Cuma Mayıs 3, 2024

İşaretlesiniz de Fişleseniz de Biz Aleviyiz!

İktidarın asimilasyon politikaları her yeni günde, bir  önceki günü aratır şekilde ve değişik yöntemlerle, değişik rollere soyundurulmuş Hızır Paşalar ve piyonlarla devam ediyor..

Önceki yıl Aydın Didim’de, Altınoluk’ta, Erzincan, Gaziantep, Malatya, Mersin’de, İstanbul Kartal’da ve başkaca semtlerde ve yine geçtiğimiz yıl Adıyaman’da yüzlerce Alevi evleri işaretlendi. Dönemin İçişleri Bakanı ve diğer  tüm yetkililer, Başbakan da  dahil, sorumluların biran önce tespit edilip yakalanacağını, adalet önüne  çıkarılacağını söylediler ve bu işaretlemelerin fazla büyütülmemesini, bu işleri birkaç küçük çocuğun yaptığını eklemeyi de  ihmal etmediler..

 Ancak bugüne kadar bir tek suçlu yakalanmadığı içindir ki, şimdilerde yeniden Adıyaman’da Alevilere ait çeşitli evlerin kapılarına işaretler konulduğunu görmekteyiz.

Alevi kesime karşı planlı – programlı sürdürülen asimilasyon politikaları kimi zaman inkâr, kimi zaman imha, kimi zaman da fişleme ve işaretleme ile psikolojik bir saldırıya da dönüştürülerek sürdürülmektedir.  

İnsanlarımızın bir kısmı Alevi oldukları için işe alınmıyor, en son Gazi Üniversitesinde olduğu işten atılıyorlar. Ekonomik baskı altına da alınan Aleviler kamu kurum ve kuruluşlarında terfi edemiyor ve her türlü baskıyla yüzyüze gelmeye devam ediyorlar.

Örneğin hükümetin emrindeki kamu kuruluşları çeşitli zamanlarda ülkede süren toplumsal olaylara ilişkin fişlemeler yapıyor, “bu eylemlere katılanların % 78’inin Alevi” olduğunu, bunların  hatırı sayılır bir kısmının solcu olduğunu kamuoyuna  açıklıyor. Bunun yanında kimi AKP yöneticisi ve milletvekilleri de M.Metiner örneğinde olduğu gibi “Cemevlerinin Terör Yuvası” olduğunu açıklıyor. Medyadaki onursuz, her şeylerini satmış olan kimi piyonlar ise  “Gezi bir Alevi Ayaklanmasıdır” diyerek bu sosyolojik ve psikolojik baskıları pekiştirmeye çalışıyor.

Son yıllarda ülkede sürdürülen toplumsal muhalefet ve demokrasi mücadelesinde yerlerini alan Aleviler,  devletin faşizan uygulamalarına, kimyasal gazlarına, tomalı, panzerli ,işkenceli saldırılarına ve bizzat kurşunlarına hedef seçilmesi yetmiyormuş gibi, iktidar ve  iktidar yandaşı medyanın da  kullanılmasıyla sindirilmeye çalışılıyor. 

Sadece  bu da değil..Kimi zaman da ya Alevi kökenden gelen, ama hiçbir zaman Alevilik için çaba göstermeyen, her dönemde sisteme hizmet etmiş İzzettin Doğan gibi ihanetçileri devreye sokuyor. Ya da yıllarca uygulanmaya çalışılan, ancak başarı elde edilemeyen “ılımlı İslam” projesi yerine, İmam Hatip Lisesi mezunu İhsan Eliaçık gibiler devreye sokuluyor. Alevilere ve Aleviliğe şirin gözükerek Aleviliği İslama bağlamaya çalışan ne idüğü belirsiz “anti-kapitalist” bir proje devreye sokuluyor.

Bu yaşadıklarımız asla yeni olgular değil.. Mezopotamya ve Anadolu topraklarında yaşayan Alevilerin bu dönemde karşı karşıya kaldıkları inkâr, imha ve asimilasyon projeleri yeni değil. Bu yüzlerce yıldan beri Aleviler üzerinde sürdürülen bir yok etme projesinin sürdürülmeye çalışılmasıdır, yani devamıdır.

Ancakkk….

Biz Aleviler pirimiz Pir Sultan Abdal’ın, Kalender Çelebi’nin, En-el Hak diyen Hallac’ı Mansur’un, derisi yüzülen Seyit Nesimi’inin ardılları olarak bu saldırılara, baskılara asla teslim olmayız. Bu coğrafyanın yiğit gençleri Deniz, Mahir, Mazlum ve İbo’nun yolundan gidenler olarak bu kaçkınlara, gerici, faşist, ırkçı beyinlere asla boyun eğmeyiz.. Baskılar hangi dozda, şiddette olursa olsun, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da ezenlere, zalimlere, sömürenlere ve emperyalizmin, kompradorların, gericiliğin temsilcilerine karşı mücadelemizi dayanışmayı büyüterek devam edeceğiz.

Biz çok iyi biliyoruz ki, Gezi olayları süresince ülkenin dört bir yanında sürdürdüğümüz mücadelede katlettiğiniz gençlerimizi özellikle seçtiniz. Abdulah’ı, Mehmet’i, Medeni’yi, Ethem’i, Ali İsmail’i, Ahmet’i ve Hasan Ferit’i önceden işaretlediniz,  fişlediniz, takip ettiniz. Sokak aralarında, karanlık köşelerde, yıllarca bu ülkede yaşanan binlerce faili meçhulde olduğu gibi “faili meçhul” etmek için uğraştınız. Katilleri kanatlarınızın altına aldınız. Korudunuz. Madımak katilerini koruduğunuz, hatta milletvekili, belediye başkanı yaptığınız gibi…

Sözümüz şu… Sakın unutmayın…

Büyük Ozan Hasan Hüseyin’in “Ekilir ekin geliriz / Ezilir un geliriz / Bir gider bin geliriz / Bizi öldürmek kurtuluş mu?” dizeleriyle yanıt veriyoruz:

Söz olsun, and olsun ki, fişleseniz de, işaretleseniz de, ihanetçileri kullansanız, tek tek ya da topluca katletmeye devam etseniz de, nafile… Sizden de, firavunlaşan liderinizden de asla korkmuyoruz. Ve bu yaptığınız faşizanlıklar sizi asla kurtaramayacaktır. Emperyalist babalarınızın, savaş tüccarlarının sayesinde kurduğunuz harami saltanatları eninde sonunda yerle bir edilecek ve tarihin çöplüğündeki yerinizi alacaksınız.

 

Erdal YILDIRIM

4 Aralık 2013

95392

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Erdal Yıldırım

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar