Perşembe Mayıs 2, 2024

KEMALIZM MI?...MARKSIZM-LENINIZM MI ?

 


Kemalizmin devrimci hareket uzerindeki etkisi, eskiden, su anda oldugundan cok daha fazlaydi.
Devrimcilik eskiden Kemalizm olarak gorulurdu.Solculugun, dinci gericilige karsi, avrupa standartlarinda bir yasam tarzi ve kulturunun savunusu ve sozde bir anti-emperyalizmden ote bir sey oldugu, Mustafa Suphi'lerden sonra, ilkkez radikal tarzda, 68 kusagi tarafindan kavrandi.
Mihri Belli'lerden  Kivilcimli'ya, donemin TKP sine, Dogan Avcioglu'na kadar, butun bir sol hareket bir sekilde Kemalizmin etkisi altindaydi. En ileri teoriler orducu/darbeci bir mantikla,Kemalist kurumlardan devrim adina yararlanmanin otesine gecmezdi.
Hatta bu yuzden ''ilerici Kemalist ordu''(!) gibi, Marksizme-Leninizme dahiyane(!)katkilar yapildi.

Kaypakkaya'nin cikisi, o donem devrimci harekette sok etkisi yaratti. Hatta bu yuzden ibo FKF den dovulup atildi.
Tum bu sureclerde sekillenen 68 kusaginin, ister istemez, icinden ciktigi surecten bir sekilde etkilenmesi dogaldir.Tum etkileri bir hamlede, ilk adimda bertaraf etmek, etmeyi savunmak idealizmdir.

Her hareket, bir sekilde, icinde sekillendigi toplumun etkilerini ve izlerini uzerinde tasir. En ileri/radikal teoriyi-Kemalizm ve ulusal sorun-koyan, sadece Turkiyeli degil, Kurdistan devrimci hareketi icinde de, adini anmak istemeseler bile, bir ekol olan Ibo da bile, bu etki bir sekilde vardir. Yok demek idealizmdir. Ibo'da Kemalizme ilkonce Mahir gibi bakmis, ama daha sonra ozellikle Snurov'un etkisiyle, bu eski bakisi terk ederek, ozelestiri vermistir.

Burdaki temel mesele, 68 devrimci hareketinin, uzerindeki tum Kemalist etkilere karsi, Kemalist sistemden radikal bir kopus oldugu gercegini gorebilmekte.

Cunki artik sorun, Kemalizmin devrimci olarak degerlendirmesi ile, devrimciligin Kemalizm olarak degerlendirmesi arasindaki ,acik/net/anlasilir/radikal bir ayrima donusmustur.
Kemalist 'devrimcilik'le, Marksist devrimcilik arasindaki makas net bir sekilde acilmis; devrimciligi Kemalizm olarak gorenler karsi-devrim/devlet safinda, Kemalizmi devrimci gorenler ise sahnenin (devrimci)karsi tarafinda yer almislardir.

Deniz Gezmis ve THKO, Kemalizmi devrimci olarak gormelerine ragmen, Kemalist-fasist devlete karsi, silahli/radikal bir mucadelenin onunu acarak, zaten bu kopusu pratik/politik olarak acik ve berrak bir sekilde ortaya koydular.
M.kemali ilerici goren Deniz Gezmis, idam sehpasinda ''yasasin Kemalizm'' diye slogan atmadi; onun son sozu ''yasasin Marksizm-Leninizm''di !

Son donem, CHP yine sahtekarca Deniz Gezmisleri kullanmaya basladi. Deniz'lerin asilmasini engellemek ellerindeydi. Ismet Inonu ve CHP ilk mahkeme kararina itiraz etmislerdi. O surecte Inonu , yerini Ecevit'e birakarak, idam dosyalarini ust mahkemeye tasimadilar. Bunu yapsalardi ne olacagini bilmiyoruz. Ancak bildigimiz su ki,Ecevit ve CHP si, Denizlerin idamlarini sessiz kalarak, zaten oyladilar. Parlementodaki idamlarin onanmasi konusunda yapilan oylamada ise, bir kisim CHP liler asilmali oyu verirken, bir kismi karsi cikmis, kimisi ise oylamaya katilmamistir. CHP hepten asilmasinlar oyu verseydi de, zaten sonuc degismeyecekti.
Idamlari ust mahkemeye goturmeyerek, CHP, zaten bu idamlara bastan destek verdi.
Bugun yaptiklari ise, tam bir sahtekarliktir>Denizlerin katillerinin, Deniz Gezmis'i kendilerine poster yapmasi, aslinda onlarin yapmak istediklerini ele vermektedir.
Onlar Barbi Deniz'i, poster Deniz'i, istedikleri gibi kendi Kemalist devletleri icin kullanabilecekleri Deniz'i seviyorlar.

Oysa bizim Deniz, Turkiye Halk Kurtulus Ordusunun komutani olarak, tum milliyetlerden Turkiye halklarina,'TEK KURTULUS YOLU SILAHLI MUCADELEDIR! cagrisi yapan, gercek Deniz'dir.

Bizim hala, Deniz Gezmis gibi; Kemalizmi devrimci goren, ama devrimciligi Kemalizm olarak degil;MARKSIZM-LENINIZM olarak goren yol arkadaslarina ihtiyacimiz var.

Bizim sorunumuz Kemalizmi devrimci gorenlerle degil;devrimciligi Kemalizm olarak yutturmaya calisan Bernsteinci karsi-devrim cizgisi ile.

Fasist devlet partisi CHP ne kadar Kemalistse, Deniz Gezmis'te o kadar DEVRIMCIDIR!

THKO'nun Kemalizmi yanlis degerlendirmesi, onlari Kemalist yapmaz, sadece Kemalizm konusunda gelisim-analiz cizgisini tamamlamamis, o konuda hata yapmis, samimi devrimci-sosyalist  kadrolar olduguna isaret eder. kemalizm bir kisi degildir; bir devlet sistemidir...komprador kapitalizmin bu ulkede aldigi bicimdir kemalizm..

yani kapitalizmden ayri bir sey degil, bizzat kemalizm demek carpik kapitalizmin yari-somurge turkiyede aldigi bicim, onun devlet orgutlenmesi, bizdeki ismidir...

kemalizmi savunmak demek ataturku savunmak degil, fasist devleti, komprador kapitalizmi, yari-feodalizmi, yari-somurgeciligi, sovenizmi savunmak demektir.

''Yasasin Marksizm-Leninizm!''
''Yasasin Turk, Kurt Halklarinin Kurtulus Mucadelesi!''

''Halkimiz silahlanin!''

Biz burada THKO cizgisinin Marksist olup/ olmadigini tartismiyoruz...devrime ve sosyalizme inanmis, kavrayabildigi oranda bu inanclari icin silahin kabzasini kavramis gercek bir devrimci oldugunu, onu Kemalist ilan etmenin, peki THKO hangi devleti yikmak icin silaha sarildi sorusundan kacmak ya da onu gostermek istememek oldugunu soyluyoruz....

Yoksa, sadece Parti onderligi yerine, Ordu onderligini esas almak bile Marksizme kucuk burjuva devrimciligi sinirlari icinde bakmak olur...

Ama sizlerin unuttugu sudur; tek devrimci sinif proleterya degildir, Deniz ve THKO kucuk burjuvazinin en devrimci kanadidir ve devrimin saglam bir muttefikidir....

Eger yasasaydilar, cizgilerindeki bu kusurlari atip/ atmayacaklarina gelince; herkes bu konuda kendi acisindan birsey soyliyebilir, bence Marksizme daha cok yaklasirlardi, cunku samimi duygularla bu ise giristiler, ardillari oldugunu soyleyen ve Deniz'i astik deyip EMEP reformizmi icine gomulenlere sorarsaniz, onlar da bir baska Deniz Gezmis mirasi sizlere anlatacaklardir....

Ben burdan baktigimda, Denizleri Marksizme inanmis, ama onu tam olarak kavramamis, samimi devrimciler olarak goruyorum...faraziyeler nereye cikar bilinmez, ama Denizlerin Kemalist olmadiklari ne kadar gercekse, Reformist olmadiklari da bir o kadar gercektir...Onlar devrimciydi. Simdi sadede gelelim; 
AKP yi gecelim, o surda 12 yillik bir vakka, 2002 den onceki devlete gelelim; 
Kemalist arkadaslar, AKP oncesi TC devletini yikmaya var misiniz, yok musunuz?... 
Ya da TC. yikilmali mi, yoksa yikilmamali mi?

'Yikilmamali, bizim gorevimiz TC ve devleti korumaktir' diyorsaniz, o zaman siz nasil Deniz Gezmis'ci oluyorsunuz?....

Deniz savundugunuz Kemalist devleti yikmak icin ordu-THKO'yu kurmadi mi?

THKO, 1970 ler TC sini/devleti, hem de temelden, silahli mucadele ile devirmek icin kurulmadi mi?...

O halde sizin Kemalist Deniz, bu durumda nasil Kemalist oluyor?...

Yok o yanlissa, bu durumda da sizler nasil Deniz'ci oluyorsunuz?...Deniz, Kemalizmi anti-emperyalist, devrimci gormustur, bugun sizlerin savundugunuz Kemalist TC-devletini degil...Onu yikip, yerine ML esaslarda sosyalist bir Turkiye kurmak icin canini feda etmistir.

Ya Kemalizmden, TC den, Burjuva devleti savunmaktan vazgecin, ya da Deniz'ci olmaktan...Ikisi bir arada, buyuk bir sahtekarlik olmuyor mu?

son soz; Deniz'e Bakip Kemalizm Gormek, Agaca Bakip Ormani Gormemektir Deniz Gezmis, dogrulariyla, yanlislariyla Devrime, Sosyalizme, Marksizme-Leninizme aittir; onun icini bosaltmaya, poster Deniz haline getirmeye, isteyenin istedigi gibi kullanmasina musade etmeyiz.

Deniz bizimdir, Devrimindir, Sosyalizmindir...

Oportunizm Dur, M-L-M Var! 



YASASIN THKO VE DENIZLERIN DEVRIMCI-SAVAS CIZGISI !



BASKA BIR DUNYA MUMKUN !......

 

Dipnot; THKO Onderi Huseyin Inan'in , Kurt Ulusal Sorunu ve Kemalist Devlet Hakkindaki Gorusleri...Yalanlara, carpitmalara SON!  1-THKO nun ideolojik onderi bilinenin aksine Deniz Gezmis degil, Huseyin Inan'dir. Deniz poluler, sevilen, kitle eylemlerinin dogal onderidir. Ancak THKO nin fikir babasi esas olarak Huzeyin Inan'dir2-Deniz Gezmis'lerin Ataturku anti-emperyalist goren , ondaki kismi, guduk anti-emperyalizmi abartan kimi sozlerini one alarak , Denizleri Kemalist ilan eden bugunun Kemalistlerine bu yaziyi sunuyoruz. Bakin bakalim, sizlerin soven, kemalizminiz, onun devlet sistemi ve Kurt sorunu konusundaki milli zulum ideolojinize ve buna dayanarak ulusal asimilasyon politikalariniza THKO ve Huseyin Inan'dan en kucuk bir destek bulabilecek misiniz?   millî meselehüseyin inan türkiye devriminin yolu’ndan ayrıntı millî mesele hakkındaki görüşümüzü ortaya koyarken iki noktayı titizlikle gözden uzak tutmamak gerekir. birincisi, tahlilimizi yaparken ülkemizin özel iktisadî yapısını göz önüne almak, meseleyi ulusal değil sınıfsal temele dayandırmak ve hâkim çelişkiyi hiç bir zaman gözden kaçırmamak gerekir. ikinci olarak önümüzdeki devrimci adımın yararına olacak pratik çözüm yolları aramak ve ileride ortaya çıkacak detaylar üzerinde lüzumsuz gevezelikten kaçınmaktır. kurtuluş savaşına, türkiye’nin sınırları içinde yaşayan bütün ulusların ilerici ve anti-emperyalist sınıf ve tabakaları aktif olarak katıldılar. bağımsızlık savaşının sonunda kurulan hükümette türk milliyetçileri hâkim durumda idi. bu nedenle türkiye’nin sınırları içinde yaşayan hiç bir ulusa demokratik hak ve özgürlükleri tanınmadı; tam tersine, bütün uluslar asimile edilmeye başlanarak türk ulusu imtiyazlı bir duruma getirilmeye çalışıldı. broşürün daha önceki bölümlerinde anlatılan iktisadî gelişim tüm türkiye için geçerlidir. bu gelişimin neticesinde burjuvaların (türk, kürt, arap, vs.) işbirlikçi durumuna gelişini, toprak ağaları ve aracı sınıflarla ittifaka girerek bütün ilerici ve emekçi sınıflar üzerinde iktisadî sömürü ve baskı politikası uyguladıklarını anlattık. türkiye’deki asimilasyon politikasının neticesi olarak azınlıktaki uluslar üzerinde terör ve baskı, iktisadî baskının yanı sıra yer alır. türkiye’deki iktisadî ve sosyal gelişim, tüm emekçi sınıf ve tabakaların çıkarlarını birleştirmiştir. türkiye’nin bugünkü yarı-bağımlı iktisadî yapısı içinde bütün burjuvalar -hangi ulustan olursa olsunlar- işbirlikçi durumundadır, yani gayrı-millîdir. bir türk burjuvası nasıl ulusal çıkarlara ihanet etmişse, bir kürt veya arap burjuvası da işbirlikçi ilişkiler içine girmekle kendi ulusuna ihanet etmiştir. ağa, tefeci, bezirgân takımı ise kapitalizm öncesi üretim ilişkilerinin devamı için ulusal davranışlara karşıdır. devrimci bir anlamı olan halk kavramı soyut anlamda bir terim olup, değişik şartlarda farklı anlamlarda kullanılır. günümüz şartlarında halk kavramı abd emperyalizminden zarar gören tüm sınıf ve tabakaları kapsamaktadır. anti-emperyalist mücadelede ittifak eden işçi sınıfı ve müttefikleri halk kavramı içinde yer alırlar, yani halk terimi bu dönemde devrimci sınıf ve tabakaların bir adıdır. bunun gereği olarak ezilen ve sömürülen tüm sınıf ve tabakalara –tüm uluslardan- türkiye halkı diyoruz. bugün türkiye’deki tüm emekçi sınıf ve tabakaların düşmanı emperyalizm ile ittifak halinde bulunan işbirlikçi burjuvalar, toprak ağaları ve aracı sınıflardır. emperyalizmin kovulması ve işbirlikçilerin tasfiyesi sonunda ortaya çıkacak demokratik halk idaresinde bütün ulusların demokratik hak ve özgürlüklerini sağlamaları mümkün olacaktır. biz, sosyalizmin kuruluşu için verdiğimiz mücadele içinde, türk, kürt, arap v.s. uluslarından geniş halk kitlelerini güçlü bir örgüt içinde birleştirmeyi ve ortak düşmana karşı güçlü bir cephe kurmayı işçi sınıfı ideolojisinin ve türkiye devrimi stratejisinin gereği sayıyoruz. bunu gerçekleştirmeye çalışırken bütün ulusların eşitliğine ve “her ulusun kendi kaderini tayin etme hakkı”na titizlikle saygı gösterip her türlü imtiyaza karşı çıkıyoruz. türkiye’nin özel iktisadî ve sosyal yapısı içinde kürt emekçilerinin sınıfsal çıkarları da ancak türkiye halkının ortak mücadelesi ile sağlanır. hiç şüphe yok ki türkiye’nin toprak bütünlüğü içindeki iktisadî hayatın bütünleştirilmesi emekçi sınıfların yararına olacaktır. türkiye’nin iktisadî yapısının gelişimi, coğrafî şartları, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri bu bütünlüğü gerekli hale getirmiştir. kapitalist gelişimin yavaş olduğu ve feodal ilişkilerin ağır bastığı doğu ve güneydoğu’da ayrılıkçı bir politika izlenmesi kürt burjuvazisinin kürt emekçileri üzerindeki hâkimiyetlerini devam ettirecektir ve bu politika kesin olarak emekçi sınıf ve tabakaların çıkarlarına aykırıdır. burjuvazinin yürüttüğü mücadelenin sonunda ortaya çıkacak devlette burjuva milliyetçiliği hâkim olacaktır. bu milliyetçilik ise diğer ulusların emekçileriyle kürt ulusunun emekçileri arasına kültürel ve iktisadî bir duvar örecektir. bu duvar, türkiye’de yaşayan bütün ulusların emekçilerinin çıkarlarına karşı olacaktır. yürütülen ayrılıkçı politika sonunda burjuva milliyetçiliğinin hâkim olması ve böyle ayrılıkçı bir politikanın başarı ihtimali çok az da olsa, bizim görevimiz, buna karşı mücadele etmektir. biz mücadelenin hiçbir döneminde işçi sınıfı savaşçısı olduğumuzu; genel olarak tüm dünya işçilerinin, özel olarak da türkiye proletaryasının sınıfsal çıkarlarını ön plana almamız gerektiğini hiçbir zaman unutmamalıyız. 

 

daha önce de belirttiğimiz gibi, emperyalizm ve işbirlikçilere karşı verilen mücadelede bütün türkiye halkı’nın çıkarları ortaktır. bu nedenle mücadelenin güçlenmesi ve başarı şansının artması, bütün ulusların emekçi kitlelerinin güçlü bir örgüt içinde –işçi sınıfı ve halk ordusu- örgütlenmesiyle sağlanabilir. askerî zaferin kazanılıp, demokratik bir halk idaresinin kuruluşundan sonra, tali çelişkilerden olan uluslararası çelişkilere sıra gelecektir ve her ulus kendi özel meselelerine tüm emekçi sınıfların yararına işçi sınıfı ideolojisi ışığında bir çözüm yolu bulacaktır. ve türkiye’deki tüm emekçilerin çıkarlarına en uygun çözüm yolu da bölgesel özerklik olacaktır. bölgesel özerkliğin sınırlarını ve kapsamını ancak aynı sosyal ve iktisadî yaşantıya sahip olan halkların kendileri tayin eder. biz, bu özerklikte titizlikle türkiye’de uluslararası –sosyalist- kültürün ve iktisadî yapının korunmasına çalışmalıyız. çalışmalıyız, çünkü sosyalist, uluslararası kültür ve iktisadî ilişkiler bütün çalışan sınıf ve tabakaların çıkarınadır.''......http://thko.wordpress.com/2009/08/31/milli-mesele-

http://dino-ibrahim.blogspot.nl/2013/02/25-subat-2011-kemalizm-mi.html

96895

İbrahim Dinç

Site yazarlarımızdan olup teorik ve politik yazılar yazmaktadır.

İbrahim Dinç

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Sayfalar