Perşembe Mayıs 2, 2024

KEMALIZM MI?...MARKSIZM-LENINIZM MI ?

 


Kemalizmin devrimci hareket uzerindeki etkisi, eskiden, su anda oldugundan cok daha fazlaydi.
Devrimcilik eskiden Kemalizm olarak gorulurdu.Solculugun, dinci gericilige karsi, avrupa standartlarinda bir yasam tarzi ve kulturunun savunusu ve sozde bir anti-emperyalizmden ote bir sey oldugu, Mustafa Suphi'lerden sonra, ilkkez radikal tarzda, 68 kusagi tarafindan kavrandi.
Mihri Belli'lerden  Kivilcimli'ya, donemin TKP sine, Dogan Avcioglu'na kadar, butun bir sol hareket bir sekilde Kemalizmin etkisi altindaydi. En ileri teoriler orducu/darbeci bir mantikla,Kemalist kurumlardan devrim adina yararlanmanin otesine gecmezdi.
Hatta bu yuzden ''ilerici Kemalist ordu''(!) gibi, Marksizme-Leninizme dahiyane(!)katkilar yapildi.

Kaypakkaya'nin cikisi, o donem devrimci harekette sok etkisi yaratti. Hatta bu yuzden ibo FKF den dovulup atildi.
Tum bu sureclerde sekillenen 68 kusaginin, ister istemez, icinden ciktigi surecten bir sekilde etkilenmesi dogaldir.Tum etkileri bir hamlede, ilk adimda bertaraf etmek, etmeyi savunmak idealizmdir.

Her hareket, bir sekilde, icinde sekillendigi toplumun etkilerini ve izlerini uzerinde tasir. En ileri/radikal teoriyi-Kemalizm ve ulusal sorun-koyan, sadece Turkiyeli degil, Kurdistan devrimci hareketi icinde de, adini anmak istemeseler bile, bir ekol olan Ibo da bile, bu etki bir sekilde vardir. Yok demek idealizmdir. Ibo'da Kemalizme ilkonce Mahir gibi bakmis, ama daha sonra ozellikle Snurov'un etkisiyle, bu eski bakisi terk ederek, ozelestiri vermistir.

Burdaki temel mesele, 68 devrimci hareketinin, uzerindeki tum Kemalist etkilere karsi, Kemalist sistemden radikal bir kopus oldugu gercegini gorebilmekte.

Cunki artik sorun, Kemalizmin devrimci olarak degerlendirmesi ile, devrimciligin Kemalizm olarak degerlendirmesi arasindaki ,acik/net/anlasilir/radikal bir ayrima donusmustur.
Kemalist 'devrimcilik'le, Marksist devrimcilik arasindaki makas net bir sekilde acilmis; devrimciligi Kemalizm olarak gorenler karsi-devrim/devlet safinda, Kemalizmi devrimci gorenler ise sahnenin (devrimci)karsi tarafinda yer almislardir.

Deniz Gezmis ve THKO, Kemalizmi devrimci olarak gormelerine ragmen, Kemalist-fasist devlete karsi, silahli/radikal bir mucadelenin onunu acarak, zaten bu kopusu pratik/politik olarak acik ve berrak bir sekilde ortaya koydular.
M.kemali ilerici goren Deniz Gezmis, idam sehpasinda ''yasasin Kemalizm'' diye slogan atmadi; onun son sozu ''yasasin Marksizm-Leninizm''di !

Son donem, CHP yine sahtekarca Deniz Gezmisleri kullanmaya basladi. Deniz'lerin asilmasini engellemek ellerindeydi. Ismet Inonu ve CHP ilk mahkeme kararina itiraz etmislerdi. O surecte Inonu , yerini Ecevit'e birakarak, idam dosyalarini ust mahkemeye tasimadilar. Bunu yapsalardi ne olacagini bilmiyoruz. Ancak bildigimiz su ki,Ecevit ve CHP si, Denizlerin idamlarini sessiz kalarak, zaten oyladilar. Parlementodaki idamlarin onanmasi konusunda yapilan oylamada ise, bir kisim CHP liler asilmali oyu verirken, bir kismi karsi cikmis, kimisi ise oylamaya katilmamistir. CHP hepten asilmasinlar oyu verseydi de, zaten sonuc degismeyecekti.
Idamlari ust mahkemeye goturmeyerek, CHP, zaten bu idamlara bastan destek verdi.
Bugun yaptiklari ise, tam bir sahtekarliktir>Denizlerin katillerinin, Deniz Gezmis'i kendilerine poster yapmasi, aslinda onlarin yapmak istediklerini ele vermektedir.
Onlar Barbi Deniz'i, poster Deniz'i, istedikleri gibi kendi Kemalist devletleri icin kullanabilecekleri Deniz'i seviyorlar.

Oysa bizim Deniz, Turkiye Halk Kurtulus Ordusunun komutani olarak, tum milliyetlerden Turkiye halklarina,'TEK KURTULUS YOLU SILAHLI MUCADELEDIR! cagrisi yapan, gercek Deniz'dir.

Bizim hala, Deniz Gezmis gibi; Kemalizmi devrimci goren, ama devrimciligi Kemalizm olarak degil;MARKSIZM-LENINIZM olarak goren yol arkadaslarina ihtiyacimiz var.

Bizim sorunumuz Kemalizmi devrimci gorenlerle degil;devrimciligi Kemalizm olarak yutturmaya calisan Bernsteinci karsi-devrim cizgisi ile.

Fasist devlet partisi CHP ne kadar Kemalistse, Deniz Gezmis'te o kadar DEVRIMCIDIR!

THKO'nun Kemalizmi yanlis degerlendirmesi, onlari Kemalist yapmaz, sadece Kemalizm konusunda gelisim-analiz cizgisini tamamlamamis, o konuda hata yapmis, samimi devrimci-sosyalist  kadrolar olduguna isaret eder. kemalizm bir kisi degildir; bir devlet sistemidir...komprador kapitalizmin bu ulkede aldigi bicimdir kemalizm..

yani kapitalizmden ayri bir sey degil, bizzat kemalizm demek carpik kapitalizmin yari-somurge turkiyede aldigi bicim, onun devlet orgutlenmesi, bizdeki ismidir...

kemalizmi savunmak demek ataturku savunmak degil, fasist devleti, komprador kapitalizmi, yari-feodalizmi, yari-somurgeciligi, sovenizmi savunmak demektir.

''Yasasin Marksizm-Leninizm!''
''Yasasin Turk, Kurt Halklarinin Kurtulus Mucadelesi!''

''Halkimiz silahlanin!''

Biz burada THKO cizgisinin Marksist olup/ olmadigini tartismiyoruz...devrime ve sosyalizme inanmis, kavrayabildigi oranda bu inanclari icin silahin kabzasini kavramis gercek bir devrimci oldugunu, onu Kemalist ilan etmenin, peki THKO hangi devleti yikmak icin silaha sarildi sorusundan kacmak ya da onu gostermek istememek oldugunu soyluyoruz....

Yoksa, sadece Parti onderligi yerine, Ordu onderligini esas almak bile Marksizme kucuk burjuva devrimciligi sinirlari icinde bakmak olur...

Ama sizlerin unuttugu sudur; tek devrimci sinif proleterya degildir, Deniz ve THKO kucuk burjuvazinin en devrimci kanadidir ve devrimin saglam bir muttefikidir....

Eger yasasaydilar, cizgilerindeki bu kusurlari atip/ atmayacaklarina gelince; herkes bu konuda kendi acisindan birsey soyliyebilir, bence Marksizme daha cok yaklasirlardi, cunku samimi duygularla bu ise giristiler, ardillari oldugunu soyleyen ve Deniz'i astik deyip EMEP reformizmi icine gomulenlere sorarsaniz, onlar da bir baska Deniz Gezmis mirasi sizlere anlatacaklardir....

Ben burdan baktigimda, Denizleri Marksizme inanmis, ama onu tam olarak kavramamis, samimi devrimciler olarak goruyorum...faraziyeler nereye cikar bilinmez, ama Denizlerin Kemalist olmadiklari ne kadar gercekse, Reformist olmadiklari da bir o kadar gercektir...Onlar devrimciydi. Simdi sadede gelelim; 
AKP yi gecelim, o surda 12 yillik bir vakka, 2002 den onceki devlete gelelim; 
Kemalist arkadaslar, AKP oncesi TC devletini yikmaya var misiniz, yok musunuz?... 
Ya da TC. yikilmali mi, yoksa yikilmamali mi?

'Yikilmamali, bizim gorevimiz TC ve devleti korumaktir' diyorsaniz, o zaman siz nasil Deniz Gezmis'ci oluyorsunuz?....

Deniz savundugunuz Kemalist devleti yikmak icin ordu-THKO'yu kurmadi mi?

THKO, 1970 ler TC sini/devleti, hem de temelden, silahli mucadele ile devirmek icin kurulmadi mi?...

O halde sizin Kemalist Deniz, bu durumda nasil Kemalist oluyor?...

Yok o yanlissa, bu durumda da sizler nasil Deniz'ci oluyorsunuz?...Deniz, Kemalizmi anti-emperyalist, devrimci gormustur, bugun sizlerin savundugunuz Kemalist TC-devletini degil...Onu yikip, yerine ML esaslarda sosyalist bir Turkiye kurmak icin canini feda etmistir.

Ya Kemalizmden, TC den, Burjuva devleti savunmaktan vazgecin, ya da Deniz'ci olmaktan...Ikisi bir arada, buyuk bir sahtekarlik olmuyor mu?

son soz; Deniz'e Bakip Kemalizm Gormek, Agaca Bakip Ormani Gormemektir Deniz Gezmis, dogrulariyla, yanlislariyla Devrime, Sosyalizme, Marksizme-Leninizme aittir; onun icini bosaltmaya, poster Deniz haline getirmeye, isteyenin istedigi gibi kullanmasina musade etmeyiz.

Deniz bizimdir, Devrimindir, Sosyalizmindir...

Oportunizm Dur, M-L-M Var! 



YASASIN THKO VE DENIZLERIN DEVRIMCI-SAVAS CIZGISI !



BASKA BIR DUNYA MUMKUN !......

 

Dipnot; THKO Onderi Huseyin Inan'in , Kurt Ulusal Sorunu ve Kemalist Devlet Hakkindaki Gorusleri...Yalanlara, carpitmalara SON!  1-THKO nun ideolojik onderi bilinenin aksine Deniz Gezmis degil, Huseyin Inan'dir. Deniz poluler, sevilen, kitle eylemlerinin dogal onderidir. Ancak THKO nin fikir babasi esas olarak Huzeyin Inan'dir2-Deniz Gezmis'lerin Ataturku anti-emperyalist goren , ondaki kismi, guduk anti-emperyalizmi abartan kimi sozlerini one alarak , Denizleri Kemalist ilan eden bugunun Kemalistlerine bu yaziyi sunuyoruz. Bakin bakalim, sizlerin soven, kemalizminiz, onun devlet sistemi ve Kurt sorunu konusundaki milli zulum ideolojinize ve buna dayanarak ulusal asimilasyon politikalariniza THKO ve Huseyin Inan'dan en kucuk bir destek bulabilecek misiniz?   millî meselehüseyin inan türkiye devriminin yolu’ndan ayrıntı millî mesele hakkındaki görüşümüzü ortaya koyarken iki noktayı titizlikle gözden uzak tutmamak gerekir. birincisi, tahlilimizi yaparken ülkemizin özel iktisadî yapısını göz önüne almak, meseleyi ulusal değil sınıfsal temele dayandırmak ve hâkim çelişkiyi hiç bir zaman gözden kaçırmamak gerekir. ikinci olarak önümüzdeki devrimci adımın yararına olacak pratik çözüm yolları aramak ve ileride ortaya çıkacak detaylar üzerinde lüzumsuz gevezelikten kaçınmaktır. kurtuluş savaşına, türkiye’nin sınırları içinde yaşayan bütün ulusların ilerici ve anti-emperyalist sınıf ve tabakaları aktif olarak katıldılar. bağımsızlık savaşının sonunda kurulan hükümette türk milliyetçileri hâkim durumda idi. bu nedenle türkiye’nin sınırları içinde yaşayan hiç bir ulusa demokratik hak ve özgürlükleri tanınmadı; tam tersine, bütün uluslar asimile edilmeye başlanarak türk ulusu imtiyazlı bir duruma getirilmeye çalışıldı. broşürün daha önceki bölümlerinde anlatılan iktisadî gelişim tüm türkiye için geçerlidir. bu gelişimin neticesinde burjuvaların (türk, kürt, arap, vs.) işbirlikçi durumuna gelişini, toprak ağaları ve aracı sınıflarla ittifaka girerek bütün ilerici ve emekçi sınıflar üzerinde iktisadî sömürü ve baskı politikası uyguladıklarını anlattık. türkiye’deki asimilasyon politikasının neticesi olarak azınlıktaki uluslar üzerinde terör ve baskı, iktisadî baskının yanı sıra yer alır. türkiye’deki iktisadî ve sosyal gelişim, tüm emekçi sınıf ve tabakaların çıkarlarını birleştirmiştir. türkiye’nin bugünkü yarı-bağımlı iktisadî yapısı içinde bütün burjuvalar -hangi ulustan olursa olsunlar- işbirlikçi durumundadır, yani gayrı-millîdir. bir türk burjuvası nasıl ulusal çıkarlara ihanet etmişse, bir kürt veya arap burjuvası da işbirlikçi ilişkiler içine girmekle kendi ulusuna ihanet etmiştir. ağa, tefeci, bezirgân takımı ise kapitalizm öncesi üretim ilişkilerinin devamı için ulusal davranışlara karşıdır. devrimci bir anlamı olan halk kavramı soyut anlamda bir terim olup, değişik şartlarda farklı anlamlarda kullanılır. günümüz şartlarında halk kavramı abd emperyalizminden zarar gören tüm sınıf ve tabakaları kapsamaktadır. anti-emperyalist mücadelede ittifak eden işçi sınıfı ve müttefikleri halk kavramı içinde yer alırlar, yani halk terimi bu dönemde devrimci sınıf ve tabakaların bir adıdır. bunun gereği olarak ezilen ve sömürülen tüm sınıf ve tabakalara –tüm uluslardan- türkiye halkı diyoruz. bugün türkiye’deki tüm emekçi sınıf ve tabakaların düşmanı emperyalizm ile ittifak halinde bulunan işbirlikçi burjuvalar, toprak ağaları ve aracı sınıflardır. emperyalizmin kovulması ve işbirlikçilerin tasfiyesi sonunda ortaya çıkacak demokratik halk idaresinde bütün ulusların demokratik hak ve özgürlüklerini sağlamaları mümkün olacaktır. biz, sosyalizmin kuruluşu için verdiğimiz mücadele içinde, türk, kürt, arap v.s. uluslarından geniş halk kitlelerini güçlü bir örgüt içinde birleştirmeyi ve ortak düşmana karşı güçlü bir cephe kurmayı işçi sınıfı ideolojisinin ve türkiye devrimi stratejisinin gereği sayıyoruz. bunu gerçekleştirmeye çalışırken bütün ulusların eşitliğine ve “her ulusun kendi kaderini tayin etme hakkı”na titizlikle saygı gösterip her türlü imtiyaza karşı çıkıyoruz. türkiye’nin özel iktisadî ve sosyal yapısı içinde kürt emekçilerinin sınıfsal çıkarları da ancak türkiye halkının ortak mücadelesi ile sağlanır. hiç şüphe yok ki türkiye’nin toprak bütünlüğü içindeki iktisadî hayatın bütünleştirilmesi emekçi sınıfların yararına olacaktır. türkiye’nin iktisadî yapısının gelişimi, coğrafî şartları, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri bu bütünlüğü gerekli hale getirmiştir. kapitalist gelişimin yavaş olduğu ve feodal ilişkilerin ağır bastığı doğu ve güneydoğu’da ayrılıkçı bir politika izlenmesi kürt burjuvazisinin kürt emekçileri üzerindeki hâkimiyetlerini devam ettirecektir ve bu politika kesin olarak emekçi sınıf ve tabakaların çıkarlarına aykırıdır. burjuvazinin yürüttüğü mücadelenin sonunda ortaya çıkacak devlette burjuva milliyetçiliği hâkim olacaktır. bu milliyetçilik ise diğer ulusların emekçileriyle kürt ulusunun emekçileri arasına kültürel ve iktisadî bir duvar örecektir. bu duvar, türkiye’de yaşayan bütün ulusların emekçilerinin çıkarlarına karşı olacaktır. yürütülen ayrılıkçı politika sonunda burjuva milliyetçiliğinin hâkim olması ve böyle ayrılıkçı bir politikanın başarı ihtimali çok az da olsa, bizim görevimiz, buna karşı mücadele etmektir. biz mücadelenin hiçbir döneminde işçi sınıfı savaşçısı olduğumuzu; genel olarak tüm dünya işçilerinin, özel olarak da türkiye proletaryasının sınıfsal çıkarlarını ön plana almamız gerektiğini hiçbir zaman unutmamalıyız. 

 

daha önce de belirttiğimiz gibi, emperyalizm ve işbirlikçilere karşı verilen mücadelede bütün türkiye halkı’nın çıkarları ortaktır. bu nedenle mücadelenin güçlenmesi ve başarı şansının artması, bütün ulusların emekçi kitlelerinin güçlü bir örgüt içinde –işçi sınıfı ve halk ordusu- örgütlenmesiyle sağlanabilir. askerî zaferin kazanılıp, demokratik bir halk idaresinin kuruluşundan sonra, tali çelişkilerden olan uluslararası çelişkilere sıra gelecektir ve her ulus kendi özel meselelerine tüm emekçi sınıfların yararına işçi sınıfı ideolojisi ışığında bir çözüm yolu bulacaktır. ve türkiye’deki tüm emekçilerin çıkarlarına en uygun çözüm yolu da bölgesel özerklik olacaktır. bölgesel özerkliğin sınırlarını ve kapsamını ancak aynı sosyal ve iktisadî yaşantıya sahip olan halkların kendileri tayin eder. biz, bu özerklikte titizlikle türkiye’de uluslararası –sosyalist- kültürün ve iktisadî yapının korunmasına çalışmalıyız. çalışmalıyız, çünkü sosyalist, uluslararası kültür ve iktisadî ilişkiler bütün çalışan sınıf ve tabakaların çıkarınadır.''......http://thko.wordpress.com/2009/08/31/milli-mesele-

http://dino-ibrahim.blogspot.nl/2013/02/25-subat-2011-kemalizm-mi.html

96887

İbrahim Dinç

Site yazarlarımızdan olup teorik ve politik yazılar yazmaktadır.

İbrahim Dinç

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar