmaya devam ediyor. Isıtıp ıstıp yeniden gündeme sokuyorlar. Ama, gerçekleri çarpıtarak. Bunlardan biri de yeminli Stalin, SSCB, sosyalizm ve MLM düşmanı Gün Zileli. Bu konuyu Artı-Gerçek'teki köşesinde bir kere daha yazdı.[6] Emperyalist Alman tekellerinin siyasal temsilcisi meclisin kararından sonra Zileli'nin bu konuyu yazmaması düşünülemezdi.[7] Çünkü bu zatın, Bolşeviklerle ilgili görüşleri, başta Naziler olmak üzere bütün antikomünistlerin Bolşeviklerle ilgili görüşleriyle birebir örtüşür ve bu konuda onlarla ayrı düşmemeye özel bir dikkat gösterir. Hollodomor'un ilk yaratıcısı da Goebbels'dir ve onun bu konudaki görüşlerini de dünyaya yayan ise o dönemin ABD'li basın patronu  olan faşist W. R. Hearst'dir.

Alman burjuvazisin Ukrayna'da “Holodomor”u tanıması, Nazi Almanya'nın geçmişini temize çıkarma operasyonudur. Alman burjuvazisi Nazi geçmişini dünya halklarına unutturmaya ve birazda olsa nazizmi aklamaya çalışıyor. Bütün çabası bu. Alman emperyalist burjuvazisinin ve Ukraynalı nazilerin bu konudaki çabalarının nedenleri analşılabilir. Onların derdi her yerde ve her alanda sosyalizme, sosyalizmin tüm kazanımlarına ve değerlerine karşı savaştır. Ya Zileli gibi küçük burjuvaların, antikomünistlikte öne çıkma gayretlerinin amacı ne ola acaba?

Ukrayana da Kıtlık Yılları

Ukrayna'da 192-1932 arasınnda kıtlık oldu. Bu bir gerçek. Bu nedenle de bir çok insan öldü. Ancak bu, SSCB'nin politikasından, Kulakları (zengin köylüler) mülksüzleştirme politikalarından değil, birincisi iklimin kurak geçemesiyken, ikincisi ve önemlisi kulakların tahıl ürünlerini satmayıp stok etmelerinden kaynaklandı.

Bu konun daha iyi anlaşılması için Stalin'den bu konuyla ilgili uzun bir alıntı akatarayım: Bu konu SBKP içinde de tartışılır.

“.... Her şeyden önce bu yılki çavdar ve buğday rekoltesinin, geçen yıldan 500-600 milyon pud[8] -gayri safi rekolteden sözediyorum- az olduğu unutuldu. Bu, tahıl alımında etkili olmamış mıdır? Elbette omuştur.

Belki bu konuda suç MK politikasındadır? Hayır. MK politikasının bununla hiç bir ilişkisi yok. Bunun nedeni, Ukrayna'nın bozkır kesimlerinde (don ve kuraklık nedeniyle)  büyük ölçüde, Kuzey Kafkasya'da, Merkezi Kara Topraklar bölgesinde ve Kuzey Batı  bölgesinde ise kısmen kötü mahsul alınmasıdır.

Stalin devam ediyor:

Bizim her yıl, kentlere ve sanayi bölgelerine, Kızıl Ordu'ya ve sanayi bitkileri eken bölgelere ekmek temin etmek için, yaklaşık 500 milyon pud tahıla ihtiyacımız var. Kendiliğindelik yoluyla alım organlarının eline 300-350 milyon pud geçiyor. Geriye kalan 150 milyon pudu, köydeki kulak ve varlıklı unsurlara yapacağımız örgütlü baskı yoluyla tedarik etmek zorundayız.

“... geçen yıl Ukrayna'da Nisan'a kadar 200 milyon pud tahıl (çavdar ve buğday) tedarik etmemizin, fakat bu yıl sadece 26-27 milyon puda ulaşmamızın esas nedeni budur.

“Bu iki yıli içinde neler olmuştur, bu değişiklikler nereden geliyor, neden kendiliğindencilik öncelikle yeterliydi de şimdi yetersiz hale geldi? Bunun nedeni, Kulak unsurların ve varlıklı unsurların, bu yıllarda (NEP dönemi kast ediliyor -YK-) büyümüş olmalarıdır; bol ürün elde edilen bir dizi yıl, onlarda iz bırakmadan geçip gitmedi, ekonomik olarak güçlendiler, küçük bir sermaye biriktirdiler ve artık, tahıl fazlasını, fiyatların daha da yükseleceği beklentisiyle ellerinde tutarak ve geçimlerini başka ürünlerden sağlayarak pazarda manevra yapabilirler.

“Tahıl ... içinde bulunduğumuz koşullarda altında herkesin satın alacağı, olmazsa olmaz bir metadır. Bu hususu gözönüne alan Kulak,  tahılını alıkoyuyor ve böylece öteki tahhıl sahiplerine de bu tavrı bulaştırıyor. Kulak, tahılın bütün paraların parası olduğunu biliyor. Kulak, tahıl fazlasının sadece zenginleşme aracı olmadığını, aynı zamanda, köy yoksullarını boyunduruk altına almanın aracı olduğunu biliyor.

“Tahıl alımı örgütlenmelidir. Yoksul ve orta köylü kitleleri Kulaklara karşı seferber edilmeli ve Sovyet iktidarının, tahıl alımını güçlendirmeyi hedefleyen önlemlerinin, bu kitlelerce tam olarak desteklenmesi başarılmalıdır.[9]

Burada şunu da anımsatalım, SSCB'de  devrimden sonra Ukrayna'da 1930'a kadar ekili alanlar %2,7 genişletilirken, genel olarak bütün Sovyetlerde ise, devrim öncesi 16 milyon çiftçi varken, devrimden sonra 25 milyon çiftçi'ye yükselmiştir.[10]

Kulakların tasfiyesi politikası esas olarak 1929 yılında başladı. Çünkü gelinen süreçte Kulaklar zengin bir sınıf olarak güçlenmeye ve Sosyalizm için tehlikeli bir hal almaya başlamıştı. Kulakların tasfiyesi elbette SBKP (Sovyetler Birliği Komünist Partisi) içindede sert tartışmalar yaratmıştı. Tersi beklenemezdi. Kulakların tasfiye politikasına başta MK içinde karşı çıkanlar ve Kulakları savunanların başında Buharin ve Rikov (bu ikisi de aynı zamanda SBKP Polit Büro üyeleriydi) geliyordu. Resmen kulakların parti içinde sözcüleri durumundaydılar. Stalin bu sağsapmacı düşünceleriş eleştirmiş ve mahkum etmiştir. Troçkistlerin ve bunlarla birlikte hareket eden sağ sapmacıların 1934-37 SSCB yıkma girişimleri, SBKP'nin kulak politikasına karşı direnenlerin bir eylemiydi. Daha doğrusu, sosyalizmin inşasına karşı, karşı-devrimci bir örgütlenmenin ortaya çıkarılması ve ona karşı mücadeleydi bu süre.

Ukrayna'daki ve daha bir çok alanda “açlık” sorunun temeli buydu. Karşı-devrimci grühların ileri sürdüğü gibi, SSCB'nin ve Stalin'in Ukrayna halkını “cezalandırma” politikası değil, kuraklık ve içteki Kulakların karşı devrimci eylemlerinin ürünüydü. Ukrayna'yı bir devlet olarak, bağımsız bir ülke olarak ortaya çıkaran Bolşeviklerdir. Rus emperyalizmin burjuva çarı Putin'i bunu doğru olarak açıklamıştır: “Ukrayna Lenin ve Bolşeviklerin eseri” diye.

Vikipedia ise, 'Ukraya'da 8 milyon” kişinin “açlık”tan öldüğünü yazacak denli  çok çok “tarafsız” bir burjuva yalan sitesi.[11]

Emperyalist burjuvazinin “Holodomor” iddiası tamamen yalan ve uydurmadır. Belegelere dayanmaz. O süreçte Stalin'den de aktardığımız gibi ortada bir kuaraklık ve don etkisi nedenyile tahıl rekoltesinin ciddi bir düşüşü söz konusuydu ve ikincisi ise, Kulakların tahıl satmama direnişiydi. Özellikle Rusya'nın hemen hemen her yerinde 1931-1933 arası bütün ülkeyi etkileyen bir kuraklık dönemi yaşandı. Buna rağmen SSCB hükümeti, kuraklık nedeniyle tahıl rekoltesinin düşük olduğu yerlere tüm olanakları ölçüsünde yardım etmiştir.  1933'ten sonra Kulakların esas olarak tasfiyesi ve kolhozlaşmanın (tarımın kollektifleştirilmesi) artışıyla birlikte, daha sonraları da yer yer kuraklık olmasına karşın, Sosyalizmin esas olarak inşasıyla bu sorun tümden çözülmüştür. Ayrıca, Stalin'in ya da herhangi bir SSCB yetkilisinin “Ukrayna'yı aç bırakın” diye bir yazılı ya da sözlü belgesi de yoktur. Olsaydı, burjuvazi bunu çoktan “çarşaf çarşaf” yayınlardı. Kendilerinin yayınlanmasına gerek kalmadan sınıfdaşları Kruşçev yayınlardı. Aksine, Ukraynadaki kuraklığa dikkat çeken ve acil önlem ve yardım yapılmasını içeren hükümet kararnameleri var.

 

Emperyalist burjuvazinin, iç savaş sırasında ve daha sonra SSCB'e ait olamayan açlıktan ölüm fotograflarını “Ukrayna'da açlıktan ölenler” diye sunması, gerçekleri ters yüz etme ve antikomünist paropagandanın bir aracı olarak ileri sürlmüştür ve sürülmeye devam ediyor. 25.12.2022


[1]    Rote Fahne, https://www.rf-news.de/rote-fahne/2022/nr26/bundestagsbeschluss-zum-holodomor-teil-der-psychologischen-kriegsfuehrung

[2]    23 agustos 1939 Sovyet-Nazi almanyası arasındaki anlaşmayı, emperyalist burjuvazi, Stalin'in diktatörlüğünün “kanıtı” olarak sunmayı sever. Oysa, daha 2. emperyalist savaş öncesi başta ABD, Fransa ve İngiltere olmak üzere bir çok kapitalist ülkenin Nazilere maddi ve silah yardımı yaptıkları biiliniyor. Bunların belgeleri var.  Amaç, Hitler Almanya'sını SSCB'ne saldırmasını sağlamktı.

[3]    https://press.un.org/en/2022/gashc4365.doc.htm (4 Kasım 2022)

[4]    ttps://www.gazeteduvar.com.tr/ikinci-dunya-savasinda-nazilere-direnenlerin-hatiralari-da-lanetlendi-makale-1579337

[5]    Yusuf Köse, https://www.kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/cianin-anti-komunist-ozgur-dusunceli-entellektuelleri-1bolum

[6]    https://artigercek.com/makale/holodomor-232950

[7]             G. Zileli, kamuoyunda “ilerici-demokrat” gibi gösteriliyor. Oysa, azılı bir sosyalizm düşmanıdır. Bazı devrimci Tv yayınları, bu kişiliği tartışma toplantılarına çağrıyor ve “devrimci hareketin duayenlerinden” gibi sıfatlarla ödüllendiriyorlar. Oysa, bu kişilik, Perinçek ile karşıt gibi gözükmesine karşın, sosyalizm düşmanlığında birleşirler ve bu ikili bir madalyonun iki yüzü gibidirler. Bütün yazılarında sosyalizme, sosyalizmin yaratıcılarına, bilimsel sosyalizmin teorik ve pratik önderlerine küfür eden birisinin “demokratlığı” nasıl olur acaba? Sınıf bilinçli işçi sınıfı açısından, böyle bir sıfat, bu tür ideolojik sınıf düşmanlarına “bahşedilemez”. Olsa olsa karşı-devrimin yedekleri, kullanımlı ideolojik manipülasyon araçları olabilir. Ancak, ideolojik kırılma (ve  ideolojik mezhepleri geniş olanların)  içinde olanların bunları görmeleri söz konusu olamaz elbette.

[8]    Pud:  Rusya ve Ukrayna'da Çarlık döneminde kulanılmış 16,38 kg denk gelen bir ağırlık ölçü birimi. (YK)

[9]    Stalin, Eserler, C.12, sf. 82-88, 1. Basım, İnter Yayınları

[10]  Rote Fahne, https://www.rf-news.de/rote-fahne/2022/nr26/bundestagsbeschluss-zum-holodomor-teil-der-psychologischen-kriegsfuehrung

[11]  https://tr.wikipedia.org/wiki/Holodomor

26 Mart 1932 tarihli, Ukrayna’da kıtlık yaşanan bölgelere buğday ve tohum yardımı yapılmasına ilişkin kararname

23 Nisan 1932 tarihli, Ukrayna’da kıtlık yaşanan bölgelere ekmek ve erzak gönderilmesine yönelik kararname

26 Haziran 1932 tarihli, Ukrayna’da kıtlık yaşanan bölgelere yardım için devlet bütçesinden pay ayrılmasına ilişkin kararname 13

 

1Holodomor: Ukraynaca Ölüm ve Açlığın kısaltarak “açlıkla öldürme” anlamına geliyor.

2Rote Fahne, https://www.rf-news.de/rote-fahne/2022/nr26/bundestagsbeschluss-zum-holodomor-teil-der-psychologischen-kriegsfuehrung

323 agustos 1939 Sovyet-Nazi almanyası arasındaki anlaşmayı, emperyalist burjuvazi, Stalin'in diktatörlüğünün “kanıtı” olarak sunmayı sever. Oysa, daha 2. emperyalist savaş öncesi başta ABD, Fransa ve İngiltere olmak üzere bir çok kapitalist ülkenin Nazilere maddi ve silah yardımı yaptıkları biiliniyor. Bunların belgeleri var. Amaç, Hitler Almanya'sını SSCB'ne saldırmasını sağlamktı.

4https://press.un.org/en/2022/gashc4365.doc.htm (4 Kasım 2022)

5ttps://www.gazeteduvar.com.tr/ikinci-dunya-savasinda-nazilere-direnenlerin-hatiralari-da-lanetlendi-makale-1579337

6Yusuf Köse, https://www.kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/cianin-anti-komunist-ozgur-dusunceli-entellektuelleri-1bolum

7https://artigercek.com/makale/holodomor-232950

8 G. Zileli, kamuoyunda “ilerici-demokrat” gibi gösteriliyor. Oysa, azılı bir sosyalizm düşmanıdır. Bazı devrimci Tv yayınları, bu kişiliği tartışma toplantılarına çağrıyor ve “devrimci hareketin duayenlerinden” gibi sıfatlarla ödüllendiriyorlar. Oysa, bu kişilik, Perinçek ile karşıt gibi gözükmesine karşın, sosyalizm düşmanlığında birleşirler ve bu ikili bir madalyonun iki yüzü gibidirler. Bütün yazılarında sosyalizme, sosyalizmin yaratıcılarına, bilimsel sosyalizmin teorik ve pratik önderlerine küfür eden birisinin “demokratlığı” nasıl olur acaba? Sınıf bilinçli işçi sınıfı açısından, böyle bir sıfat, bu tür ideolojik sınıf düşmanlarına “bahşedilemez”. Olsa olsa karşı-devrimin yedekleri, kullanımlı ideolojik manipülasyon araçları olabilir. Ancak, ideolojik kırılma (ve ideolojik mezhepleri geniş olanların) içinde olanların bunları görmeleri söz konusu olamaz elbette.

9Pud: Rusya ve Ukrayna'da Çarlık döneminde kulanılmış 16,38 kg denk gelen bir ağırlık ölçü birimi. (YK)

10Stalin, Eserler, C.12, sf. 82-88, 1. Basım, İnter Yayınları

11Rote Fahne, https://www.rf-news.de/rote-fahne/2022/nr26/bundestagsbeschluss-zum-holodomor-teil-der-psychologischen-kriegsfuehrung

12https://tr.wikipedia.org/wiki/Holodomor

13SSCB Kararname belgeleri, https://www.sovietimages.com/holodomor-yalani-ve-altinda-yatan-gercekler/ alınmıştır.

 

1834

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Sayfalar