Cumartesi Mayıs 4, 2024

İşaretlesiniz de Fişleseniz de Biz Aleviyiz!

İktidarın asimilasyon politikaları her yeni günde, bir  önceki günü aratır şekilde ve değişik yöntemlerle, değişik rollere soyundurulmuş Hızır Paşalar ve piyonlarla devam ediyor..

Önceki yıl Aydın Didim’de, Altınoluk’ta, Erzincan, Gaziantep, Malatya, Mersin’de, İstanbul Kartal’da ve başkaca semtlerde ve yine geçtiğimiz yıl Adıyaman’da yüzlerce Alevi evleri işaretlendi. Dönemin İçişleri Bakanı ve diğer  tüm yetkililer, Başbakan da  dahil, sorumluların biran önce tespit edilip yakalanacağını, adalet önüne  çıkarılacağını söylediler ve bu işaretlemelerin fazla büyütülmemesini, bu işleri birkaç küçük çocuğun yaptığını eklemeyi de  ihmal etmediler..

 Ancak bugüne kadar bir tek suçlu yakalanmadığı içindir ki, şimdilerde yeniden Adıyaman’da Alevilere ait çeşitli evlerin kapılarına işaretler konulduğunu görmekteyiz.

Alevi kesime karşı planlı – programlı sürdürülen asimilasyon politikaları kimi zaman inkâr, kimi zaman imha, kimi zaman da fişleme ve işaretleme ile psikolojik bir saldırıya da dönüştürülerek sürdürülmektedir.  

İnsanlarımızın bir kısmı Alevi oldukları için işe alınmıyor, en son Gazi Üniversitesinde olduğu işten atılıyorlar. Ekonomik baskı altına da alınan Aleviler kamu kurum ve kuruluşlarında terfi edemiyor ve her türlü baskıyla yüzyüze gelmeye devam ediyorlar.

Örneğin hükümetin emrindeki kamu kuruluşları çeşitli zamanlarda ülkede süren toplumsal olaylara ilişkin fişlemeler yapıyor, “bu eylemlere katılanların % 78’inin Alevi” olduğunu, bunların  hatırı sayılır bir kısmının solcu olduğunu kamuoyuna  açıklıyor. Bunun yanında kimi AKP yöneticisi ve milletvekilleri de M.Metiner örneğinde olduğu gibi “Cemevlerinin Terör Yuvası” olduğunu açıklıyor. Medyadaki onursuz, her şeylerini satmış olan kimi piyonlar ise  “Gezi bir Alevi Ayaklanmasıdır” diyerek bu sosyolojik ve psikolojik baskıları pekiştirmeye çalışıyor.

Son yıllarda ülkede sürdürülen toplumsal muhalefet ve demokrasi mücadelesinde yerlerini alan Aleviler,  devletin faşizan uygulamalarına, kimyasal gazlarına, tomalı, panzerli ,işkenceli saldırılarına ve bizzat kurşunlarına hedef seçilmesi yetmiyormuş gibi, iktidar ve  iktidar yandaşı medyanın da  kullanılmasıyla sindirilmeye çalışılıyor. 

Sadece  bu da değil..Kimi zaman da ya Alevi kökenden gelen, ama hiçbir zaman Alevilik için çaba göstermeyen, her dönemde sisteme hizmet etmiş İzzettin Doğan gibi ihanetçileri devreye sokuyor. Ya da yıllarca uygulanmaya çalışılan, ancak başarı elde edilemeyen “ılımlı İslam” projesi yerine, İmam Hatip Lisesi mezunu İhsan Eliaçık gibiler devreye sokuluyor. Alevilere ve Aleviliğe şirin gözükerek Aleviliği İslama bağlamaya çalışan ne idüğü belirsiz “anti-kapitalist” bir proje devreye sokuluyor.

Bu yaşadıklarımız asla yeni olgular değil.. Mezopotamya ve Anadolu topraklarında yaşayan Alevilerin bu dönemde karşı karşıya kaldıkları inkâr, imha ve asimilasyon projeleri yeni değil. Bu yüzlerce yıldan beri Aleviler üzerinde sürdürülen bir yok etme projesinin sürdürülmeye çalışılmasıdır, yani devamıdır.

Ancakkk….

Biz Aleviler pirimiz Pir Sultan Abdal’ın, Kalender Çelebi’nin, En-el Hak diyen Hallac’ı Mansur’un, derisi yüzülen Seyit Nesimi’inin ardılları olarak bu saldırılara, baskılara asla teslim olmayız. Bu coğrafyanın yiğit gençleri Deniz, Mahir, Mazlum ve İbo’nun yolundan gidenler olarak bu kaçkınlara, gerici, faşist, ırkçı beyinlere asla boyun eğmeyiz.. Baskılar hangi dozda, şiddette olursa olsun, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da ezenlere, zalimlere, sömürenlere ve emperyalizmin, kompradorların, gericiliğin temsilcilerine karşı mücadelemizi dayanışmayı büyüterek devam edeceğiz.

Biz çok iyi biliyoruz ki, Gezi olayları süresince ülkenin dört bir yanında sürdürdüğümüz mücadelede katlettiğiniz gençlerimizi özellikle seçtiniz. Abdulah’ı, Mehmet’i, Medeni’yi, Ethem’i, Ali İsmail’i, Ahmet’i ve Hasan Ferit’i önceden işaretlediniz,  fişlediniz, takip ettiniz. Sokak aralarında, karanlık köşelerde, yıllarca bu ülkede yaşanan binlerce faili meçhulde olduğu gibi “faili meçhul” etmek için uğraştınız. Katilleri kanatlarınızın altına aldınız. Korudunuz. Madımak katilerini koruduğunuz, hatta milletvekili, belediye başkanı yaptığınız gibi…

Sözümüz şu… Sakın unutmayın…

Büyük Ozan Hasan Hüseyin’in “Ekilir ekin geliriz / Ezilir un geliriz / Bir gider bin geliriz / Bizi öldürmek kurtuluş mu?” dizeleriyle yanıt veriyoruz:

Söz olsun, and olsun ki, fişleseniz de, işaretleseniz de, ihanetçileri kullansanız, tek tek ya da topluca katletmeye devam etseniz de, nafile… Sizden de, firavunlaşan liderinizden de asla korkmuyoruz. Ve bu yaptığınız faşizanlıklar sizi asla kurtaramayacaktır. Emperyalist babalarınızın, savaş tüccarlarının sayesinde kurduğunuz harami saltanatları eninde sonunda yerle bir edilecek ve tarihin çöplüğündeki yerinizi alacaksınız.

 

Erdal YILDIRIM

4 Aralık 2013

95398

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Erdal Yıldırım

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Sayfalar